Bizimle iletişime geçin

Makale

Burjuvazi Kendi İçinde Flörtleşirken Sokağın Emekçilere Yasaklanması

Sınıf savaşımı dinamiktir. İnişler ve çıkışlarla doludur. Ancak bu savaşımda, saflaşmayı netleştirmek ve tarafları açık hâle getirmek önemlidir. Dost kim, düşman kim net değilse; saflaşma zihinlerde bulanıksa adam akıllı kavga bile edemeden yaşadığımız yenilgilere doymayız. Yenileceksek biz yenilelim. Burjuvaziye karşı kavgayı büyütürken, emekçi halkla birleşirken; yanımızdaymış gibi görünen burjuva unsurlardan arınalım.

“Her savaşımda, düelloyu kabul eden herkesin yenilme tehlikesini göze alacağı açıktır; ama bu, yenildiğini kabul etmek ve vuruşmaksızın teslim olmak için bir neden midir?”

F. Engels / Almanya’da devrim ve karşı-devrim.

Covid-19 Pandemisinden bu yana artarak süren ekonomik kriz, geçici iyileştirmeler dahi yapılamayarak, emekçilerin sırtına her geçen gün daha fazla biniyor. Türkiye’de sermaye sınıfı dünden daha zengin durumda ve bu zenginleşme muntazam olarak artıyor.

Bu durumun tersine, emekçi sınıflar dünden daha yoksul ve güvencesiz; yoksullaşma ve güvencesizleşme de her geçen gün, genişleyerek kurumsallaşıyor.

Türkiye kapitalizmi emekçilere, AKP-MHP rejimi aracılığıyla sopalı acı reçete dayatıyor. Özellikle sopalı diye vurguluyoruz. Çünkü; mevcut koşullarda acı reçetenin uygulanması ancak sopayla sağlanabilir. AKP-MHP rejimi bu nedenle, her fırsatta emekçilere sopa sallıyor.

Bugün; bu sopa, emekçilerin en bilinçli ve diri kesimlerine, devrimcilere indiriliyor. AKP, Taksim’i yasakladı. Taksim’e çıkmaya çalışan 38 devrimciyi tutukladı ve Taksim meselesi üzerinden gözaltı operasyonlarına devam ediyor.

Şimdi, gelinen bu aşamada, meseleyi üç başlık üzerinden tartışmalıyız. Ancak sözünü edeceğimiz üç başlığı birbirine ilişkin bir biçimde değerlendirmemiz de gerekiyor:

Bir; ekonomik kriz derinleşirken ve acı reçete emekçi halka dayatılırken Taksim yasaklanıyor, Taksim’de ısrar eden emekçi siyasetlerin kadroları tutuklanıyor. Emekçilere ve ilerici çevrelere, ileriye dönük gözdağı veriliyor. Devlet sokağa çıkmanın bedelinin ne olacağını ilan ediyor. Özetle AKP-MHP rejimi elinde sopa, iktidarını “koruyor”.

İki; 1 Mayıs’ın hemen ertesinde burjuvazinin “merkezi iktidar” kliğiyle “yerel iktidar” kliği şaşalı bir sunumla bir araya geldi. CHP şefi, “Türkiye siyasetinin buna ihtiyacı var.” dedi, AKP’nin şefi de buna karşılık olarak, “İlk fırsatta CHP’yi ziyaret edeceğiz. Türkiye’nin buna ihtiyacı var.” yanıtını verdi. Bunun üzerine tekrar değerlendirme yapan CHP şefi, “Erdoğan’ı dinledik. Türkiye demokrasisi açısından kilometre taşı olduğunu düşünüyorum.” diyerek noktayı koydu.

Taksim’in yasaklandığı ve bunun üzerinden emekçi siyasetlere terör uygulandığı bir ortamda; burjuva siyasetleri, ele güne karşı flörtleşerek demokrasi naraları atıyorlar.

Üç; KESK, DİSK, TMMOB, TTB’den oluşan tertip komitesi, Taksim’e çıkmak için yasağa karşı direnenleri alanda yalnız bırakıp, CHP ile birlikte alanı terk etti.

***

Seçimler bitiyor ama “soldaki” CHP’cilik bitmiyor. CHP’cilik ya da burjuvaziye kapaklanmak, seçimlerle sınırlı değil maalesef…

Esasen tartışmamız gereken budur. Sosyalist sol uzun zamandan beri CHP’cilik üzerinden hiçleşiyor ya da hiçleştiriliyor. Kılıçdaroğlu, destekçiliğinin ve CHP ile “faşizm geriletme” fikrinin güncel ifadesi, Taksim mücadelesinde CHP ile birlikte alanı terk etme eylemidir. Ayrıca bu duruma sessiz kalmak da alanı terk eden telakkiyle ortaktır.

