Tarihi olarak, Karabağ’ın geçmişi Artsakh’tır. Belli dönemler hariç, burada yaşayan halklar dış istilalara karşı kararlı ve inatçı bir direniş göstermiş ve kendi iç işlerinde nispeten daha özgür bir yaşam kurmuşlardır. Dağlık ve düzlük kesimleriyle Ermenilerin, Azerilerin ve diğer azınlıkların içe yaşadıkları çok dilli, çok kültürlü bir bölge olmasından dolayı, Ekim Devriminden bir müddet sonra buraya, özerklik statüsü verildi. Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde kalan Karabağ, 70 yıllık bir barışı yaşadı. Sovyetlerin dağılmasından sonra Karabağ, yeni Rus burjuva destekli Ermeni burjuvazisinin gözde sorunu haline geldi. Karabağ’ın Azeri burjuvazisi tarafından ilhakını önlemek amacıyla, Karabağ’da, bağımsızlık için zamansız bir referandum yaptırdı. Referanduma, nüfusun yüzde seksenini teşkil eden Ermeniler katıldı, Azeriler boykot etti. Katılanların ezici çoğunluğu bağımsızlığa karar verdi ve bu durum, savaşa yol açtı. Savaş hem Karabağ’ın hem de Karabağ’ın çevresindeki Azerbaycan topraklarının bir bölümünün Ermenistan’ın hakimiyeti altına girmesiyle sonuçlandı.
Bu durum iki komşu halk arasında derin bir tecrite ve düşmanlığa yol açtı. Bununla kalmadı, ekonomilerin gelişmesine ket vurdu ve Kafkasya’yı hem bölgesel hem de küresel güçlerin satranç tahtası haline getirdi. Ermenistan, Birleşmiş Milletler’in nezdinde, haksız, işgalci bir konuma düştü ve Rus burjuvazisine muhtaç hale geldi. Bu durum, en çok Türk burjuvazisinin işine yaradı tabi. Azerbaycan burjuvazisi, destek aradı ve hem Türk hem de Rus burjuvazisine muhtaç hale geldi. Dikkatler, Karabağ sorununa kaydığı için Ermeni Soykırımı davası da gücünü yitirdi.
Ermeni burjuvazisi, Karabağ’ın dışındaki Azerbaycan topraklarını, Karabağ’ı uzun vadede Ermenistan’la birleştirme amacıyla işgal etmemiş olsaydı, sırf Karabağ’ın bağımsızlığı ile yetinmiş olsaydı, sorun yine varlığını sürdürürdü ama bu kadar ağır olmazdı. Dünya, nihayetinde şunu derdi: “Karabağ, özerk bir bölge, referandumla bağımsızlığını ilan etmiş. Hakkı değil mi?” Ama öyle olmadı. Karabağ’ın çevresindeki Azerbaycan topraklarının işgali, Ermenistan’ı, dünyanın gözünde haksız ve işgalci konumuna düşürdü.
Şu anda, bölgesel ve küresel güçlerin kör düğüm haline getirdiği bir sorunla karşı karşıyayız. Bu sorun her iki halkı da yiyip bitiriyor. Minsk Grubu başta olmak üzere, bölgedeki dışı güçler, bölge üzerindeki hakimiyet mücadelelerinden dolayı sorunun çözülmesini istemiyorlar. Azerbaycan’ı silahlandıran ve savaşa sokan Türk burjuvazisi, sorunu, kangrenleştirme yönünde, yani Karabağ’ı ilhak etme yönünde çözmek istiyor. Sorunun, devrimle çözülme ihtimalinden bile söz edemiyoruz, çünkü her iki tarafta yükselen milliyetçilik her şeyi iğdiş etmiş, boğmuş bir durumdadır. Öyle görünüyor ki bu savaş, bu iki halkı tüketmeye devam edecektir. Hangi taraf kazanırsa kazansın, sorun, kan ve milli gurur kaybının acısıyla varlığını sürdürecektir. Her iki tarafın savaşan burjuvazisi, kapılarını olanca cömertliğiyle bölge dışı güçlere açtı ve savaşın kumanda merkezlerinde yer almalarını sağladılar. Şimdi, bölge dışı güçleri bu işe bulaştırmadan, bir masaya oturmaları ve sorunu kendi aralarında çözmeleri çok daha zor bir hal aldı. Küresel güçlerin bulaştığı hiçbir sorun çözülmez.
Durum ne olursa olsun, barışta ısrar etmemiz gerekiyor. Savaşan taraflar, her iki halkın kanının daha fazla dökülmemesi, köylerin ve şehirlerin yıkıntı haline gelmemesi, doğanın daha fazla tahrip edilmemesi için savaşı derhal durdurmaları, görüşme masasına oturarak, bölge dışı güçleri işin içine katmadan, sorunu kendi aralarında çözmelidirler.
Karabağ Ermenistan’dır, Karabağ Azerbaycan’dır söyleminden vaz geçilmelidir. Karabağ, Sovyetler dağılmadan önce Karabağ’da yaşayan Ermenilerin, Azerilerin ve diğer milliyetlerden insanların bir özerk cumhuriyetiydi. Ermenistan’ın ile Azerbaycan’ın, Karabağ’ın iç işlerine hukuken karışma hakları yoktu. Şu ana kadar yaşananlar, bu özerklik statüsünün güçlendirilerek devam ettirilmesini emrediyor. Karabağ’dan zorla çıkarılan Karabağlılar evlerine dönmeli, barış içinde yaşamalı ve iç işlerine hiçbir devleti bulaştırmamalıdırlar. Tüm Kafkasya halklarının, iş birliği ve dayanışma içinde yaşamaya, her zamankinden daha çok ihtiyaçları var şimdi. Kafkasya halkları, Kafkasya’yı, kendi dar çıkarları için küresel güçlerin bir yağma ve çatışma alanı halin getirenlere fırsat vermemelidir.