Bizimle iletişime geçin

Makale

Proletarya Saflarındaki Martolos ve Onların Gölge Savaşları- 2

İçinde bulunduğumuz yüzyılda ise; düzen dışı olası proleter güç odakları dışında, post modern yapı restorasyonuna uğramış hiçbir kesime karşı bir tek burjuva silahının çevrilmeyeceği uzun bir dönemin kapısı açılmış bulunmaktadır.

Psikolojik harp nesnel olarak görülebilinen bir savaş türü olmadığı için buna maruz kalarak etki alanına giren kesimler neye maruz kaldığını çoğu kez anlayamazlar bile. Bir örgütsel topluluğun ilke, kültür ve geleneklerini gülünç hale getirmek ve devrimci liderlerini gözden düşürmek şeklinde gelişen ilk saldırı dalgası iç çelişki ve çatlaklara çomak sokma yoluyla bozgunculuk ve giderek parçalamayla tamamlanmak istenir. Topluluklar için psikolojik harbin etkisi ateşli silahlarla verilen harbin etkisinden daha tahripkârdır. Onu gerçek bir silahtan daha etkili yapan şey; örgütsel toplulukların beynini dumura uğratan görünmeyen, anlaşılamayan gölge bir savaş oyunu olmasıdır.

Peki neden insanlar bir topluluk ilişkisi içerisindeyken görünmez, elle tutulmaz ve anlaşılmaz malzemelerle yapılan bir gizli savaşın girdabına kolaylıkla düşebilirler? Bu sorunun cevabını Fransız düşünür Gustave Le Bon, 130 yıl önce başarılı bir şekilde açıklamıştı. Bu filozofa göre kitlelerin varoluşu tek tek onu oluşturan bireylerin varoluşundan farklı ve bağımsızdır. Le Bonn’un kitle kuramı; insanın tek başınayken büründüğü karakterin, sergilediği davranış şeklinin kitle içerisindeyken değiştiği ilkesine dayanmaktadır. Sadece psikoloji alanından bir örnek vermek gerekirse eğer; bireysel paniğin, milyonlarca yıl süren evrim sürecinde tehlikelere karşı insanın hayatta kalma biçiminin bir doğal dürtüsü olarak gelişmesine rağmen, kitle paniğinin yapay olarak ortaya çıkan toplu bir yanılsama öğeleri ile dolu olduğu gerçeği bizce buralardan ileri gelmektedir. Aynı şey toplu linç ve hiçleşme kampanyaları içinde söylenebilinir. Burjuvazinin yer altı örgütleri tarafından hedef alınan devrimci politik topluluğun önce sosyal psikolojisi ayrıntılı olarak tespit edilir. Çünkü düşmanı iyi tanımadan bir zaferin olanaklı olmadığı ilkesi onlar içinde geçerlidir. Ve uygun tarihsel an geldiğinde bu hedef kitle önceden saflarda devşirilmiş Martolos teşkilatı yoluyla istihbaratı elde edilen zaaf ve çatlaklarından etkili olarak vurulur. Bu arada yanıltıcı propaganda kaynağı belirsiz bir makineli tüfek atışı gibi yaygın olarak devreye konulur.

Ama bu silahın sadece ateşlendiği kaynak değil, aynı zamanda mermileri de görünmez bir alaşımdan yapılmıştır. Her şeyden önemlisi cephesi olmayan bir savaştır bu. Cephe adeta yaşamdaki her yer olduğu için birey ve topluluklar bir savaş cephesinin içine düştüğünü anlamazlar. Yanıltıcı propaganda yoğunlaştıktan bir süre sonra hedef alınan politik toplumun saflarında yarılmalar başlar. Bizim gibi politik topluluklarda sosyo ekonomik sebepler yüzünden küçük burjuvazi gibi ara sınıf ve tabakalar yaygın olduğu için her saldırıda saflarda yarılmalar gerçekleşebilir. Zaten psikolojik harbin görünmeyen mermileri küçük burjuvaziye adeta bir aşkla bağlıdır. Çünkü küçük burjuvazi kaypak olduğu için saflardaki müttefiki olan proleter kuvvetleri satmaya eğilim gösterirler. Küçük burjuvazinin bilinç yapısı parçalı, çarpık ve hatta özürlü gibi durduğu için psikolojik harbin girdabına sürüklenerek oradaki görünmeyen örümcek ağlarına bir sinek gibi takılmakta fazla direnç gösteremeyebilirler. Eğitim düzeyi ne olursa olsun bir küçük burjuva bilinci, siyaset bilimine konu olan teorik ve pratik bütün sürecin genel tablosunu, parçalara ayrılmış ve birbirine karışmış puzzle yığınının içindeki tek bir parçayla görmektedir. Beyin hali böyle olunca gölge savaşçılarının etkisine girerek geçici ihanet hali yaşayanlar genelde bu kesimlerden çıkmaktadır.

