Bizimle iletişime geçin

Editörün Seçtikleri

Mücadelenin İçeriği, Sorunları ve Engelleri Üzerine

‘‘Devrimci ruh‘‘ diye sıkça duyduğumuz ve esasen devrimci moral-motivasyonun yüksekliğini ifade eden politik dirilik ve canlılığı korumanın önemini unutmamalıyız. Gerek devrimci hareket tabanını ve gerekse de geniş halk kitlelerini diri tutarak devrimci ruhlarını yükseltmenin önemli bir halkasının mücadelede kazanım ve mevziler elde etmek olduğunu unutmamalıyız.

Klişelere bağlı yürütülen geleneksel siyaset ve ezberleri aşmayan statik çalışma tarzı, yaratıcı yeteneğe ket vurarak oynadığı negatif rolü, sınıf mücadelesinin somut ihtiyaç ve taleplerine yanıt veremeyerek sorunları derinleştirir. Dolayısıyla, dogmatizm özürlü bu sübjektif siyaset ve çalışma tarzı, toplumsal sınıf çelişmelerini çözecek olan devrimci mücadelenin önünü açamaz, bilakis ilerlemenin önünü tıkayarak devrimci gelişmeye köstek olur.

Devrimci çalışmayı kötürüm ya da kırılgan kılan handikapların başlıca unsurlarından biri, değişim korkusunu besleyerek yeni tarz ve biçim zenginliğine kapalı duran bu statükocu dogmatik anlayıştır. Dogmatizm ve statükoculuktan kopmak köklü bir eylemdir; bilimsel doğrultuya bağlı pratik çizgi inşasını istikrarlı olarak sürdüren sistematik devrimci eylemdir. Doğru yönelim ve bilimsel tutuma adım atıp geri çekilmek ya da bu yönelimin altını kazıyarak kazıyı yarıda bırakmak yetmez. Delillerin götürdüğü yere kadar gitmek ve gerçeğe ulaşana kadar tereddüt etmeden yürümek bilimin prensibidir… 

Sınıfsal mücadele konumlanışımız bağlamında gideceğimiz yer, hedef ve amaç bellidir. Fakat bu hedefe hangi yoldan, nereden ve nasıl gidileceği meselesi tamamen somut şartlar tarafında tayin edilen bir sorundur. Nesnel gerçeklerin gösterdiği ipuçlarını takip etmek bilimsel tutum iken, öznel görüş ve önyargılarımızı nesnel gerçeğin yerine koymak ise diyalektiğe ters olup temel bir sapmadır; subjektivizmden malul dogmatik anlayış hatasıdır… 

Somut şartları, çelişmeleri, gelişim ve değişim dinamiklerini, buna bağlı ilerleme parametrelerini bir süreç olarak okumak nesnel bir gereksinim ve bilimsel bir zorunluluktur. Bu, mevcut dünyayı gelişmeleriyle anlamak, toplumsal süreç ve bağrındaki çelişmeleri açıklamak, keskin sınıf çelişkileri zemininde kabaran kitlelerin öfkesiyle birleşmek ve nihayetinde içinden geçtiğimiz sürecin ihtiyaçlarına uygun ideolojik-siyasi-örgütsel/askeri pozisyon almak için (etkin devrimci pozisyon almak) elzemdir…

Değişim ve ilerleme durmaksızın olup, takvim sayfalarının atlamasıyla sınırlı değildir; bilakis tüm toplumsal ilişki, çelişki ve üretim süreci birikimlerinin insan ihtiyaçları, kültürü ve değerleri üzerinde etkide bulunarak toplumsal koşullarda nicel-nitel değişimleri koşullayan dinamik bir süreçtir. Bilim, teknoloji, bilişim, sanayi, üretim araçları ve makineleşmenin tipik (robotsal ve yapay zekâ) niteliği gibi, hemen her alanda yaşanan devasa gelişmenin toplumsal yapıya yansıması ve sermayenin ihtiyaçları temelinde de olsa, bütün bu gelişmelere bağlı olarak insanlar arası ilişkilerde yeni hukukun oluşmasına yol açan gelişmeler düzeyi, değişim sürecinin somut ve inkâr edilemez dinamik unsurlarıdır… 

