Elde olan ve elden kayanla yakından ilgilenmek sürecin siyaseti olarak devrimci önem kazanıyor. Seçime doğru gidiliyor. Geliştirilen strateji ve hamleler tamamen seçim endeksli. Süreç dinamik ilerliyor ve birçok gelişmeye tanık oluyor. Seçim sürecine uygun olarak iki şey yaşanıyor, önem kazanıyor. Biri, ittifak politikası, diğeri seçim vaatleri veya seçimlere dönük yatırım anlamında geliştirilen politika ve kararlardır…
Bu iki reel politika iktidara da muhalefete de belli avantajlar sağlar. Ne kadar tecrübe edilmiş olursa olsun, kitleler yine de vaatlere bakarlar. Vaatlerin gerçekleşmesine inanmak isteyerek beklentiye girerler. İttifak ise, doğrudan somut sonuçlar doğuran politika olarak güçler dengesini etkiler, belirleyici siyaset olarak önem kazanır. İktidar ve muhalefet bu ikisinden mümkün olduğunca yararlanır, yararlanmaya çalışır. Fakat bunda, ekonomik kriz, zam, pahalılık, kitlelerin tepki ve mücadeleleri, siyasi kriz gibi toplumsal koşullar belirleyici olur. Ve bunlar ekseri iktidarın aleyhine, muhalefetin lehine işlerler. Vaat ve seçim rüşvetleri bu durumu ne kadar etkiler? Bu, iktidarın da muhalefetin de kitlelerdeki karşılığına, onlar nezdinde yarattıkları güvene bağlıdır.
Bugün iktidar büyük oranda dezavantajlıdır, muhalefet avantajlıdır. Öyle ki, iktidarın seçimleri kaybedeceği neredeyse kesin gibidir. Büyük sermaye örgütünün açıklamaları, mahkeme kararlarında yansıyan kimi gelişmeler, bürokrasinin kimi refleksleri, iktidar içindeki çelişki ve çözülmeler de bu çöküşü doğrulayarak büyüten mecrada gelişmektedir. Tabii, sıra dışı gelişmeler ya da toplumu ikna edecek veya manipüle edecek çok sert ve etkili gelişmeler olmazsa…
Ne ki, iktidar da muhalefet de kazanma temposuyla hareket etmektedir. Zira demagoji ve manipülasyon en büyük ve etkili silahları olarak umut vermeye devam etmektedir. Seçim rüşveti olarak bazı somut politika ve adımlar geliştirilirken, kimi spekülatif gelişmeler de rivayet ediliyor. Burjuva siyaset açısından seçimlerin kazanılması için olmadık gelişme ve hamlelerin gündeme getirilmesi beklenebilirdir. Spekülatif rivayetlerin gerçekleşmesi de bu anlamda mümkündür. ‘‘Olmaz‘‘ denmemeli, olur. Özellikle Erdoğan seçimleri kaybetme tehlikesiyle yüz yüze olduğu için, ‘‘çılgın projelerden‘‘, kanlı saldırılara ve beklenmedik sıra dışı ‘‘reform‘‘ hamlelerine kadar her adımı atabilir.
Altılı muhalefetin de Erdoğan’dan geri kalır yanı yoktur. İktidar yolunu görerek ağzı sulanan muhalefetin ‘‘reformlarda‘‘ bol kepçe bir bonkörlükle hareket edeceği söylenebilir. Ki, Kılıçdaroğlu’nun ‘‘helalleşme‘‘ argümanı bu ‘‘reformlara‘‘ atıftır. İktidarın ve muhalefetin vaatlerine inanacak mıyız? Kuşkusuz ki, bunlara güvenecek, inanacak kadar ahmak değiliz. Seçim vaatleri her dönem benzer bir bonkörlük gösterir ve şimdi de vaatler sıralanmaktadır. Vaat, dürüst, tutarlı ve onurlu kişi ve partiler açısından bağlayıcılık taşır, burjuvazi için değil. O halde bol keseden konuşmaları, daha önce duyulmuş klasik şarkıdan başka bir şey değildir. Lakin vaat yarışında birbirine sıra vermeyen iktidarla muhalefet, aynı zamanda çıtayı yükselterek sorumluluklarını koşullamaktadır. Sözlerini tutmadıkları aşikardır fakat bazı söz ve vaatlerinden kaçmaları da biraz zordur. Zira, dönüp dolaşıp halkın karşısına çıkıp onlardan oy istemekten kaçamazlar. Bunun için bazı vaatlerini yerine getirmeleri de anlaşılır ve mümkündür…
Burjuva yarış ve dalaş, perde önündeki gelişmelerle birlikte, perde arkasındaki gelişmelerle birlikte komprador tekelci burjuva kliklerden biri iktidara, öteki muhalefete geçerek aralarındaki görev ve roller paylaşılır. Muhtemelen iktidarla altılı muhalefet pozisyon değiştirir, yeni klik başa gelir. Bundan başa ciddi bir sonuç çıkmaz. Kısmi gelişmeler yaşanabilir. Bazı kırıntılar tanınarak kitlelerin desteği pekiştirilip burjuva düzen geçici olarak ve yeni aktörlerle bir müddet daha sağlama alınır. Bu boyut esasta işçi sınıfı ve halk kitleleri açısından kayıp olarak yaşanır. İktidarın hangi kliğin eline geçtiği-geçeceği işçi sınıfının ilgili olduğu ve olacağı bir sorun değildir. Onun için sorun çözülmüş, bitmiş ve durum değişmiş değildir esasta.
