Bizimle iletişime geçin

Makale

Parlamenter Ahmaklık

Emekçi sınıfları isyana teşvik edecek ve bağımsız-komünist hattı kuracak birleşik-devrimci bir odak, yalnızca parlamenter ahmaklık ablukasını dağıtmakla kalmaz. Aynı zamanda proleter devrimci siyaseti de toplum nazarında gerçek bir seçenek hâline getirebilir.

“Genel oy hakkını kullanmak -parlamentoyu değerlendirmek- silahlı devrim çağrısı yapılacak günü belirlemede mükemmel bir ölçüttür.” (1)

(Engels’in Paul Lafargue’ye yazdığı mektuptan)

“Parlamento çalışmaları, bazılarına bakan koltuğu sağlar, bazılarını ise hapishaneye, sürgüne, kürek cezasını çekmeye gönderir.” (2)

(Lenin, Sosyalizm ve Savaş)

Marx-Engels, Lenin ve Mao Zedong bütün siyasal yaşamları boyunca, işçi sınıfının bağımsız-devrimci çizgisini savundular ve bu devrimci çizgiyi savunurlarken, devrimci siyasal hatlarının hem “solu” ile hem de sağıyla mücadele ettiler.

Bilimsel komünizmin ustalarının bu ortaklığı, proleter devrimci iddianın başarısı için istisnasız bir “ayrıntıdır”.

Marx ve Engels bir yandan Gottschalk’a, Weitling’e, Proudhon’a ve Bakunin’e, yani “sol”a karşı mücadele ederken diğer yandan da Lassalle’a, Bernstein’a ve parlamenter ahmaklığa, yani esasen sağcılığa karşı mücadele ettiler.

Lenin Narodnizm’e, boykotçuluğa, maceracılığa, pasif çekimserliğe, “sol-komünizme” karşı mücadele bayrağı açtığı bir ortamda; aynı zamanda ekonomizme, Menşevizm’e, reformculuğa, parlamenter ahmaklığa, yani özünde sağcılığa karşı da amansız bir savaşım yürüttü.

Mao Zedong Uzun Yürüyüş’ten milli kurtuluş devrimine, sosyalist devrimden Büyük Proleter Kültür Devrimi’ne dek, bu birbirinden ayrı dönemlerin hepsinde, hem Li Lisan ve Wang Ming çizgisiyle, yani “sol” ile hem de Lui Shaoqi ve Deng Şiaoping gibi sağ çizgilerle mücadele etti.

Proleter devrimci iddianın başarısı açısından komünist siyaset içindeki “sola” ve sağa karşı mücadele, burjuvaziye karşı verilen topyekun mücadele kadar önemlidir. En nihayetinde “sol” ve sağ ideolojik sapmalar, proleter devrimci siyaset içinde ortaya çıkmış burjuva fikirlerdir, “karşıt” gibi gözüken ama birbirlerini besleyen “düşman” kardeşlerdir.

Proleter devrimciliğin “sola” ve sağa karşı mücadelesi, bugün de, en az dün olduğu kadar canlı ve yakıcı bir meseledir.

***

Uluslararası devrimci-komünist hareketin yarım asrı aşkındır süren gerilemesi, geçen zaman içerisinde kasvetini daha da ağır hissettiriyor.

Son yarım asırlık süreçte, dünyada ve coğrafyamızda devrimi arayan geçici çıkışlar olsa da, son yarım asra damgasını vuran devrimci bir gelişme yaşanmadı. Bu süreçte çelişmenin yönünü esas olarak uluslararası gericilik belirledi.

Coğrafyamızda, 12 Eylül 1980 faşist darbesinden 2000 cezaevi katliamlarına uzanan süreçte, proleter devrimci hareketler muntazam olarak zayıflarken, gericilik, zayıflayan devrimci hareketlerin aksine olağanüstü bir biçimde gücünü arttırdı. Özellikle 15 Temmuz 2016’dan sonra oluşan konjonktürde gerici-faşist devlet mekanizmasıyla devrimci hareketler arasındaki güç ilişkisi bütünüyle dengesizleşti.

Süreç; egemen sınıfların ezilen sınıflara karşı savaşma yeteneklerini muazzam olarak geliştirdiği ancak buna karşı, devrimci hareketlerin eski mücadele yöntemlerinin de işlevsizleştiği ve artık işe yaramadığı bir zeminde ilerledi.