Dogmatizm, bilimsel görüş açısına çekilmiş göz bandıdır 

Tekerrür burjuva safsatadan ibaret olup devrimci tarihe bir bühtan iken, tekrar ise burjuva idealist anlayış ve yöntemden devralınan dogmatizm kamburunun devrimci sınıf hareketine yüklediği talihsiz bir vakadır. MLM‘nin ruhuna aykırı, siyasi içeriğiyle devrimin özü olan değiştirme pratiği ve eylemine temelden ters ve eğretidir. Yerinde sayarak dönen evreni durduğu yere sabitleyen, diyalektiğe tabi dinamik yaşamı stabil gören, subjektif yargılarını gerçeğin yerine koyup ezber edilmiş olanı aşmayarak tekrara saplanan ve el yordamıyla yol almaya çalışırken her defasında başa dönen ama bunu görmeyen kör bir döngüdür dogmatizmin yazgısı…

Dogmatizm, devrimci çalışmaya doğrudan yansıyan ve sınıf mücadelesi üzerinde ideolojik tahrifatlar yaratan etkisiyle küçümsenemez bir anlayış sorun ve aşılması gereken pratik bir mücadele engelidir. Pratik mücadele engelidir; çünkü objektif ve subjektif olarak devrimci görev ve çalışmalara bakış açısını sakatlayan, anlayış ve yaklaşım tarzını daraltarak erozyona uğratan, dar bakış açısını koşullayarak değişim ve ilerlemelere kapıları kapayan ve bilimsel tutumu felç eden gerçek bir tasfiyecidir. Çünkü dogmatizm kusuru barındıran anlayış, değişime ayak uydurmakta zorlandığı gibi, değişen koşullara bağlı gündeme gelen yeni çalışma biçimi ve tarzına yabancı kalarak ne yapacağını bilmez ya da yapması gereken çalışmalara adapte olmaz. Oysa, eskiden beri yapa geldiği ve alıştığı bildik çalışmalar vardı! Ama yaşanan değişim ve gündeme gelen yenilikler bu alışkanlık ve ezberi alt-üst edip yaratıcı ve zahmetli bir çabayı öne çıkardı!..

Eski alışkanlık, eski tarz ve eski çalışma biçimlerini değiştirmek genel geçer bir doğrudur. Bu yapılmadan değişen yeni şartlara adapte olunamayacağı gibi, yeni çalışma tarzı ve görevlerin yürütülmesi de zor olacaktır. Her değişim süreci bir adaptasyon ve zaman sorunu yaratır. Fakat bu süreç bilinçli bir tutum ve iradeyle yönetilmek durumundadır, kendiliğindenciliğe bırakılamaz. Değişen şartları özümsemek ve buna uygun yeni biçimlere kafa yormak, yeni araç ve yöntemler geliştirmek, her şeyden de önce ilerletmeye dönük çaba sarf etmek temel tutum olmalıdır…

‘‘Gerçek öğretmen kitlelerdir, devrim onların eseridir” şeklindeki Maoist anlayış ve yaklaşımı teorik olarak benimser, her vesileyle ifade ederiz. Ancak teorik olarak benimseyip doğru olduklarından şüphe duymadığımız bu yaklaşımları pratiğe de yansıtmalı, pratiğimizde de ona uygun davranmalıyız. Kitle kuyrukçuluğunu teorize edip siyaset haline getiremeyiz. Ancak, devrim eserinin gerçek sahibi olan ve aynı zamanda gerçek birer öğretmen olan/olduklarından kuşku duymadığımız kitlelerden öğrenme esprisine uygun olarak onların pratiğine, ihtiyaçlarına, taleplerine vb. vs. bakmamızda fayda vardır. İradelerini yansıttıkları politik süreç ve zeminleri küçümsemeden çalışmalarımızın odağına olmasa bile, önemli bir görev alanına koymamız gerekli olandır. Dahası, bu alanlara ilişkin örgütlenme, araç ve yöntemler geliştirerek etkin bir çalışma ve siyaset yürütmemiz de mücadelenin gelişmesi için ötelenemez bir ihtiyaçtır… 

