Bağımlı ve istikrarsız ülkeler uluslararası emperyalist güçlerin jeostratejik denge çatışmasına heba olmaktalar. Bu kontekste Batı kapitalist sisteminin geleneksel tarihi müdahalesinin ayak izleri tüm canlılığıyla günümüzde yaşanan sayısız çözümsüzlüklere ayna tutuyor. Bu oyun Ermenistan özelinden genele yayılırken, Kafkasya’da “yeni” bir müdahalenin çan sesi yükseliyor.
Emperyalist güçlerce arzu edilen savaş “ortamı” için koşullar yaratılırken, birçok sınır ve bölge ülkesini rahatsız eden durumlarla karşı karşıya gelinmiştir. Paralelinde de “yeni” çatışma alanlarının yaratılma noktasında gelişmeler yaşanıyor. Bundan böyle ülkelerin komşuluk, iç ve dış ilişkilerine çomak sokarak bir başka boyutta bir kriz/çatışma ortamına hazırlık yapılıyor. Bu açıktan “yeni” bir müdahale planıdır. Mevcut savaş ortamındaki acı ve gözyaşından doymayanlar yeni savaşlarla meydan okumalar ve güç gösterisi ile dünya gündemini belirler noktaya gelinmiştir. Emperyalist ülkelerin bu savaş yöntemi daha çok birden fazla ülkeye “destek” derken, paralelinde de birçok ülkenin “can güvenliği” meselesini kendine dert eder gibi, işgal ve müdahale planlarını haklı çıkartmak istemiştir.
Tarih boyu emperyalist/kapitalist ülkeler müdahale ve sömürü düzenini optimal ve de azami düzeyde sürdürebilmek için, ısrarla başka ülkelerde yerleşik olmayı amaçlamıştır. Bunun bir başka anlamı ise “işgal demokrasisidir”. Bu “hedefin” realize edilmesi içinde ülkelerdeki toplumsal gerginliğin ve yoksulluğun istikrarsızlığa evrilmesi ile, işgalci güçler için bir müdahale avantajı olarak görülmüştür. Rusya-Ukrayna savaşının devam ettiği bir dönemde, bir Ermenistan-Azerbaycan sorunu yaşanmaktadır. Bu çözümsüzlüğe en yakında müdahil olan güçler şüphesiz yine ABD ve Batı ülkeleri olmuştur. 70 yıllık Sovyet Devrimi (1917-1991) boyunca Rusya ile tarihsel bağları olan Güney Kafkasya ülkeleri (Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, Abhazya ve Güney Osetya), post-Sovyet devriminden sonra büyük bir siyasal/politik çıkmazla birbirinden kopup dağıldılar. Yetmiş yıl boyunca aynı tarihsel, siyasal, kültürel ve iktisadi kader birliğine sahip bu ülkeler, siyasal birliktelik yerini 90’lı yılların başından itibaren kaos, bir yabancılaşma ve sınır çatışmasının öncelendiği düşmanlıklara terkedildi. Bu ülkeler giderekten dost topluluk olma yerine, sınır uyuşmazlığı, yükselişe geçen gerici milliyetçilik ve Batı yanlısı yerli işbirlikçiler etkili oldu. Dolayısıyla mevcut sorunların bile bile diş güçlerce gündemde tutulduğu ve yeni savaşlara açıktan davetiye oldu. Görünen o ki bölge ülkeleri 70 yıllık dostluklarını gerici ve milliyetçi “ideallere” terk etme noktasına getirildiler. Günümüzde Kafkasya’nın yan ısıra Orta Asya ülkeleri de (Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan) pek sorunlu bir bölge. Bu çözümsüzlükten birinci derece sorumlu olanlar kuşkusuz uluslararası güçlerle ortaklıkları olan yerli işbirlikçilerdir. Zengin yeraltı kaynaklarına sahip bu ülkeler ve bunların paylaşımı benzer şekilde “Ortadoğululaşmadan beslenerek” bir yol izleniyor.
