Kapitalist sistem emek ve sermaye çelişkisinin yaşamın her alanında hissedildiği ve her an patlamaya açık isyanın mayalandığı sürekli istikrarsızlıklar, eşitsizlikler ve adaletsizlikler üreten, artı değer gaspı/sömürü üzerine kurulu bir sistem olarak varlığını sürdürmektedir. Bir tarafta emek üzerinden elde ettiği artık-değer ile zenginliğine zenginlik (sermaye) katan ve üretim araçlarına sahip olmanın gücüyle, emek sürecinin dışında kalarak tüm ihtiyaçlarını lüks bir şekilde karşılayan ve yaşayan bir avuç zümre, diğer tarafta ise emeğinden başka geçim kaynağı olmayan, en temel yaşam ihtiyaçlarını çoğu zaman karşılayamayan proletarya ve emekçi halk kitlelerinin saflaştığı kapitalist sistem… Bu sistem ve sistemin sahibi egemen sınıflar kitlelerin patlamaya hazır öfkelerine karşı sadece zora dayalı tedbirler almamaktadırlar. Burjuva faşist iktidarlarını sadece baskı ve şiddete başvurarak sağlamamaktadırlar, esası bu olsa da hegemonyalarını “rızaya” dayalı olarak kurmanın yol ve yöntemlerini de sürekli olarak geliştirmektedir.
Direnişler, isyanlar ve halk savaşları emperyalist sistemi titretmektedir
Kapitalist sistem, yapısal çelişkilerinden kaynaklı çevrimsel olarak sürekli krizlerle ilerleyen bir sistemdir. Kanlı ellerini attıkları dünyamızın zenginliklerine daha da sıkıca bağlayan kan emici burjuva egemenler, krizlerin tüm sonuçlarını kitlelere ödetmek ve kriz koşullarını sermayenin merkezileşmesinde avantaj haline getirmek için yığınlara karşı terör estirmektedir. Ne kadar baskı, katliam ve terör uygulansa da kendi sonlarını görerek korkuya kapılan burjuvazi, ezilen kitlelerin “rızasını” da alarak sınıf iktidarlarını korumanın ve krizlerden zarar görmeden atlatmanın yollarını aramaktadır. Bugün ezilen uluslar, proletarya ve emekçiler emperyalist ve gerici hegemonyaya karşı Avrupa’dan Afrika’ya, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya kadar direnişler, isyanlar ve halk savaşları emperyalist sistemi titretmektedir. Özellikle Ortadoğu’da son 10-15 yıldır gerek Arap coğrafyasında gerekse Kürt ulusunun parçalanmış coğrafyasında yerli işbirlikçi iktidarlar başta olmak üzere emperyalizme karşı sergilenen çeşitli ayaklanmalar, gerici molla rejimlerine karşı dinmek bilmeyen kadın isyanları ve bir dizi isyanlar yerli ve uluslararası gericiliğe karşı kitlelerin gerçek gücünü göstermiştir.
Egemen sınıflar sosyal medya eliyle kitlelerin zihinlerine korku salmakta
Kürdistan’dan İran’a oradan Filistin’e ezilen uluslar ve halk kitleleri, kadınlar ve LGBTİ+’lar, işçiler; katliamcı, ataerkil, işçi ve emekçi düşmanı bu sisteme karşı kitlelerin önemli devrimci öfkesini ortaya koymaktadırlar. Emperyalist kapitalizm içine girmiş olduğu bu kriz sürecinde daha da otoriterleşmenin yol ve yöntemlerini aramaktadır. Bu da yeni yeni araçlar, yeni yol ve yöntemler anlamına gelmektedir. Özellikle gelişen teknoloji, bilişim-iletişim alanında yaşanan gelişmeler, yaygınlaşan ve hızlanan internet ve ağları, medyayı olabildiğince kullanışlı bir alan haline getirmiştir. Mesela, egemen sınıfların her zaman başvurmaktan çekinmediği katliam ve zorbalıklar artık egemen tekelci medya ve sosyal medya eliyle de kitlelerin zihinlerine işlenmekte, korku salınmakta, baskı oluşturulmakta ve bu baskı sosyal medya üzerinden geliştirilen yayınlarla-paylaşımlarla sürekli canlı kılınarak otoriterleşmeye hizmet edilmektedir.