Kitleler açlıkla, pahalılıkla, zamlarla ilgiliyken, sınıf hareketinin bunlara dönük etkin siyaset ve çalışma yürütmemesi anlaşılır olamaz. Kitleler doğasının talan edilip katledilmesine, yaşam alanlarının zehirlenip yok edilmesine karşı direnip çatışırken, komünist devrimcilerin seyirci kalması aymazlık olur. Kitleler ‘‘X hükümeti gitsin” diye seçimlere girerken sınıf örgütlerinin seçimleri boykot etmesi ya da kitlelerin önemseyerek dahil oldukları seçimler sürecine kayıtsız kalmasının izahı olamaz; olsa da bu devrimci bir izah olamaz. Kitleler geçim sorunu yaşarken, sınıf örgütlerinin ‘‘reformist talepler” küçümsemesiyle ücret ve işsizlik sorununa dönük politik mücadeleden sakınması düşünülemez.

Kadınlar her gün vahşi işkence, baskı ve katliamlara maruz kalırken, kadın sorununa dönük etkili bir siyaset geliştirmemek ya da gelişen kadın eylemlerine katılmamak düşünülemez. Çocuklar cinsel istismar gibi köhne bir gericiliğe kurban edilirken, devrimciler politikasız olamaz. Öğrenciler okuyamaz durumdayken, akademisyen, öğretmen, gazeteci, doktor ötelenip baskı altına alınırken, hapsedilirken devrimciler sessiz kalamaz. Kitleler yakıcı talepleri zemininde harekete geçerken, sınıf örgütleri ‘‘kendiliğinden hareket” diyerek kitle hareketine kayıtsız kalamaz.

Milli baskı, asimilasyon ve katliamlara maruz kalan ulus ve azınlıklar; inanç, kimlik ve kültür sorunu temelinde kitleler mücadele ederken komünistler buna seyirci duramaz. Hastalar ilaç bulamazken ve emekliler açlıkla terbiye edilirken siyasetsiz kalınamaz… İşin özü şu: Toplumsal çelişkileri, talepleri, sorunları ve mücadele vesileleri her ne ise, bunu bizzat onların tepki ve direniş pratiklerine bakarak öğrenmeli, mücadele yöntemlerimizi somut duruma göre düzenlemeliyiz…

Kitleleri örgütleyerek seferber etmek için kitlelerle sağlam bağların kurulması elzemdir!

Kitleleri örgütleyerek seferber etmek, devrimci siyasetin kitlelere dokunan ve yaşamlarını etkileyen mücadele biçimleri ve siyasetler geliştirmesiyle mümkün olur. Bu vesileyle, kitlelerin yakıcı sorun ve taleplerine, ihtiyaç ve çelişiklerine dönük pratik siyasetler geliştirmek, çalışma ve örgütlenmelerimizi onların gerici iktidarlarla/burjuva düzenle çatıştıkları meseleler zemininde ele almamız ve politik çalışmalarımızı kitlelerin duyarlı olduğu alanlarda yoğunlaştırmamız elzemdir…

Elbette bu nesnel durum ve somut koşullar gerçeğine uygun çalışmalar yürütürken, bilimsel sosyalizm teorisinden beslenmeli, komünist teori ve ilkelerimizi sağlam biçimde sahiplenerek nihai amacımızdan esinlenmeliyiz. Dolayısıyla, kitlelerin talep ve sorunlarını gerçek kaynaklarıyla açıklayıp propaganda etmeli, bütün bunların gerçek çözümlerinin siyasi iktidar mücadelesiyle-devrimle mümkün olduğunu açıklayarak kitleleri devrime seferber etmeliyiz. Varlık gerekçelerini sınıfsal-toplumsal-tarihsel bir ihtiyacın ürünü olarak açıklayamayan, aynı gereksinim temelinde anlam kazanan ideolojik-siyasi-örgütsel varlığını ikna edici kuvvetle izah edemeyen ya da bunda tam bir kafa açıklığına sahip olmayanlar ne yaptığını ne yapacağını ve neden yaptığını bilemeyecekleri gibi, önünü göremez, yolunu çizemez, siyaset geliştiremez, faaliyet ve çalışmalarına dönük görevlerini ete-kemiğe büründürüp sağlam ilkeler temelinde saptayamazlar… 

