Çince özgün metinden çevrilen aşağıdaki belge, tam metin olarak ilk kez Türkçe yayımlanıyor.
Deng Xiaoping’in Kültür Devrimi’nin altını oyan politikalarına karşı ÇKP solunun son umutsuz hamlesi olan “Sağ Sapmaya ve Geçmişte Alınan Kararları Ters Yüz Etmeye Karşı” kampanya sırasında, ÇKP Merkez Komitesi tarafından parti örgütlerine yollanan 1976 tarih ve 4 numaralı bu belge, Mao Zedong’un ölmeden kısa süre önce, Ekim 1975 ila Ocak 1976 tarihleri arasında yaptığı bazı açıklamalardan pasajlar içeriyor. Bizzat Mao’nun inceleyip onayladığı belgenin son paragrafında bulunan ve Deng’a sert eleştiriler getiren ifadelere, ÇKP tarafından 1998’de yayımlanan Mao Zedong’un Ülke Kurulduktan İtibarenki Yazıları (13. Kitap) [建国以来毛泽东文稿(第13册) ] başlıklı resmî derlemede yer verilmemiştir.
“Başkan Mao’nun Önemli Talimatları”
(Ekim 1975-Ocak 1976)
Tsinghua Üniversitesi’nden Liu Bing ve omuzdaşları bir mektup yolladılar. Chi Qun ve Küçük Xie’den şikayetçiler. Mektup ne maksatla yazılmış, orası pek belli değil. Zannediyorum ki niyetleri, Chi Qun’ü ve Küçük Xie’yi alaşağı etmek. Yazdıkları mektupta mızrağın ucu beni hedef alıyor. Ben Pekin’deyim; niçin dosdoğru bana mektup yazmıyorlar da, Xiaoping üzerinden iletiyorlar?
Xiaoping, Liu Bing’i pek tutuyor. Tsinghua Üniversitesi’yle ilgili bütün bu meseleler, hiç de orayla sınırlı değil. Bunlar, mevcut iki çizgi mücadelesini yansıtıyor.
Sosyalist toplumda sınıf mücadelesi var mıdır, yok mudur? Nedir bu “Üç Talimatı Esas Halka Olarak Kavrayın” teranesi? Huzur ve birlik, sınıf mücadelesine gereksinim olmadığı anlamına gelmez. Esas halka sınıf mücadelesidir; geri kalan her şey buna tabidir. Stalin, bu konuda büyük bir hata yaptı. Ama Lenin öyle değildi. Dedi ki, küçük üretim gün be gün, saat be saat kapitalizmi doğurur. Lenin, burjuva hakkını güvence altına almak için kapitalistsiz bir burjuva devleti inşasından söz etti. İşte biz, tam da böyle bir devlet inşa ettik. Bunun eski toplumdan pek bir farkı yok. Makam ve mevki ayrılıkları, sekiz kademeli ücret uygulaması, emeğe göre bölüşüm, eşit değerlerin değişimi; bunların hepsi mevcut. Pirinç almak için, kömür almak için, yağ almak için, sebze almak için hâlâ para gerekiyor. Kaç boğazı doyurduğunun önemi yok; nihayetinde paranı, sekiz kademeli ücret sistemine göre alıyorsun.
1949 yılında denildi ki, ülkemizdeki baş çelişki, proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişkidir. Aradan on üç sene geçtikten sonra sınıf mücadelesi meselesi bir kez daha gündeme geldi; üstelik vaziyet iyiye gitmeye başladı. Büyük Kültür Devrimi neyle ilgiliydi? Elbette ki sınıf mücadelesiyle! Liu Shaoqi, sınıf mücadelesinin sönümlendiği teorisini ortaya attı. Ne ki, kendisi hiç de “sönümlenmiş” falan değildi. İstiyordu ki o bir grup haini, kararlı destekçilerini kanatları altına alıp korusun. Lin Biao, proletaryayı devirip darbe yapmaya kalkıştı. Söyleyin bakalım, “sönümlenmiş” mi, “sönümlenmemiş” mi?
Acaba bazı insanlar, sosyalist toplumdaki çelişkiler sorununu niçin açık seçik göremiyorlar? Eski burjuvazinin fertleri, hâlâ mevcut değil mi? Çok sayıdaki küçük burjuvayı herkes görmüyor mu? Hâlâ tam anlamıyla değişmemiş çok sayıda aydın ortalıkta dolaşmıyor mu? Küçük üretimin etkileri, yolsuzluk ve yozlaşma, spekülasyon ve vurgunculuk dört bir yanı sarmış değil mi? Liu ve Lin gibilerin başını çektiği parti düşmanı gruplar, insanlara huzursuzluk vermeyi sürdürmüyorlar mı? Sorun, bizzat bu insanların küçük burjuvaziye mensup olmaları, fikirlerinin kolaylıkla sağa kayabilmesidir. Küçük burjuvaziyi esasında kendileri temsil ediyorlar; ama yine de kalkıp “artık sınıf mücadelesi apaçık görünür olmaktan çıkmıştır” diyorlar.