İşçi sınıfı ve halk kitlelerinin kazanımı nerede ortaya çıkar ya da neye bağlıdır? Gerçek demokratik ilerleme ve iyileşmeleri sağlayacak devrimci mücadeleye ve bunun kazanımlarına bağlıdır, orada açığa çıkar. Bu anlamda, demokratik ve devrimci güçlerin işçi sınıfı ve halk kitlelerinin sorunlarına dönük somut siyasetler geliştirip pratikleştirmesi önem taşır. Bu güçler arasında geniş ittifak politikasının benimsenerek demokratik-devrimci cephenin güven verici güce kavuşturulması elzemdir. Elde ne var? İktidarı bunaltan derin bir ekonomik kriz ve bunun koşulladığı büyük bir kitlesel tepki-öfke vardır. Muazzam derecede bir pahalılık, bitip tükenmeyen zam yağmurları vardır. Yoksulluk ve açlık en keskin biçimde hissedilerek dayanılmaz hal almıştır. Kısacası toplumun büyük kesimleri, büyük kitleler bir arayış içindedir ve umut edip güven duymak istemektedirler. Onlarca demokratik ve devrimci kurum, siyasi parti, örgüt vb. bulunmaktadır. Evet bütün bunlar fazlasıyla vardır ve elimizde azımsanmayacak avantaj ve olanaklar vardır. Arayış içindeki kitleler düzen partilerine yedeklenmekte, reformist düzen içi eğilimlere meyil etmektedir. Çünkü, demokratik-devrimci cephe potansiyelini harekete geçirmemekte, güçlerini örgütleyip toparlayamamakta ve bu dağınıklık, kitleleri düzen partileri ve reformist kesimlere tepside sunar gibi sunmaktadır. Yani elindekileri değerlendirmemekle birlikte, elindekileri de kaybetmekle yüz yüzedir. İşte bundandır ki, seçim ittifakından, genel ittifak, güç ve eylem birliklerine daha fazla önem vererek, mümkün olan en geniş kitleleri ortak mücadele platformlarında birleştirmenin araçları ve siyasetleri geliştirerek devreye sokulmalıdır. Devrimci hareket elindekileri de kaybetmekle yüz yüzedir. Derhal kitlelerin taleplerini dillendirecek ve onları birleştirecek adımlar atılmalı, aksi halde mevcut devrimci koşullar burjuva muhalefete hibe edilerek devrimci gelişme bir kaç yıl daha öteye atılmış olacaktır.
Mesela neden pahalılık ve zamları protesto eden mitingler düzenlememektedir? Neden bu toplumsal talepler üzerinde bir araya gelerek gelişip büyüme yolu izlememekte, bunun siyaseti geliştirmemektedir? Burjuvazi seçimlere dönük her türlü siyaseti geliştirirken, devrimci güçlerin atıl kalması anlaşılır değildir. Dağınık ittifakların birleştirilmesi ivedi görevdir. Genişleyen ittifak cephesi güçlenmenin bir biçimidir. Daralma değil, genişleme siyaseti benimsenmelidir. Daralma siyasetinde ısrar eden devrimci güçler mutlaka genişleme siyaseti güderek geniş toplumsal kitleleri birleştirmeli, harekete geçirmelidir. Bunun olanakları vardır.
Reformist hareketin belli kesimleri toplumsal muhalefetin gelişmesi-geliştirilmesini CHP’ye havale ederek kıyıdan köşeden nemalanmaya bakmaktadır; bunu anladık. Fakat devrimci güçler neden hareketsiz ve tutuk davranmakta ısrar etmektedirler? Neyi beklemektedirler? Yoksa, onlarda mı sorunu zımnen CHP’ye havale etme aymazlığı içindedirler? Hayır. Elbette hayır. Devrimci güçlerin tutarlı bir duruş içinde olduğu aşikardır. Ancak, süreci göğüsleme, ilerletme ve sürece uygun somut siyasetler geliştirerek yürütmede ne yazık ki tutukturlar. ‘‘Zamlara ve pahalılığa hayır, zamlar geri alınsın‘‘ mitinglerini gerçekleştirmek ve geniş kitlelerin bu mitinglerle harekete geçirilip kitlesel hareket-dalgalanmaların yaratılması tamamen mümkündür.
Bu somut siyaset ve gelişmeler temelinde devrimci cephenin seçimlerde önemli bir güç ve sonuç elde etmesi mümkünken, bu güçle iktidar üzerinde baskı kurup demokratik kazanımların ileriye taşınması başarılabilir.