Bizimle iletişime geçin

Analiz

Kitle Eylemleri Terör Eylemleri ise Kitle de ‘‘Teröristtir”!

Gezi’deki geniş kitlelerin değil, iktidarın terörist ve suçlu olduğu; meşru olanın kitleler olduğu ve kendi anayasasını dahi tanımayan keyfiyetçi-hukuksuz iktidarın meşru olmadığı kesindir. Garip bir şekilde Erdoğan ve sulta iktidarı Gezi’nin geniş kitlelerini terörist olarak yaftalamakta, kafasınca direnişi destekleyen ya da yöneten iddialarıyla Gezi insanlarına cezalar vererek hapsetmektedir.

Gezi her bakımdan meşru kitlesel bir hareket, demokratik bir direnişti. Karalama amacıyla söylendiği gibi, ‘‘marjinal gurupların” eylemi falan değildi; basbayağı kitlesel bir eylemdi hem de devasa boyutlarda bir kitle eylemiydi. Haklılığına paralel olarak anadan doğma masumdu, bir o kadar da görkemli, üstelik tepeden tırnağa barışçıldı. Çamur atmaya yer bırakmayacak kadar meşru, haklı ve demokratikti; en önemlisi de kitleseldi. Kitlesel bir eylem, direniş veya harekete “terörist”, “FETÖ’cü” ya da “Darbeci” demek, bizzat o kitlelere FETÖ’cü-terörist ve darbeci demek anlamına gelir.

Kitlesel hareketler, gayrı-meşru, yasa dışı, terörist vb. Olamaz ya da öyle değerlendirilemezler. Çünkü kitlesel hareketler her bakımdan meşru, haklı ve demokratiktir. Ve genellikle kitlesel hareketlerin eylem biçimi de barışçıl ve demokratiktir. Bu büyük kitleleri “terörist” vb. Olarak yaftalamak sadece kaba bir yanlış değil, kendisi dışında herkesi ‘‘terörist” gören ya da “terörist” suçlamasıyla muhaliflerini bastırma siyaseti güden ve bu suçlama metoduyla avantaj elde ederek bunu siyaset haline getiren en kirli, en ahlaksız ve en hukuksuz burjuva nihilist anlayıştır.

Hukukun egemenliği değil, egemenlerin hukuku geçerliydi. Bunun geçerli olduğu yerde tam da bundandır ki, Gezi eylemi iktidar tarafından dava edildi. Ve aynı sebepledir ki, Gezi davasında alt mahkemelerce verilen ağır cezalar, Yargıtay denen üst mahkeme tarafından da onaylandı; bir bakıma kesinleştirildi.

Kanıtsız-tanıksız ve mesnetsiz suçlama ya da delilsizliklerle Kavala‘ya müebbet hapis cezası verilirken, diğer üç tutsağa 18’er yıl verildi. Davanın açılmasından cezanın verilmesine ve verilen cezanın üst mahkemede onaylanmasına kadar bütün “yargı” sürecine ve bu süreç içinde “TC” tarafından altına imza atılarak tanınan AİHM ve AP gibi ilgili meşru kurumların bağlayıcı kararlarının tanınmaması veya tahliye edilmelerine dönük kararlar almasına karşın Erdoğan-AKP/MHP iktidarı tarafından tahliye edilmemeleri, Erdoğan’ın bu davayı siyasi kin ve nefret duygularıyla siyasi rakiplerinden öç alma, korku salma vb. Saiklerle Erdoğan’ın bizzat talimat vererek yönettiğini söylemek yanlış olmaz. Davanın da cezai sonuç ve süreçlerinin de hukuki olmayıp siyasi olduğu her bakımdan açıktır.

Hukuksuzluk Erdoğan sultasının çıplak karakteridir. Erdoğan bunu, AİHM ve Avrupa Parlamentosu gibi bağlayıcı kurumların, yani kendilerini bağlayıcı olduğuna dair altına imza attığı uluslararası anlaşmaları ve bu düzeydeki hukuku tanımayarak alenen hukuksuzluk yapıyor; dünyanın gözleri önünde yapıyor. Saklama veya kılıflama gereği duymadan açıktan yapıyor hukuksuzluğu. Bu, hukuksuzluk tartışmayı anlamsız kılıyor. Lakin şunun iyi tartışılması gerekiyor; kitlelerle iktidar karşı karşıya geldiğinde kim daha üstündür? Kim meşrudur? Kim teröristtir? Bir kliğin çıkarları mı esastır, yoksa kitlelerin çıkarları mı? Bu sorular bağlamında Gezi’deki geniş kitlelerin değil, iktidarın terörist ve suçlu olduğu; meşru olanın kitleler olduğu ve kendi anayasasını dahi tanımayan keyfiyetçi-hukuksuz iktidarın meşru olmadığı kesindir. Garip bir şekilde Erdoğan ve sulta iktidarı Gezi’nin geniş kitlelerini terörist olarak yaftalamakta, kafasınca direnişi destekleyen ya da yöneten iddialarıyla Gezi insanlarına cezalar vererek hapsetmektedir. Oysa, geniş kitleler ve eylemleri değil, bu kitlelerin karşısındaki her güç-iktidar gayrı meşru ve suçludur; ve terörist olabilir. Kitlelere zulmeden, işkence eden, katleden suçlu ve teröristtir.

Geniş halk kitlelerini suçlamaktan vazgeçmeyen, onları kâh terörist kâh gayrı meşru ilan eden Erdoğan ve güruhunun karşısında geniş halk kitleleriyle çıkmak şarttır. Erdoğan ve tüm faşist diktatör ve despotlar ancak geniş kitlelerin gücü önünde etkisiz kalırlar. Ve artık anlamsız olan hukuk var-yok tartışmalarını bir kenara koyarak, çıplak gerçeğe uygun siyasetler, siyasi pratiklere geçmek gerekmektedir. Bu, kitlelerle birlikte hareket etmek ya da kitleleri harekete geçirerek eylem güçlerini ortaya koymalarını sağlamak demektir.



Eylül 2024
PSÇPCCP
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
30 

Daha Fazla Analiz Haberler