Bölgesinde güçsüz ve savunmasız bir konumla yalnız hisseden Ermenistan yönetimi; sonunda ABD ve Batı kışkırtmasına boyun eğmek zorunda kaldı. Sonuçta Ermenistan Rusya önderliğinde kurulan ve üyesi olduğu Kolektif Güvenlik Örgütü’nden (CSTO) ayrıldı. Trans Atlantik İttifak için NATO ne ise, CSTO örgütü de Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Beyaz Rusya için deaynı önemdedir. Ermenistan’ı bu noktaya zorlan en önemli neden kuşkusuz Azerbaycan çatışmalarında Rusya’nın kendisine yeterince destek vermeme gerekçesi olmuştur. Rusya ile ilişkilerin olumsuzlaşması, akla ilk şu soru geliyor; Şimdi Ermenistan’ı kim veya kimler koruyacak?
Eski Sovyetlerin dağılması sonrasında, Rusya’nın inisiyatifinde 1992’de CSTO kurulur. Örgüt statüsünde “bir üye ülkeye yapılan saldırı tüm üye ülkelere yapılmış bir saldırı” olarak kaydedilir. Tıpkı NATO (4 Nisan 1949) örgütünün kuruluş amacında olduğu gibi. Ermenistan’ın endişe ve tepkisi CSTO’nun ve de kendi bölgesinde süper bir güç olan Rusya’nın iddia edildiği gibi hiçbir açık desteğinin olmadığı ve her şeyin kâğıt üzerinde boş vaatlerden ibaret olduğu tepkisini dile getirir.
Ermenistan Başbakanı (8 Mayıs 2018 …) Nikol Paşinyan her fırsatta CSTO müttefiklerince yalnız bırakıldığı mesajını verirken, kapıyı giderekten ABD ve Batı ülkeleri lehine aralamayı da açıktan ihmal etmedi. Eylül 2023’de Azerbaycan ordusunun Dağlık Karabağ’a müdahalesi sonucu 100 bine yakın Ermeni vatandaşı bölgeyi terk eder ve Ermenistan yönetimi bunu bir “etnik temizleme” hareketi olarak tepkisini dile getirir. Bölgede barış gücünü bulunduran Rusya olay karşısında sessizliğini korurken ve nu duruma Ermenistan yönetimi tepki gösterir. 1988 ve 1994 savaşında Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a geçmesi ile uluslararası topluluk ve Batı “yeni” coğrafik dönüşümü itirazsız olarak tanır. Bundan böyle Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğu resmileşir. Zira, 2021 ve 2022’de Azeri ordularının Ermenistan sınırlarına girmeleri ABD ve Batı’nın tepkisini çekmiş ve ancak Rusya bunun karşısında tarafsızlığı ve sessiz kalmayı tercih eder. Bu olaylarla birlikte artık Ermenistan yöneticileri Ermenistan’ın Rus ilişkilerinde fazla bir beklentilerinin olamayacağını ve ikili ilişkilerde bir kopuşun olmasına neden olur.
Her iki ülke ilişkilerinde doğan bu boşluğu gözetleyen ABD ve Batı ülkeleri, bölgenin jeostratejik önemi dolayısıyla yeni bir çatışma alanı olma noktasında işgalci güçlere ciddi bir ortam sağlamıştır. Paşinyan verdiği bir demecinde; “CSTO ile olan bütün ilişkilerimizi dondurduk” (1), ABD ve Batı’nın baskısı altında olan Ermenistan, öyle anlaşılıyor ki ülkedeki ekonomik sorunlar, yoksulluk ve zayıf askeri gücü dolayısıyla açık bir tercih için karar verme güç iradesinde değildir. Zira, bir Rus sözcüsü; “bugüne kadar henüz Ermenistan yöneticilerinden CSTO’den ayrıldıklarına dair resmi bir başvuru almadıklarını” (2) belirtir.
