Bizimle iletişime geçin

Makale

Sovyetlerde Nitelikli İşgücü ile Niteliksiz İşgücü Arasındaki İlişkide Sosyalizmin Temellerini Sarsan Revizyon

Sosyalizmde vasıflı iş gücü ile vasıfsız iş gücünün yaptığı iş toplumsal yarar bakımından eş değerdir. Çünkü, vasıflı iş gücünün yaptığı iş vasıfsız iş gücü olmadan tamamlanamaz. Sosyalizmde farlı emek süreçleri arasındaki yegâne farklılık bu emek süreçlerinin içerdiği kolektif nitelikler arasındaki farklılıktır ki sosyalizmin hukuku bu farklılığın değerlendirilmesi ile şekillenir.

   ”İnsan emek gücünü meta durumundan kurtarmak isteyen sosyalizm bakımından emeğin değerinin olmadığını ve olamayacağını anlamak büyük önem taşır. Bay Dühring’in yaşama araçlarının gelecekteki bölüşümünü bir çeşit yüksek ücret olarak düzenleme yolunda ilkel işçi sosyalizminden kalıt aldığı bütün girişimleri, işte bu anlayışı yıkar. Bölüşümün, salt iktisadi kaygılarla belirleneceği kadarıyla, üretim çıkarları tarafından düzenleneceği ve üretimin en çok toplumun bütün üyelerine, yeteneklerini en yüksek evrensellikle geliştirme, koruma ve uygulama olanakları sağlayan bir bölüşüm biçimi aracılığıyla özendirileceği fikri gene bu anlayıştan kaynaklanır. Bay Dühring’in kalıt olarak almış bulunduğu düşünme biçimi için bir gün artık ne meslekten niteliksiz işçi, ne de meslekten mimar olacağına ve bir yarım saat boyunca mimar olarak yönerge verecek adamın, bir süre de el arabası süreceğine inanmak, zorunlu olarak bir yaradılış aykırılığıdır. Meslekten niteliksiz işçileri ölmezleştiren sosyalizm ne güzel bir sosyalizmdir!

   Eğer emek-zamanının eş değerliliği, her işçi, eşit emek-zamanları içinde, önce bir ortalama alınmasına gerek olmaksızın, eşit değerler üretir anlamına gelecekse, bu, açıkça yanlıştır. İki işçi de aynı iş kolundan da olsalar, bir saatlik emek zamanının değer ürünü, emek yoğunluğu ve ustalık derecesine göre, her zaman farklı olacaktır; sadece Dühring gibi kimseler için bir terslik olan bu tersliğe, hiç değilse bizim gök cisimimizin üzerinde çare bulabilecek bir iktisadi komün yoktur. Peki herkesin ve her bireyin bütün o emek eşdeğerliliğinden geriye ne kalır? Bay Dühring’in, değerin, emek tarafından belirlenmesi ile ücret tarafından belirlenmesi arasında ayrım yapmadaki yeteneksizliği dışında hiç bir ekonomik temeli olmayan övüngen söz ebeliğinden başka hiç bir şey, -yeni iktisadi komünün temel yasası olan şu eşit emek zamanına eşit ücret karakuşi hükmünden başka hiç bir şey! Fransa’nın eski komünist işçileri ile Weitling, kendi ücret eşitliklerini doğrulamak için yine de çok daha iyi kanıtlar veriyorlardı.

   Peki bütün bu birleşik emeğe daha yüksek ücret ödenmesi sorunu nasıl çözümlenir? Özel üreticiler toplumunda, nitelikli işçinin yetişme giderlerini özel kişiler ya da aileleri yüklenirler; öyleyse nitelikli emek gücünün daha yüksek fiyatı önce özel kişilere ödenir, usta köle daha pahallıya satılır, usta işçiye daha yüksek ücret ödenir. Sosyalist örgütlenmeli toplumda, bu giderleri toplum yüklenir. Öyleyse meyveler, bir kez üretildikten sonra, birleşik emeğin daha büyük değerleri toplumundur. İşçinin kendisinin ek bir hakkı yoktur. Ve bu arada, bu kıssadan alınacak hisse bir de şudur ki işçinin ”emeğinin tam ürününe” olan hakkı, buna gösterilen rağbet ne olursa olsun, hiçbir zaman ufak-tefek pürüzler olmaksızın ileri sürülemez.” (F. Engels – Anti Dühring)