Devrimci savaşın, antagonist nitelikte keskin sınıf çelişkilerinin çözümünde üstün bir metot olup, bu çelişkilerin ürünü ya da kaçınılmaz bir biçimi olduğu görüşünde olmayan, dolayısıyla devrimci sınıf savaşının yaşamsal bir ihtiyaç olduğu bilincine yeterince sahip olmayan ve bu savaşı nedenleri ve sonuçları bağlamında ikna edici yeterlilikte ortaya koyamayanlar; devrimi örgütleyip başarıya taşıyamazlar. Siyasi iktidar perspektifine bağlı biçimlenen stratejik/taktik görevler toplamını kapsayan bir devrim programı ve bu programı gerçekleştirmek için gerekli olan bir eylem planı ya da devrimci savaş planı olmayanların; uzun soluklu başarılı bir mücadele yürütmeleri düşünülemeyeceği gibi, devrimci geleceği kuramayacakları da aşikârdır…

Ekonomik-siyasi verilerin sunduğu temel parametreler bağlamında somut toplumsal koşul ve siyasi şartlarda yaşanan nitel-nicel değişim ya da gelişmelere paralel olarak, somut siyasi tahlil-tespit ve sentezlerinde gerekli olan ileri adımlar atmayan ve örgütsel-siyasi çizgilerinde doğru orantılı yenilikler yaparak değişmeyenlerin; monotonluğa gömülerek örgütsel yapı ve gücünü eriterek kan kaybına maruz kalacakları ve siyasi etki alanını daraltarak marjinalleşme yolunda hızla ilerleyecekleri açıktır…

Komünist mücadele ve komünist örgüt bilinci yukarıdaki tabloda işaret edilen/ettiğimiz her negatif öğenin pozitif yorumunun geçerli olduğu şartlarda gelişerek pişer, sağlamlaşarak pekişir ve kuvvetlenir. Nitekim, sistemli hale gelerek kararlı bir çizgiye dönüşen bu bilinç, maddi güç bağlamında siyasi partide karşılık bulur ve devrimci sınıf savaşıyla buluşur…

‘‘Devrimci ruh‘‘ diye sıkça duyduğumuz ve esasen devrimci moral-motivasyonun yüksekliğini ifade eden politik dirilik ve canlılığı korumanın önemini unutmamalıyız. Gerek devrimci hareket tabanını ve gerekse de geniş halk kitlelerini diri tutarak devrimci ruhlarını yükseltmenin önemli bir halkasının mücadelede kazanım ve mevziler elde etmek olduğunu unutmamalıyız. Devrimci militanlık ve devrimci ruhun diri tutularak yükseltilmesinin bir yolu kazanımlar elde ederek, bu kazanımları kitlelere somut olarak göstermekten geçer. Hiçbir kazanım ve ilerleme sağlamayan bir mücadele veya devrimciliğin geniş kitleleri ikna etmesi, dolayısıyla onların güvenini kazanarak peşine takması düşünülemez…

Örgütsel çalışmadaki en yakın hedefimiz devrimci kalan tüm yoldaşlarla birleşmektir

Siyaset ve çalışmamızı kazanma üzerine kurmalı, kazanmak için en uygun ve en olanaklı olan alanları ya da biçimleri tespit ederek buralarda yoğunlaşmalıyız. Önemsiz ve küçük görme ya da reformist ve taktik değerlendirme biçimindeki tüm kaba siyasetleri terk ederek kazanmaya endeksli somut çalışmalar yürütmeliyiz. Kazanılması olanaklı olan çalışmaları öncelemek mücadelenin gelişmesi veya geliştirilmesi için en akılcı olanıdır. Henüz büyük kazanım ve ilerlemeler sağlayacak siyasi güçler tesis etmiş değiliz. Bu aşamada yapılması gereken, küçük de olsa somut adımlarla ilerlemektir. Büyük gelişme ve kazanımlara bu yoldan gidilebilir, en azından bugün itibarıyla ilerleme çizgisi bunu gerektirmektedir. Çalışıp mücadele ederek hiçbir kazanım ve ilerleme sağlamamaktansa, küçük kazanımlar elde ederek ilerlemek yeğdir…

