İstanbul Üniversitesi öğrencileri 16 Mart Beyazıt ve Halepçe Katliamı’nı anmak için İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde toplandı.
16 Mart 1978 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde 7 öğrencinin öldürüldüğü Beyazıt Katliamı ile 16 Mart 1988’de gerçekleşen Halepçe Katliamı’nı protesto etmek isteyen öğrencilere polis müdahale etti.
Anma sonrası yürüyüş yapmak isteyen öğrencilere polis biber gazı ve plastik mermilerle saldırdı. Saldırı sonucunda yirmiye yakın öğrenci gözaltına alındı.
Öğrencilerin basın açıklamasının tam metni şöyle:
Bundan 41 yıl önce, 16 Mart 1978 tarihinde devlet, NATO ve CIA destekli kontrgerilla çeteleri, İstanbul Üniversitesi’nden 7 öğrenciyi bomba ve silahlarla katletmiştir. Katledilenler bu okulun öğrencileriydi, bizler gibi bu sıralarda okudular ve yine bizlerin bugün sürdürdüğü gibi kapitalist sömürüye karşı halkın kurtuluşu ve rafahı için toplumsal devrim mücadelesi örgütlediler. Beyazıt Katliamı toplumsallaşan, örgütlenen gençlik mücadelesini bastırmak için gerçekleştirilmiş bir katliamdı.
Beyazıt Katliamı, 1977 1 Mayısıyla artan ve devamında 12 Eylüle giden toplumsal muhalefete yönelik saldırının önemli bir ayağıdır. İlerleyen yıllar içerisinde adaletsizliğe, emek sömürüsüne karşı özgürlük mücadelesiyle yükselen halk hareketlerini bastırmak için her zaman devletin zor ve baskı aygıtları kullanıldı. Bizler biliyoruz ki bu katlaimları sürdürenlerin tarihi şiddetten ibarettir.
Bugün saray, KHKlarıyla akademisyenleri, YÖK’üyle ve atanmış rektörleriyle öğrencileri sindirmeye çalışmaktadır. Bugün siyasal iktidar, tüm kamu kaynaklarını emperyalistlere ve sermayedarlara peşkeş çekmesine rağmen sözde devletin bekası uğruna tanzim satış noktalarıyla ve yerli-milli ideolojisiyle, uyguladığı politikalara toplumun çoğunu ikna edememektedir.
Bu kriz, sadece AKP iktidarının krizi değil, küresel kapitalist-emperyalist sistemin krizidir.
16 Mart 1988’de ise Irak devleti yine kendisine itaat etmeyen Kürt halkını Halepçe’de kimyasal gazlarla soykırıma girişmiştir. 5 saat boyunca kimyasallar ve gazlarla bombalanan kentte binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Ancak bütün bu saldırılara ve baskılara karşı direnenler, özgür bir dünya için mücadele edenler, bitmemiştir bitmeyecektir.
Bugün çeteler hala devletin güvencesi altında üniversitelerde elini kolunu sallayarak öğrencilere saldırmaya devam ediyor, bizde güvenimizi eşit, özgür ve adil bir ülke ve dünya kurmanın umudunda ve mücadelesinde buluyoruz.
Coğrafyamızda ve bölgemizde adil ve özgürce yaşamak için halklar, emperyalistlere ve yerli işbirlikçilerine karşı mücadelelerini sürdürüyorlar. Ortadoğu halkları barbar Işid çetelerine karşı direnip yaşam alanlarını savunurken, anadolu topraklarında ise emek sömürüsüne karşı emeğin özgürleşmesi için direnen işçiler var. Ataerkiye karşı kadın özgürlüğü için direnen kadınlar var. Üniversitelerde akademik özgürlük için direnen üniversiteliler var. Homofobiye karşı direnen LGBTİ PLUS lar var.
Onların tarihi halk hareketlerini bastırmaksa bizim tarihimiz ise özgürlük mücadelesinin kesintisiz sürdürülmesidir. Bugün 41 yıl sonra yine Beyazıttan, bir zamanlar bizimkilerin geçtiği yollardan ve oturduğu sıralardan haykırıyoruz. Ne katliam yapan katillerinizi unuturuz ne de mücadele etmekten vazgeçeriz. Bugün bu okulun kapısından içeriye giremeyen, geçinemeyip okuyamayan, üniversitede sesi kısılmaya çalışılan sıra arkadaşlarımıza çağrımızdır: kentlerin yağmalanmasına, doğanın talanına, emeğin sömürülmesine, cinsiyetçiliğe, asimilasyona, bilginin metalaşmasına, faşistlerin saldırılarına karşı birlikte mücadele edelim.
Gençlik Örgütleri