   Engels’in burada irdelediği konu yalın emekle birleşik emek arasındaki ilişkidir. Engels, sosyalist toplumda birleşik emeği yaratan bireysel niteliklerin tamamen sosyalist toplum tarafından yaratıldığı için bu yeteneklere sahip olmanın sosyalist inşa sürecinde bir ayrıcalık olamayacağını açıkça belirtmektedir.

   Biz, bu belirlemeye şunu ekleyeceğiz ki birleşik emeğin sosyalist toplumdaki bu durumuna karşılık emek etkinliğinin kolektif nitelikleri öznelleşmiş nesnel nitelikler olarak bireyin kolektivizme uyum derecesini gösterir. Biz ise irdelememizi sosyalizm koşullarında emeğin eşitsiz gelişme yasası tarafından koşullandırılan ve doğuştan ya da edinilmiş bireysel yetenekler biçiminde kendini gösteren yasal nitelikleri ile yasa karşıtı olarak gelişmiş kolektif nitelikleri arasındaki çelişkiyi inceleyeceğiz. Çünkü, emek etkinliğinin yasa karşıtı nitelikleri ile yasal nitelikleri arasındaki çelişkinin eski toplumdan kalan yönetsel alışkanlıklarla da birleşerek bürokratizmin yaratıcılarından olduğunu düşünüyoruz ki sosyalizm deneyimleri de bizim bu düşüncemizi doğrulamaktadır.

   Sovyetlerde revizyonizm eğiliminin saptırdığı konulardan biri de budur. Engels, sosyalist toplumda basit emekle birleşik emek arasında ücret farkı bulunmaması gerektiğini açıkça belirtmektedir. Çünkü, birleşik emeği yaratan bireysel farklılıklar tamamen kişiye toplum tarafından kazandırılmış farklılıklardır ve kişinin bireysel becerileri ona kolektif üretim ilişkilerinde bir ayrıcalık kazandırmamalıdır. Buna karşılık, Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nin ”ÇALIŞMA” ile ilgili bölümünün Dönüşüm yayınları tarafından yapılmış çevirisinde 11. sayfada revizyonizmin ağzından şöyle denilmektedir:

   ”Sosyalist toplum, çalışma ve tüketim oranı üzerine genel hesaplamayı ve denetimi yürütür. Sosyalist çalışmanın niceliği ve niteliği, tek tek her bir emekçinin bireysel tüketiminin kapsamını belirleyen ölçektir. Sosyalizmde hala çalışmanın çeşitli biçimlerine sahibiz; endüstriyel ve tarımsal ile zihinsel ve bedensel çalışma arasında hala farklılıklar vardır; belirli bir zaman dilimi içerisinde, vasıflı işçi vasıfsız işçiden daha büyük değer yaratmaktadır. Farklı işlerin iş sonucu eşit değildir ve bu, sosyalizmde karmaşık ile basit, vasıflı ile vasıfsız iş arasındaki ekonomik farklılıkların kesinlikle korunmasının gerekli olduğu anlamına gelir.”