Gezi-Haziran ayaklanmasından, Sur-Cizre-Nusaybin özyönetim direnişlerine/şehir savaşlarına, İran’da başta kadınlar olmak üzere ezilen halk kitlelerinin isyanlarından, Filistin ulusunun direnişine kadar medya ve sosyal medya hem ezilen kitleler hem de emperyalist devletler ve gerici sınıflar tarafından elden geldiğince kullanılmaya çalışılmıştır. Belli bir süre bu araçlar ezilen kitlelerin lehine kullanılabilse de bu medya araçları üzerinde de ekonomik ve siyasi bir güç olan bu araçların sahipleri burjuva egemenlik tarafından durum tersine döndürülmektedir. Bu araçların kullanımında dahi ezilen kitleler duruma bir sıfır yenik başlamaktadır. Çünkü sosyal medyada burjuvaziyle yarışamayacak kadar tüm üretim ve medya araçları elinden alınmıştır. Sosyal medyada kısa sürede yayılan devrimci-demokratik hareketler, toplumsal duyarlılıklar egemen sınıfları ve devletleri sarsmaya başladığı andan itibaren engellemeler, cezalar, hesap kapatmamalar ve tutuklamalaralar yöntemiyle burjuvazi kendi erkini devreye sokmaktadır.
Kapitalist sistem TV programlarıyla ve yaydığı popüler kültürle üretim ilişkilerinin yeniden üretiminin örgütlenmesini sağlamaktadır
Tarihsel olarak kapitalist üretim ilişkileri gelişip yaygınlaştıkça, kapitalist üretim ilişkilerinin yeniden üretimi için ideolojik aygıtları da gelişip yaygınlaşmıştır. Kapitalist toplumun üst yapısını oluşturan tüm ideolojik-eğitsel bombardıman medya, yazılı basın, TV ve sosyal medya üzerinden gelişerek yaygınlaşmıştır. Önceden okullarda, cami ve kiliselerde cemaat halinde egemen ideoloji kitlelere kanıksatılırken, artık her an ve her yerde bu hegemonya sürmektedir. İdeolojik etkinliğin egemen kılınmasında medya ve günümüz en yaygın iletişim ve paylaşım aracı sosyal medya kapitalistlere büyük kolaylıklar sağlamıştır. Adeta kapitalist ekonomik temel ve üst yapıyı sağlamlaştırıcı ve koruyucu içeriklerle donatılarak kitlelerin ulusal, sınıfsal, cinsel özelliklerine yabancılaştırılması bu araçlarla gerçekleşmektedir. Çünkü kapitalizm işçi sınıfı ve emekçiler üzerinde ideolojik egemenliğini kuramadığı takdirde hayatta kalamayacağının farkındadır. Üretim araçlarını özel mülkiyetini elinde bulunduran burjuvazi, medya, sosyal medya, diziler vb. vasıtasıyla tüm toplumun fikirlerini ve düşünce dünyasını da kendi denetimi altına almaya çalışmaktadır. Bugün toplumda egemen olan gerici fikriyat ve düşünce tarzları egemen sınıfın fikirlerinden başkası değildir. Kapitalist sistem sosyal medyasıyla, çeşitli platformlarda yayınladığı reklamlarıyla ve çeşitli TV programlarıyla ve yaydığı popüler kültürle üretim ilişkilerinin yeniden üretiminin örgütlenmesini sağlamaktadır.
Medya, TV, sosyal medya ve internet ortamında ki her türlü paylaşım ve etkileşim araçları ezen ve ezilenlerin mücadelesine tanıklık etmektedir
Burjuvazi, dezenformasyon ve bilgi kirliliğini basın ve medya araçlarının başlıca görevi olarak belirlemiştir. Örneğin ABD emperyalizmi, Vietnam’da, Irak’ta, Afganistan’da işgalci bir güç olarak konumlanırken Amerikan halkına “ulusal güvenlik” propagandası yapmaktaydı, özellikle Vietnam’da savaşta büyük yenilgiler aldıktan sonra kendi ülkesinde ki tepkiler artarak savaş karşıtlığına dönüşmüştür. Aynı şey Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasında faşist Türk devletinin ezilen Kürt ulusu ve emekçi kitlelere karşı yürüttüğü haber ve propaganda tarzında da sürmektedir. İşçiler ve proletarya devletini savunan Komünistleri “dinsiz”, Kürt ulusal hareketini “vatan haini” ilan edilerek yürütülen haklı savaş ve mücadelelere karşı düşmanlık örgütlenmektedir. Aynı şey Filistin halkının İsrail Siyonizm’i başta olmak üzere emperyalist barbarlığa karşı göstermiş olduğu direnişe karşı da ABD ve onun Ortadoğu’daki kiralık katili İsrail devleti tarafından gerçekleştirilmektedir. Birkaç gerici gücün gerçekleştirdiği sivil katliamları Filistin halkının haklı ve onurlu davasını suiistimal ederek gerçek katilin aklanması için kullanılmaktadır. Sosyal medyada Siyonist İsrail