Bu arada psikolojik harp hedefine doğru ilerlemektedir. Hiç olmamış şeylerin varmış gibi durmadan gösterilme çabası, psişik yapının bozulduğu ve ideolojik temelin zayıfladığı saflardaki bir kaos ortamında bu bahsettiğimiz bazı zayıf nitelikli unsurlar özgülünde bir yapay gerçeğe dönüşür. Eğer insanların beynine hükmedilebilinirse sadece insanların duyguları ve fikirleri değil aynı zamanda davranış ve eylemleri de değiştirilebilmektedir. Böylece birey burjuva hükümetinin hiçbir gizli polisiyle karşılaşıp pazarlık yapmadan bir Martolos’a dönüşebilmektedir. Bir karşı devrimciye doğru devşirilmek için burjuvazinin yeraltı kuvvetleriyle fiziki olarak karşılaşmak gerekmiyor her zaman. Günümüzdeki bilgi teknolojisinin kötü niyetle kullanılması sayesinde, uzaktan doğası bozulmuş bilgi paketçikleri, psikolojik tuzaklar ve ideolojik yöntemlerle temeli bozuk olan kesimlerin devşirilmesi mümkün olmaktadır. Çin’li kumandan Sun Tzu, eserinin büyük bölümünde rakibin psikolojik olarak çökertilmesi üzerinde durur. Amaç rakibi olan sınıfın temsilcilerini insanlık dışı göstererek onlara karşı nefret oluşturmaktır.

Günümüzde dijital ağlarda bu sınıf mücadelesinin özgün biçiminin yoğunlaştığını gözlemleyebiliriz. Bunun en yaygın biçimi toparlayıcı olduğundan endişe edilen devrimci politikacı ve aydınların hiç yapmadığı şeyler hakkında suçlanma kampanyalarını bir örnek olarak gösterebiliriz. Kaldı ki devrimciler de Mars’tan gelmeyip bizzat dünyevi toplumların bağrından çıktığı için bazı olumsuz ve zaaflı yönleri de geçmişte ve günümüzde bulunabilir. Biz komünistler diyalektik gelişme yasalarına inandığımız için insan olgusuna Orta Çağ Enginizasyon mahkemelerinin cezalandırıcıları gibi yaklaşamayız. Bu anlamda bazı devrimcilerin olası hata ve zaaflarını eleştirip düzeltmek yerine çarpıtmak ve afişe etmek gibi istismara yol açan bütün yaklaşım biçimlerinin objektif olarak özel harbin kirli bir harekât biçimi olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

Sınıf mücadelesinin bu yıkıcı özel tekniklerinin başarılı olabilmesi için inanılır, enteresan, anlaşılması basit ve tutarlı olması gerekir. Sık sık tekrar edilen hayali suçlamalarla zihinlerde hatalı bir imaj oluşturulmak hedeflenir. Biz bu duruma bir tür beyin ayarı ya da psikolojik mühendislik de diyebiliriz. Propagandanın genel gerçeklerle uyumlu olması durumu bir süre sonra tarafsızlar, fikir sahibi olmayanlar ve tereddütlü kesimler üzerinde etkisini göstermeye başlar. Bu özel sınıf savaşımının bir stratejiyi gözettiği zaten buradan anlaşılmaktadır. Çünkü siyasal bir mücadelede güç dengelerinin hangi sınıfın lehine sonuçlanacağını belirleyen toplumsal kesimleri oluşturmaktadır bu hedeflenen toplumsal kategoriler.