   Burada açık bir revizyonizm vardır. Engels, vasıfsız işçi ile vasıflı işçi arasında ücret bakımından bir fark olmaması gerektiğini söylerken değerin bireysel emek tarafından değil toplumsal bakımdan gerekli emek miktarı tarafından belirlendiğinden hareket etmektedir. Vasıflı işçinin vasıfsız işçiden daha fazla değer üretmesi sorunu tamamen üretim araçları ve aletlerinin bilgisine sahip olmakla ilgili bir durumdur. Böylece, vasıflı işçinin vasıfsız işçiden birim zamanda daha fazla değer üretmesi üretim araçları ve aletlerinin bir fonksiyonudur. Ayrıca vasıflı işçinin vasıfları işçiye sosyalizmde tamamen toplum tarafından kazandırılmış vasıflardır ve onun için üretim ilişkilerinde ücret farkı gibi bir ayrıcalığa dönüştürülemezler. Bu, eşitsiz gelişme yasası ile birlikte değer yasasının dolaysız işleyişine kolektif üretim ilişkilerinin açık hale getirilmesinin bir biçimidir. Kapitalizmde olduğu gibi vasıflı işçi ile vasıfsız işçi arasındaki ücret farklı tamamen değer yasasının meta üretiminde olduğu gibi uygulanmasına bağlı olarak korunmuştur; bu, burjuva hak’ın muhafaza edilmesi anlamına gelir. Burada, burjuva hak, kolektif adalet ilkesi yerine ikame edilmiştir.

   Sosyalizmde üretim ilişkileri içerik olarak bir mübadele değil bir ortaklaşmadır. Mübadele bu ortaklaşmanın yalnızca zorunlu biçimidir. Dolayısıyla sosyalist ekonomi politiği mübadele ilişkilerinin kavramlarıyla tanımlayamayız. Emek etkinliğinin bireysel nitelikleri arasındaki farklılıklar sosyalizm ekonomi politiği için anlamlı bir fark oluşturmaz. Çünkü sosyalizmde emek etkinliği bir meta değildir. Sosyalist ekonomi politik için yegâne anlamlı farklılık emek etkinliğinin kolektif nitelikleri arasındaki farklılıktır; bir başka söylemle bireylerin kolektivizmi özümseme dereceleri arasındaki farklılıktır.

Sosyalizmde burjuva hak’ın ortaya çıktığı başlıca dört kaynak vardır:

1) Üretim araçları üstünde bürokratik tasarruftan kaynaklanan burjuva hak,

2) Küçük meta üretiminden kaynaklanan burjuva hak,

3) Emek-gücüne meta muamelesi yapmaktan kaynaklanan burjuva hak,

4) Somut emekle soyut emek arasındaki karşıtlıktan doğan burjuva hak.

    Burjuva hak’ın doğduğu başlıca kaynaklardan ilk ikisini ve somut emekle soyut emek arasındaki karşıtlığı daha önceki makalelerde irdelemeye çalıştık. Emek-gücüne meta muamelesi yapmaktan kaynaklanan burjuva hak esas olarak emek etkinliğinin bireysel niteliklerini ücretlendirmede esas almaktan kaynaklanmaktadır. Bu, ”herkesten yeteneği kadar herkese emeği kadar” ilkesinin de ”herkesten yeteneği kadar herkese yeteneği kadar” biçiminde revize edilmesi anlamına gelir. Burada eşitsiz gelişme yasasının üretici güçlerin gelişme diyalektiği üstündeki dolaysız işleyişi tescil edilmiş kolektif adalet ilkesinden sapılmıştır. Emek-gücüne meta muamelesi yapmanın bir başka biçimi sosyalist inşa sürecinde emek etkinliğini soyut emek formunda değişim değerine karşılık gelen bir nicelik olarak ele almaktır. Bu durumda da emek etkinliğinin kolektif nitelikleri hukuksuzlaştırılarak sosyalizme bütün yeteneklerini seferber eden bireylerle çalışma süreçlerinde kaytaran, savsaklayan bireyler arasındaki fark ortadan kaldırılarak burjuva hak’ın gelişmesine zemin hazırlanmaktadır. Sosyalist inşa süreci emek etkinliğini mübadele ilişkilerinden bağımsız olarak yaşamsal bir insancıl etkinlik olarak somut emek formunda değerlendirmelidir.