hükümeti ve ona bağlı troller aracılığı ile Filistin halkının “barbar”, “katil” olduğu şeklinde kara propaganda yapılarak mağduriyet algısı yaratıldı. Ancak Türk devleti ve bazı Arap devletlerinin İsrail’in büyük tedarikçisi olmasına karşı kendiliğinden gelişen eylemler, hashtag kampanyaları baskıyla eritilmeye çalışılmakta kimi zaman cezalandırılmaktadır. Yine bizim ülkemizde, faşist “TC”nin işgal saldırılarına karşı sosyal medyada tepki gösteren, ya da devleti desteklemeyen fakat sessiz kalan birçok sanatçı, toplum önderi, gençler ve kadınlar polisin ve trol medyanın hedef tahtasına oturtulmaktadır. Gerçekleşen işçi grevleri, kadın cinayetlerine karşı gelişen tepkiler; işçi sınıfı ve ezilen Kürt ulusunun yanında yer alan medya kuruluşları, gazeteler, haber portalları ve sosyal medya hesapları tek tek kapatılmakta veya yöneticileri tutuklanarak zindanlara doldurulmaktadır. Medya, TV, sosyal medya ve internet ortamında ki her türlü paylaşım ve etkileşim araçları ezen ve ezilenlerin mücadelesine tanıklık etmektedir. Buradan haklı tepkiler ve öfkeler paylaşılırken egemen sınıfların oluşturduğu algılarla da histerik faşist tepkilerde örgütlenmektedir. Egemen sınıflar bu alanları elinde tutmasıyla bir adım önde olmasına rağmen özellikle sosyal medyada oluşan etkileşimi bir süre kontrol altına alamamaktadır. Burada oluşan etkinin sokağa taşması ise devrimin ve kitlelerin gerçek başarılar elde etmesinin önemli bir yönünü oluşturmaktadır. Sonuç olarak sosyal medyanın ve geleneksel medyanın burjuva egemenler için, kapitalist sistem için önemli bir yer tuttuğunu sistemin ve üretimin yeniden üretimi için kitlelerin değil burjuvazinin çıkarlarına hizmet aracı olarak varlığını sürdürebileceği söylenebilir. Elbette devrimci-komünist hareket bu alanı kullanma kabiliyetini geliştirdiği oranda etki alanını da genişletebilir. Sosyal medyayı yalnızca burjuvazi etkili kullanmamaktadır, öğrenci, işçi, kadın hareketi, gibi toplumun bağrında yaşanan birçok sorunda sosyal medyada milyonlara ulaşarak etki edilebilmektedir. Ancak üretim araçlarını elinde bulundurduğu oranda da bu medya araçları burjuvazinin denetimi-çıkarları dışına taşarak halk için onun hizmetine sunulan bir alan olmayacaktır da ta ki sosyalizme kadar.
Sosyal medya
Bilgisayar ve internet teknolojisinin ilk oluşumu bir ABD projesi olarak ortaya çıkmıştır. 1960’lı yıllarda Amerikan Gelişmiş Savunma Araştırmaları Dairesi (ARPANET) tarafından ilk bilgisayar sistemlerinin üretimine geçilmiştir. Bu teknoloji 1990’larla birlikte daha geniş bir kitlenin kullanımına açılırken 2000’li yıllardan sonra sosyal medya araçları ortaya çıkmıştır. Yani ilk olarak egemen sınıfın savunma içgüdüsüyle kendi sınıf çıkarları doğrultusunda üretilen bilgisayar teknolojisi daha sonra geniş kitlelere yayılarak tüm dünyada etkisini göstermiştir. Egemen sınıfların güvenlik amacıyla ürettiği bu teknoloji 30-40 yıl içerisinde bir bütün kitleleri denetim altına almanın aracı haline gelmiştir.
Geleneksel medya olarak tanımlanan gazete, dergi, TV ve radyo gibi araçların aksine sosyal medya her kesimin kendi içeriğini oluşturabildiği ve bu içeriğini kısmi rahatlıklarla paylaşıp yayabildiği imkânları kitlelere sunmuştur. Ancak internet ortamının çabuk ulaşım-hazır bilgi imkânı yüzeysel-tek yönlü bilgi sahibi olma gibi dezavantajları da getirmiştir. Düşünme ve derinleşmede zayıflamayı, öğrenmede hantallığı, bilgisayar ve diğer dijital aletlere bağımlılığı yaratmıştır. Örneğin, bir şeyin kötü olduğunu bilmek ama neden kötü olduğunu bilmemek araştırma ve öğrenme ihtiyacı duymamak gibi insan beynini zayıflatan bir yön gelişmiştir. Çok tıklanan, paylaşım ve beğeni alan her bilgi koşulsuz kabul edilirken arka planında yatan gerçeklerin peşine düşme veya bilgiyi derinleştirme yeteneğinde olumsuz bir zayıflama baş göstermiştir. Hatta sosyal medya bir iş alanı haline geldi. Sosyal medya içerik üreticileri, troll medya grupları ve özel savaşın para kazanma aracı olarak sürdürülmesinin alanı durumundadır.
