Bizimle iletişime geçin

Analiz

Sopaya Dönüşen Havuç: Yeni Savaş Konsepti ve Kayyım Darbesi

Faşist iktidar bloğu olağanüstü önlemler alabileceği, pisliği ve kötülüğü büyüten bir savaş konsepti yaratıyor. Halka ve demokratik güçlere karşı dünden daha da acımasız olacağının mesajlarını doğrudan veriyor.

“Krallığı bol geliyor sırtına, bir cücenin bir devden çaldığı kaftan gibi.” (1)

Bahçeli’yi gördükçe zihnimde Shakespeare’in Macbeth’indeki bu ifade canlanıyor. 2016’dan itibaren devlet aygıtının tepeden tırnağa MHP’lileştiğine daha önce değinmiştik. (2) Öncesi de var ama 2016’dan itibaren, perde gerisinde, Türk egemen burjuva siyasetini belirleyen başat özne olarak Bahçeli’yi görüyoruz.

Geleneksel olarak Türk burjuva devletteki görevi faşist-tetikçi bir çete olmak olan MHP, bugün; bazen perdenin gerisinde bazen de perdenin önünde, Türk burjuva devlet dümeninin başına geçmiş durumda. Dün burjuva devlet aparatı olan faşist “cüce”, 2016’dan sonra aparat olma misyonunun ötesine geçerek, Türk burjuva devletinin kaftanını giymiştir.

Bir aydır aceleyle hareket eden faşist iktidar bloğunun “Yeni Kürt Açılımı” tezgahını izliyoruz.

Bahçeli önce Türk burjuva ahırının yasama dönemi açılışında DEM Parti sıralarına yöneldi, sonra “Öcalan meclise gelip, örgütü feshettiğini ilan etsin” dedi.

Bahçeli’nin bu çıkışının ardından HPG, TUSAŞ’a yönelik silahlı eylem düzenledi. T24’ten Tolga Şardan’ın haberine göre; eylemin istihbarat bilgisi, geçtiğimiz 17 Ağustos’ta elde edildi. Veriler, bölgedeki jandarma komutanlıklarına bildirildi. MİT’in ulaştığı veriler, İçişleri Bakanlığı’nın çatısı altındaki Emniyet ve Jandarma’ya gönderildi. (3)

Bahçeli bu süreçte “Kürt sorunu yoktur” dedi.

Yine bu sırada Şenyaşar ve Yıldız aileleri devlet ricalinin ve Ahmet Türk’ün katıldığı bir “törenle” barıştırıldı.

Derken önce İstanbul Esenyurt’a, sonra Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atandı. Daha bir hafta önce barış elçisi olarak aynı fotoğraf karesine girdikleri, Mardin belediye başkanı Ahmet Türk’ü görevden alıp, bugün kayyum atadılar.

Başından bu yana; Bahçeli de Erdoğan da DEM’e yönelmelerinin nedenini iç cephenin sağlamlaştırılması ihtiyacıyla açıkladılar. Hatta Bahçeli bunu “Yeni bir döneme giriyoruz, dünyada barışı isterken kendi ülkemizde barışı sağlamamız lazım.” diyerek özetlemişti.

Evet, bütün bu şamatanın ve tezgâhın nedeni açıktı: İç cepheyi sağlamlaştırmak.

Faşist bloğun “Yeni Kürt Açılımı” havucu, bir ay içerisinde iç cepheyi sağlamlaştırma sopasına dönüşüverdi.

***

“Bir hükümet, hiçbir zaman, egemen sınıfların bütün partilerinin onayına ve ezilen sınıfların bu sınıf egemenliğine ‘barışçıl’ biçimde boyun eğmesine savaş sırasında olduğu kadar ihtiyaç duymaz.” (4)

Lenin bu cümleleri, birinci emperyalist paylaşım savaşının ikinci yılı içinde, savaşın en yoğun olduğu zamanda kurdu.

Lenin sanki bu cümleleri, AKP-MHP faşist bloğunun sahneye koyduğu, göstermelik “Kürt açılımı” tezgâhı için kurmuş gibi değil mi? O kadar güncel bir çerçeve çizmiş ki Lenin, bugün hâlâ egemenlere karşı zihnimizi açıyor.

Gerçekten de AKP-MHP faşist iktidar bloğu; aşılamayan ekonomik krize ve her geçen gün sıcaklığını daha fazla hissettiren bölgesel savaşa karşı iç cepheyi sağlamlaştırmak için her türlü zorbalığa başvuruyor. İç cepheyi sağlamlaştırırken de ezilen sınıfların ve ezilen ulus hareketinin ‘barışçıl’ biçimde boyun eğmesini istiyor.

İktidar enflasyon karşısında ezilen ve yoksullaşan emekçi kitlelerin olası bir isyanına karşı olağanüstü tedbirler almak için hazırlanıyor. Bu hazırlığa da Türk emekçilerinin ve ezilenlerinin yumuşak karnı hâline getirilen Kürt sorunundan başlıyor.

İktidar bloğu yalnızca ezilen sınıfları değil, muhalif burjuva siyaseti de Kürt sorunu üzerinden hizaya çekiyor.

Bir aydır yürütülen tezgâhın bir amacı da CHP’nin Ankara belediye başkanı olan ülkücü-faşist zat-ı muhteremi CHP’den kopartma eylemidir. Tabii bu CHP’nin sorunudur, bizim umurumuzda olmaz. Biz bir olguyu ortaya koymak adına not düşüyoruz.