   ”Değer” emeğin toplumsallaşması ile toplumsal bir nitelik kazanır. Değerin değer olarak üretilmesi bireysel değil toplumsal bir etkinliktir. Bu durum kapitalizm koşullarında iş bölümünün derinleşmesiyle ayrı bir önem kazanır. Kapitalizm koşullarında değerin bireysel üretimi gitgide daha da olanaksızlaşır. Proletaryanın emeği zanaatçı emeğinden farklıdır. Proletaryan emek ürünlerin üretiminde toplumsal olarak iş görür. Oysa feodal toplumun zanaatçısının emeği ürünün bütününü üretmekteydi ve ürünün değişilmesinden önceki sahibi konumundaydı. Proletarya ise ürünün ne sahibi ne de onun bütünüyle üretenidir. Proletaryan emek toplumsal emeğin bir parçasıdır. Herhangi bir metada cisimleşen değer bireysel değil toplumsal bakımdan gerekli-emek zamanına karşılık gelir. Bu demektir ki herhangi bir metanın üretimi için toplumsal bakımdan gerekli emek zamanı örneğin 2 saatse herhangi bir başka üreticinin bu aynı metayı 5 saatte üretmesinin ekonomi politik bir değeri yoktur. Bu üreticinin 5 saatlik özel emeği 2 saatlik toplumsal emeğe eşittir. Genel olarak özel emeğin özel olarak zanaatçı emeğinin kapitalizm koşullarında toplumsal emek tarafından ortadan kaldırılmasının dinamiği de bu olgudadır. Kapitalizm koşullarında herhangi bir özel emek biçimi başka bireylerin emeklerine ihtiyaç duymadan toplumsallaşamaz ve değer yaratamaz; bu durum sosyalizm içinde aynı ölçüde geçerlidir.

   Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse, bir mühendisin emeği kapitalizmde bir vasıfsız işçinin emeğinden daha değerlidir. Çünkü mühendisin emeği teknik bilgi ve birikim gerektirmekte ve iş gücü piyasasında vasıfsız emeğe göre daha çok talep edilmektedir. Ancak, örneğin, televizyon üretimi için mühendisisin emeği ile vasıfsız bir işçinin emeği arasında kolektif üretim ilişkileri açısından toplumsal bakımdan bir fark yoktur. Çünkü, televizyonun üretilmesinde ve kullanıcılara ulaştırılmasında mühendisin emeği kadar vasıfsız işçinin emeği de toplumsal bakımdan eşit gerekliliğe sahiptir. Televizyonun teknik üretimi için mühendisin emeği gerekli iken malın kullanıcılara ulaştırılmasında taşıma işlemi için vasıfsız işçinin emeği gereklidir. Dolayısıyla, bu iki emek biçimi sosyalizmde toplumsal bakımdan eşit değere sahiptir. Çünkü, sosyalist üretim ilişkileri arz ve talep yasasına değil toplumsal yararlılık yasasına tabidir.

    Sovyet revizyonizmi vasıflı işçilerle vasıfsız işçiler arasında ücret farkı yaratarak elitizm yapmaktadır. Daha sonra aynı anlayışla bürokrasi içindeki üst düzey memurlarla sıradan işçiler arasında da büyük ücret farklılıkları sistemleştirilmiştir. Böylece, bürokratik ayrıcalıklara dönüştürülen işin niteliğine ilişkin bu revizyon aracılığı ile bürokrasi üretim araçları üstünde bürokratik bir tasarrufa dönüştürülerek üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti tasfiye edilmiştir. Aynı biçimde işin niteliğine ilişkin bu revizyon nitelikli iş gücü ile niteliksiz iş gücü, kafa emeği ile kol emeği arasındaki çelişkiyi de uzlaşmaz karşıtlığa dönüştürerek kolektif inşa sürecini tasfiyeye götürmüştür.

   Engels’in de belirttiği gibi sosyalizmde iş gücünün eşitsiz gelişme yasası tarafından koşullandırılmış bireysel nitelik farklılıkları emek-günün karşılığı belirlenirken dikkate alınmamalıdır. Çünkü, sosyalist inşa eşitsiz gelişme yasasına karşıt bir süreçtir. Kapitalist ekonomi politik eşitsiz gelişme yasasının dolaysız işleyişi üstüne kurulmuştur. Burjuva hukuku da bu işleyişin tescilidir. Sosyalizmde, emek etkinliğinin eşitsiz gelişme yasasına karşıt olarak gelişmiş olan kolektif nitelikleri esastır. Proleter hukuk bu kolektif nitelikler üstünden gelişir ve sosyalist demokrasiye niteliğini verir.

