Bizimle iletişime geçin

Makale

Anton Ekmekçi Yazdı: Çöp Sorunun Çözümüne Dair Sosyalist Paradigmalar- 3

Devrimci olmak, kendi dışındaki devrimci ve demokratik gelişmeleri sahiplenmek, korumak ve gerektiğinde bilimsel eleştirilerle ilerletmek olmalıdır. Kendisinin de güvertesinde olduğu ve tayfası olmayı başaramadığı gemiyi yakmak küçük burjuvazinin tipik hastalıklarından birisidir. Bu kesimler argümanlarını siyaset bilimi ve materyalist tarih anlayışının ötesinde kurgulayarak, Dersim Belediyesi’nin üretim araçlarının gelişimini engellemesini bile talep edebilmektedirler.

Son günlerde bazı küçük burjuva sol grupların Dersim Belediyesi’ne yönelik ideolojik saldırı gerekçelerinden biriside, devletin halkçı belediye üzerinden doğa ve halk karşıtı bir ekonomi politiği hayata geçirdiği yönündeki iftiralardır.

SMF’nin demokratik alandaki başarılarını çekemeyen bu çapsız ve çiğ anlayış sahipleri, sosyalistlerin önderliğindeki belediyenin merkezi iktidarın bir paravan aygıtına dönüştüğü yalanını ortaya atacak kadar siyaseten bir acz içerisindedirler. Devrimci ahlaktan yoksunluğun ve hastalıklı tarih anlayışının gelip dayanacağı nokta burasıdır işte. Oysa devrimci olmak, kendi dışındaki devrimci ve demokratik gelişmeleri sahiplenmek, korumak ve gerektiğinde bilimsel eleştirilerle ilerletmek olmalıdır. Kendisinin de güvertesinde olduğu ve tayfası olmayı başaramadığı gemiyi yakmak küçük burjuvazinin tipik hastalıklarından birisidir. Bu kesimler argümanlarını siyaset bilimi ve materyalist tarih anlayışının ötesinde kurgulayarak, Dersim Belediyesi’nin üretim araçlarının gelişimini engellemesini bile talep edebilmektedirler.

 Bir modern burjuva akım olan eko- sosyalistler Marks’ın üretici güçlerin ilerlemesini savunduğu ve ekolojik sınırları yok saydığı iddiasındadırlar. Bu sebeple Marksizm’in modern burjuva uygarlığının temellerinden kopuşu yeterince sağlayamadığını öne sürerler. Kapitalist endüstride gelişimin doğa ile bağdaşmadığı gerekçesiyle her türlü endüstrileşme biçimine karşı çıkmaktadırlar. Halbuki üretim güçlerinin milimize edilip sınırlandırılması üzerinden geliştirilen sosyalizm anlayışı, onun Marks öncesi ütopik biçimlerinden başka bir şey değildir. Bu konudaki belirlemelerin Marks’ın kendi öznel görüşleri olmaktan ziyade, Tarihsel Materyalist toplum yasalarının zorunlu belirlenimciliği altında şekillendiğini burada belirtmek gerekiyor.

Komünistler üretim güçlerinin gelişimini maddi cisimlerin sınırsız üretim ve tüketim ilişkisi içinde ele almamaktadırlar. Burada üretici güçlerin toplumsallaşması meselesinin kapitalizmdeki insanın insanla ve doğayla ilişkisi biçiminden farklı olarak, eski üretim ilişkileri ile uzlaşmaz karşıtlık temelinde gerçekleşmektedir. Komünist üretim ilişkileri doğası gereği nesnelerin daha ne kadar fazla üretilebileceği konusuna ilgisi yoktur. Mesela çöp sorunu birazda sanayi devrimiyle ortaya çıkmış tüketim toplumlarının sorunu olmaktadır. Engels’inde benzer bir şekilde ifade ettiği gibi, sermaye sahibi üretilen malın doğrudan ve en yakın yararlılık etkisi ile ilgilenmemektedir. Bu, tabi ki öngörülemez bir kâr güdüsünden başka bir şey değildir. Bu anlamda metanın ve alıcısının sonradan ne olacağı tüccarın umurunda değildir. Oysa komünizmde insan toplumlarının temel ihtiyaçlar temelinde ileri bir üretimi gerçekleşmekten kaynaklı emek- zamanın milimize olması nedeniyle eski tüketim toplumlarının uğraştığı sorunlar da gereksizleşecektir. Kâr, sömürü ve dolaşımda olan metaların olmadığı ve ayrıca her bireyin kendi yetenekleri açısından yetkinleşerek kolektif üreten bir toplumsal sistemde doğanın dönüştürmekte zorlandığı yapay alaşımlarla kaplanan yaşamsal ürünlerin market raflarında sergilenmesi gibi bir zorunlulukta böylece ortadan kalkacaktır.

Emeğin toplumsal üretkenliğinin gelişiminin üretim ve tüketim fetişizmini dışsallaştırdığı koşullardan bahsetmeye çalışıyoruz. Bir şeyin ne kadar çok tüketileceği değil, bir şeyin temel zorunluluk olarak ne kadar tüketilmesi gerektiği meselesini yöneten toplumsal yasalar aynı şeyler değildirler. Aynı şekilde bireyin ne kadar çok üretileceği probleminin, bir şeyin ne kadar çok üretilmesi gerektiği problemiyle aynı şey olamayacağı gerçeği gibi. Kaldı ki Marksistlerin makineleşmeyi ele alış tarzında, emeğin zorunlu bağımlı bir güç olmaktan çıkarak özgür bir etkinliğe dönüşmesi vardır. Bu anlamda üretici güçler komünizmde yeraltı kaynaklarını kontrolsüzce tüketen tarihsel maddi koşullardan kurtulmakla kalmayacak, aynı zamanda bilgi, gelişmiş birey ve toplum, üretimin türdeş ve biyolojik yaşama uygun planlanması, özgür emek etkinliği, elbirliği ve toplumsallaşmış öznelerin varlığında yeni formasyonel özellikler kazanarak teknolojiye indirgenmekten özgürleşecektir.

Kapitalist üretim ekonomisi içinde yaşamın ve dolayısıyla insanların doğası çarpıtıldığı gibi makinelerin işlevi de yaşamın özünden saptırılmıştır. Emeğin uygulanmasından soyutlanmış bir maddi değer yaratılamayacağına göre yine bu maddi değerlerin yaratımlarını kolaylaştıran ve yine emeğin ürünü olan makinelerin yıkıcılığı insan emeği özgürleşmeden ortadan kalkmayacak ve dolayısıyla makinelerde tıpkı insanlar gibi özgürleşemeyecektir.



Ekim 2024
PSÇPCCP
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031 

Daha Fazla Makale Haberler