Bizimle iletişime geçin

Makale

Kerem Yıldırım yazdı | Lenin’in Hegel Mantığı notları: Maddeciliğe bir el erimi kalmış

Lenin açısından Hegel mantığıyla Hegel diyalektiği aynı anlama gelmektedir. Aslında bakıldığında, Hegel’in mantığı ya da diyalektiği, hem Felsefe Tarihi’ne hem de Hegel’in kendinden önceki bütün hakikat kavrayışlarına yöneltilen sistemli bir eleştiriyi ve aşkın bir düşünsel yolu temsil etmektedir.

“Hegel’in eserleri arasında en idealisti olan bu kitap (Küçük Mantık), öbür yapıtlarına oranla, en az idealizmi ve en çok maddeciliği içeren kitap. ‘Çelişkin’ bir şey bu, ama gerçek!”(1)

Hegel’i kalıcı kılan, güncelliğini yitirmesini engelleyen en önemli “ayrıntı” Marxizm’in kendini Hegel diyalektiğini ters döndürerek var etmesidir. Lenin de yirminci yüzyılın başında “Hegel Marksizm etkisiyle yeniden doğdu” diyecektir.(2)

Marx Kapital’in birinci cildinin Almanca baskıya sonsözünde, “benim diyalektik yöntemim Hegelci yöntemden yalnızca farklı değil, onun tam karşıtı da.” belirleniminde bulunuyor. Ancak Marx aynı sonsözde Hegel’i “güçlü düşünür” diye tanımlayarak, onun öğrencisi olduğunu da itiraf etmiştir. Marx bu metinde cümlelerine son vermeden, Hegel’le olan münasebetini şöyle özetliyor:

“Hegel’de diyalektik baş aşağı duruyor. Mistik kabuk içerisindeki usa-uygun özü bulmak istiyorsanız, onun yeniden ayakları üzerine oturtulması gerekir.”(3)

Marx’ın bu özeti aynı zamanda bir tavsiye muhtevası da taşıyor. Lenin’in Hegel okuma ısrarı, bu tavsiyenin felsefi bir refleksife (üzerine düşünme) dönüşmesine de yol açmışa benziyor.

Hegel diyalektiğinin ayakları üzerine oturtulması işlemi daha sonra Engels tarafından Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu eserinde daha detaylı açıklanıyor.

Engels’e göre, Hegel’de, doğada ve tarihte kendini gösteren diyalektik gelişme, yani zikzak hâlindeki bütün hareketler ve anlık gerilemeler boyunca kendini kabul ettiren aşağıdan yukarıya doğru ilerlemenin nedensel bağıntısı, ezelden beri cereyan eden ideanın(düşüncenin) öz hareketinin kopyasıydı. Bu ideolojik tersine döndürmeyi kaldırmak gerekiyordu.(4) Gerçek bunun tam tersiydi, idea maddi olanın yansımasıydı.

Lenin Hegel’in Mantık’ından notlar alırken, Engels’in bu eserine de değiniyor.

Sadece bu eser değildi Lenin’i etkileyen, Marx ve Engels’in birlikte yazdıkları Kutsal Aile ve Alman İdeolojisi bir nevi Hegelci diyalektikten kopuş metinleriydi. Marx’ın Kapital’i; 1844 El Yazmaları, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, Hegel’in Hukuk Felsefesi’nin Eleştirisi ve Felsefenin Sefaleti eserleri de Hegel diyalektiğinden izler taşıyordu. Benzer durum Engels’in Doğanın Diyalektiği, Anti-Dühring ve Tarihte Zorun Rolü eserleri için de geçerlidir. Sözünü ettiğimiz eserler, Hegel mantığının heybesinden çıkmış ancak bir yandan da Hegel Mantığını da olumsuzlamış, devrimci bir düşüncenin ürünüdürler. Lenin’i Hegel Mantık’ına yönelten temel motivasyon da budur.

***

Lenin açısından Hegel mantığıyla Hegel diyalektiği aynı anlama gelmektedir. Aslında bakıldığında, Hegel’in mantığı ya da diyalektiği, hem Felsefe Tarihi’ne hem de Hegel’in kendinden önceki bütün hakikat kavrayışlarına yöneltilen sistemli bir eleştiriyi ve aşkın bir düşünsel yolu temsil etmektedir.