Sosyal medya ile birlikte kişilik bozuklukları ve psikolojik sorunların artığı çeşitli toplumsal araştırmalarda açığa çıkmaktadır. Sosyal medya dünyasında başkaları tarafından yargılanma korkusu, yapılan paylaşımların diğer kullanıcılar tarafından nasıl algılandığı, beğeni düşkünlüğü, kendi çıkarına düşkünlük-bencillik günümüz genç kuşağını iyice içerisine alarak sosyal yaşamdan ve toplumdan kopartarak sanal âleme hapsetmektedir. Sosyal medya dolayısıyla oluşan bu ruh hali anksiyete, depresyon, asosyal yaşam gibi kapitalist toplumun koşullarını oluşturduğu hastalıkları geliştirerek beyinleri adeta ele geçirebilmektedir. Aynı zamanda sosyal medya genellikle ikili bir kişilik görünümü oluşturmaktadır. Örneğin sosyal medyada hayvan sever çevreye duyarlı, kadına şiddete ve kadın-LGBTİ+’lar düşmanlığına karşı oluşan belirli tepkilere dahil olurken gerçek yaşamında eril dilden tutalım kadın ve LGBTİ+’lara karşı alışılmış erkek dili ve ataerkil düşünceye sahip bir şekilleniş oluşmaktadır. Yani belirli bir bilinçle sosyal medyada tavır göstermekten çok günün popülerliğine kapılma ve buradan tatmin olma durumu yaşanmaktadır.
Günümüzde her kuşaktan insan başta gençlik sosyal medya üzerinden oluşan yaşam tarzı ve kültüre bağımlı hale gelmektedir. Her popüler olan video, kıyafet, saç stili, dil ve üslup, hitap şekli geniş kitleler tarafından benimsenmektedir. İhtiyaç dışında tüketim, internette sürekli karşımıza çıkan çeşitli alışveriş reklamları, gün aşırı paylaşılan zenginliğini gösteren insanların video ve fotoğrafları, kadın ve LGBTİ+’lar düşmanı içerikler, mafyatik kültürün her an özendirilerek gençlerin yönlendirilmesi, insan ilişkilerinde ve yaşamında normal karşılanmayacak çeşitli içeriklerin gündeme oturarak geniş kitlelere ulaşması insanların ihtiyaçlarına ve yaşam tarzlarına etki ederek biçim vermektedir.
Her şey gibi sosyal medya da sınıf mücadelesinden ve siyasetten bağımsız araçlar değildir. Kitleleri apolitikleştirmenin ve alıklaştırmanın önemli araçlarından birisi olmuştur. Egemen sınıfların çıkarına uygun olmayan hiçbir şey uzun vadede kalıcı olamaz. Sosyal medyanın denetimini elinde bulunduran egemen sınıflar konumu tehlikeye girdiği anda bu alanı da kitleye bilmekte, kullanımı sınırlayabilmektedir. İnsanlar bu alanda yönlendirilmeye, linç kültürünü benimsemeye, yalan haberlere inanmaya açık hale gelebilmektedir.
Her türlü medya aracı burjuvazinin sınıf egemenliğini sürdürmesini sağladığı ölçüde yaygın ve kullanılır olabilir. Kaçınılmaz olarak medya ve kapitalist devletler arasında çok sıkı bağlar vardır. Devletler adeta faşist Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’in “Bir yalanı bin defa söylerseniz yalan yalan olmaktan çıkar, gerçeğin ta kendisi olur.” sözünün sıkı erleri olarak her gün yalan ve speküle edilmiş haber ve gerçek dışı içeriklerle kitleleri zehirlemektedir. Gerçekleşen bu yalan haber ve propaganda gericiliğin ideolojik hegemonyasını oluşturarak kitlelere kanıksatılmakta ve kendiliğinden rıza üretimi de gerçekleşmektedir. Ezen sınıfın çıkarları ezilen sınıfın çıkarlarıyla bir gösterilerek kitleleri yanıltmaktadırlar. Genellikle medya ve sosyal medya iletişim ve haberleşme aracı olarak kullanılmasın getirdiği belirli rahatlıkla kitlelere “vazgeçilmez”, “olmazsa olmaz” araçlar olarak empoze edilmektedir. Perde arkasında yatan gerçek şudur: internet teknolojisi ile film, dizi, program, reklam vb. ile burjuvazinin kitlelere istediği mesajı verme ve kabullendirme, ideolojik denetim kurma ve kitlelerin tüm zamanlarını denetim alma olarak açığa çıkmaktadır.