Proleter devrimcilik gelinen aşamada yalnızca fiziksel olarak değil, ideolojik-siyasal olarak da geriledi. Gerileme ve durgunluk dönemlerinde, fiziksel zayıflama ile birlikte ideolojik tasfiyenin/likidasyonun derinleşmesi de anormal bir durum değildir. Ancak bu aşamada önemli olan yeni devrimci yöntemleri ve araçları inşa ederken, bağımsız komünist hattı yeniden kurarken, devrimci hareketleri çürüten ideolojik sapmaları doğru tahlil etmek ve bu doğru tahlile uygun biçimde, ideolojik mücadeleyi hedefli olarak yürütmek esastır.

Bugün proleter devrimci siyaseti “içeriden” çürüten “sol” ve sağ siyasetler mevcuttur. Ancak “sol” ve sağ tasfiyeciliğin komünist çizgiye yönelttiği tehdit eşit değildir.  Güncel olarak, Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki proleter devrimci çizgiyi tehdit eden başat tasfiyecilik “sol”dan değil, sağdan yükselmektedir. Geldiğimiz aşamada, birincil tehdit sağ tasfiyeciliktir, “sol” tasfiyecilik bugün talidir.

Özellikle kitle hareketinin gerilediği ve kitlelerle proleter devrimci hareketlerin bağ kurma sorunu yaşadığı bir konjonktürde, asıl tehdidin sağdan gelmesi de şaşırtıcı değildir.

Mao Zedong’un da yalın bir biçimde ifade ettiği gibi, zafer dönemlerinde “sol” sapmaya yenilgi dönemlerinde sağ sapmaya dikkat etmek, bağımsız-komünist hattın başarısı için belirleyici önemdedir. (3)

Günümüz sağ tasfiyeciliği; burjuva yasallığına sıkışan, burjuva seçimleri dışında hiçbir etkinliği olmayan ve hatta yalnızca burjuva muhalefetin çeperlerinde siyaset yapan bir siyasal çizgiyi temsil etmektedir.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da komünist ve demokratik siyaset “burjuva yasallığı” üzerinden, sistematik olarak reformcu bir çizgiye hapsolurken, geleneksel reformist sol ise burjuva muhalefetin organik bir parçasına dönüştü.

***

1848 Devrimleri sonrasında yaptıkları değerlendirmelerde, Marx ve Engels sözünü ettiğimiz bu kadim sağ çizgiye parlamenter ahmaklık ismini verdiler.

Parlamenter ahmaklık Marx ve Engels’in yakasını ömürleri boyunca bırakmadı. Marx ve Engels de proleter devrimciliğe kanser gibi illet olan parlamenter ahmaklığa karşı mücadeleden hiçbir zaman ödün vermediler.

Alman Sosyal Demokratları 1874’te %20 oy aldığında, Engels partinin önderlerini uyardı:

“Birkaç yıla kalmaz, oy hakkını sınırlayacak önlemlerin getirileceği neredeyse kesindir.” (4)

Bismarck Alman Sosyal Demokrat Partisi’ni 1878’de yasaklayacaktı. Engels, Bismarck’ın yapacaklarını öngördüğü için, “Hepimiz biliyoruz ki, iş oraya vardığında, zora başvurmaksızın hiçbir şey kazanılmaz.” diyerek, partiyi uyardı.

Marx, Bismarck’ın saldırılarına zemin hazırlayan Reichstag tartışmasını yorumlarken, devrimci zor ve parlamenter yoldan toplumsal dönüşüm hakkında daha genel bir değerlendirme yaptı:

“Bir tarihsel gelişim, ancak, o sırada toplumsal iktidarı kullananlar tarafından ilerleyişi zorla engellenmediği sürece ‘barışçıl’ kalabilir.” (5)

Marx ve Engels bu dönem boyunca devrimci zoru yadsıyan ve kitlelerin isyanını esas almayan parlamenter ahmaklığa karşı amansız bir mücadele yükselttiler.

