Bizimle iletişime geçin

Makale

Yerel Seçim Süreci ve Sonuçlarının Değerlendirilmesine Genel Bakış

Sürece ve sürecin başarı-başarısızlık zeminindeki sonuçlarına dönük değerlendirme ve eleştirilerde bulunma hakkını kullanırken; başarı-başarısızlıklardan bağımsız olarak, büyük emek ve çabalarla yürütülen çalışma sürecine saygı duymak ötelenemez temel bir tutumdur.

Yerel seçim çalışmaları ekseninde yoğun emekle örülen politik bir süreci daha geride bıraktık. Fakat pratik çalışma boyutunun geride kalması, ilgili sürecin tam, bütünlüklü ve objektif olarak sonuçlandığı, bittiği anlamına gelmez. Sürecin tam olarak bitmesi, ancak aynı sürecin değerlendirilip sonuçlarının ortaya koyulmasıyla mümkündür. Ki, sürecin değerlendirilerek sonuçların özetlenmesi, başarı ve başarısızlıklarının tespit edilerek muhasebe edilmesi, gerekli olan ders ve tecrübelerin çıkarılarak eğitim-öğrenime çevrilmesi, ilgili faaliyet sürecinin zorunlu bir parçasıdır. Sonuçları ve nedenleriyle, başarı ve başarısızlıklarıyla değerlendirilip tecrübe edilmeyen bir faaliyetin sonuçlandığı veya sonuçlandırıldığı söylenemez, zira her faaliyet çıkarılan faaliyet raporuyla birlikte sonuçlanmış olur.

Öte taraftan, sürecin başarı ve başarısızlığını salt alınan sonuçlarla ölçüp, somut-maddi kazanımlara indirgemek de, ekonomist anlayışın izdüşümleri olup, diyalektik yaklaşımdan kopmak ve tek yanlı öznelciliğe düşerek objektif yaklaşımdan uzaklaşmak olur. Sadece somut kazanımlara endekslenen bir değerlendirme, niyetten bağımsız da olsa, dinamik politik süreç içinde verilen yoğun emek ve yürütülen çalışmaları hiçleştirmek anlamına gelir. Açık ki, bu yaklaşım tarzı bütüncül doğru yaklaşım olmaz; sonuçları da gerçeği yansıtmaz…

Yukarıda dikkat çektiğimiz bu iki nokta, sürecin ayrıntılı olarak muhasebe edilmesi göreviyle birlikte, sürecin sadece maddi demokratik kazanımlarıyla değil, politik kazanımlarıyla bir bütünlük içinde ele alınıp değerlendirilmesi bilincine işaret eder…

Yapılacak değerlendirmelerin objektif ve diyalektik yaklaşıma uygun olması için dikkatten kaçırılmaması gereken temel bir yaklaşım sorunu da, süreç ya da sonuçlarının bir ‘‘yenilgi “olarak telakki edilmemesi, bilakis başarı-başarısızlık bandında ele alınarak değer biçilmesidir. Bu, sürecin taktik mücadeleden ibaret bir çalışma olduğu unutulmadan muhasebe edilmesi önemlidir. Sonuç itibarıyla maddi kazanımların elde edilmesinde belli başarısızlık yaşansa da, başka pek çok açıdan pozitif gelişme ve politik kazanımlar sağlanmıştır…

İkinci olarak; tespit edilen veya edilecek olan mevcut başarısızlıkları ne salt bir hatayla gerekçelendirip açıklayabiliriz, ne de ittifak siyaseti esasına bağlı olarak tarif edebiliriz. Şayet bir başarısızlık varsa, ki, vardır; bu başarısızlık tüm koşullayanlarıyla birlikte bütüncül bir bakış açısıyla anlamlandırılıp izah edilebilir. Örneğin, başarısızlığı; ‘‘aday doğru değildi‘‘, ‘‘adayın gösterildiği yer doğru değildi‘‘ şeklinde yapılan değerlendirmeler, belli bir gerçeği ifade etse de, bir bütün olarak başarısızlığı açıklamaya yetmezler ya da tümden bir başarısızlığın gerekçesi olamaz, olmaya yetmezler. Kuşkusuz ki, aday, seçilen yer, muhtelif ittifak vb. gibi etmenler başarısızlıkta rol oynar-oynayabilirler, lakin tek başına sonucu veya başarısızlığı belirleyemezler. Bunlar ancak başarısızlığın diğer sebepleriyle birlikte bütünlüklü olarak etkide bulunurlar.