Sosyal medya ‘duyarlılığı’, örgütsüzlüğün örülmesi
Emperyalist kapitalist sistem her konuda olduğu gibi sosyal medya ve birçok kitle iletişim teknolojilerinde örgütsüzlüğün yayılması ve bilinçli insanın yaratılmasının engellenmesi için var gücüyle çalışmaktadır. Kitlelerin toplumsal duyarlılığının internet ortamına hapsedilerek gerçek yaşama yansımasına engel olma, burada tatmin duygusunu yaratarak tüm sorumluluğunu yerine getirdiği hissiyatını yaratma gibi ‘sosyal medya duyarlılığını yaratarak pratik, örgütlü güç olmanın önüne engel olabilmektedir. Sosyal medyada çığ gibi büyüyen tepkiler hashtaglar, milyonlara ulaşan haklı ve duyarlı paylaşımlar, hiçbir zaman sokağın yerini tutmamıştır. Sosyal medyada oluşup sokağa dökülen eylemsellikler ise çok nadir ve hemen devletin hedefi durumuna gelerek hem sokakta tepkisini haykıran hem sosyal medyada tepkisini dile getirenler devletin pratik otoritesiyle, polisiyle karşı karşıya gelmektedir. Sosyal medyada ki sorumluluk sahibi ve duyarlı paylaşımların (hayvan hakları, kadın cinayetleri, işçi eylemleri, gençlik-okul) belli seviyeye kadar rahatlıkla yayılma imkânına sahiptir. Ancak durum alanlara yansıdığında hem paylaşımlar “sosyal medya suçları” kapsamına girmekte hem de pratiğe geçirerek alanlara gidenler ‘terörist’ olarak damgalanmaktadır. Egemen sınıflar sosyal medyaya hapsolmuş duyarlı insanı, devrimciyi özel ve itinayla kısıtlamaktadır. Kitlelerin pratikte harekete geçmesi ve sokağın sesinden ürken burjuvazi sosyal medya duyarlılığını ve devrimciliğini bilhassa özellikle örgütlemek için elinden geleni yapmaktadır. Cezai kanunlara giren ‘sosyal medya suçları’ kapsamına giren cezalarda genelde sürece göre, kitlelerin tepkisine göre değişmektedir. Dönem dönem sokağa taşan ve sosyal medyada örgütlenen kimi eylemsellikler içerik olarak sosyal medya suçlarına dahil olmaktadır.
Sosyal medya araçları çabuk etkileşim kabiliyetiyle geniş kitlelere hızlıca yayılırken troll oluşumlarla haklı bir eylemselliği haksız, haksız ve gerçek dışı bir durumu da haklı gösterebilen bir alan haline gelmektedir. Birçok önemli toplumsal ve sınıfsal olayın çabuk yayılması ve taraftar toplaması çok hızlı bir şekilde gelişebilmektedir. Fakat bu çok kısa sürmekte ve unutulmakta yeri hemen başka magazinsel haberlerle doldurulmaktadır. Bu da bizlere sosyal medyanın sokaktan ve pratikten kopuk, gerçek yaşamı karşılamayan, kısıtlı ve geçici yanını göstermektedir. Sokağa çıkarak tepkisini gösteren, eylemlerde yer alan, yürüyüşlere katılan her birey bunun heyecanını, düşmanın ona karşı gösterdiği şiddeti belki günlerce unutmazken sosyal medyanın ‘duyarlı insanı’ aynı gün belki birkaç defa gündemini değiştirebilmektedir.
Bu alanda toplumsal-gerçek hayatın sanal hayata dönüşmesi söz konusudur. İnsanın insana dair yabancılaşması kapitalizmin tipik özelliğidir ve sosyal medya gibi yararlı bir aracın yabancılaşmaya, alıklaştırmaya, hareketsizleştirmeye hizmete koşulduğunu gözden kaçırmamak gereklidir. Gerçekliğini yitiren hayatın kendisini sanal alemde sürdürmesi toplumun yozlaşmasını sağlarken egemen sınıfların konumunu da güçlendirmektedir.