Dağılmış güçlerimizi toparlayarak yeniden aktif hale getirmek, daha geniş kitle ve faaliyetçi dinamiğiyle buluşup örgütsel güçlerimizi büyütmek somut çalışmalarımızın önemli bir parçası ve görevi olmalıdır. Kazanmanın ve kazanarak ilerlemenin göz ardı edilemez büyük potansiyeli, örgütsüz kalan güçlerimizin çalışmalara kazanılmasıdır. Somut karar ve görevler temelinde, ‘‘dağılma, erime ve daralmayı durdurma” bilinci ve ‘‘örgütle, örgütlen, geliştir güçlendir” sorumluluğu perspektifiyle kapsamlı bir örgütsel kampanya yürütülmeli, örgütlü-örgütsüz tüm yoldaşlarla birleşilmelidir. En yakın güçleriyle birleşemeyenler büyük birliklere ulaşamaz. Bu, devrimci kalan tüm yoldaşlarla birleşme hedefimizin bilincidir. 

Kadın yoldaşların, bu kampanya ile sağlanacak ya da sağlanması gereken örgütsel atılımda öne çıkması bu sürecin karakteri ve taşıdığı anlama uygundur. Sürecin en büyük kazanımı kadın yoldaşların örgütlenmesi olacaktır. Buna dönük özel bir yoğunlaşmanın sağlanması stratejik tutum ve öncelikli ihtiyaçtır. Ancak, örgütsel kampanya ve kazanım en geniş hedef kitleyi kapsayan genel bir muhtevaya sahiptir. Gençliğin örgütlenmesi veya genç yoldaşların örgütsel faaliyetlere kazanılarak partiye dahil edilmesi partinin yaşamıyla ilgili bir sorundur. Kuşkusuz ki, gençlik de örgütlenmede tayin edici dinamik bir potansiyeldir.

Örgütsel yapının yumuşak karnı durumundaki belirgin zayıf halkalardan biri de gereksiz kopuşlarla seyreden kan kaybıdır. Kan kaybı durdurulması ivedi olan bir görev ve sorundur. Bunda hata ve yanlışlar üzerine siyaset yapmak işi çıkmaza sürüklemektir. Daha geniş düşünerek yüksel sorumluluk bilinciyle hareket etmek zorunlu devrimci tutumdur. Çözüme ve kazanıma odaklı yaklaşım esastır. Sorun örgüt ve devrim sorunudur. Diğer sorunlar buna tabidir. Benzerleri bir arada tutmak ya da benzerlerin birliği tabi olandır, maharet farklılıkları birleştirmek veya farklılıklarla bir arada durabilmeyi başarmaktır. Birliğin anlamı burada açığa çıkar…

Dar ve kişisel sorunlara hapsolan yaklaşım geride bırakılmalıdır. Örgütsüz kalmanın meşru tarafı ve yeri yoktur. Örgütsüzlük faşist düzeni tahkim ettiği kadar, duruma irade koymayan devrimciler için de siyasi ölüm anlamı taşır. Kaypakkayacılar bunu sindirmez. Parti hukuku zemininde kalındıkça demokratik mekanizmalar içinde çözülmeyecek ve aşılmayacak tek sorun yoktur… 

Kazanımlarımızı koruma yerine yıkma pratiği bizlere özgü özel bir yetenektir(!) Bunun masaya yatırılması ötelenemez bir gereksinimdir. Kazanımları küçümseyerek önemsiz gören bilinç bu yetenek ya da rolün bir parçasıyken, kendine ait görmeme tavrı da bu bilincin eseridir. Hataların kendimize ait olduğu bilinciyle yaklaşmayanlar iç sorun ve hataları dış sorun olarak ele alıp yıkıcı mücadele biçimine girenlerdir. Özel yönelim, karalama ve yıpratma zemininde geliştirilen dedikodu furyasına ortak olup fiilen yıkıcı etki sergilemektedirler. Kurumsal bilinç ve sorumluluktan yoksun olan bu aymaz yaklaşımlar ivedi olarak düzelmek, düzeltilmek durumundadır.