Birtakım yoldaşların, özellikle de yaşlı yoldaşların fikirleri, burjuva demokratik devrim aşamasında takılıp kalmıştır. Sosyalist devrimi anlamıyor, buna direniyor, hatta ve hatta karşı çıkıyorlar. Büyük Kültür Devrimi’ne karşı iki tür tutum alıyorlar: Biri, memnuniyetsizliktir. İkincisi ise hesap sormaktır, yani Büyük Kültür Devrimi’yle hesaplaşmaktır.
Lenin, neden durmadı? Demokratik devrimden sonra, işçiler ile yoksul ve alt-orta köylüler durmadılar, devrim istemeye devam ettiler. Ama bazı parti üyeleri daha ileri gitmek istemedi, bazıları geriye düştüler, devrime karşı çıktılar. Peki ya neden? Bunlar, büyük memurlar olmuşlardı, büyük memurların çıkarlarını korumak istiyorlardı. İyi evleri, arabaları, yüksek maaşları ve hizmetçileri vardı; kapitalistlerden daha beter olmuşlardı. Sosyalist devrim, bunların tepesine binecekti. Kolektifleştirme hareketi sırasında, Parti içinde bazıları karşı çıktılar; burjuva hakkının eleştirince, buna da güceniyorlar. Sosyalist devrim yapıyorsunuz ve hâlâ burjuvazinin nerede olduğundan bihabersiniz. O, tam da Komünist Parti’nin içindedir; parti içindeki kapitalist yolu tutan yetki sahipleridir. Kapitalist yolcular hâlâ kapitalist yoldalar.
Yüz sene sonra devrim hâlâ gerekli olacak mı? Peki ya bin sene sonra devrime ihtiyaç duyulacak mı? Devrime her daim ihtiyaç olacak. Bazı insanlar her zaman ezildiklerini hissedecekler; küçük memurlar, öğrenciler, işçiler, köylüler ve askerler, kodamanların kendilerini ezmesinden memnuniyetsizlik duyacaklar. Dolayısıyla bunlar devrim isteyecekler. On bin sene sonra çelişkiler ortadan kalkacak mı? Hiç öyle şey olur mu? Elbette ki çelişkiler hâlâ görünür olacak.
Büyük Kültür Devrimi hakkındaki genel görüş: Esasında doğrudur; fakat bazı eksiklikleri vardır. İşte şimdi eksik kalan bu noktaları mercek altına almamız gerekiyor. Oran yüzde 30’a yüzde 70’tir; yüzde 70 kazanım, yüzde 30 hata vardır. Tabii bu konuda farklı görüşler de mevcuttur. Büyük Kültür Devrimi, iki hata yapmıştır: 1) Her şey kahrolsun; 2) Topyekûn iç savaş. “Her şey kahrolsun” kapsamında Liu grubu gibi, Lin grubu gibi bazılarını tepelemek hakikaten doğruydu. Ancak pek çok eski yoldaşa saldırmak yanlıştı. Evet, bu insanların da hataları vardı; bunları biraz eleştirmekte sorun yoktu. Savaş deneyimi olmadan on yıldan fazla zaman geçmişti. Topyekûn iç savaş esnasında silahlar yağmalandı, bunların çoğu insanlara dağıtıldı. Çatışma da bir tür tatbikattır. Ama insanları öldüresiye dövmek, yaralıları kurtarmamak, bunlar olacak iş değildi.