CHP, AKP ile görüşüyor ve Türkiye “demokratikleşiyor”. Bu “demokratikleşme” esnasında “İsrail’le ticareti kes” diyen devrimci gençler ve İbrahim Kaypakkaya flamaları taşıyan devrimciler tutuklanıyor; şafak operasyonlarıyla evler basılıyor, kapılar kırılıyor.

1 Mayıs öncesindeki yazımızda söylemiştik: Taksim saflaşması berrak bir saflaşmadır, burjuva örtünün üzerinde tutunamadığı bir ideolojik saflaşmadır.

CHP ve CHP’cilikte ısrar eden yaklaşım, emekçi siyaset içindeymiş gibi görünen burjuva unsurların yaklaşımıdır. CHP’yi bir ittifak gücü olarak görmek; CHP’yi faşist devlet mekanizmasının, Türk burjuva siyasetinin önemli bir parçası olarak görmemek, siyasal pratik açıdan burjuva uzlaşmacılığıyla, ideolojik tasfiyeyle ve siyasal hiçleşmeyle sonuçlanıyor.

***

Goethe Faust’ta “Sizin olmayan bir günden ayrılma korkusu ile burada heykeller gibi hareketsiz duruyorsunuz.” diyor.

İşte CHP’nin ve CHP’ci “solun” 1 Mayıs’taki rolü budur. CHP ve CHP’cilik hem 1 Mayıs’ın tarihsel ve güncel önemini iğdiş ediyor hem de devrimciler tutuklanırken AKP-MHP rejimini demokratik buluyor.

CHP Türkiye emekçilerinin sınıf düşmanıdır. Uzağa gitmeye gerek yok, örneğin Turhan Aktaş’ı Şişli Belediyesi’nden kapı dışarı eden CHP’dir, mesele bayağı günceldir.

CHP kayıtsız, güvencesiz ve kimliksiz çalışan göçmen işçilerin düşmanıdır.

CHP patronlar kulübüdür.

Başta Kürtler olmak üzere, CHP ulusal eşitlik isteyen ezilen ulusların düşmanıdır.

Özetle; CHP, AKP’nin biçim değiştirmiş hâlidir, sınıfsal olarak AKP ile kardeştir. AKP de CHP de büyük sermaye sınıfının siyasal temsilcileridir.

Bu nedenle emekçi siyasetler tutuklanırken, emekçi halk yoksulluk ve enflasyon karşısında ezilirken CHP şefi, “Demokrasi” naraları atabilmektedir.

***

Mao Zedong hataların iki niteliği vardır, diyor:

“Bir yanıyla devrimcilere ve halka zarar verirler, diğer yanıyla ise hem partiyi hem de halkı iyi bir biçimde eğiten mükemmel birer öğretmen görevi yaparlar ki, bu da devrim için yararlıdır.”

CHP’yi değil, CHP’cilik rüzgarına takılan hatalı dostlarımızı uyarmak boynumuzun borcudur. Hatalardan ders çıkarmalıyız, hatalardan öğrenmeliyiz.

Mevcut tertip komitesinin, yani emekçi siyaset içindeki burjuvaların peşine takılıp Taksim’e gitmeye çalışmak hatadır. CHP’cilik yapmak, CHP ile “faşizm geriletme” iddiasında bulunmak hatadır. Türk burjuva siyasetinin iki ana damarından biri olan CHP’yi ittifak gücü olarak görmek çok büyük hatadır.

Bu hatadan dönülmelidir. İttifakı halk sınıflarıyla ve buna uygun siyasetlerle kurmalıyız. Burjuva muhalefete ve ona dayanarak sendikacılık yapanlarla hareket etmek ittifak yapmak değildir. Emekçi halkın direnen kesimleriyle birleşmeliyiz, demokratik siyasetle birleşmeliyiz.

Emekçi siyasetler, burjuvaziyle; CHP ve CHP’cilikle arasına kalın ve net çizgiler çekmelidir. Mücadeleyi, birliği ve cepheyi; devrimci eylem üzerinden kuracağımız bir zemin yaratmalıyız.

Sınıf savaşımı dinamiktir. İnişler ve çıkışlarla doludur. Ancak bu savaşımda, saflaşmayı netleştirmek ve tarafları açık hâle getirmek önemlidir. Dost kim, düşman kim net değilse; saflaşma zihinlerde bulanıksa adam akıllı kavga bile edemeden yaşadığımız yenilgilere doymayız. Yenileceksek biz yenilelim. Burjuvaziye karşı kavgayı büyütürken, emekçi halkla birleşirken; yanımızdaymış gibi görünen burjuva unsurlardan arınalım.

Arınalım ki, burjuvaziyle yapacağımız düelloya saflarımız sıklaşmış olarak girelim.



Kasım 2024
PSÇPCCP
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Daha Fazla Makale Haberler