Felsefe Tarihi’nde önemli bir uğrak olan Hegel ideası/tini, kurduğu mantık bilimiyle bir yandan düşünsel sürekliliği ifade ederken, diğer yandan da düşünsel bir kopuş muhtevası taşımaktadır. Mantık Hegel’e göre salt bir yöntem sorunu değildir. Daha doğrusu hakikatten bağımsız bir yöntem sorunu ortaya koymak anlamsızdır. Bu nedenle mantığın asıl görevi hakikat tanımlamasıdır. Mantık, arı(saf) ideanın açımlanışıdır.

Hegel Mantık bilimini kurarken hakikat odaklı bir muhasebeye girişiyor. O’nun Kant’ın agnostisizmine (bilinmezciliğine), Spinoza’nın Töz’üne, Leibniz’in Monad’ına ve Aristoteles’in mantığına-metafiziğine yönelttiği eleştirilerin özünde hep aynı hakikat kavrayışı vardır.

Gerçek ya da hakikat, bütündür ve çelişiktir.(5) Bu gerekçeyle mantık esasen hakikatin bütünlüğünün ve çelişmelerinin bilimidir. Tin değişir, her şey değişir. Değişim oluştur, oluş ise süreçtir. Değişimi sürekli hâle getiren; şeylerin içsel çelişmeleridir, karşıtlıklarıdır. Karşıtlar, karşıt oldukları için bir bütünü ifade ederler. Var olan karşıtıyla birlikte vardır.

Lenin bu çerçeve doğrultusunda, “Hegel diyalektiği karşıtların birliği teorisi olarak özetlenebilir.” demiştir.(6) Lenin’in bu özeti Hegel mantığı açısından oldukça isabetli bir özettir.

Hegel diyalektiğinin temel kavramları esasen Kant’a aittir. Özellikle ‘kendinde şey’(nesnel olan) ve ‘kendi için şey’(öznel olan) kalıpları, Hegel’in bir hakikat kavrayışı olarak temellendirdiği mantık biliminin temel kavramları olarak karşımıza çıkıyor. ‘Kendinde şey’ ile ‘kendi için şey’ birbirlerini tamamlayan bütünlerdir. ‘Kendinde şey’ özü itibariyle nesneldir, var olmak için kendisinden başka hiçbir şeye ihtiyaç duymaz. Bilincin ‘kendi için şey’ olarak ‘kendinde şey’e, tine yönelmesi, gerçekliğe yönelmesidir.

Tin doğa yoluyla dolaylı kılınandır. Gerçekte ise doğa tin yoluyla koyulmuş olandır, Tinin kendisidir ki doğayı ön gereği yapmaktadır.(7) Çünkü, doğa tinin kendini yadsımasıdır, olumsuzlamasıdır.

Hegel bu aşamada, bilginin yabancılaşmış tin olan doğadan başladığı konusunda Kant’la aynı fikirdedir.(8) Ancak Kant ‘kendinde şey’i ontolojik olarak numen biçiminde tanımladığı için, hakikati bilme iddiasını yitirmiştir. Numen insanın bilemeyeceği varlık alanıdır, Kant’a göre insan fenomenleri (görüngüleri) bilebilir. Hegel Kant’ın bu bilinmezciliğini “çağımızın umutsuz hastalığı” olarak betimliyor ve devam ediyor:

“Salt öznel bilgi olduğu ve bu öznelliğin en son olduğu bir saplantıdır. Gerçeklik nesneldir.”(9)

Kant görüngüyü yalnızca öznel anlamda aldığı ve soyut özü onun dışında bilgimizin erişemeyeceği ‘kendinde şey’ olarak saptadığı ölçüde yarı yolda kalmıştır. Hegel aynı zamanda, Kant’ın yarı yolda kalmışlığını öznel idealizm olarak tanımlamıştır.

Bununla birlikte Hegel, sonlu-sonsuz ve anlak-us ayrımı yapması nedeniyle Kant’ı olumlar ve Kant’ın Aristoteles mantığını aştığını ifade eder.