Paşinyan; son bir açıklamasında Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’a geçmesinden sonra güvenlik ve savunma alanında halen umutlarını Rusya’ya bağlamış olmaları “stratejik bir hata” olarak yorumlar. Paşinyan, bu yorumuyla Batı’ya bir addım daha yanaştığının açık ifadesiydi. Zira, Batı’nın öteden beri Ermenistan’dan istediği de zaten buydu. 17 Mart2023’de Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i savaş suçlusu olarak ilan eder ve yargılanması için hakkında tutuklama kararını alır. ABD ve Batı’nın bu yaptırımlarına atfen, Ermenistan yönetimi Ekim 2023’de Putin’in tutuklama kararı için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kararına tam destek verir. (3)
Tüm bu gelişmelerin Ermenistan için farklı sonuçları olacak ve de Ermenistan üzerinde bölge gelecek dönemde Transatlantik Güçlerin adeta askeri üssü haline dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu duruma neden olan, şüphesiz bu dönüşümü tetikleyen bazı bölgesel ilişkiler ve de stratejik dengeler vardır. Ermenistan’ın “düşman” Azerbaycan ve Türkiye ile olan uzun sınır hattı nedeniyle kendini hiçbir zaman güvenli hissetmez ve “güvenlik çözümünü” Batı müttefiklerine sığınmakla bir arayışa girecektir. Ermenistan diasporasının etki gücüyle giderekten Batı ittifakı daha da pekişecektir. Kuşkusuz Ermenistan’ın Kafkasya bölgesindeki jeostratejik konumu (Rusya özelinde) ve İran’ın Ermenistan’a sınır yakınlığı, uluslararası emperyalist güç dengesi noktasında önem arz ediyor. Dolayısıyla Ermenistan’ın gelecekte de ABD ve Batının önemli bir askeri üs alanı olması kaçınılmaz olacaktır. Rusya ile olan ilişkilerin olumsuzlaşması ve giderekten ayrışması sonucu; bunun Batı ile sıkı bir iş birliğine yönelmesini gerektirecektir. Dolayısıyla Paşinyan yönetimi için siyasal, iktisadi ve güvenlik gerekçesinden hareketle Batı ile daha güçlü ve çok yönlü işbirliği için irade doğmuştur.
Ermenistan’ın Transatlantik Güçlerle gelişen ittifakı giderekten daha da somut bir biçim alıyor. ABD ve dolaylı olarak bazı NATO üyesi ülkeler Ermenistan’la 17-20 Eylül 2023’de Eagle Partner (Kartal Dost) adıyla askeri tatbikat yaptılar. Rus Dışişleri Bakanı Sergey V. Lavrov bu tatbikata tepkisini dile getirirken; bunun iyi bir niyet göstergesi olmadığını ve esas amacın ABD ve NATO saldırganlığı ile Güney Kafkasya’da yeni gerginlik yaratmak olduğunu söyler. (4) Gerçek şu ki, ABD 800 askeri üssüyle dünyanın dört bir yerine yayılırken ve bulunduğu her yerde mevcut krizler üzerinden yeni kaos ve gerginliklere ev sahipliği yaparak kalıcı olmak istemiştir. Devamında da her insanlık dışı gelişmeleri mübah görmek. Örneğin; Gazze Şeridi’nde Filistinlilere yapılan soykırım hareketine uzanan süreç. Önce izole et, sürgün, ölüm ve sonrasında da “yardım paketleriyle” ölüleri dirilmeye çağırmak!
Paşinyan 21 Şubat 2024’de Paris’te Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u ziyarette bulundu ve iki gün sonrasında da Fransız Savunma Bakanı Sebastien Lecornu Ermenistan’a iadeiziyarette bulundu. Lecornu bu görüşmesinde; “Ermenistan’a askeri radar sistemini vermek önceliklerimiz arasında olacak ve bu ülke halkını korumak zorundayız”. (5) Halklar arası gerçek güvenlik ve özgürlük ancak barış ve dostluk ilişkileriyle mümkün olur. Dış güçlerin kendi çıkarları uğruna bir başka bölgeyi dizayn etmeleri, önyargılı hesapların olduğu bir müdahaleden başka anlam ve izahı olamaz. Gerçek o ki, Kafkasya üzerinden jeostratejik dengeleri en acımasız ve tüm olumsuzluklarıyla manipüle eden güçler ABD ve Batı ittifakı önderliğindeki uluslararası emperyalist güçler olmuştur. Bu amaç uğruna Rusya-Ukrayna savaşı tüm şiddetiyle devam ediyor. Dolaylı olarak Ermenistan-Azerbaycan uzlaşmazlığı bu savaşla ilişkilendirilmek istenilirken, Batı cephesi tüm çözümsüzlüğü geçmiş yetmiş yıllık Sovyet dönemine göndermede bulunarak, vahşi kapitalizmin savaş gerçeğini örtbas etmek istiyor.
