Yadigar Aygün / İstanbul
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Özgürlükçü Demokrasi gazetesinde çalışan gazeteciler hakkında “örgüt üyesi olmak”, “örgüt propagandası yapmak”, “halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek” ve “suç ve suçluyu övmek” iddialarıyla açılan davanın 9 Mayıs’ta görülen duruşmasında karar çıktı. İstanbul Adliyesi’ndeki 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi, “örgüte yardım etmek” iddiasıyla Mehmet Ali Çelebi’ye 3 yıl 9 ay, gazeteciler Reyhan Hacıoğlu, İshak Yasul, İhsan Yaşar ve Hicran Ürün’e ise aynı iddiayla 3 yıl 1 ay 15’er gün hapis cezası verdi. Gazete dağıtımcısı Mizgin Fendik hakkında beraat kararı verilirken, Pınar Tarlak’ın dosyası tefrik edildi.
Mahkeme, gazeteciler hakkında verdiği kararların gerekçesini açıkladı. Gerekçeli kararda, Özgürlükçü Demokrasi gazetesinin Türkiye’nin 2018’de Afrin’e yönelik gerçekleştirdiği saldırıyı işlediği, Demokratik Suriye Güçleri (QSD) lehine ve devletin aleyhine bir şekilde yayın yaptığı iddia edildi. Kararda, QSD’nin “meşru savunma”, “öz savunma”, “büyük mücadele”, “çağın direnişi” ve “efsanevi direniş” kavramlarıyla meşrulaştırıldığı iddia edildi. Kararda, gazetenin KHK ile kapatılan Özgür Gündem gazetesinin devamı olduğu ve “KCK’nin basın-yayın düzenlemelerine uygun faaliyet gösterdiği” ileri sürüldü.
Gazetecilik faaliyeleri krimalize edildi
Davanın avukatı Özcan Kılıç, gazetecilerin, gazetecilik faaliyetlerinin kriminalize edildiğine dikkati çekti. Kılıç, “O süreçte, Suriye’ye yönelik operasyonlar vardı. O dönem yayın kuruluşları, ‘Türkiye’nin orada terör ile mücadele operasyonları’ yaptığını söyledi. Bir tek Özgürlükçü Demokrasi gazetesi gerçekleri yazdı. Olay yerinden gerçek bilgileri aktardı. Bu haberleri yapmak suç sayıldı. Gazeteci Mehmet Ali Çelebi, Ortadoğu ile ilgili haber yaptığı için cezalandırıldı. Gazeteci Hicran Ürün’e neden Kürt kadınlarının yaşadığı sorunları haberleştirmesi, kadın etkinliklerinin haberleri suçlama konusu yapıldı. Gazetecilere ‘Siz sadece bu haberleri yapıyorsunuz’ denildi. Hicran’ın habelerinde imzası yok fakat baktığımızda ‘örgüte yardım ediyorsun’ denilerek ağır bir ceza verdiler” dedi.
‘Dava kanuna aykırıdır’
Davanın kanuna aykırı olduğunu vurgulayan Kılıç, sonuna kadar mücadele edeceklerinin altını çizdi. Kılıç, “35 yıldır basın avukatlığı yapıyorum. İlk defa böyle bir şey ile karşılaştım. Bu davada özel olarak gazetecilere ‘Gazetecilik yaptırmayacağız’ denildi. Gazetecilik faaliyetleri krimanilize edildi. Kanunda olmayan suç üretildi, suç yaratıldı ve ceza verildi. Siyasi iktidar ve devlet hukuk tanımıyor. Avukatım utanarak söylüyorum, Türkiye’de hukuk uygulanmıyor. Verilen cezalar aslında bir gözdağıdır. Yargıtay’da bu ceza onanırsa AİHM’e başvuracağız. Mücadele edeceğiz. Biz, hakikatten yana ısrar edeceğiz” diye konuştu.
