Türkiye-Kuzey Kürdistan’da toplumsal psikoloji ya da insan psikolojisi nasıl olur? Bu soruya onlarca yanıt verilebilir. Üstelik verilen yanıtlar da muhtemelen doğru olur. Hata payı düşük yanıtların alınacağı büyük olasılıktır. Eğer toplumsal psikoloji ya da insan psikolojisi toplumdaki gelişmelerden ve toplumsal yaşamdan ya da toplumun ve insanın izleyebildiği yaşananlardan bağımsız değilse, psikolojinin nasıl olacağına dair verilen yanıtlarda hata payının son derece düşük olacağı şeklindeki iddiamız da doğrudur. Ve eğer, medya denen unsur beşinci kuvvet olarak kabul ediliyor ise, bu beşinci kuvvet vasıtasıyla algı yönetimi ve her türden manipülasyonu yapılabiliyor ise, bu beşinci kuvvet komprador tekelci sınıfların kontrolünde-denetiminde esas işlev görüyorsa ise, toplum ya da insan medya olanağına ulaşabiliyor ise, toplumun-insanın psikolojisinin nasıl olacağına dair iddialı söylemimizde büyük olasılıkla haklıyız.
Evet haklıyız ama haklı olmak tek başına çözüme yetmiyor. Haklı olmak sorunu ortaya koymada, sorunun sebeplerini ortaya koymada vb. rol oynuyor. Ama sorunun çözümünde haklı olmanın ötesinde, bu haklı zemin temelinde değiştirme eylemine başvurmak gerekiyor. Bu olmaksızın tek başına haklı olmak belli bir değer taşıyor. Değerin tamamı ise, haklı zeminde pratik mücadeleye girişmek, değiştirme eylemine başvurmakta karşılık bulur.
Neden değiştirme eylemi önem kazanır? Çünkü, olumsuz anlamda yaşananların ve toplumsal psikolojiyi alt-üst ederek hastalıklı hale getiren kaynak, gerici sınıflar sistemi ve siyasi iktidarlarıdır; gerici sınıf düzenleri ve egemenliklerinden başkası değildir. Tek-tek insanların ‘’suç’’ zeminindeki davranışları bencil burjuva çıkar ve özel mülkiyete dayanan burjuva-gerici sınıflar düzeni, iktidarlarıdır. Bu düzen değiştirilmedikçe, hiçbir şek gerçek manada ve radikal biçimde değiştirilip düzeltilemez, kötülükler ortadan kaldırılamaz…
Günlük olarak ve hemen her gün farklı türevleriyle onlarca ve belki yüzlerce haber okumaktayız: ‘’Bir kadın öldürüldü”, “mahkemece uzaklaştırılma cezası alan adam eşini bıçakladı”, “iki çocuk öldü”, “çocuğa cinsel tacizden yakalandı”, “denizde … sayıda çocuk olmak üzere … sayıda insan boğuldu”, “bir işçi iş ’kazasında’ öldü”, “X şahıs ya da kişiler tutuklandı”, “Y şahıs ya da şahıslar tahliye edildi”, “… kişi müebbet ağır hapis cezası aldı”, “uçaklar bombaladı”, “… hareketi yapıldı””, … ‘da beş ‘terörist’ etkisiz hale getirildi”, “… katili polis bir sene ceza aldı”, “… ülkesi yaptırım kararı aldı”, “benzine zam geldi”, “patlıcan … lira oldu”, “… kişi işten çıkarıldı…’’ vb..
İşte bunlar her insan tarafından günlük olarak okunan ortalama haberler. Her insanın okuyup, duyduğu, izlediği, büyük bir kısmının da yaşadığı ve yaşamında his ettiği günlük yaşam gelişmeleri… Ki bunların mimarı ve tek müsebbibi gerici sınıflar düzeni, sitemi, iktidarlarıdır.