Engels 1884 seçimlerindeki başarıdan sonra Bebel’i şu şekilde uyardı:

“Sonunda kazanılacak sandalye sayısıyla şu anda o kadar ilgilenmiyorum… asıl önemli olan hareketin ilerlemekte olduğunun … (ve) işçilerimizin hükümet ve burjuvazi cephesinden gelen bütün hileleri, tehditleri ve zorbalığı azim, kararlılık ve her şeyden öte hicivle boşa çıkararak yürüdüğü yolun kanıtlanmasıdır.” (6)

Yine Engels 1884’te, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin şiddeti terk etmesi karşılığında üzerindeki yasağın kalkmasının mümkün göründüğü bir sırada, Bebel’e ilkelere sadık kalmayı öğütledi. Engels Bebel’e, “Hiçbir parti, eğer yalan söylemediyse, belli koşullarda silahlı direniş hakkını reddetmemiştir. Bu nihai haktan vazgeçebilen olmamıştır.” dedi. (7)

Erfurt Programı’nı değerlendirirken de Engels, “Komünist toplumun yumuşak, barışçıl bir yoldan kurulabileceği… inancının tamamen yanlış olduğunu kanıtlıyor.” diyerek, devrimci zor meselesinin tayin edici rolünü bir kez daha vurguladı.

Marx ve Engels’e göre burjuva seçimler, partinin devrimci zoru başarıyla kullanması için gereken güçleri toplayabileceği bir araçtı.

En nihayetinde, Marx ve Engels’in siyasal yaşamları boyunca mücadele ettikleri parlamenter ahmaklık, Alman Sosyal Demokratların bünyesinde yayılıp kanserleşti. Bernstein’larla birlikte istikrar kazanan parlamenter ahmaklık, birinci emperyalist savaşın arifesinde sosyal-şovenizme dönüştü.

***

Lenin önderliğindeki Bolşevikler de Marx ve Engels’in bıraktığı yerden proleter devrimci siyaset içinde boy veren sağcılığa, özel olarak da parlamenter ahmaklığa karşı amansız bir mücadele verdiler.

Lenin’e göre Batı Avrupalı partilerin, II. Enternasyonal önderlerinin “sosyalizme ihanet”lerindeki temel etken, burjuva parlamentarizminin ve burjuva yasallığın zorunlu kullanımını fetişleştirmeleri ve kriz anlarında zorunlu olan yasal olmayan örgütlenme ve ajitasyon biçimlerini unutmalarıydı.

Parlamentoyu kullanma meselesini Marx ve Engels gibi taktiksel düzlemde ele alan Lenin, parlamentoyu mücadele biçimlerinin en aşağısı olarak tanımlıyordu. (8) Parlamento mücadelesi kitle mücadelesine bağlı olmalıydı.  

Lenin III. Duma döneminde yazdığı bir mektupta şunları dile getirdi:

“Devrimci sosyal demokrasi, hiçbir koşulda, en ‘ideal’ burjuva demokrasilerinde bile, kendi parlamento grubunu, partinin doğal ikamesi olarak görmez. Böyle bir görüş son derece temelsizdir. Vekillerimizi diplomatlık etsinler diye değil, özel nitelikleri olan bir kürsüden ajitasyon ve propaganda yapsınlar diye, yani belli türde tamamlayıcı bir parti faaliyeti yürütmek amacıyla burjuvaların ve burjuva Kara Yüzlerin arasına yolluyoruz. Bir işçi partisinin parlamento grubu, seçimlerin yapıldığı temel burjuva şartların belli izlerini her zaman üzerinde taşır: Bütünsel olarak partiden daha ‘entelektüel’dir mesela, bu yüzden de parlamento grubunu, asla partinin ‘ikamesi’ gibi göremeyiz. Partinin parlamento grubu genelkurmaydan ziyade yardımcı bir birliğin dalıdır.(9)

Marx ve Engels’in 1848’den çıkardıkları derslerden anladıkları ve Rusya’nın kendi devrim deneyimleri sonucunda Lenin; seçim ve parlamento arenalarının dışındaki mücadele arenalarının daha belirleyici olduğunu belirleyen bir siyasal hat çizdi.

Lenin süreci daha da anlaşılır hâle getirmek için “Devrimci proletaryanın parlamento-dışı mücadelede parlamento mücadelesinden karşılaştırılmaz biçimde daha güçlü olduğunu, Rusya bağlamında, tamamen doğruluyor.” diyerek, işçi ve köylü kitlelerinin devrimci ayaklanmasının parlamento çalışmasından üstün olduğunu açıkça vurguladı. (10)

Lenin yasal çalışma olanaklarının olduğu dönemlerde küçük burjuvazinin ve entelektüellerin partiye geldiğini, parlamentoya girerek makam elde ettiklerini ve hatta bu makam sahiplerinin partinin yürüttüğü yer altı çalışmasını mahkûm etme çabalarını bizzat yaşadı. Bunların yanında Lenin, devletin partiye operasyon yaptığı dönemlerde küçük burjuvazinin ve entelektüellerin partiden nasıl kaçtığını da gördü.