Dışardan geliştirilen bilinçli saldırılara ortak olarak onlara çanak tutmak yoldaşlık bilinci ve hukukuna sığmaz. Kurumsal bilinç ve sorumluluk temelinde, dışarıdan gelen saldırılara karşı kazanım ve değerlerimizi ve yoldaşlarımızı savunmak esastır. Eleştiri içte birlik kültürüyle yapılmak üzere saklı haktır, engellenemez. Lakin yıkıcı ve tahripkâr tarza müsamaha edilemez. Özcesi, örgüt bilinci ve tavrı egemen kılınmadan ve kurumsal kültür ve disiplin sağlanmadan, ne kadar iyi çalışma yürütülür ve ne kadar kazanım elde edilirse edilsin bu sorumsuz tutumlarla korunamaz…

Bilinçli olduğu kadar, burjuva sinsi siyaset taktiğiyle kazanımlarımızı boşa çıkararak yıkmaya çalışan teşhir, karalama ve mesnetsiz dedikodularla dipten dibe yaygınlaştırılan özel yönelim ve saldırılara muhatap kalmaktayız. Kanıtlanamayan-kanıtlayamayacakları ve tamamen teşhire, yıpratıp karalamaya dayanan uydurma iddialar ortalığa sürülmekte, kitlelerin bilinci bulandırılıp zehirlenmekte, algı oluşturularak siyasi hesaplar güdülmekte, demokratik olmayan adi yöntemlerle kirli bir mücadele ve siyaset yürütülmektedir. Bütün bunlar sınıflar mücadelesinin birer yansıması olarak ve burjuva siyaset olarak anlaşılabilir. Ancak bu kirli mücadeleye kurumsal yelpazenin kimi yozlaşmış unsurlarının da katılmış olması, durumu anlamayı zorlaştırsa da burjuva bencil siyasetin bu düzeyde etki gösterdiği koşulları yaşadığımız da bir gerçektir.

Kısacası, bugün mücadele çok daha karmaşık, sert ve çetrefillidir. Bir o kadar zorlu ama çok daha erdemli, keskin ve yakıcıdır. Bu kesitte örgütlü mücadeleye girmek her zamankinden daha zaruri ve aynı zamanda anlamlıdır. Kurumsal aidiyet taşıyanlar elbette saflarda kenetlenerek gerici saldırıları püskürtme sorumluluğuyla hareket edecektir. Gerici saldırılarla birleşenler de saflarını belli etmiş olacaktır. Herkesin saflarını açıktan belirlediği şartlar kabulümüzdür. Mücadele bizlerin işidir…

Kaypakkaya çizgisini nitel karakter edinen kurumsal yapı ve irademize, siyasi çalışma ve kazanımlarımıza dönük bilinçli yönelim temelinde gelişen çok yönlü gerici saldırı, sistematik karalama ve yıpratıp yıkma hezeyanlarına inat, parti zemininde birleşmek her yoldaşın tarihi sorumluluğudur. Nereden gelirse gelsin gerici saldırılara pirim verilemez; karşı koymak devrimci görevdir…

Sınıflar mücadelesi her türden saldırıyı olanaklı kılar. Devrimci sınıf mücadelesi cephesinden bu saldırıları kararlılıkla omuzlamak tarih tarafından kanıtlandığı üzere komünistlerin görevidir…

Bu yazı ilk olarak Halkın Günlüğü Gazetesi’nin 34. sayısında yayımlanmıştır.



Eylül 2024
PSÇPCCP
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
30 

Daha Fazla Editörün Seçtikleri Haberler