Yaşlı yoldaşları hor görmeyin, en yaşlılardan biri de benim; yaşlı yoldaşlar da hâlâ birazcık işe yarar. Yaşlı yoldaşlar da isyancı hiziplere karşı yüce gönüllü olmalıdır; isyancıları durmadan başlarından “def etmemeleri” gerekir. İsyancılar da bazen hata yapabilirler; biz yaşlı yoldaşlar hata yapmıyor muyuz sanki? Biz de onlar gibi hata yapıyoruz. Yaşlı, orta yaşlı ve gençlerin üçlü bileşimine önem vermeliyiz. Bazı yaşlı yoldaşlar yedi-sekiz senedir etkin olarak görev almıyorlar; dolayısıyla pek çok şeyden haberdar değiller. “Şeftali bahçesindeki insanlar, ne Han Hanedanı’nı bilirler, ne de Wei ve Jin Hanedanları hakkında ne söyleyeceklerini.” Birtakım kişiler saldırıya maruz kaldılar. Bunların mutsuz olmalarını, kızgın olmalarını, mantıken anlayabiliriz. Fakat öfkeyi halkın çoğunluğuna yöneltmek, kitlelere yöneltmek, onlara karşı durmak ve onları suçlamak; işte bundan uzak durmak gerekir. Zhou Rongxin ve Liu Bing çoğunluğu rencide ettiler, kararı ters yüz etmeye kalktılar. Pek çok insan bunu hoş karşılamadı. Tsinghua Üniversitesi’nde yirmi bini aşkın insan var, ama bu ikisi fena hâlde tecrit oldular.
Geçmişte bu okullarda öğretilen şeyler pek bir işe yaramıyordu; dersler unutulup gidiyordu. Faydası ancak bu kadardı. Geride kala kala birazcık kültür kalıyor, insanlar okuma yazma öğreniyor, bazısı ise makale kaleme alabiliyordu. Ben de pek çok kitabı sonradan okudum. Doğaya ilişkin pek çok bilgi -mesela astronomi, jeoloji ya da pedoloji (toprakbilim)- sınıfta öğrenilmez. Gerçek beceriler okulda edinilmez. Konfüçyüs üniversiteye gitmemişti. Qin Shihuang, Liu Bang, Han Wudi, Cao Cao, Zhu Yaunzhang… Hiçbiri, üniversiteye falan gitmediler. Üniversite hakkında hurafelere kapılmamak gerekir. Gorki sadece iki sene ilkokul okudu; Engels yalnız ortaoğretim gördü; Lenin, mezun olamadan üniversiteden atıldı.
Bazıları var ki, üniversiteye gidince işçilerle aynı seviyede olmak istemiyor, işçi aristokratı olmak istiyor. Fakat sıradan işçiler ve köylüler de her gün ilerleme kaydeder. Gerçek kahraman kitlelerdir. Bizlere gelince, çocuksu ve gülünç vaziyetteyiz. Buna ben de dahilim. Genelde, alt kademedekiler üst kademedekilerden üstündür; kitleler önderlikten üstündür. Önderler, sıradan emekçilerle boy ölçüşemez; çünkü kitlelerden kopmuşlardır ve pratik deneyimleri yoktur. Hani bazıları çıkıp diyorlar ya, üniversite öğrencileri emekçilere denk değildir diye; ben de diyorum ki, asıl ben, bizzat bir emekçi kadar üstün değilim. Birtakım insanlar burjuva aydınlarla aynı tutumu alıyorlar ve burjuva aydınların dönüştürülmesine karşı çıkıyorlar. Bunları dönüştürmek gerekmiyor mu? Herkesin dönüştürülmeye ihtiyacı vardır. Benim de, sizlerin de… İşçi sınıfı da, mücadele içinde kendisini sürekli dönüştürmelidir; yoksa bazıları kötü yola sapacaktır. Mesela İngiliz İşçi Partisi gericidir; Amerikan Emek Federasyonu ve Endüstriyel Örgütler Kongresi de gericidir.
Halihazırda büyük tartışmalar okullar ve bazı kurumlarla sınırlı tutulmalıdır. Savaş müfrezeleri örgütlemeye lüzum yoktur, Parti önderliği esastır. Sanayiye, tarıma, ticarete, orduya saldırmak yersizdir. Ancak hareket, bu alanlara da yayılacaktır. Şimdi kitlelerin düzeyi yükselmiştir; artık anarşizme, “her şey kahrolsun”a, topyekûn iç savaşa sarılmıyorlar. Peking ve Tsinghua üniversiteleri doğru yolda ilerliyorlar. Okul Parti komitelerini, fakülte parti komitelerini ve temel örgüt önderliklerini takip ediyorlar. Durum geçmişteki gibi değil; Kuai Dafu ve Nie Yuanzi zamanındaki gibi anarşi yok. Şimdi durum daha istikrarlı.