Lenin Hegel’in Kant’a yönelttiği eleştirileri son derece haklı buluyor. O’na göre Hegel, nesnel dünyanın hareketinin kavramların hareketlerindeki yansısını izlemeye giriştiğinde, Kant ve ötekilere (deneycilere) oranla kat kat derine inmiştir.(10)

Engels’in Hegel’i devrimci yapan yaklaşım olarak gördüğü “her şey değişir” mottosu, aynı zamanda Hegel’in kendinden önceki felsefelerle ayrıştığı da temel noktadır. Hegel’e göre çözümlemenin somuttan başlaması esasıyla ampirizim (deneycilik), Aristoteles metafiziğinden üstündür ama ampirizm somut olanı soyutlayarak, somutu öldürür. Bu da metafiziğe dönüştür. Bu anlamda ampirizm ve metafiziğin başlangıç noktaları durağandır. Hegel bu durağanlığı kabul etmez, özellikle metafiziğin özdeşlik tanımlamasına çok öfkelenir. A’nın A olduğunu ifade etmek anlamsızdır. A sadece A değildir, -A ya da +A’dır aynı zamanda. Hegel açısından karşıtların varlığını ve bundan kaynaklanan devinimi kavrayamamak, hakikati kavrayamamaktır.

Marx, Feuerbach Üzerine Tezlerde, kendilerinden önceki materyalizmin “başlıca kusuru insan pratiğini yadsımasıdır” diyor. Marx’a göre bu kusur idealizm, yani Hegel tarafından geliştirilmiştir. (11) Lenin aynı gerekçeyle Hegel diyalektiğini “doruğuna varmış nesnelcilik” diye de tarif ediyor.

Hegel’in Mantık’ta, Lenin’i en çok cezbettiği bölümlerin başında ise insanın doğa ile ilişkisini betimlediği bölümler gelir:

“İnsan gereksinimlerini doyuran araçlarla kendi ürettiği ve dönüştürdüğü şeyler olarak ilişkidedir.”(12)

Lenin buna benzer belirlenimlerin yanına “Hegel’de tarihsel maddecilik” minvalinde notlar almıştır. Çünkü Hegel, insanın doğa üzerindeki egemenliğini maddeci bir yaklaşımla tanımlamıştır.

Yalnız, Lenin’i Hegel diyalektiğinde en fazla etkileyen şey, Mantık’ın son kısmında yer alan Mutlak İdea’nın son paragrafın ilk cümlesidir:

“İdea, ki kendi içindir, bu kendi ile birliğine göre görüldüğünde sezgidir; ve sezen idea doğadır.”(13)

Lenin bu cümleyi sonsuz önemde görüyor. Çünkü Hegel burada mantıksal ideden doğaya geçmiştir.  Lenin devam eden cümlede “Engels haklıymış, Hegel sistemi tersine döndürülmüş maddecilik.”(14) diyerek, tarihsel materyalizmin sınırlarında gezen Hegel’i yakalayıveriyor.

Lenin o kadar etkilenmiş olacak ki, Mantık’tan söz ederken şu cümleyi dahi kuruyor:

“Hegel’in mantığı anlaşılmaksızın Marx’ın Kapital’ini bütünüyle anlamak olanaksızdır.”(15)

***

Marx ve Enges’in birçok eserine sirayet etmesine rağmen, Hegel mantığının hakikati ideayla, mutlak tinle açıklama çabası, Lenin’in ifadesiyle onu karanlık dehlizlere sürüklemiştir, anlaşılmaz hâle getirmiştir. Gerçekten de Hegel bütün örneklerini titizlikle maddi dünyadan almıştır ve bu örnekler diyalektik perspektifle açıklanarak müthiş bir anlaşılırlık kazanmıştır. Hegel ne zaman idealizm temellendirmesi, Hristiyanlık övgüsü ya da Tanrı tanıtlaması işine girse anlaşılırlığını yitirmiştir.

Lenin bu nedenle, “Hegel diyalektiğinin %90’ı ayıklanmalı.”(16) diyor. Engels aynı gerekçeyle, Hegel’deki idealizm saplantısının, her şeyi çözen diyalektik yönteme aykırı(17) olduğunu saptıyor. Yine Engels, “Hegel öğretisinin devrimci(diyalektik) yanı, onun her tarafı istila eden tutucu yanı altında boğulur” diyerek, Hegel’in tutucu tarafını teşhir ediyor. Marx ise Hegel’in tutuculuğu konusunda “dindar insan Hegel’de kendi inançsal doğrularını bulabilir.”(18) ironisiyle, Hegel idealizminin dinsel inançtan farksız olduğunu belirliyor.

