Bizimle iletişime geçin

Söyleşi

Gazeteci Diren Yurtsever: Gazetecilik yaptığımız için hedefteyiz

İktidarın gazetecilere yönelik artan baskı politikalarına karşı ortak mücadelenin önemine vurgu yapan Gazeteci Diren Yurtsever, “Gerçeklerin peşinden koşan gazetecileriz. Ceza almamızın tek sebebi budur. Gazetecilere dönük baskılar kanıksanmamalıdır. Bu saldırılara karşı güçlü bir ses ve itiraz yükseltilmelidir” dedi.

Yadigar Aygün / İstanbul

Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, dönemin Ankara Haber Şefi Deniz Nazlım, MA muhabirleri Berivan Altan, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Emrullah Acar, Zemo Ağgöz ve Ceylan Şahinli, Jinnews muhabirleri Habibe Eren ve Öznur Değer ile eski MA stajyeri Mehmet Günhan’ın “örgüt üyeliği” iddiasıyla yargılandığı davada 8 gazeteciye 6 yıl 3 ay ceza verildi. Davada yargılanan üç gazeteci hakkında ise beraat kararı verildi. İktidarın Türkiye’deki basına yönelik baskılarını, gazetecilere verilen cezaları ve bu baskı politikalarına karşı neler yapılması gerektiğini Gazeteci Diren Yurtsever ile konuştuk.

Gazeteci Diren Yurtsever

Gözaltına alındınız ve tutuklandınız. Gözaltı sürecinde ve tutuklandığınızda yaşadığınız hak ihlalleri nelerdir? Biraz bilgi verir misiniz?

Diren Yurtsever: Gözaltına alındığımızda yaşadığım en büyük hak ihlali, üzerimizden yürütülmeye çalışılan algı oldu. Hepimiz yıllardır sahada gazetecilik yapıyoruz. Tanınan, bilinen ve kamuoyuna açık çalışmalar yürütüyoruz. Ama gözaltına alınırken bazı arkadaşlarımızın kafalarını eğmeye çalışmaları, bana Türk bayrağı önünde zorla baskı kurarak hatta işkence tehdidinde bulunarak kabul ettirmeye çalışmaları yaşadığımız en büyük ihlallerdi. Yine hakaretlere ve kötü muameleye maruz kaldık. Gözaltı sırasında bazı arkadaşlarımız fiziki şiddete maruz kaldı. Üzerimizden yürütülmeye çalışılan algı ile hem biz hem çalıştığımız kurumlar ama özünde de gazetecilik kriminalize edilerek, itibarsızlaştırılmaya çalışıldı. Yine en büyük ihlal 7 ay boyunca özgürlüğümüzden alıkonulduk. Tüm bu süreçler hukuka dayanmayan gayri hukuki süreçlerdi. İktidarın talimatlarıyla siyasi yapılan operasyon kapsamında tutuklanmamız, 7 ay boyunca mesleğimizi dışarıda yapamamız en büyük ihlaldi.

Geçtiğimiz günlerde sizlerin de aralarında olduğu 8 gazeteciye 6 yıl 3 ay ceza verildi. Verilen bu cezayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Diren Yurtsever: Bu karar hukuki bir karar değil. Eğer öyle olsaydı zaten hepimiz beraat ederdik. Bir gözaltı gerekçesi bile olmayan iddialarla tutuklandık ve ceza aldık. İddianamemizde yaptığımız haberler, sanal medya hesaplarımızda ajanslarımızda çıkan haberler ve kendi yaptığımız haber paylaşımları var. Yine haber kaynaklarımızla yaptığımız telefon görüşmeleri var. Banka hesaplarımızdaki hesap hareketliliği var. Yoldan birini çevirirseniz herhangi birinin hesabında olabilecek eşine, dostuna, ailesine, arkadaşına gönderilen küçük paralar yargılama konusu oldu. Hatta bir arkadaşımızın ablasına para göndermesi bile suçlama konusu oldu. Yine sahada haber takibi sırasındaki görüntülerimiz dosyaya konuldu. Birde ne olduğu belli olmayan bir gizli tanık meselesi var, hakkımızda gerçekçi olmayan iddialarda bulunmuş. Zaten yargılama sürecinde boşa düştü. Son süreçte tüm yargılamalarda açık tanık veya gizli tanıdık dedikleri şeyler artık tamamen boşa düşmüş durumda. Bu konuyu konuşmaya bile gerek yok. Çünkü bu yargılamada somut delil yok. Uydurulmaya çalışılmış ama o da olmamış. Çünkü işin esası bizim gazetecilik yapmamız. Yani iktidarın belirlediği çizginin dışına çıkan gazetecileriz. Kim ne der ne yaşarız, cezaevine girer miyiz, girmez miyiz diye düşünmeden gerçeklerin peşinden koşan gazetecileriz. Ceza almamızın tek sebebi budur. Bu kararı gerçekten tanımıyoruz, siyasi bir karardır ve bu kararın, güçlü bir ortak mücadele ile üst mahkemeden döneceğini umuyoruz. Öbür türlüsü gerçekten ülkenin tam bir karanlığa teslim olması demektir.

İktidar özellikle Kürt basınını hedef alıyor. İktidarın bu politikasını değerlendirir misiniz? Neden özellikle Kürt basına saldırıyor?