Batı kapitalizmi Rusya üzerinden eski Sovyet Cumhuriyetlerinde yerleşik ve de kalıcı bir güç olabilmek için, her fırsatta bütün olanaklara başvurmada hiçbir tereddüt göstermemektedir. Rusya-Ukrayna savaşında, CIA Ukrayna’da birçok özel birim eğiterek (sabotaj, cinayet, rehin alma vb. gibi eylemler için) ciddi bir rol oynamıştır. The Washington Post’ın iddiasına göre; savaş döneminde işlenen bireysel cinayetlerin tümünde CIA’nın sözü edilen eğitim birimlerce yapıldığını yazar. (6) Faili meçhul birçok cinayetin yansıra ve ancak bunlardan tanınanlardan biri olan Siyaset Bilimci Rus milliyetçisi Aleksander Dugin’in 29 yaşındaki kızı Darya Dugin’ın arabasına Moskova dışında konulan bomba sonucu (20-08-2022) hayatını kaybetti. Bu olay esasında babası için hazırlanmış bir saldırı planıydı. Ayrıca askeri alanda uzman olan ve zaman zaman Putin’e savaş gidişatıyla ilgili bilgi ve tavsiyelerde bulunan Vladlen Tatarski’nin bir kahvehane toplantısında konulan bomba ile (2 Nisan 2023) öldürüldü. Rusya bu ve benzeri birçok olaya maruz kaldığı bilinir. Ukrayna’nın gizli istihbaratı olarak bilinen SBOe’nun The Washington Post’a göre CIA tarafından denetlenerek eğitildiğini belirtir. Dolayısıyla, CIA’nın eğitim ve yardımları sayesinde SBOe Rusya’nın en ücra köşesinde eylem yapabilir bir duruma getirilmiştir. CIA’nın yansıra birçok Batı ülkelerinin milli istihbarat teşkilatın da Ukrayna’da Rusya’ya karşı aktif oldukları da biliniyor. The Washington Post’a iddiasına göre; Kırım’ın 2014’de Ruslar tarafından işgal edildiğinden beri CIA çok yönlü olarak bu bölgede aktif durumda -ve eğittiği yapılanmalara silah ve maddi destek vermektedir. Ayrıca bu yapılanmanın içinde SBOe ve eski KGB kadrolarının da bulunduğu geniş bir istihbarat uzman ağının olduğundan bahseder. (7)
Savaşın insan maliyeti
2014 Kırım işgali ve 24 Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı her iki ülkeyi adeta mezarlığa dönüştürdü. Hayatını kaybedenler, insan travması, acı ve gözyaşı ikinci bir Vietnam’ı (1955-1975) hatırlatıyor. Ukrayna’da hayatını kaybeden Rus askerinin sayısı Çeçenistan Savaşından (1994-1996) ve Afganistan işgalinden (1979-1989) daha şimdiden çok fazla olduğu söylenir. En son verilere göre 31 bin Ukrayna askeri ve 70 bin Rus askeri ile birlikte toplamda 500 bin insanın yaşamına mal olan bir devam ediyor. Dolayısıyla, şimdiye kadar 300 bin Rus tarafı ve 200 bin de Ukrayna tarafında hayatını kaybedenler olmuştur. Görünen o ki ölü sayısı bu rakamlarla sınırlı kalmayacaktır. (8) Transatlantik cepheden yükselen savaş tamtamları Rusya-Ukrayna savaşı ile sınırlı kalmayıp, emperyalist cepheden yükselen meydan okuma Kafkasya sınır hattını zorlarken, her şey savaş ve savaşmak için bir birliktelik oluşturulmak isteniliyor. Uluslararası emperyalist güçler savaşın geçmiş dönemine kıyasla çok daha silah yardımı, maddi destek ve siyasi uzlaşmazlıklarla mevcut çatışmalara yön vermeye devam ediyorlar. Etkin ve de uluslararası konuma sahip bir düşünce kuruluşu olan IFW’in (Kiel-Almanya) son verilerine göre; ABD ve Avrupa Birliği Ülkeleri’n (AB) Ukrayna’ya verdikleri devasa askeri ve mali yardım ile, savaşın uzun vadeli olarak daha da yoğunlaşarak devam edeceğe benziyor.