Son yıllarda sermaye sınıfının en azgın ve bilinçli güçlerinin politik geleneğimize yönelik “Kontrollü Gerilim Stratejisi” uygulamaya çalıştıkları gözlemlenmektedir. Kontrollü güvenlik stratejisinin burjuva siyasasında ekonomik ve yönetsel olmak üzere iki tane önemli işlevi vardır. Nasıl ki silah endüstrisi ölüm makinalarını satıp kâr yapmak için dünya çapında böyle bir stratejiye ihtiyaç duyuyorsa, aynı şekilde emperyalizm ve bilumum bütün iş birlikçi burjuva hükümetlerde egemenliğini tesis etmek için buna ihtiyaç duymaktadırlar. Zaten sermayenin güç odakları egemenlik duygusunu güvenlik altına almak için gerilimi artırma stratejisine her zaman ihtiyaç duyarlar. Biz bu duruma gerilimden çıkar sağlama stratejisi de diyebiliriz. Amaç gelecekte potansiyel tehlike olarak algıladıkları gelişmeyi devrimci aktörleriyle birlikte kendi savaş minderine çekmektir.

Çünkü onların anladığı politik mücadele kuralları sadece şiddetten oluşur ve orantısız güç ilişkileri içinde şiddetten faydalanarak egemenliğini bugünden pekiştirmek isterler. Bu şekilde kabul edilebilinir toplumsal meşruiyet temelinde konumlanmış olan proletaryanın demokratik güçlerini orantısız güç ilişkilerinin hakim olduğu bir konsepte çekerek ezmek ister. Çünkü sermaye sınıfı bu doğrudan ezme işine uluslararası bir meşruluk kazandırmak ister. Bu amaçla burjuva sınıfının güvenlik stratejistlerinin en yaygın taktiği devrimci proletaryanın kumandasındaki diri demokratik kuvvetleri tahrik ve provokasyonlarla kriminalize etme çabası şeklinde öne çıkmaktadır. Almanya ve Fransa gibi Avrupa devletleri bile zaman zaman kendi sınırları içerisindeki çeşitli milliyetlerden devrimci işçi derneklerine karşı bu taktik siyaseti uygulamaktadır.

Düzenin yasal icazeti altında devşirerek etkisiz hale getiremediği devrimci odaklara karşı bu güvenlik stratejisini uygulamaktadırlar. Sosyalist demokrasi mücadelesi süreçlerinde böylesine direniş odaklarının son yıllarda oldukça zayıfladığını da burada eklememiz gerekiyor. Reformizmin, düzen işçiliğin, sınıfsal teslimiyetin, ideolojisiz siyasetin ve mezhepçilik, hemşericilik ve mikro milliyetçilik gibi post modern döneme özgü yerel motiflerin ön plana çıktığı bu dönemde burjuvazinin ateşli silahları şimdilik fazla bir işe yaramamaktadır. Çünkü bu bahsettiğimiz kategorik değişiklikler bağlamında devrimci hareketin toplumsal etki alanı zor araç ve gereçlerle çözülmesi kaçınılmaz olan bir çelişki biçimini yaratamamaktadır. Dünya tarihinde reformistlere karşı bile tertipler düzenlenip cezaevlerine tıkıldığı ve işkencelerden geçirildiği dönemler olmuştur. Bu durum dünyanın eski sınıfsal güç dengelerinden kaynaklanıyordu. İçinde bulunduğumuz yüzyılda ise; düzen dışı olası proleter güç odakları dışında, post modern yapı restorasyonuna uğramış hiçbir kesime karşı bir tek burjuva silahının çevrilmeyeceği uzun bir dönemin kapısı açılmış bulunmaktadır. Buna burjuva sınıf karakteri kazanmış sözde sosyalist demokrasi mücadele örgütleri de dahildir…



Kasım 2024
PSÇPCCP
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Daha Fazla Makale Haberler