Diren Yurtsever: Bu ülkede bir Kürt sorunu var. Kürt sorununa dair “güvenlikçi” politikalar adı altında yürütülen şiddet ve tanımama politikası Cumhuriyetin kuruluş sürecine kadar gider. Bize olan bu tahammülsüzlükte bu kadar köklüdür aslında. Bu tarihten itibaren Kürt halkına dönük ağır hak ihlalleri hayata geçirilmiştir. Aynı zamanda bu politikalara karşı Kürt halkının, siyasetinin verdiği bir mücadele de vardır. Özgür Basın geleneği de bu tarihsel süreçten başlayarak günümüze kadar gelen Kürt sorunu, Kürt sorununun çözümüne dönük politikalar, tarafların açıklamaları, Kürt halkının maruz kaldığı ağır hak ihlalleri, Kürdistan’daki özel savaş politikaları gibi birçok konuya doğrudan eğilen, ışık tutan, araştıran, takip eden her koşulda bunu ısrarla sürdürüp hakikati topluma sunun bir gazetecilik pratiğine sahip.

‘İktidar haber yapılmasını istemiyor’

Sadece Kürt halkı değil, tüm kesimlerin sesi olan bir yayın politikası var özgür basının. Yani başta Kürt halkı olmak üzere görünmeyenin gözü, duyulmayanın sesi oldu Özgür Kürt Basını. Bunu yaparken, birçok bedeli göze alması en ayırt edici özelliği olmasının yanında, doğrudan hedefte olmasının da temel nedenidir. Çünkü söz konusu Kürtler olduğunda kendisini alternatif medya olarak konumlandıran mecralarda sesiz kalıp, görmeyebiliyor. Bunun nedenleri var elbette. Korku bir nedeni iken, devlet aklı ile bakmakta diğer bir nedeni. Örneğin ağır bir tecrit var. Bunu sadece Kürt basını işliyor. Sadece Kürt basını işlediği için “propaganda” yapmış oluyor, ya da “örgüt üyesi” oluyor. Oysa tecridin hukukta yeri yok. Bunu hukukçular söylüyor. Uluslararası mahkemeler ve kuruluşlar bu konuda ihlal kararı verdi. Türkiye yasalarında da yok. Hak savunucuları bunun bir hak ihlali olduğunu söylüyor. Peki bu haber değil midir? Haber değeri yok mudur? Elbette var. Ama iktidar haber yapılmasını istemiyor. İktidar bu alana “dokunursan, yanarsın” diyor. Ama gazetecilik yanmak demektir aynı zamanda, yani bunu göze alabilmektir. Ape Musa gibi, Metin Göktepe gibi, Hrant Dink gibi…

Ezcümle bu gazeteciliktir, gazetecilik bunu gerektirir diyoruz ve yanmayı da göze alıyoruz. Öbür türlüsü gazetecilik yapmış olmuyoruz. İktidara boyun eğmek, halkı yanıltmak veya suça ortak olmak gazeteciliğe aykırıdır. O yüzden onurlu bir gazetecilik yaptığımız için hedefteyiz.

Türkiye’deki basın özgürlüğüne baktığımızda her geçen gün kötüye gidiyor. Türkiye’deki gazeteciler hangi sorunları yaşıyor? Türkiye’nin basın özgürlüğündeki durumunu değerlendirir misiniz?

Diren Yurtsever: Türkiye’de basın özgürlüğü ayaklar altına alınmış durumda. Her gün gazeteciler tutuklanıyor, haklarında davalar açılıyor ve yargılanıyor. Gazeteciler TV ekranlarında çok açık bir şekilde hiçbir yaptırıma tabi tutulmadan tehdit ediliyor. Yine etki ajanlığı gibi bir yasa çıkarma hedefinde olan iktidar, topyekun bir suskunluğu hedefliyor basın üzerinden. Korkunç gelişmeler yaşanıyor aslında bu konuda. Eğer bir ülkede basın özgürlüğü ayaklar altına alınmışsa, orada yaşam ve tüm değerler ayaklar altına alınmıştır. Demokrasi, özgürlükler, tüm haklar…Gazetecilerin yaşadığı en büyük sorun iktidarın bir sopası haline dönüşmüş olan yargı aracılığıyla maruz kaldığı baskıdır. Bu çok sistematik bir şekilde sürüyor. Yine sansüre karşı direnen gazeteciler işsiz kalıyor. Özgürce haber yapmanın koşulları neredeyse ortadan kaldırılmış durumda. Başta yargı tacizi, işsizlik gazetecilerin yaşadığı sorunların başında geliyor. Türkiye basın özgürlüğü konusunda tüm raporlarda en geri sıradadır. Ve maalesef her gün daha da geriye gitmektedir.

Sizlere ve meslektaşlarınıza verilen cezalara karşı topluma, kamuoyuna, emek örgütlerine bir mesajınız var mı? Gazetecilere yönelik baskılara karşı neler yapılmalıdır?

Diren Yurtsever: Gazetecilere dönük baskılar toplumun bir sorunudur. Çünkü gazeteciler toplumun doğru gerçek bilgiye erişmesi için gazetecilik yapar. Kamuoyu adına bir yerde de iktidarı denetler. Yine gazetecilere dönük baskılar, siyasal muhalefetin de sorunudur. Çünkü bu bir demokrasi sorunudur. Başta gazeteciler olmak üzere örgütlü bir mücadeleyi bu baskılara karşı hayata geçirmek gerekiyor. Yani hele de Kürt gazeteciler oldu mu bir kanıksama durumu söz konusu. Gazetecilere dönük baskılar kanıksanmamalı. Ve bu saldırılara karşı güçlü bir ses ve itiraz yükseltilmeli. Toplum haber alma hakkına sahip çıkmalı. Gazeteciler mesleğine sahip çıkmalı ve muhalefet demokrasiye sahip çıkmalı. Dayanışma ve mücadele birleşirse bu baskılara geri adım attırılabilir.



Eylül 2024
PSÇPCCP
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
30 

Daha Fazla Söyleşi Haberler