Fizik, evrenin çalışma yapısında dört ana kuvvet olarak temel özellikler gösterirken, Biyomoleküler alanda başka bilim dallarıyla beraber kararlı bir tutum gösterir. Toplumsal alanda ise Sosyolojiyi etkileyen çevresel özellikler göstermeye devam eder. Dağlık ya da ovalık bölgede yaşayan insan popülasyonları ile kültür arasında, doğanın fiziği diyalektik geçişkenlik özellikleri gösterir.
Doğanın tasarımı sonucu üst düzeyde örgütlenmiş makinalar, yine fiziğin bir yansımal uzantısı olarak, toplumsal hayatı değiştirip yapılandıran öğeler olarak yerlerini alırlar. Üretim sürecine koşullanan makinalar, en genel ifadeyle iktisat bilimine dair yapıcı öğelerin toplamının rolünü tek başına kapması, diğer öğelerin dışsallaşması üzerinden gerçekleşmez. Teknoloji merkezli Postmodern paradigmalar, iktisat felsefesinin doğasıyla yapısal çelişmeye düşmektedirler. Örneğin, İsrailli tarihçi Harari’nin, yapay zekanın üretim sürecindeki rolünün, duvarların ve gettoların gerisine ötelenmiş bir gereksizler sınıfı yaratacağına dair öngörüleri, sermayenin ve dolayısıyla Kapitalist uygarlığın güvenliğine dair oluşacak ciddi sorunların nasıl çözümleneceğine dair bir çıktıyı bizden gizler.
Mekanik fizik, üretim araçlarının yeniden üretimi sürecinde, iktisat ve dolayısıyla insan yaşam etkinliğiyle güçlü ve kararlı bağlar kurar. Kapitalizmin başlangıcından beri, işçi sınıfının nicelik değerleriyle Endüstriyel makinalar arasında çelişme vardır. 17.yy. da ısı enerjisinin mekanik enerjiye dönüştürülmesiyle ortaya çıkan “Buhar makineleri”, sermaye birikimi ve sanayi devriminin lokomotif görevlerini yerine getirirken, emek gücünde de nicel küçülmeye yol açmıştı. Kapitalist ideologların, bilişim cağında “yapay zekâ yazılımı” alanındaki gelişimin bir evresinde, akıllı makinelerin işçi sınıfının yerini alarak, “maddi emek” yaratıcısı sınıf öznesinin gereksizleşip sönümlenmesine sebep olacağı yönündeki iddiaların iktisat bilimine katkısı, bilim kurgu sınırlarını aşamamaktadır.
Sanayi devrimini tetikleyen, sermaye birikimi ve tüketim talebiydi. Sermaye, insan çoğunluğuyla eklemlenemeyince kendini yeniden var edemez. Her üretim araçlarının yeniden üretiminin paralelinde artan üretim pazarında, onları satın alabilecek miktarda para kazanan yığınlar yaratmadan, sermayenin nesnel varoluşu gerçekleşmez. Biz diyalektik felsefeciler, gelecekteki olası entelektüel robotlar dahil, üretim araçlarındaki her nitel mekanik kombinizasyonun, üst düzeyde karmaşık ve seri yetenekler sistemine ulaşmasının, toplumun yapısal özelliklerini etkilemeyeceğini tabi ki iddia etmiyoruz. İktisadi yeni hayatın ve dolayısıyla Sosyolojinin biyopolitik yapısal dönüşüm süreçlerinde bile, sermayenin doğası her seferinde sadece karşıtını oluşturmak zorunda kalmaz, aynı zamanda karşıtının, kendisinin bir sınıf olarak sönümlenmesinin itici ve kararlı teşekküller içeren araçsal karakterini yaratır. Hiçbir sermaye gücü, yeniden ve yeniden üretimi tek başına gerçekleştiremez. Endüstri robot düzeneklerinin üretim yoğunluğunun yol açacağı, “sıfırlanmış ölü zaman” verim kalitesinin, Kapitalist pazardaki varoluş değeri, sermaye birikiminin doğasının zorunlu bir sonucu olarak, emekçi ve tüketici sınıfların aynı pazardaki varlığıyla ölçüle bilinir. En genel ifadeyle, insan çoğunluğunun etkinliğini yadsıyıcı paradigmaların, kendi varoluşuna gelecekte güvenilir sığınaklar bulması mümkün değildir.
İnsan ve teknoloji doğa kökenlidir. Teknoloji, kökleri doğada bulunan mekanik, kimyasal ve atomik çalışma düzeneklerine dair işleyişlerin, insan aracılığıyla gözlenip soyutlanması sürecinin, ampirik yöntemlerle desteklenmesiyle tasarımlanır. İlk el baltasından, Marsa inen Curiosity (Meraklı) robotu ile sembolize ettiğimiz, teknolojinin basitten karmaşığa doğru evrimsel sürecinin tarihsel bir aşamasında, insan bilinci makinelerden kopup ayrılmaya başladı. Doğanın ürünü olan insan, emek yoluyla ilkel teknoloji geliştirerek öznelliğini oluşturmuşken, karmaşık akıllı makinelerle dolu modern zamanlarda, makinelerin nesneleştirdiği varlıklara dönüşmeye başladılar. “Makinelerin entelektüel evrimi” ve “Maddi olmayan emek teorisi”, sermaye ve sapma Marksist ideologların Post modernist saldırıları böyle bir tarihsel zeminden beslenmektedir. Nesneleşmiş tasarımın (Teknoloji), öznel tasarımcıyı (İnsan) yönettiği bir dünya, ideolojik, kültürel ve felsefi olarak vardır. Ama bu durum, gerçek dünyanın tarihsel iktisadi gelişim yasalarının yadsınması üzerinden gerçekleşmez. Bu yasaların iç işleyişindeki devinimin, çelişmelerin, patlamaların ve dönüşümlerin canlı ruhu, akıllı makinelere rağmen varlığını korumaya devam eder. Ayriyeten insan, makinelerden daha karmaşık üst düzeyde örgütlenmiş maddesel özellikler gösterir. Hawking’in deyimiyle, bir solucanın beyninin, tasarım aşamasındaki Kuantum bilgisayarlarından binlerce kat ileri biyokimyasal gelişkin örgütsel karmaşa göstermesi, konumuza iyi bir örnek olacaktır… (devam edecek.)