24 Ocak 2022 ve 31 Temmuz 2023 arası dönemde AB ülkelerinin Ukrayna’ya verdikleri askeri ve mali yardımlar (milyar avro): (9)
Yukarıdaki verilerden de anlaşılacağı üzere; dünyanın en zengin ve de en güçlü askeri aparatına sahip emperyalist ülkeler ortak bir noktada birleştiklerini gözlemliyoruz. Aynı birliktelik bize yakın geçmişte Irak işgalini (2003) ve de Taliban (2001) karşıtı cephenin oluşmasını hatırlatıyor.
Sonuç olarak şunu söylemek mümkün; Ermenistan yönetiminin Putin karşıtı Batı ittifakında yer almış olması, mevcut denklemin bir parçası olarak açıktan konum belirlemiştir. Bu tavır alışla Ermenistan yönetimi istisnasız olarak Rusya karşıtı güçlerin yemek masasına menü olmuştur. Bu değişimle bölge üzerinden jeostratejik ve jeopolitik kapışmalar işgalci güçlerin lehine sonuç vermesi için sürekli bir baskı olacaktır. Ermenistan özelinde; yöneticiler gerçek özgür bir ulus olma hedefinden saparak bağımsızlığı tercih etmemiş ve ancak tüm sorunların “çözümü” için umudu dış güçlerle olabilecek “birlikteliğe” bağlamıştır. Özellikle Rusya karşıtı üzerinden Güney Kafkasya bölgesinde yaşanan etnik çatışmalar; bölge halklarının bugünden birbiriyle olan düşmanca tavırlar, sorunun çözümü için işgalci güçlere S.O.S. çağrışımı yaparak üstesinden gelmek istenmiştir. Bu bağımlılık ilişkisi ile Ermenistan yönetimi dahil birçok bölge ülkeleri bugünden emperyalist güçler için birer “işgal üssü” olarak anılacaktır!..
Kullanılan ve yararlanılan kaynaklar
- Tv-Franse24, 22-02-2024, Frankrijk.
- De Volkskrant, 27 februari 2024, Nederland. *Trouw, 28-februari 2024, Nederland.
- De Volkskrant, 25 februari 2024, Nederland. *De Volkskrant, 27 februari 2024, Nederland. *Reformatorısch Dagblad, 06 Mart 2024, Nederland. *De Volkskrant, 19-03-2023, Nederland. *De Telegraaf, 18-03-2023, Nederland. *De Telegraaf, 21-03-2023, Nederland *https://nos.nl. *https://www.rtlnieuws.nl.
- Leidsch Dagblad, 11 september 2023, Nederland. *https://www.vrt.be/vrtnws/nl/2023/01/10/armenie *de Kanttekening, 12 september 2013, Nederland.
- De Volkskrant, 27 februari 2024, Nederland.
- The Washington Post, Oktober 23, 2023. *De Morgen, 29 februari 2024, Amsterdam.
- De Volkskrant, 25 oktober 2023, Nederland. *The Washington Post, Oktober 23, 2023. *De Telegraaf, 24 oktober 2023, Nederland. *NOS Nieuws, Dinsdag 24 oktober 2024, 00.18, Nederland.
- A.g.e.
- IFW-Kiel, Ekim 2003, Almanya. *De Morgen, 29 februari 2024, Amsterdam. *De Volkskrant, 3 oktober 2023, Nederland.