‘‘Savaş karşıtlığı‘‘ geniş taban içinde genel olarak destek bulacak hümanist ve bir o kadar da popüler bir tavırdır. Bundandır ki, insan hakları ve çevre-doğa savaşçıları, demokratik mücadele güçleri, aydın ve demokrat çevreler politik mücadele alanında sıklıkla barış talebini dillendirip savaş karşıtı açıklamalarda bulunur, eylemler gerçekleştirirler.
Özellikle işgal ve ilhak saldırganlığı ve bilumum gerici savaşların yıkıcı ve kıyımcı barbarlıkla gündemde olduğu koşullarda bu tavır çok daha meşru hal alarak yaygın görülüp güçlü hareket ve eylemlere dönüşür, büyük bir potansiyele dönüşür. Çünkü bu savaşlar, toplumların ağır can bedelleri ödeyip büyük acılar yaşamasına yol açar. Savaş güçleri dışındaki masum siviller istisnasız olarak bu savaşların kurbanı olur, özellikle kadın ve çocuklar bu savaşların en kirli ve en barbar yüzünü tanır, tarifsiz acı ve dramlar yaşar, onarılmaz ‘‘yaralar‘‘ alırlar. Bu zeminde, barış talebinin yükselmesi ve savaş karşıtlığının gelişmesi, gerici savaşlara karşı politik mücadele tutumu olarak değer taşır.
Ne var ki, bu meşru zeminde gelişen savaş karşıtlığı ve barış talepleri, dikkatini gerici savaşlardan çekip genel bir savaş karşıtlığı ve barış talebine, yani, sadece gerici savaşlara karşı çıkma değil, haklı-devrimci savaşlara da karşı çıkma zeminine oturur ve barış talebini gerici savaşlara karşı taktik bir siyasetin ötesinde sınıflar arası bir barış zemininde genel bir barış siyasetine oturtursa, durum hepten değişir. Çünkü, devrimci savaşlar haklı ve meşru savaşlardır. Bunlara karşı çıkmak, objektif olarak devrimci sınıfların gerici sınıflara karşı yürüttüğü savaşa karşı çıkarak, gerici sınıf sistemi ve iktidar egemenliklerinin devam etmesini isteme anlamına gelir. Ki, bu, fiilen burjuva gerici potaya düşmek olur. Aynı biçimde, barış talebini gerici savaşlara karşı taktik bir siyasetin ötesinde, genel bir siyasete dönüştürüp devrimci sınıf savaşlarına karşı da barış şiarıyla ortaya çıkma tavrı da sorunlu burjuva bir tutumdur.
Özcesi, savaş karşıtlığı tavrının, gerici savaş karşıtlığı temelinde sınıf tavrına oturtulup genel bir savaş karşıtlığı tavrından uzaklaştırılması doğru olandır. Barış talebinin de aynı biçimde, gerici savaşlara karşı taktiksel bir siyaset olarak anlamlandırılması, dolayısıyla sınıflar arası bir barış isteminden çıkarılması doğru olandır. Aksi halde, gerici sınıf düzenlerinin sürmesini sağlamaktan öteye geçilemez.
Gerici savaşları, nihayetinde tüm savaşı ortadan kaldırmak için, devrimci savaşa başvurmak meşru ve zorunludur
Gerici savaşlara karşı çıkmak meşru ve doğruyken, haklı savaşlara, yani devrimci sınıf savaşlarına karşı çıkmak yanlıştır. Birincisi, gerici sınıfların kaynak olduğu gerici savaşlara karşı çıkma olarak doğru ve devrimcidir, ikicisi de gerici savaşları ortadan kaldırmak için devrimci savaşları savunmak açısından doğru ve devrimcidir. Gerici savaşları, nihayetinde tüm savaşı ortadan kaldırmak için, devrimci savaşa başvurmak meşru ve zorunludur. Savaşları ortadan kaldırmak için savaşıyoruz; işte devrimci savaşın temeli budur. Bu savaş verilmeden, gerici sınıflar tasfiye edilemez, dolayısıyla bunların sebep olduğu gerici savaşlar da ortadan kaldırılamaz.
Ancak, gerici savaş sadece silahlı savaş biçimine indirgenemez. Gerici savaşların, silahlı ve silahsız biçimi vardır. Ve her iki savaş biçimi de esasta aynı potansiyeli, devrimci sınıfları hedefler ve gerici savaş olarak gerici sınıfların kıyımını ifade eder. Çünkü, gerici savaşların kaynağı gerici sınıflar ve iktidarlarıdır; gerici imtiyazlara dayalı egemenlikleridir. Dolayısıyla, toplumların, mazlum ulus ve yoksul halkların, aynı zamanda kadın ve çocukların yaşadığı büyük acılar yalnızca silahla yürütülen gerici savaşlarla sınırlı değildir. İşgal, ilhak ve bütün gerici savaş dönemleri dışında da, esaret altındaki bütün ezilen ulus ve azınlıklar, ezilen inançlar, ezilen işçi ve emekçi halk kitleleri, kadın ve çocuklar büyük baskılara, acılara, zulüm ve ağır bedellere maruz kalır.