   Emek gücünün karşılığının belirlenmesinde işin niceliği, yani, çalışma süresi ile birlikte yasal niteliğinin de hesaba katılması vasıflı iş gücü ile vasıfsız iş gücü arasında bir çelişki yaratarak, vasıflı iş gücünü ayrıcalıklı konuma getirerek sosyalist adaletle çelişir. Sosyalizmde vasıflı iş gücü ile vasıfsız iş gücünün yaptığı iş toplumsal yarar bakımından eş değerdir. Çünkü, vasıflı iş gücünün yaptığı iş vasıfsız iş gücü olmadan tamamlanamaz. Sosyalizmde farlı emek süreçleri arasındaki yegâne farklılık bu emek süreçlerinin içerdiği kolektif nitelikler arasındaki farklılıktır ki sosyalizmin hukuku bu farklılığın değerlendirilmesi ile şekillenir. Bu olgu, sosyalist hukuku doğrudan gözlem ve doğrudan demokrasiye bağlayarak kitlelerin birbirlerini denetleyerek kendi kendilerini yönettikleri bir demokratizmi gerektirir. Bu doğrudan demokrasi, sosyalist inşa sürecini tehdit eden bürokratizm hastalığının yegâne önlemidir.

  Engels’in birleşik emek ve nitelikli iş gücü ile niteliksiz iş gücünün karşılığı konusundaki formülasyonunda değer yasası sınırlandırılmıştır. Burada, değişim değerine karşılık gelen soyut emekten değil kullanım değerine karşılık gelen somut emekten hareket edilmiştir. Engels’in formülasyonunda emek gücünün değişim değeri kullanım değerine tabi kılınmıştır. Revizyonist formülasyonda ise emek gücünün kullanım değeri değişim değerine tabi kılınmıştır. Revizyonist formülasyon iş gücünün karşılığını belirlerken nitelikli iş gücü ile niteliksiz iş gücü arasında değer yasasının işleyişini onaylayarak ayrım yapmakla sosyalist adalet ilkesinden sapmış ve sosyalist inşayı meta üretiminin bir yasası olan değer yasasına açık hale getirerek pratik süreçlerde emek etkinliğine meta muamelesi yapmıştır. Büyük Sosyalizm Ansiklopedisi’nde birkaç satır önce yapılan ”sosyalizmde emek meta değildir” belirlemesi böylece pratik uygulamada anlamını yitirmektedir.

  Engels’in formülasyonu sosyalist inşa sürecinde burjuva hak’ın kısıtlanmasına bir örnektir. Burjuva hak üretim araçları üstünde özel mülkiyet koşullarında gelişir ve eşitsiz gelişme yasasının üretim ilişkilerine dolaysız bir yansımasını da tescil eder. Revizyonist formülasyonda bireysel nitelikler gibi eşitsiz gelişme yasasının üretim ilişkilerindeki bir yansıması, nitelikli iş gücü ile niteliksiz iş gücü arasındaki çelişkide gözetilerek burjuva hak olduğu gibi muhafaza edilmiştir.