‘Tahakküm siyaseti uygulanmıştır’
Yeni Yaşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ali Çelebi de, Özgürlükçü Demokrasi gazetesine verilen kararı değerlendirdi. Çelebi, verilen cezalar hakkında tahakküm siyaseti uyguladığını söyledi. Çelebi, “Naziler, ‘Ein Volk, ein Reich, ein Führer’ yani ‘Tek ulus, tek İmparatorluk, tek lider’ anlayışıyla tek tip toplum, tek tip yaşam tarzı dayatmıştı. Nazi yönetimi anlayışına karşı Satranç’ı yazmış Stefan Zweig ‘Özgürlüğün yolu tüm dünyaya karşı tek başına kalmak bile olsa, kendi inancına bağlı kalmaktan geçer’ der. Evet özgürlüğün tarihi cesaret ile yola çıkanlarla gelişir, cesaret ile yazanlarla şekillenir. Özgür basın da bu cesareti göstermiş, egemenlerin dili yerine, savaş dili yerine barış dilini esas almış, sömürüye, sansüre, ötekileştirmeye, dillerin, kültürlerin yasaklanmasına, tek tip toplum inşasına karşı manşetler ve haberler üretmiştir. Ancak Türkiye’de de iktidarlar sosyo-politik alana müdahale ederek tek tipleştirme yaratmakta ısrar etmiştir. Biat etmeyen, boyun eğmeyen, iktidar bülteni gibi yayın yapmayan gazete ve televizyonlara yönelinmiştir çünkü özgür basın, hakikatin aynasıdır, halkların haber alma hakkını, objektif, sansürsüz vermekle mükelleftir. Çünkü özgür basın, etki silsilesi yaratır, hırsızlığı, yağmayı, talanı, cinayeti, katliamı arkasındaki gerçeklerle kamuoyuna duyurur. Bunu önlemek ve tek kalıba dökülmüş sosyoloji yaratılmak istenir. Bu minvalde özgür basının yok edilmesi için sansür, toplatma, kapatma, para cezaları, hapis cezalarını uygulamışlardır. Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ve editörlerine karşı da tahakküm siyaseti uygulanmıştır” diye belirtti.
‘Özgür basın ile dayanışmayı büyütmek gerekir’
İsrail’in Gazze’yi bombalaması, Gazze’ye tanklarla girmesi sürecinde yaşananlara işaret eden Çelebi, iktidarın ve yandaş medyanın içine düştüğü çelişkiye dikkat çekti. Çelebi, “İsrail Gazze’ye saldırıp katliam yapınca, Tel Aviv gibi kentlere Türkiye’den de gazeteciler gitti. İsrail ile Hamas birbirine karşı roketler atarken sınırdan canlı yayın yaptılar. İsrail’i eleştirdiler. İsrail’de Netanyahu hükümeti’ne karşı protestoları canlı yayınlayıp polis müdahalesini eleştirdiler. İsrail dahi buna izin verdi. Bunu gelen gazetecilerin Türkiye’nin operasyonlarını canlı yayınlayıp operasyonları eleştirdiğini düşünün, başlarına neler gelirdi. Yine İsrail’in Gazze’ye bombardımanda fotoğraflar ve videolar yayınlandı. Bu saldırılarını eleştiren İsrail’deki habercileri, Avrupa gazetelerini ve televizyonlarını, habercileri AKP yönetimi ve yandaş basın büyük övgülerle değerlendirdi. Canlı yayınlarda övgülerle alkışlamak gerektiği ifade edildi. Ancak söz konusu Kürtler’e yönelim olunca, Efrîn’e TSK operasyonunu olunca öven AKP basını ve AKP hükümeti temsilcileri ve yargı hedef gösterme, yargılama, hapsetme yoluna başvurmuştur. Yine ABD’de savaş karşıtı öğrenci gösterileri ve bu yöndeki haberler övülmüştür. Ancak, Kürtlerin de barış ikliminde yaşaması gerektiği yönündeki haberler, haberciler ise cezalandırılmıştır. Özgür basın demokrasilerin gelişmesinde olmazsa olmazlardandır. Devran döndüğünde bugünün muktedirleri için de basının özgürce haber yapmasının can suyu olduğu görülecektir. Nelson Mandela, Robben Adası’nda esir tutulurken basının kendileri için altın ve elmastan daha değerli olduğunu söylüyor. Evet özgür basın kıymetlidir. Herkesin habercileri, özgür basını sahiplenmesi gerekir. Sansürsüz, objektif, hakikatleri yansıtan özgür basınla dayanışmayı büyütmek gerekir” dedi.