“Sağlam bir birlik anlayışı olmayanların sağlam bir devrim anlayışı da olamaz” bilinci bizlere yön veren ileri devrimci kavrayıştır. Bu bilinçten hareketle, birlik sorununu tartışmaktan bugüne kadar imtina etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz. Sorunu tersten tutarlılıkla öteleyen yaklaşımlara rağmen birlik ısrarımızı koruduk, koruyoruz. Birlik görüşümüz kadar, birliğe yaklaşımımız da tutarlı ve devrimcidir. Temsil ettiğimiz niteliğe uygun olarak, birliği öncelikle kendi sorunumuz olarak tasavvur ettik, şimdi ve gelecekte de stratejik bir sorun potasında göreceğiz/görmekteyiz. Birlik meselesini kendi sorunu dahilinde telakki etmeyenlere, çağrılarımız bağlamında sorumluluklarını hatırlatmaktan geri durmadık, durmayacağız. Bunda kararlıyız, çünkü devrimin çıkarları “her şeyin” üstündedir ve devrimci olanın er ya da geç egemen olacağından zerrece şüphe duymuyoruz… Birlik ekseninde yürüttüğümüz süreç yorucu da olsa, birlik ısrarımızı sürdüreceğiz. Artık ve daha samimi olarak birliğe karşı çıkan anlayışları ve bu anlayışların gerekçelerini anlamak istiyoruz. Birlik tartışması ve ısrarındaki ilk motivasyonumuz, birliğin devrim açısından oynayacağı rolü kavramamızla alakalıyken, motivasyonumuzun ikinci noktası ise birlik karşıtı fikirlerin hatalı olduğu kanaatimizdir
Birlik sağlanamasa da, ortak çalışmanın gevşetilmemesini benimsiyor, yoldaşlık ya da devrimci ilişkileri sürdürmek, ittifak ve eylem birliklerini geliştirerek yürütmeyi savunuyoruz. Birliğin gerçekleşmemesi veya gerçekleştirilememiş olmasını devrimci ilişkilerin önünde engel görmüyoruz. Bu pozisyon bizler açısından geri de olsa, yakalayabildiğimiz en ileri ilişki ve hukuku sürdürmekten vazgeçmedik, geçmiyoruz. Bir tek devrimci kalana kadar devrimcilerin asgari müştereklerde buluşmaları kaydıyla ortak mücadelede birleşmelerini ve olanaklı olan her durumda birlikte hareket etmesini savunacağız! Fakat biz olması gerekeni, en ilerisini, en anlamlısını ve en devrimcisini istiyoruz; yoldaş güçlerin örgütsel birliğini istiyoruz! Bu, basit bir tercih meselesi değil, devrim kaygısından kaynaklanan ve iktidar tasavvurumuzun emrettiği bir zorunluluktur bizim için…
Yeri gelmişken hemen belirtelim. Bütün muhatap güçlere (bunlardan kimleri kastettiğimizi açıkta özetleyeceğiz) açık davetimizdir; birliği savunan da savunmayan da kendi görüşlerini propaganda ederek açıklamak, yani birliği savunanlar kendi gerekçelerini, savunmayanlar da kendi gerekçelerini bütün muhatap kesimlerin örgütsel güç ve taraftarlarının bulunduğu kitlelere açık ortak toplantıda tartışalım!… Eminiz ki, her kesim kendi görüşü ne olursa olsun ona güvenmekte ve savunmakta bir tereddüt yaşamamaktadır. O halde, sadece yoldaşlara değil, devrimci kesim ve kitlelere de açık tartışma toplantılarının düzenlenerek ilgili sorunların aleni biçimde tartışılmasında bir sakınca yoktur! Bu da bir çağrıdır ve birlik çağrımıza muhatap ettiğimiz herkesten bunun yanıtını bekliyoruz. …
Bugüne kadar anladığımız kadarıyla bir değil, birden fazla muhatabın da sığındığı en hokkalı gerekçe “güven sorunudur.” Ancak, açıktan ya da resmi gündemle gerçekleşen birlik tartışmasını bir kesimden muhatap yoldaşlarla yürüttüğümüz için, güven problemini genelleştirmeden ilgili kesim şahsında ifade edeceğiz… Şu veya bu düzeyde bir dizi güvensiz yaklaşımlar olsa da, bizler, güven meselesini birliğin önünde engel olabilecek düzeyde abartılı görmedik. Özellikle muhatap yoldaşların çerçevesini dayadıkları zemin veya şartlar açısından güven sorunu ya da onu gerektirecek vesileler aslen ortadan kalkmıştır. Dahası, bahis konusu partilerimiz baştan sona değişip yenilenmiştir; güvensizliği besleyen yaralı yılların üstünden 30 sene geçmiştir. Buna rağmen önyargının esiri olunmakta, “güven” problemi öne çıkarılmaktadır… Güven sorunu, tek tarafın birliğin önünde gördüğü ve aşılması gerektiğine inandıkları ya da aşılmasını şart gördükleri bir engeldi. Ve ortak çalışma süreci bunun ideal ilacıydı yoldaşlar için. (esasen yanlış da değildi bu yaklaşım.) Fakat yıllar geçti ortak çalışma pratiğinde… Lakin anlaşılıyor ki, güven sorunu giderilmediği gibi, çok şey de değişmemiş. Ortak çalışma süreci güvensizlikleri hakladı mı, daha da mı derinleştirdi? Değilse, sorun ne? Eğer sağlam bir gerekçe yoksa, söylemek durumundayız ki, son toplantı adeta yeni bir bahane üretip birliği ötelemiştir… “Gelenekten geleceğe platformu” şiarı altında en geniş Kaypakkaya’cı kesimin birleştirilmesi doğru bir yaklaşım da olsa, bu doğru yaklaşım somut birliğin önüne engel olarak koyulmuş, adeta birliğe sırt dönmenin, birlikten kaçmanın manivelası yapılmıştır.