   Burada, revize edilen gerçeklik şudur ki nitelikli iş gücü birim zamanda niteliksiz iş gücünden daha fazla değer üretse de niteliksiz iş gücü olmadan bu değer toplumsal olarak gerçekleşemez. Örneğin, bir otomobilin tasarımını yapan mühendisin emeği aynı otomobilin üretim sürecinde işi basit olarak vida sıkmak olan bir vasıfsız işçinin emeği olmadan kendi başına bir değer yaratamaz. Değişim değeri, soyut toplumsal emeğe içkin bir kavramdır. Değişim değeri, emek sürecinin, üretici güçlerin tarihsel düzeyinin nesnel zorunlulukları tarafından koşullandırılmış olarak aldığı tarihsel ve dolayısıyla geçici bir formdur. Değişim değeri, komünist toplumda kolektif üretici güçlerin ”herkese ihtiyacı kadar” şiarına olanak tanıyacak bir düzeye eriştiği koşullarda bir değersizliğe dönüşerek soyut emekle birlikte ortadan kalkacaktır. Çünkü, değişim değeri, üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti altında aynı zamanda, ihtiyaçla, tarihsel olanaklılık arasındaki bir görelilik ilişkisine karşılık gelir. İhtiyaçların tarihsel olanaklılıkla özdeşleşeceği komünist toplumun ileri bir evresinde değişim değeri de ortadan kalkacak ve bir değersizliğe dönüşecektir. Geriye kullanım değerinden başka bir şey kalmayacaktır.

   Nitelikli iş gücü lehine yapılan bu revizyon, basit emeğin toplumsal yarar bakımından vasıflı iş gücüne eş değer ve onu tamamlayan bir iş yapmasına rağmen kendi öz etkinliği olan çalışmasının sonuçlarına yabancılaştırılmasının kapitalizmden kopya edilmiş bir biçiminden başka bir şey değildir. Kaldı ki nitelikli iş gücü kavramı her zaman görelilik ilişkisine tabi bir kavramdır. Kolektif üretici güçler geliştikçe nitelikli iş gücü ile niteliksiz iş gücü arasındaki farklılıklar da giderek silinecektir.

   Üretim araçlarının özel mülkiyeti koşullarında emek gücünü meta formundan özgürleştirme olanağı yoktur. Bize, emek gücünü meta formundan özgürleştirme olanağını veren üretim araçlarının toplumsal mülkiyetidir. Örneğin, çalışkanlık gibi bireysel bir nitelik üretim araçlarının özel mülkiyeti koşularında ve emek gücü meta formunda kaldıkça bireysel bir nitelik olarak kalırken, üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti koşullarında bireyin çalışkanlığı bütün toplumun yararına olarak kolektif bir niteliğe dönüşür. Dolayısıyla, üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti bize toplumsal artı ürünün emek niceliği ile birlikte emek etkinliğinin kolektif niteliklerine göre paylaştırılabileceği bir kolektif hukuksal biçimi hayata geçirme tarihsel olanağını verecektir. Üretim ilişkilerinin hukuksal biçimi, üretici güçlerin tarihsel düzeyi itibarı ile üretim araçlarının mülkiyet biçimi tarafından koşullanmıştır.

   Burada, basit emekle birleşik emek, niteliksiz iş gücü ile nitelikli iş gücü arasındaki ilişkide yapılan bu revizyon ilk bakışta önemsiz bir revizyon olarak görülmesine rağmen, aslında, emek gücünü pratikte meta formunda tutan, iş gücünün bireysel farklılıklarından toplumsal ayrıcalıklar yaratan ve kolektivizmi temellerinden sarsan bir revizyondur.

   Yukarıdaki alıntıda, Engels’in, mimarın el arabası kullanması konusundaki iş bölümünün eleştirisi konusundaki göndermesini Che Guevera Küba’da bakanken el arabası ile şeker kamışı toplayarak yanıtlıyordu. Kapitalist toplumda nitelikli iş gücü ile niteliksiz iş gücü arasındaki iş bölümünü olduğu gibi sosyalizme ikame etmek kolektivizmin altını oyan bir başka revizyondur. Sosyalist inşa süreci, kol emeği ile kafa emeğini pratik süreçlerde birleştirerek iş bölümüne kolektivizmin niteliğine uygun yeni ve demokratik bir biçim verecektir. Marks’ın dediği gibi ”devlet iş bölümünden doğar”. Sosyalist inşa süreci iş büklümünü demokratize etmeden proletaryanın gerçek iktidar aygıtlarını yaratamaz.



Kasım 2024
PSÇPCCP
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Daha Fazla Makale Haberler