Kitlesel örgütlü bir güç oluşturulmadan toplumsal hareketlere, işçi sınıfı mücadelesine sosyal medya alanında yön verebilmek gerçekçi değildir. Propaganda, kampanya, programlar, yazı-perspektif-makale, elbette buralardan geniş kitlelere ulaştırılabilmekte fakat kitleleri yönlendirebilme, sokağa taşıyabilme durumu ise zayıftır. Bunu başaracak olan gerçek yaşamda kitlelerle bağ kurmak, örgütlemek ve harekete geçirmektir. Esas kalıcı hareket böyle yaratıldıktan sonra sosyal medyada daha etkili bir hareket yaratmanın imkânları doğacaktır. Bu olanaklardan yararlanmak buralarda örgütlenmeye çalışmak farklı bir durumken gerçek örgütlenme alanının burası olmadığını bilmekte yarar vardır. Sosyal medyanın doğru kullanıldığında devrimci mücadeleye katkıları yadsınamazken sadece bu alana sıkışmış tepkiler, propaganda araçları örgütsüzlüğe ve kitlelerden kopukluğa kapı aralamaktadır. Kitlelerle yüz yüze gelmeden, kitlelerin içerisine girerek ruh halini görmeden, sınıfsal ve toplumsal zorluklarına tanık olmadan hiçbir örgütlülük sağlanamaz.
Egemen sınıflar sosyal medya da dahi belli sınırlarla kitleleri ablukaya almıştır
Bu yönüyle sosyal medyayı çok fazla büyüten ve hatta yücelten, toplumsal ve sınıfsal duyarlılığın burada ki etkisini gereğinden fazla büyüten anlayış ve yaklaşımlar örgütsüzlük fikrini yaymaktadır. Burjuvazi bu alanları kasıtlı olarak serbest bırakıp kitlelerin buraya hapsolmasını sağlarken örgütsüzlüğü yaymak istemektedir. Eğer sosyal medya tepkileri örgütlenip sokağa taşma aşamasına geldiyse sosyal medyada büyük kısıtlamalar devreye girmektedir. En iyi örneği ülkemizde Gezi ayaklanması sırasında olmuştur. İnsanlar sosyal medya hashtagları, polis şiddetini içeren görüntüler, toplanma alanlarını ve saatini belirleme noktalarında çok iyi kullanmış ve sonrasında internet kesintisinden tutalım sosyal medya suçlarına kadar egemen devlet aygıtı devreye girmiştir. Egemen sınıflar sosyal medya da dahi belli sınırlarla kitleleri ablukaya almıştır.
Sosyal medya dünyasının olumsuz yönleri devrimci hareketin belirli kesimlerine de etki etmiştir. Politik tartışmaları özel hesaplardan sürmesi, dedikodu kültürünün ve deşifrasyonun bu alanlarda hızlıca yayılması, kendisini devrimci olarak tanımlayan eski örgütlü bireylerin bu alanlarda kendini var ederek örgütlerin siyasetini yersiz ve haksız eleştirilerle saldırması, sol içi şiddetin sosyal medyada hakaretlere varan tarzda sürmesi, tasfiyeci-revizyonist-sağcı gibi ideolojik mücadele gerektiren kimi tanımlamaların kişisel hesaplar üzerinden rahatça kullanılarak devrimci örgütlere saldırılması gibi birçok noktada sosyal medyanın zararları sol içerisinde etkisini gösterebilmektedir. Kolektif aklı esas alan devrimci çizginin sosyal medyada bireyselliğe dönüşerek kendini var etmenin aracı haline geldiğini söylemek gereklidir. Tarihsel tartışmaların, örgütler arası sorunların sosyal medyada kuşa çevrilerek karşılıklı atışmalara varması ciddiyeti zayıflatan bir yerde durmaktadır. Tüm bunların yanında internetle birlikte klasik medyadan daha üstün olan internet gazete ve dergileriyle resmi seviyeli polemikler, ideolojik tartışmalar, iki çizgi mücadeleleri de sürmektedir.
Burjuvazinin sosyal medya sayesinde yaratmak istediği “sosyal medya duyarlılığı”, başarmak istediği örgütsüzlüğün örülmesine karşı devrimcilerin sosyal medyayı etkin kullanarak kitlelere ulaşması da önemli bir yer tutmaktadır. Bu alandan geniş kitlelere kolayca ulaşmanın getirdiği avantaj ile sistemin yaratmış olduğu dezavantajlar alt edilebilir. Nitekim devrimci hareket zindanlarda ki hak ihlali ve tecritte ilişkin, kara propagandaya karşı, sokak eylemlerine yönelik birçok noktada etkin kullanarak kitlelere ulaşabilmektedir. Her araçta olduğu gibi sosyal medya araçlarını da devrimcilerin kullanmaktan kaçınmayacağı mücadeleyi beseleyen tarzda kullanması gereken bir yerde durmaktadır. Bugün internet ortamında faaliyette olan TV’ler, gazeteler, arşiv siteleri vb. birçok noktada devrimci-demokratik güçler etkin bir şekilde varlığını sürdürerek geniş kitlelere dokunmaktadır.