Partinin yenilgi dönemlerinde yasalcılık/parlamentoculuk, fiili olarak ideolojik tasfiyeciliğe/likidasyona dönüştü. Lenin bu dönemde partinin vekillerinin dikkatini burjuva anayasasının sınırlarına değil, kitlelerin seferber edilmesi ihtiyacına çekti. Lenin, partinin parlamento grubunun işçilerin iradesine bağlı olması gerektiğini vazgeçilmez bir devrimci ilke olarak savundu ve devrimci vekilin görevlerini şu şekilde özetledi:

“Sosyal demokrat parlamento üyelerinin konumlarını, sadece parlamentoda konuşma yapmak için değil, aynı zamanda parlamento dışında yer altı örgütüne ve işçilerin devrimci mücadelesine olası bütün yardımı sağlamak için kullanmaları gerektiği ve bu kitlelerin bizzat, kendi illegal örgütleri aracılığıyla, liderlerinin bu faaliyetlerini denetlemeleri gerektiği açıkça ve alenen ifade edilmelidir.” (11)

Lenin de Marx ve Engels gibi, burjuva parlamentonun kullanılmasını işçi sınıfının bağımsız-komünist hattının geliştirilmesi açısından, taktik bir araç olarak değerlendirdi. Esas olan emekçi kitlelerin isyanıydı, parlamento; kitlelerin devrimci taleplerini duyurmanın ve devrimci zorun kullanılacağı günü tayin etmenin aracıydı. Yer altı çalışması ve devrimci zor yadsınarak ele alınan bir parlamento meselesi, dolaysız bir biçimde reformculuğa ve ideolojik tasfiyeye yol açıyordu.

Komünist Birlik’ten I. Enternasyonal’e, II. Enternasyonal’den Komintern’e ve Bolşevik Partisi’ne uzanan süreçte, proleter devrimcilik defalarca parlamenter ahmaklıkla mücadele içinde sınandı.

Çin’in özgün sınıf mücadelesinden ötürü parlamento hiçbir zaman Çin’deki sınıf savaşımında siyasal bir araç olmadı. Stalin’in çok doğru bir biçimde saptadığı gibi, Çin’de silahlı devrim, silahlı karşı-devrime karşı savaştı. (12)

Mao Zedong’un önderlik ettiği Çin Komünist Partisi’nin sağ sapmalara ve tasfiyeciliğe karşı mücadelesi, Çin’in özgün koşullarında ortaya çıktı. Çin’de sağ sapma; gerek halk savaşında gerek Japon işgaline karşı milli savaşta gerekse de sosyalist iktidar altındaki sınıf savaşımında; burjuvaziye teslim olma, burjuvaziyle ittifakı abartma ya da yeni burjuvazi olma eğilimleriyle kendini gösterdi.

Bu nedenle Marx-Engels’in ve Lenin’in mücadele ettikleri, sağ sapmanın özel biçimi olan parlamenter ahmaklığa karşı mücadelede, Mao Zedong’tan ve Çin pratiğinden ders çıkaracağımız somut bir örnek bulunmamaktadır.

***

Hem tarihsel açıdan hem de güncel olarak, yenilgi döneminin en ağır hasarlarından sağ sapmanın/ tasfiyeciliğin özel biçimi olan parlamenter ahmaklık, komünist hareketin muhtelif kesimlerinde, kanserli bir hücre gibi dolaşıyor ve bütün bünyeyi sarmaya çalışıyor.

Kitleleri hareket ettirme iradesinden yoksun, emekçi kitlelere güvenmeyen, devrimci zoru yadsıyan, orta sınıf reformculuğuna ve komprador burjuvazinin muhalif seksiyonuna teslim olmuş olan sağ tasfiyeci çizgi; yalnızca reformcu-sosyalistleri değil, bütün bir proleter devrimci hareketi, ideolojik olarak hegemonyası altında tutmayı başarıyor.