Peki bu durumda toplumsal psikoloji ya da insan psikolojisi nasıl şekillenebilir, ne olur bu coğrafya da? Bir de yanı başında komşu ülkelerde yaşananları ve doğa felaketlerini hesaba katarak toplumsal psikolojinin nasıl olacağınız sorgularsanız, en vahim tabloyu çizmeniz kaçınılmaz olur. Nasıl olur burada psikoloji: geleceksizlik, geleceğe güvenle değil, güvensiz bakmak, karamsarlık yani… Başka? Yaşamı önemsememek, yaşama ve canlıya değer vermemek… (her gün öldürülen kadın, çocuk, hayvan sebepsiz yere katledilmiyor olsa gerek…) Başka nasıl olur? Gergin, agresif, kendisiyle barışık olmayan ve kendisine yabancılaşan, yani insan ve insani değerlerle barışık olmayan ve bunlara yabancılaşan bir toplumsal kişilik, ruh hali ve psikolojisi oluşur. Öldürmekten sakınmayan hastalıklı insan psikolojisi gelişir. Çünkü, bu insanda insani değerler aşınmış, değersizlik ve yabancılaşma taban yapmış, bencillik tavan yapmış dolayısıyla başka insanın neler yaşadığı veya neye müstahak olduğu silinip gitmiştir…
Toplumsal bilinci ve toplumsal bireyin bilincini kim belirliyor esasta? Sistemi ve sistem olanaklarını elinde tutan sınıflar. Üretiminden siyasetine, kültüründen ideolojisine bu gerici sınıflar hükmediyor esasta. Okuldan, medyaya ve toplumsal değer yargılarının, kültürün vb. oluşmasına kadar gerici sınıflar belirleyici oluyor. Bu durumda, bu toplumda toplumun parçası olarak yaşayan birey-insan bilinci nasıl olur, nasıl oluşur? Toplumsal yaşamdaki gelişmeler; siyasetten ekonomiye, kültürden ideolojiye, ahlaktan değer yargılarına, hukuktan insanlar arası ilişkilere kadar hepsini belirleyen gerici sınıflar toplumsal sistemidir, onlara ait ve onların yarattığı ve yaşattığı gelişmelerdir toplumsal bilinci şekillendiren… İnsanlar neler yaşıyor, nasıl yaşıyor, neler duyuyor, görüyor, öğreniyor ise, bilinci de buna uygun oluşuyor. En azından bütün bunlardan ciddi oranda etkileniyor insan bilinci. Oluşan veya empoze edilen bilinç ne ise, insanın davranışı, yaşamı da ona göre şekilleniyor. Dolayısıyla insan-toplum psikolojisi bu durumdan bağımsız gelişmiyor…
Bu toplumsal psikoloji sağlıklı toplumu olanaksız hale getirmenin yanı sıra, toplumsal patlamalara da zemin yaratmaktadır. Mevcut toplumsal sistemin bu halle devam etmesi zordur. Zor olduğu için de gerici şiddet ve baskı egemenler tarafından çare görülerek her geçen gün arttırılıyor. Bu toplumsal psikoloji her gelişmeye, her kötülüğe müsaittir. Hastalıklı toplumsal ruh hali-psikoloji toplumsal depresyonlara gebe durumdadır. Nerden patlak verirse oradan akar, boşalır. Değişim de çıkabilir bu patlamadan ama nasıl yaşanacağına, nelerin yaşanacağına bağlı… Bundandır ki, her gün işlenen cinayetler, artarak yükselen suç oranları vb vs yaşanmakta ve önlenememektedirler. Baskı ve gericiliğin yol açtığı bu sonuçlar, daha fazla baskı ve gericilikle ortadan kaldırılamaz. Bilakis derinleştirilir. Açık ki, hangi kapıyı açarsanız açın, o kapıdan devrimci eylemin değiştirip dönüştürme ihtiyacı çıkar. Sürdürülemez gerici sistemler her gün kriz yaratır, yaratmaktadır. Toplumsal psikolojinin bu dibe vurmuş durumu bu krizsel durumlardan biridir. Toplumu ve insani değerleri sonuna kadar hırpalayan hastalıklı bir toplumsal psikoloji yaşanmaktadır. Her tarafından çürümüş olan sistemin tedavisi devrimdir.