Bazı eski yoldaşların elinden tutmamız, onlara yardım etmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, yeni hatalar yapacaklardır. Büyük Kültür Devrimi’nin başlarında, Henan eyaleti, il ve ilçe Parti komitesi sekreterlerine el uzattı, tutumlarını düzeltmelerini istedi. Sonuçta, il ve ilçe parti sekreterlerinden yüzde 80’i devrilmeden kaldılar. Ben, halen daha yardım eli uzatmaya, çalışma yürütmeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Her eyalet yaşlı, orta yaşlı ve gençlerin yer aldığı üçlü [önderlik] bileşimleri yaratmalıdır. Gençler, Kuai Dafu, Nie Yuanzi gibilerden seçilmemeli; iyi gençler olmalı. Gençlere de aynı şekilde el uzatmamız gerekiyor. Aksi hâlde onlar da hata yapacaklardır.
Bir-iki sene içinde biraz felsefe okumanızı, Lu Xun okumanızı öneriyorum. Felsefe okumaları yaparken Yang Rongguo’nun Çin Antik Düşünce Tarihi ve Çin Felsefesinin Kısa Tarihi’ni okuyabilirsiniz. Bunlar Çin’le ilgilidir. Konfüçyüs’ü eleştirmek gerekiyor. Bazı insanlar, Konfüçyüs’le ne derdimiz olduğunu bilmiyor. Bunlar, Feng Youlan’ın Konfüçyüs Üzerine ve Feng Tianyu’nün Konfüçyüs’ün Eğitim Düşüncesinin Eleştirisi yapıtlarına bakabilirler. Feng Tianyu’nünki, Feng Youlan’ınkinden daha iyidir. Ayrıca, Guo Lao’nun On Eleştiri Kitabı’ndaki Konfüçyüsçülüğü ululamak ve Yasalcılığa karşı çıkmak hakkındaki bölümü de okuyabilirler.
Xiaoping, “Üç Talimatı Esas Halka Olarak Kavrayın”ı ortaya attı. Bunu yaparken ne Politbüro’yla beraber incelemelerde bulundu, ne Devlet Konseyi’ne danıştı, ne de bana rapor verdi. Ben yaptım oldu diye söyledi gitti. Bu adam sınıf mücadelesini kavramıyor; bu halkaya bir kez bile atıf yaptığı vaki değildir. Hala “beyaz kedi, kara kedi” diyor; emperyalizm ile Marksizm arasında ayrım yapmıyor. Diyor ki, her [kitlesel] kampanya büyük ölçüde eski işçilere ve deneyimli kadrolara zarar vermiştir. O zaman Chen Duxiu’ya, Qu Qiubai’a, Li Lisan’a, Luo Zhanglong’a karşı çıkmak, Wang Ming’e, Zhang Guotao’ya karşı çıkmak, Gao Gang’a, Peng Dehuai’a, Liu Shaoqi’ye, Lin Biao’ya karşı çıkmak, bunların hepsi zararlıydı yani, öyle mi? Eğitimde krizden söz ediyor, öğrenciler kitap okumuyor diye yakınıyor. Okumayan esas kendisi, Marksizm-Leninizmi idrak edemiyor, burjuvaziyi temsil ediyor. “Karara asla karşı çıkmayacağını” söylüyor. Güvenilmezdir. Xiaoping, katiyen samimi değildir. İnsanları korkutuyor, onunla iki laf etmeye cesaret edemiyorlar. Kitlelerin görüşlerine de kulak asmıyor. Önderlik yaparken bu tarz çok büyük bir sorundur. Yine de bu, hâlâ halk arasında bir çelişkidir. Doğru ele alınırsa, Liu Shaoqi ve Lin Biao gibi karşıt saflara savrulmayacaktır. Deng ile Liu arasında, Lin arasında hâlâ bazı farklılıklar vardır. Deng, özeleştiri yapmaya isteklidir. Fakat Liu ve Lin, buna asla yanaşmadılar. Ona yardım etmeliyiz; hatalarını eleştirmek ona yardım etmektir. Ona ayak uydurmak ise iyi değildir. Eleştirmesine eleştirelim, ama sopayı elimize alıp öldüresiye pataklamayalım. Bizim Partimizin, eksiklikleri olan ve hata yapan insanlara yönelik her zaman bir politikası olmuştur. Bu politika, gelecekte hata yapmaktan kaçınmak için geçmişteki hatalardan ders çıkarmak ve hastayı kurtarmak için hastalığı tedavi etmektir. Birbirimize yardımcı olmalı, hatalarımızı düzeltmeli, birliğimizi güçlendirmeli ve sıkı çalışmalıyız.
Kaynak: 中共中央文件(中发[1976]4号), http://www.mzdbl.cn/maoxuan/huibian/zhongyaozhishibuyi.html
Bu yazı ilk olarak Doğu Kızıldır sitesinde yayımlanmıştır.
Çeviri: Onurcan Ülker