Avusturya Demokratik Haklar Federasyonu (ADHF), Avusturya’da 29 Eylül 2024 Pazar günü yapılacak seçime ilişkin siyasal tavrını ve taleplerini içeren bir açıklama yayımladı.
‘Yeni demokratik mevzilerin kazanılmasına ihtiyaç var’
“Burjuva parlamentosunun ve seçimlerinin halkın nihai kurtuluşu ve özgürlüğü için bir seçenek olmadığının hiçbir tartışmaya yer bırakmadan hemen belirtelim. Bu, genel ve stratejik doğruya rağmen, bizim somut duruma ve gelişmelere ilişkin taktik politika ve tutumlarımızın olmayacağı anlamına gelmez. Genel doğruların tek başlarına fazla bir anlam ifade etmiyecekleri bilincinde olmak durumundayız. Genel ve stratejik siyaset ve politikalar, toplumsal alt- üst oluş ve nitel değişimlerde ifadesini bulurlar. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için de, kitlelerde karşılığı olan, onların çıkar ve menfaatlerini koruyup kollayan, yeni demokratik mevzilerin kazanılmasına vesile olan doğru nicel birikimlere, taktik politikalara ihtiyaç vardır” vurgusu yapılan açıklamada, “Bunlar olmaksızın, genel stratejik siyasetiniz dört dörtlük doğru da olsa hiç bir anlam ifade etmiyecektir” denildi.
Açıklamada, “Bu nedenle, somut durumun somut tahlili, buna denk düşecek mücadele ve örgütlenme biçimlerini önemsediğimizi belirtmek isteriz. Seçimleri taktik bir mücadele biçimi olarak algılayan Federasyonumuz 29 Eylül seçimlerine şu çerçevede bakmaktadır. Avusturya’da yapılacak olan genel seçim her ne kadar Avusturya’ya özgü gibi görünse de, içinde bulunduğumuz süreçten, bu süreçteki genel gidişattan çokta bağımsız ele alınamaz. Yapılacak olan seçimi, geçmişte yapılan “olağan“, rutin seçimlerden biraz farklı olarak ele almak gerektiği düşüncesindeyiz. Yani hızla değişen, bir dizi değişim ve gelişimi kendi içinde yaşayan bu dönemin somut gelişmelerini dikkate alarak tavır koymanın, politika belirlemenin uygun olacağı inancındayız” ifadeleri kullanıldı.
‘Faşist partilerin iktidara taşınmasını bir savaşın hazırlığı olarak görmek gerekir’
Uzun yıllardır kapitalist- emperyalist sistem, kendi yapısal krizlerinin en önemlilerinden birini yaşamakta ve dünya halklarına da acımasızca yaşatmakta olduğuna dikkat çeken ADHF açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi: “Özellikle neo-liberal yapılanmadan kaynaklanan bu krizin yükü, gerek bölgesel ve vekalet savaşlarıyla, gerek açlık ve yoksulluğun kitlelere dayatılmasıyla ve gerekse kazanılmış ekonomik, demokratik ve sosyal hakların ya tümden yok sayılması, ya da ciddi ölçüde budanmasıyla halkların omuzlarına yüklendi. Bütün bu saldırılar, katliamlar yetmiyormuş gibi, şimdi çok daha büyük yıkım ve kıyım tehtidiyle, yani topyekün bir üçüncü Emperyalist paylaşım savaşıyla dünya halkları karşı karşıya gelmiş durumda. Özellikle son bir kaç yıldır faşist partilerin iktidara taşınmasına hız vererek cephe gerisini sağlama alma çabalarını, çıkartılmak istenen topyökün bir savaşın hazırlığı olarak görmek gerekir. Bu yeni bir durum değildir.
‘Emperyalist saldırganlığı geri püskürtmek önemlidir’
Birinci ve ikinci Emperyalist paylaşım savaşları sürecinde de yaşanmış ve bilinen bir durumdur. Bu nedenle Avrupa’nın her bir ülkesinde ve Amerika’da yapılan ve yapılacak olan seçim oyunlarını kapıya dayanan savaş tehdidinin dışında ele almamak gerekir. Ciddi bir noktaya taşınan emperyalist savaş tehdidine karşı, geniş halk cephesinin yaratılıp oluşturulması bugünden merkezi bir görev olarak algılanmalı ve seçim politikalarına da bu çerçeveden bakılmalıdır. Öyle genel- geçer doğruları ifade edip, kitlelerin önüne sürmek somut durumun ihtiyacına ne cevaptır, ne de çözümdür. Fransa’daki “Yeni Halk Cephesi“ kuşkusuz tartışılacak ve eksik yanları vardır. Ama dikkate alınıp dersler çıkartılacak cap canlı bir pratik olarak karşımızda duruyor. Faşist partinin iktidara taşınmasının önünde önemli bir set oluşturduğu pratiğini görmekteyiz Fransa’da. Komünal bir geleceğin doğrudan temsiliyeti olmasa da, faşizmi, doğal olarak emperyalist saldırganlığı bir adım bile geri püskürtmesi önemlidir. Bunu daha da sağlam temellere oturtmak anti faşist, anti emperyalist güçlerin elindedir.
‘Tüm anti faşist, anti emperyalist güçlerin doğru bir tutum olacağı inancındayız’
Sonuç olarak, Avusturya’daki 29 Eylül genel seçimlerinin bu mihmanda ele alınması gerektiği inancını taşıyoruz. Avusturya da seçimlere katılan parti sayısı zaten sınrılı sayılacak düzeydedir. Bunların neredeyse tamamı birbirinin benzeri durumundadır. Komünist bir ideolojiye, siyasete tam olarak sahip olmamakla birlikte, KPÖ (Kommunistische Partei Österreichs) diğerlerinden yine de ayrı tutmak geretiğini düşünüyoruz. Her şeyden önce faşizme ve emperyalist saldırganlığa karşı daha net bir tutum göstermektedir. Tüm anti faşist, anti emperyalist güçlerin bu mevzide mevzilenmelerinin doğru bir tutum olacağı inancındayız.”
Talepler sıralandı
Açıklamada son olarak, emperyalist savaş tehdidine ve Avusturya’da faşizmin iktidarlaştırılmasına karşı güçlü bir halk cephesinin oluşturulmasının gerekliliğine vurgu yapan ADHF, seçimleri bunun için bir fırsat olarak değerlendirmek gerektiğini belirterek, taleplerini sıraladı:
1- Konut satışları ve ev kiraları halkın alım gücü dikkate alınarak düşünülmelidir.
2- Enflasyon ve pahalılığa karşı önlemler alınsın!
3- Asgari ücret en az 2.000 € net olmalı ve haftalık 30 saatlik iş günü ve yılda tüm çalışanlar için 6 haftalık tatil hakkı demokratik talebimizdir.
4- Sağlık sisteminin halkın lehine iyileştirmesi ve sağlık emekçilerinin çalışma koşulları ve ücretlerinin artırılarak yeniden düzenlenmeli.
5- Irkçı, faşist politikaların ve uygulamaların önünün alınması.
6- Kadın cinayetlerini derhal durdurun! Yaşam, iş ve her alanda kadınlar için eşit haklar uygulansın.
7- Vergilendirmede, adil ve eşit uygulamalara geçilsin.
8- Tüm eğitim ve öğrenim ücretleri kaldırılsın! Derhal, ücretsiz eğitim hakkı!
9- Avusturya’da oturum ve çalışma hakkı olan herkese seçme ve seçilme hakkı tanınmalı.
10- Mülteci ve ilticacılara karşı uygulanan ırkçı politikalara son verilsin insani yaşam koşulları sağlansın.