Birlik muhataplarımız Maoizm ve Kaypakkaya yoldaşın komünist devrim perspektifini savunan, savunduğunu beyan eden ve ideolojik-siyasi görüşlerini bu doğrultuya bağlı olarak niteleyen parti-örgüt ve guruplardır, bu nitel kulvarda yer alan tüm mücadeleci dinamiklerdir. Birlik çağrımız bu kulvarın tümüne dönük olarak geçerli ve aktüeldir. Bu yelpazede birlik iradesi gösteren parti-örgüt ve guruplara çağrımızı yinelemekle birlikte; tali sorunları tırtıklayan, eskiyi kazıyıp dram yapan ya da mağduriyet üretip arkasına saklanan, dolayısıyla ayak direyip oyalama taktiğine başvuran yaklaşımları terk ederek çağrımıza açıkça yanıt vermelerini bekliyoruz. Şayet doyurucu ve ikna edici sebepler ileri sürülemez ise, veyahut bu sebepler büyük devrimci dinamik şahsında kabul görmez, birliğin önünde haklı engel olarak görülmezler ise, bu durumda birliğin önüne dikilen direncin bencil kaygılarla hareket ettiğini söylemek durumunda olacağız. Zira biz, yaklaşık olarak bildiğimiz ve öngördüğümüz gerekçelerin esasta zorlama olduğunu, olmasa bile bunların aşılmaz olmadığını ileri sürüyoruz. Tersini savunanlar olmazlığı izah etmekle mükelleftir. Örneğin genel toplantı sonuç bildirgesini yayınlayan yoldaşlar, bu bildirgede beyan edilen yeni tahlil-tespitlerden sonra birliğin önünde ne gibi engeller olduğunu düşünmekte, engel gördükleri gerekçeleri nasıl açıklamaktadırlar? Bunu bilmek hakkımızdır, bilmek isteriz. Toplantınızın sonuç bildirgesinde yer alan ideolojik-siyasal tabloda öne çıkan farklı değerlendirmeler elbette bir farklılığı işaret ederler ancak bunlar birlik için yürütülecek tartışmaya engel değildir. Biz engel görmüyoruz, mevcut zemininizle esasta uyuşuyoruz. Geri kalan ise bir tartışma ve süreç işidir o kadar. Öyleyse sizin için sorun nedir? Birliğe sırt dönmenizi gerektiren aramızdaki farklılıkları sizler lehine yorumluyor, tartışarak sonuca gitmeyi öneriyoruz. “Bunları tartışmadan kabul edin” diyorsanız ve gerçekten diyecekseniz, buna söyleyecek fazla bir sözümüz yoktur…
Ya birliği savunuyoruz ya da savunmuyoruz! Net ve berrak olmak ihtiyaçla yeğdir. Bunda bocalamanın, sağa-sola eğip bükmenin gereği de, yeri de yoktur… Uyanıp dünyaya bakmakta fevkalade fayda var. Dünya nereye gidiyor, biz nereye gidiyoruz ve ne yapıyoruz? Gözbebeği gibi sakındığımız parti-örgütümüzü düşünürken, en az o kadar ve kuşkusuz ki, esasta devrimi ve devrime muhtaç olan yoksul dünya halklarını da düşünmeliyiz…