Psikolojik savaş aracı olarak kullanılan medya
Psikolojik savaş, egemen gerici güçlerin ezilen kitlelere karşı sürekli olarak kullandığı önemli saldırı araçlarından birisidir. Doğrudan kitlelere yönelik uygulamalarla kendisini geliştirir ve böyle sonuç alır. Kitlelerin ruh halini, düşün dünyasını ele geçirirken hedef kitleye hissettirmeden görevini yerine getirir. Ülkemizde Özel Harp Dairesi olarak görevine başlamış daha çok devlete ve orduya bağlı olarak kendisini göstermiştir. Fakat günümüzde yasal olarak kapitalist devlete bağlı olmayan fakat onların etkin kullandığı medya ve sosyal medya ile sürdürülmektedir.
Psikolojik savaşın saldırı silahı da, savunma silahı da, propagandası da kendisini ifade eder. Propaganda ile amaçlanan hedef kitle veya grubu kendi istediği çizgiye çekme, karşısına aldığı güçlerin prestijini düşürme, düşün dünyasını ele geçirme, kitlesel olarak kontrol altına almak olarak ifade edilebilir. Hedefin moral değerlerinin düşürülmesi, kendi öz gücüne olan güvenin parçalanması, egemen devletin iradesinin kabul ettirilmesiyle birlikte özel savaşın bir parçası olan psikolojik savaş amacına ulaşmıştır.
Kara propagandanın en belirgin özelliği çıkış kaynağının bilinmemesi olarak bilinse de artık günümüzde egemenlerin kimi hizmetkârları birebir kaynak olarak kullanılarak kara propaganda yürütülmektedir. Kara propaganda ilk olarak iftira, yalan ve karalama olarak ortaya çıkar, ikinci aşaması ise büyük bir kitleyi buna inandırmaya yöneliktir.
Sosyal medya ve medyanın psikolojik savaştaki rolü büyüktür
Psikolojik savaş elbette keyfi olarak uygulanan bir savaş yöntemi değildir. Her savaşta olduğu gibi karşı tarafın somut durumu göz önünde bulundurularak planlanır ve devreye sokulur. Yani devrimci durumun yükselmesi ya da düşüşe geçmesi, devrimci hareketin zayıflaması ya da güçlenmesi ile yakından alakalıdır. Devrimci-komünist örgütlerin dönemsel olarak görece geri düştüğü, moral durumunun zayıfladığı dönemlerde parçalanmayı sağlamak amacıyla kirli bilgi, karalama, öncü ve önderlerin maddi ve manevi tüm değerleri hedef alma olarak ortaya çıkabilmektedir. Geçtiğimiz yıllarda devrimci önderler şahsında yaratılmaya çalışılan şaibe ve güvensizlik de düşmanın bu yüzünü bizlere göstermiştir. Kitle ve örgüt, örgüt ve değerleri arasında yaratılmaya çalışılan güvensizlik ortamı tümüyle gerici iktidarın çıkarlarına hizmet edecekti. Fakat yine sosyal medya ve medya araçlarıyla yapılan bu saygısız ve ilkesiz saldırılara karşı kitlelere tüm gerçekler gösterilmiştir. Bu yönüyle medyanın psikolojik savaştaki rolü oldukça büyüktür.
Aynı şekilde kitlelerin mücadelesi yükseldiğinde de kitleler karşı güçlü bir propaganda örgütlenmesiyle psikolojik savaş devreye girer. Burjuva sınıfların esas amacı bu yöntemle kitleleri kontrol altına alarak etkisizleştirmek ve kendi yanına çekmektir. Çünkü burjuvazi kitlelerin yanında durduğu gücün büyük bir avantaj sahibi olduğunun fakındadır. Kitlelerin yükselen öfkesi karşısında kimi zaman ‘mazlum’ ve ‘mağdur’ aynı zamanda ‘halkın lideri’ gösterilerine girerken dinmeyen öfke karşısında da iftira, baskı, tehdit araçlarını devreye sokmaktadır. Harekete geçen kitlelerin haklı eylemsellikleri toplumun hassasiyetini (din, vatan, millet) kullanarak manipüle edebilmektedir.