Zaten Lenin Hegel’in bu karanlık tarafını değerlendirirken, Marx’ın Kapital’de, Hegel’de değer taşıyan ne varsa aldığını, ilerlettiğini ve maddeci bir mantıkla bilime uyarladığını söylüyor. Hatta bilime uyarlama meselesini daha da spesifik hâle getirerek, ekonomi politiği Hegel diyalektiğiyle ele aldığını da ifade ediyor.(19)

Yine başka bir notunda da Lenin, Marx ve Engels’in, Hegel’in anlaşılmayı zorlaştıran yaklaşımını ayıklayıp, arıttıklarını vurgulayarak, “Marx ve Engels’in yapmış oldukları budur.” demiştir.

Hegel’i karanlık dehlizlerde yok eden idealizmini yadsıyacak olursak, evrensel hareket ve değişim yasasıyla kendi zamanına yön vermiş bu filozof, yine mantığının devrimci yapısıyla bugün ve gelecekte de tartışılmayı hak ediyor.

Tam da bu nedenle, Hegel’in eserini yazılmasından yaklaşık bir asır sonra okuyan Lenin, “Hegel ve Marx’ın yapıtını sürdürmek, insan düşüncesinin, tarihinin, bilimin ve tekniklerin diyalektik açıdan işlenmesi olmalıdır.”(20) notunu alarak, kendine buradan bir görev çıkarıyor.

Lenin’in o gün kendine çıkardığı görev bugün de Marksistler için günceldir.

(1) Felsefe defterleri, Vladimir İlyiç Lenin, Attilâ Tokatlı, Sosyal Yayınlar, sy. 191, 1. Baskı,  1976, İSTANBUL.

(2) Age, sy.195.

(3) Kapital-I, Karl Marx, Ç: Alaaddin Bilgi, Sol Yayınları, sy.27, 10. Baskı, 2011, ANKARA.

(4) Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu, Friedrich Engels, Ç: İsmail Yarkın, İnter Yayınları, sy. 45, 1. Baskı, 1999, ANKARA.

(5) Tinin Görüngübilimi, Hegel, Ç: A. Yardımlı, İdea Yayınları, sy.18, 3. Baskı, 2010, İSTANBUL.

(6) Felsefe defterleri, Vladimir İlyiç Lenin, Attilâ Tokatlı, Sosyal Yayınlar, sy. 181, 1. Baskı,  1976, İSTANBUL.

(7) Felsefi Bilimler Ansiklopedisi-I(Küçük Mantık), Hegel, Ç: A. Yardımlı, İdea Yayınları, sy.295, 1. Baskı, 1991, İSTANBUL.

(8) Arı Usun Eleştirisi, Kant, Ç: A. Yardımlı, İdea Yayınları, sy. 41, 4. Baskı, 2010, İSTANBUL.

(9) Felsefi Bilimler Ansiklopedisi-I(Küçük Mantık), Hegel, Ç: A. Yardımlı, İdea Yayınları, sy.35, 1. Baskı, 1991, İSTANBUL.

(10) Felsefe defterleri, Vladimir İlyiç Lenin, Attilâ Tokatlı, Sosyal Yayınlar, sy. 144, 1. Baskı,  1976, İSTANBUL.

(11) Alman İdeolojisi(Feuerbach), K. Marx-F. Engels, Ç: Sevim Belli, Sol Yayınları, sy. 20, 3. Baskı, 1992, ANKARA.

(12) Felsefi Bilimler Ansiklopedisi-I(Küçük Mantık), Hegel, Ç: A. Yardımlı, İdea Yayınları, sy.44, 1. Baskı, 1991, İSTANBUL.

(13) Age, sy.296.

(14) Felsefe defterleri, Vladimir İlyiç Lenin, Attilâ Tokatlı, Sosyal Yayınlar, sy. 190, 1. Baskı,  1976, İSTANBUL.

(15) Age, sy. 146.

(16) Age, sy. 124.

(17) Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu, Friedrich Engels, Ç: İsmail Yarkın, İnter Yayınları, sy. 15, 1. Baskı, 1999, ANKARA.

(18) 1844 El Yazmaları, Karl Marx, Ç: Kenan Somer, Sol Yayınları, sy. 231, 4. Baskı, 2011, ANKARA.

(19) Felsefe defterleri, Vladimir İlyiç Lenin, Attilâ Tokatlı, Sosyal Yayınlar, sy. 144, 1. Baskı,  1976, İSTANBUL.

(20) Age, sy.118.



Eylül 2024
PSÇPCCP
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
30 

Daha Fazla Makale Haberler