Başarısızlığın nedenleri aranırken, sadece tek yanlı hata ve eksikliklere veya tek yana bakmak yetmez; diğer bağlaşıklar, ilişkiler, sarmalayan politik koşullar veya sürecin diğer muhatap ve taraflarıyla birlikte incelenmek durumundadır. Örneğin, ittifak güçlerinin izlediği siyaset, pratik tutum ve politik tercihler, bütün bunlar toplamında ittifak hukukuna uygun hareket edip etmedikleri, doğrudan sonuçlarda veya alınan başarısızlık sonucunda etkileyici olur, olabilir. Lakin bu, son tahlilde başarısızlığı göğüsleyen aktörlerin ittifak ilişkisi ve siyasetinde belli bir soruna işaret eder…

‘‘Günah keçileri” bularak başarısızlığı bunlara yüklemek ya da sadece bir alanı başarısızlıktan sorumlu tutarak faturayı buraya çıkarma tutumu, süreci doğru okuyamamakla birlikte, başarısızlıktaki sorumluluktan sıyrılma tutumudur. Başarı da başarısızlık da bireysel ve parçasal bir netice değil, aksine teori ve pratik olarak kolektif tutumun ürünüdür… ‘‘O dayattı, bu bağırdı, öbürü sekter davrandı, hele onu hiç deme, her şeyi o yaptı, o sürükledi” mealinde dile getirilen tüm eleştiri ve yaklaşımlar özünde soyut ve sübjektiftir. ‘‘Sen neredeydin, sen ne yaptın” sorusu bu eleştirinin karşısına çıkar ki, ‘‘birilerinin kendisini dayatması, birilerinin sürüklemesi” vb. şeklindeki eleştiri ve gerekçeler komünistlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz! Dahası, demokratik normların egemen olduğu kurumlarda, ‘‘birilerinin dayatması veya sürüklemesi” iddiası gülünç olup, kendini kurtarma çabasını geçmez. Özcesi, başarı-başarısızlık değerlendirilirken, bunu kişilerle açıklamak temelden sakattır. Sakattır çünkü genel süreç esasta kurumsal irade ve siyaset temelinde planlanarak yürütülmüştür; kimi istisna ve somut inisiyatiflerin uygulanması genel gerçeği değiştirmez… Elbette somut gerçekte bazı yoldaşların ve özne durumundaki alan kurumunun etkileri ve hataları inkar edilemez. Ama bu, genel kurumsal sorumluluktan kaçmanın gerekçesi olamaz, onun rolünü ortadan kaldıramaz. Dolayısıyla, başarısızlık vardır ve bu başarısızlık kurumsal yapıya aittir. Ciddi hata ve yanlışlar vardır ve bunlar kolektif kurumumuzun ortak sorunlarıdır; tıpkı başarıların da kurumsal olması gibi…

Bütün bunlar toplamında ya da sonuç itibarıyla ifade edecek olursak, genel ekseriyetle kabul edilen başarısızlıkta; adayların seçiminden gösterildikleri yerin seçimine, uygulanan ittifak siyasetinin pratik gerçekte taşıdığı zaaf ve eksikliklerden sürecin göreli aşamalarında ortaya çıkan ‘‘kriz‘‘lerin yönetilmesine, bu aşamaların tipik evrelerinde gündeme gelen ciddi problemler karşısında siyaset manevralarına yenik düşerek stratejik ve ilkesel tavır geliştirememekten bu evrelerde esasta ödün kar siyasetin benimsenmesine, bu süreçlerin kendi tabanımıza gerektiği oran ve ihtiyaç olduğu halde ikna edici açıklamaların yapılmamasından yaşanan bu sorunlar zemininde duygusal kırılma yaşayan tabanın yeterince duyulup dikkate alınmaması veya anlaşılmamasına, anlayış bağlamında stratejik olarak telakki ettiğimiz ittifak siyasetinin pratik uygulanması anında önümüze çıkan sorunlu durumları doğru tarzda ele alan bir irade göstermemekten her somut ittifakı stratejik telakki ederek sorunlu ittifakta ısrar etmeye, ittifak anlayışımız çerçevesinde açıklanan temel anlayış ve yaklaşımlarımıza bağlı hareket edilmemesinden aksine ittifak ilkeleri ve anlayışımızı iğdiş eden bir yaklaşımın somut ittifaklarda sergilenmesine, ve elbette duygusal kırılmanın yansıması da olsa belli güçlerimizin sürece nötr kalıp gerekli olan destek ve çalışmaları aktif biçimde yürütmemekten esasta müdahalesizlikle seyreden kendiliğindenliğe kadar yaşanan ve daha sayılabilir bir çok hata ve yanlış alınan başarısızlığı koşullayan genel etmenler olarak rol oynamıştır…

Sürece ve sürecin başarı-başarısızlık zeminindeki sonuçlarına dönük değerlendirme ve eleştirilerde bulunma hakkını kullanırken; başarı-başarısızlıklardan bağımsız olarak, büyük emek ve çabalarla yürütülen çalışma sürecine saygı duymak ötelenemez temel bir tutumdur. Bunun gibi, başarı-başarısızlık sonucuna karşın, doğrusu-yanlışıyla süreci örgütleyerek omuzlayan ve sürece katkı sunan bütün yoldaşlara teşekkür etmek, emeğe saygının gereği ve yoldaşlara karşı bir sorumluluktur. Hem eleştirmek ve hem de taktir etmek; işte tek doğru tutum budur!…



Ekim 2024
PSÇPCCP
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031 

Daha Fazla Makale Haberler