Faşist iktidar bloğu için Kürt sorunu o denli kullanışlı bir muhtevaya sahip ki, Kürt hareketine yaptığı 4 Kasım 2016 darbesinin sekizinci yıldönümünde yeni bir kayyım darbesi daha başlatabiliyor. İlkinin tozu dumanı havadayken, yeniden ortalığı toz duman etmekten çekinmiyor.

Mesela Kürt sorunu üzerinden Türk egemen-burjuva siyaseti iç cepheyi tahkim ederken, diğer yandan her türlü çeteleşme etkinliği, özel sağlık/bebek skandalları, güzellik salonları üzerinden kara para aklayan sosyal medya züppeleri de aklanıveriyor. Boğazına kadar pisliğe batmış bir mafya iktidarı, Kürt sorunu üzerinden kendini “temize” çekiveriyor. Bu yeni bir durum değil ama gittikçe kurumsallaşan bir durum.

Bütün bunların yanı sıra, İsrail’in en köklü lojistik firmalarından ZIM Logistics’e ait gemiler İstanbul Ambarlı ve Kocaeli Diliskelesi Limanı’ndan mal taşımaya devam ediyor.

Yalancı, suça batmış ve bütün kurumları mafyalaşmış bir devlet, ekonomik kriz ve savaş için yaptığı iç cepheyi sağlamlaştırma hazırlığını Kürt’e saldırı dozajını arttırarak işe başlıyor.

Bu aşamada ortaya çıkan iki olgu oldukça önemli.

Birincisi; Kayyım darbesi ilk kez Kürdistan dışına da çıktı ve AKP-MHP faşist bloğuna muhalif Türkiye halkının da gündemine girdi. CHP ideolojik-sınıfsal pozisyonu gereği uzlaşmacı bir hat izleyecektir. Ancak kayyım meselesinin Kürt’ün sınırlarını aşıp Türk halk kitlelerine ulaşması da olumludur. Bu konuda sokağın ısınması ve devrimci-komünistlerin sokağa yapacağı siyasal müdahale tayin edicidir.

Kayyıma karşı isyanın, işçi ve köylü mücadeleleriyle, Karadeniz’de HES’lere karşı yürütülen direnişlerle, halkın faşist iktidarla yaşadığı krizlerden doğan bütün hak kavgalarıyla birleştirilmesi de yine devrimci-komünist siyasetlerin maharetine bağlıdır.

AKP-MHP faşist bloğunun Kürt ulusunun haklı mücadelesini yalnızlaştırma hamlesine karşı, tam cepheden karşı hamle yapılmalıdır. Halk düşmanı ve anti demokratik AKP-MHP iktidarı yalnızlaştırılmalıdır. Devrimci siyasetler, dilini ve söylemini AKP-MHP’yi yalnızlaştıran bir biçime dönüştürmelidir. AKP-MHP faşist bloğu en zayıf oldukları noktadan hedef alınmalı. Emekçi halk kitlelerinin yaşadığı yoksullaşma, İsrail’le süren ticaret, düzenin mafyalaşması, itibarsız devlet imajı AKP-MHP iktidarının yumuşak karnını oluşturan özelliklerdir. Bu nedenle her türlü demokratik mücadele talebi, bu özellikler hesaba katılarak dile getirilmelidir.

İkincisi; AKP-MHP faşist bloğu iç cepheyi sağlamlaştırmak için Kürt’ün üzerine gidiyor. Faşist blok ekonomik kriz ve savaş koşullarında içeride hareket istemiyor ve içeride doğacak her hareketten çekiniyor. O hâlde devrimci-komünist siyasetler, faşist iktidar bloğu neden çekiniyorsa orayı kaşımalıdırlar, iktidar neden korkuyorsa mücadeleyi iktidarın en çok korktuğu zemine kurmalıdırlar. İsyan eden parçalı halk güçlerinin birleştirilmesi, yani faşist bloğa karşı oluşacak olan birleşik cephe de bu zemine göre biçimlenmelidir.

Faşist iktidar bloğu olağanüstü önlemler alabileceği, pisliği ve kötülüğü büyüten bir savaş konsepti yaratıyor. Halka ve demokratik güçlere karşı dünden daha da acımasız olacağının mesajlarını doğrudan veriyor.

Bu nedenle Türk burjuva siyasetin egemen kliğinin pisliğe ve kötülüğe batmış iktidarına karşı; incelikli, meşru ve en geniş direniş cephesini kurmak, devrimci siyasetler açısından bir tercih değil, yaşamsal bir zorunluluk hâline gelmiştir.

1-) Macbeth, Shakespeare, Ç: S. Eyüboğlu, Remzi Kitabevi, sy. 116, 4. Baskı, 1989, İstanbul.

2-) Ya havuç ya özgürlük https://gazetepatika22.com/ya-havuc-ya-ozgurluk-158743.html

3-) https://t24.com.tr/yazarlar/tolga-sardan-buyutec/tusas-saldirisinda-ikinci-perde-istihbarat-tam-iki-ay-once-geldi,47027

4-) Proleter Devrim ve Dönek Kautsky, Lenin, İnter Yayınları, sy. 159.



Kasım 2024
PSÇPCCP
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Daha Fazla Analiz Haberler