O halde, silahlı savaşlar gibi, silahsız savaşlar da vardır ve bunlar da büyük acılara, dramlara, işkence ve ölümlere yol açarlar. Açık silahlı savaş ilanı olmadan, gerici hakim sınıf iktidarlarının, iş, çalışma şartları ve sömürü-kar politikaları temelinde işçi cinayetlerine(Soma gibi…) imza attıkları, aynı acımasız sömürü koşullarında çocukları sömürüp ‘‘iş kazaları‘‘ adı altında katlettikleri, çevre-doğayı talan uğruna zehirleyerek insanları ciddi sağlık sorunları ve ölümlere ittikleri, gerici erkek egemen karakteriyle her gün kadınları sokak ortasında, evde, iş yerinde, yolda katlettikleri inkar edilemez çıplak gerçektir. Kısacası, gerici sınıf sistemleri ve iktidarları altındaki tüm toplumsal ve emekçi yaşamın özünde bir mücadele, çatışma ve savaş olduğu, açıktan ilah edilmiş silahlı bir savaş olmasa da, bütün bu yaşananların bir savaş biçimi olduğu söylenebilir.
Tam da bundandır ki, haklı-haksız savaş ayrımı yapılmadan veya sınıf karakteri belirtilmeden, indirgemeci mantıkla dillendirilen savaş karşıtlığı toptancılığı tavrı hatalıdır. Yanlıştır çünkü, gerici sınıf ve iktidarlarına karşı devrimci savaş yürütülüp bunlar tasfiye edilmeden savaşlar ortadan kaldırılamaz. Yani, tutarlı ve bilimsel olan savaş karşıtlığı, gerici sınıf ve iktidarlarının tasfiye edilmesini öngörmekle, dolayısıyla da bunlara karşı devrimci savaşların savunulmasıyla mümkündür.
Gerici sınıfları ve onların kaynaklık yaptıkları gerici savaşları ortadan kaldırmayı hedeflemeyen, bu anlamda devrimci savaşları savunmayan bir tavır, gerçek anlamda savaşları ortadan kaldıran tutarlı ve bilimsel bir savaş karşıtı tavır olamaz. Öte taraftan, gerici sınıf devleti ve iktidarlarına karşı haklı-meşru zeminde gelişen devrimci savaşlar karşısında barış talebini yükseltmek de, hatalı olup, objektif olarak gerici sınıf iktidarlarının sürmesine hizmet etmek anlamına gelir.
Gerici şiddete karşı çıkmak doğru ve devrimcidir ama devrimci şiddete karşı çıkmak yanlış, burjuvadır
Şiddete karşı olma veya şiddet karşı çıkma tavrı da, aynı belirsizlik içinde propaganda edilmektedir. Gerici şiddete karşı çıkmak doğru ve devrimcidir ama devrimci şiddete karşı çıkmak yanlış, burjuvadır. Tayin edici olan şiddetin karakteridir; hangi sınıfın uyguladığıdır, meşru olup olmamasıdır. Eğer şiddet, gerici hakim sınıflar tarafından mazlumlara, emekçilere, halklara, ezilenlere uygulanıyorsa, buna karşı çıkmak devrimcidir. Çünkü bu şiddet meşru, haklı ve devrimci değil, gericidir. Ama şiddet, devrimci sınıflar tarafından gerici egemen sınıflara karşı kullanılıyorsa, bu şiddete karşı çıkmak gericidir. Çünkü bu şiddet, haklı, meşru ve devrimcidir.
Ancak son yılların büyük bir hastalığı olarak, sınıf ayrımını göz ardı eden, sınıflar üstü bir anlayışı yansıtan biçimde, adeta bir moda gibi toptancı olarak savaşa karşı çıkma, şiddete karşı çıkma tavrı gelişmektedir. Bu sınıf ayrımını ve tavrını silikleştiren, önemsizleştiren ve anlamsızlaştıran bir ideolojik-siyasi erozyon eğiliminin yansımasıdır. Sınıflar, sınıf çelişkileri ve sınıf mücadeleleri yokmuş gibi, her şeyi aynılaştıran bu yaklaşım ve tavırlar sivil toplumculuğun yansımaları, kırılmalardır.
Neo liberal strateji ve post modern akımların ideolojik saldırıları, devrimci argüman ve silahları sulandırıp yozlaştırma temelinde ciddi bir tasfiyeci tahribata yol açmaktadır. İdeolojik kırılma ve tasfiyecilik günbegün derinleşmektedir. Sinsice dilimize yerleştirilen, giderek ideolojik, siyasi argüman ve kavramlarımızı esir alan bu tasfiyeci saldırılara karşı, bilinçli sınıf tavrını geliştirerek devrimci çizgide ısrar etmek yaşamsal değer taşımaktadır.
MLM bilimi tek ölçüdür. Sınıfsız topluma ulaşmış, onu yaşıyor değiliz. Bilakis keskin sınıf çelişkileri ve sınıf mücadelelerinin gündemde olduğu sınıflı toplumlar aşamasındayız. Bugünden her türden şiddete, her türden savaşa karşı çıkmak ya da her türden devlete karşı çıkmak, tarihsel koşulları, zorunlulukları ve sınıflı toplum gerçeğini atlayan yanılgılı anlayışlardır. Bugünkü tarihsel koşulların zorunluluğu olarak, proletarya devletini savunmak, kurup sağlamlaştırmak zorundayız. Devrimci zor-şiddeti ve devrimci savaşı benimseyerek uygulamak zorundayız. Bu tarihi zorunlulukları es geçen anlayış ve yaklaşımlar MLM devrimci teoriyle bağdaşmayan sivil toplumcu anlayışlardır. Ayrımsız olarak her sınıftan gelen savaşa ve şiddete karşı çıkma tavrı devrimci olamaz. Devrimci olan, devrimci, savaş ve şiddeti savunmaktır.