Buraya kadar bahsettiğimiz birçok medya ve sosyal medya aracı da psikolojik savaş ve onun bir parçası olan kara propagandanın en pervasız şekilde kullanıldığı mekânlar durumundadır. Devrimci-ajitasyon propagandanın olduğu kadar karşı-devrimci kara propagandanın da çok çabuk yayılıp geniş kitlelere ulaştığı bir araç olarak karşımızda durmaktadır. Özellikle sosyal medyada düşmanın psikolojik savaş araçların devreye soktuğu zamanlarda da gördük ki düşmandan bağımsız olarak etkilenebilen, hiç farkında olmadan onun yönlendirmesine girebilen belirli bir cenahta bulunmaktadır. Sosyal medyayı kendi tatmini ve egosu için kullanan, devrimcilere buradan eleştiri adı altında saldırıda bulunan ve kirli bilgininde yayılmasına yol açan bir kesimin olduğu da inkâr edilemez bir gerçektir. Buna karşı uyanık olmak dostça eleştirinin muhatabına yapılacağının bilincinde olmak devrimci ahlak gereğidir. Bu yönüyle psikolojik savaşın her an yaşamımıza girdiğinin bilincinde olarak bu medya araçlarından yararlanmak görev ve sorumluluklarımız arasındadır.
Halkın içinde işçi sınıfıyla birlikte
Burjuvazinin ideolojik hegemonyasını sağlamasının yanı sıra medya kuruluşları büyük karların döndüğü kapitalist işletme kurumlarıdır bu yönüyle kapitalist sistem ve onun her bir devletiyle iç içe geçmiştir. TV, sosyal medya, yarışma programları, futbol maçları, her çeşit endüstriyel spor gibi envai çeşit araçla halkın ruhunu ve beynini esir alan bu araçların ezilen kitlelerin gerçek anlamda hizmetine girmesinin tek yolu kapitalizmin yıkılmasıdır. İnsanların tüm zamanlarını ve enerjisini emen, toplumsal özelliklerini yok eden teknolojik gelişim ve medya-sosyal medya araçları değildir, bu araçları denetiminde tutan burjuva egemenlerdir. Medya-sosyal medya, dizi ve film sektörü, internet ve yapay zekâ, uzay teknolojisi, robotlarla üretime geçme, tüm bu teknolojik gelişmeler tehlikeli ve zararlı değildir tam aksine insanlığa ve dünyamıza-evrenimize büyük hizmetlerde bulunabilecek gelişmelerdir. Kapitalizmin denetiminde ve özel mülkiyetinde bulunmasından dolayı tüm bu teknolojik gelişmeler insanlığı yozlaştırmakta ve dünyamızı-doğamızı yok olmaya mahkûm etmektedir. Gerçekten zararlı olan kapitalizmdir, tüm bu araçların dünya halklarına hizmet etmesi, insanın ve doğanın ortak çıkarları için kullanılması sosyalizm ve komünizm ile mümkün olacaktır. Çeşitli araçlarla bu gerçeği yadsıyarak bağımlılık oluşturan, gerçek yaşamı sanallaştıran, ideolojik hegemonyasıyla otoritesini sağlamlaştıran burjuvaziye karşı halkın içinde işçi sınıfıyla birlikte yan yana, kol kola olarak bu çemberi kırabiliriz. Egemenlerin “sosyal medya gençleri ele geçirmiş”, “sosyal medya bağımlılığı toplumu kötüye sürüklüyor” gibi haber ve yazıları özellikle yayarak gerçeğin gizlenmesini sağladığını bilmeliyiz. Hiçbir teknolojik gelişme ruhsal ve fiziksel gelişmeyi kötüye sürüklemez, eğer kapitalist sistemin denetiminde değilse. Bundan dolayı mücadelemizde kimi zaman engeller çıkaran, kimi zaman mücadeleyi sanal aleme sıkıştırarak halkla bütünleşmeyi engelleyen, en önemlisi örgütsüzlüğü ören sosyal medya devrimciliği ve bağımlılığına karşı hem sokakta hem okulda hem fabrikada sistemin ideolojik hegemonyasını ve nasıl yürüttüğünü teşhir etmek önemli bir görevdir ve bu görev biz beklemektedir. “MEDYA VE SOSYAL MEDYA NE İÇİN? KİM İÇİN?” sorusunun cevabı da böylece cevaplanmış olmaktadır. Yani her sınıfın ‘ne için’i ve ‘kim için’i değişmektedir. Bizim açımızdan “devrim için”, “proletarya ve ezilen emekçi kitleler için” olarak durumu özetleyebiliriz.