Son cumhurbaşkanlığı seçimleri ve yerel seçimler değerlendirildiğinde parlamenter ahmaklığın bünyenin geniş bir bölümüne yayıldığı ve metastaz yaptığı görülüyor.

Döneme uygun, yeni yöntem ve araçlarla emekçi sınıflar içinde nüfuz eden; kitleleri belirli bölgelerde- özellikle büyük kentlerin çeperlerinde- devrimci isyana ikna edebilen, parlamentoyu kitlelerin devrimci isyanının bir aracı olarak ele alan ve yalnızca kendi gücüne, emekçi sınıflara dayanarak burjuva parlamentosunu değerlendirmeyi esas alan bir proleter devrimci irade, yaşanan bu tasfiye sürecini sonlandırabilir ve parlamenter ahmaklık ablukasını dağıtabilir.

Bugün ihtiyaç olan, ne burjuva parlamentonun “sol” bir eğilimle bütünüyle yok sayılmasıdır ne de parlamentonun kutsallaştırılmasıdır.

Burjuva seçimlere katılım, esas olarak daha geniş kitlelere devrimci siyasetleri anlatabilmek ve kitleleri bütünsel bir mücadeleye hazırlayabilmek içindir.

Günün ihtiyacı, emekçi kitlelerin isyan kabiliyetini sabırla geliştirecek ve parlamento aracını da devrim için kullanmayı deneyecek, proleter devrimci bir odağın inşasıdır.

Emekçi sınıfları isyana teşvik edecek ve bağımsız-komünist hattı kuracak birleşik-devrimci bir odak, yalnızca parlamenter ahmaklık ablukasını dağıtmakla kalmaz. Aynı zamanda proleter devrimci siyaseti de toplum nazarında gerçek bir seçenek hâline getirebilir.

İşe, her burjuva seçim öncesi muntazam olarak komprador burjuva muhalefeti destekleme ve burjuva-demokratik siyasetin listelerinden vekil olma refleksi gösteren yapılarla araya net bir mesafe koyup, bu yapıların tasfiyeci çizgisini ideolojik olarak mahkûm ederek başlamakta fayda vardır.

Bağımsız-komünist siyaset, burjuva parlamentoya girecekse burjuva-demokratik ittifak güçlerine de dayanarak değil, emekçi halk içindeki gücüne dayanarak girmelidir. Kendi gücüne dayanmayan, kitlelerin devrimci enerjisi üzerinden yükselmeyen her hareket, burjuva parlamento içinde, burjuva egemenliğin sunduğu olanaklar karşısında, düzen içi bir düzleme savrulmayla karşı karşıya kalmaktadır. Son yirmi yıla bakınca, kitle bağları kopuk bir parlamenter temsilin devrimcileşmediğine dair onlarca örnek bulunduğu görülmektedir.

Proleter devrimci hareket her şeyden önce emekçi halka ve emekçi halk içinde inşa ettiği parlamento dışı mücadele araçlarına güvenmelidir.

Parlamenter ahmaklıktan kurtulmanın da yeni bir devrimci yol açmanın da başka bir çözümü yoktur.

Kaynakça

1-Demokrasi Savaşçıları Marx ve Engels, August H. Nimtz, Ç: Can Saday, sy. 371, Yordam Kitap, 1. Basım, 2012, İstanbul.

2-Sosyalizm ve Savaş, V.İ.Lenin, Ç: N.Solukçu, sy. 37, Sol Yayınları, 7. Basım, 2009, Ankara.

3-Mao Zedung Seçme Eserler-IV, sy. 176, Kaynak Yayınları, 2. Basım, 1993, İstanbul.

4-Demokrasi Savaşçıları Marx ve Engels, August H. Nimtz, Ç: Can Saday, sy. 370, Yordam Kitap, 1. Basım, 2012, İstanbul.

5-Age, sy. 370.

6-Age, sy. 372.

7-Age, sy. 372-373.

8-Lenin’in Seçim Stratejisi-II, August H. Nimtz, Ç: D. Tuna, sy. 74, Yordam Kitap, 1. Basım, 2018, İstanbul.

9-Age, sy. 54.

10-Age, sy. 199.

11-Age, sy. 170.

12-Mao Zedung Seçme Eserler-II, sy. 290, Kaynak Yayınları, 3. Basım, 1992, İstanbul.



Eylül 2024
PSÇPCCP
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
30 

Daha Fazla Makale Haberler