Bizimle iletişime geçin

Makale

Anton Ekmekçi Yazdı: Kurtarıcı Kültü, Kaba Mekanizm ve Popüler Siyaset

Eğer hareketin niteliği kestirme ve belli kalıplar içerisinde gerçekleşiyorsa, ideolojik, politik ve örgütsel kriz dönemlerinde parçalanma ve aranan sahte kahraman ve peygamberlerin maddi koşulları da dölleniyor demektir.

Genelde devrimci hareketin sorunları olmakla birlikte son zamanlarda geleneğimizin saflarında kendini gösteren eğilimler de üzerinde durulmayı gerektiren sorun tanımına alınmalıdır.

Evrenin ve dolayısıyla devrimci siyasetin çalışma niteliğini, önceden kestirilebilinen belli dar kurallar, basit etki tepki ve neden sonuç ilişkisi esaslarıyla çalışan kaba bir makine mekaniği gibi algılamanın, kökleri birkaç yüz yıl öncesine dayanan eski bilim yöntemi olduğunu ifade etmek istiyoruz.

Determinizm, yani kaba belirlenimcilik esasta yöntem olarak artık itibar görmeyen, terkedilmiş ve bilimin tarihi hadisesine dönüşmüş bir olgudur. Doğada nedenler ve bu nedenlerin sonuçları vardır, ama bu nedenler, başka ve sonsuz sayıdaki nedenlerin sebebi olabileceği gibi, yol açtıkları sonuçlarda başka sonuçların nedeni olabilir. Ama bu modelleme bile doğanın doğasını anlamak için oldukça yetersiz kalır. Çünkü, kaldırımda yürürken kafasına kiremit düşen bir adamın başına gelen olay ile, yaklaşık beş milyar yıl önce güneşten kopan bir tutam gaz ve toz bulutunun yol açtığı, üstünde yaşadığımız gezegenin güneşle uygunluk konumunu yöneten yasalar da tesadüf ve olasılığın rolü inkar edilemez.

Her ne kadar bütün bu iki olayın sonuçlarını yöneten sayısız sebepler bulunsa bile, bu sebepler, gerçekleşmesi muhtelif sayısız olasılıklardan bir tanesidir sadece. Zaten determinizmin ve makine mekaniğinin fiziki ve felsefi izleri atom altı dünyada, metrenin milyonda bir derecesinde tali duruma düşer ve metrenin milyarda bir derecesinde ise yerini tamamen klasik akıl ve sağduyuyu seyrelten tersi yasalara bırakır.

 Devrimci siyasette mekanikleşmenin görüngüleri, olguları içsel bağlaşıklarından yalıtmak ve her şeyi etki tepki akılsallığında dışsal özellikleri ile ele almak biçiminde kendini gösterir. Olay ve olgu algısı, şeylerin içsel bağıntılarının birbirinin içine geçmiş değil, yan yana oluşmuş dizgeler örüntüsü olarak görülür. Niceliksel bir makine geçişkenliğini kabul ederken, iki zıt parçanın birbirini var eden zorunluluklar dünyasını henüz kavramlaştırmış olmamakla birlikte, nicelik ile niteliğin arasındaki diyalektik ilişki, etkileşim ve dönüşümü henüz ön göremez. “Somut koşulların somut tahlili” Marksist metoduna giderek yabancılaşmış olan bu “hazırcı” eğilimden beslenen bireylerin toplaştığı herhangi devrimci bir bileşen, bu eğilimlerinin hayat verdiği toplaşmasın neden olduğu marjinal konumdan ve buhranlı iç atmosferinden kurtulmakta zorlanır. Bu özelliğiyle kendisinin de bizzat davetçisi olduğu ideolojik zaaflar, çabalasa da onu ideolojik sapmalara karşı başarısız bırakır. Çünkü maddeci tarih anlayışından kopmanın kendisi bizatihi sorunun esası haline geldiğinde, sıçrama ancak Engels’in de ifade ettiği gibi, doğanın içsel bağlantılarının niteliğini anlamaya çalışan ve bu nitelikleri belirleyen yasaların yönettiği bir bilimdir; bu bilimi uygulamakla olur.

 Tabi ki siyaset, ideoloji ve kültür, insan yaşam etkinliğinin esaslı ürünleri olduğu için meselenin sosyo ekonomik yanı, yani sınıfsal temellerini içerir. İnsanı tanımlamadaki Marksist kriter olan üretim güçleri ile ilişki temelindeki yaklaşımı kaba determinist değerlendirmek bir saptırmadır. Çünkü insan bilincini belirleyen maddi koşulların tekrar bilinçten etkilendiğini, ama bilinci belirleyen her şeyin değil, sadece temelinin ekonomi olduğunu bizzat Engels açıklamıştı. İnsan boşlukta oluşmaz, bizzat yaşam kalım etkinlikleri ve bu etkinliklerin çelişki ve çatışmaları içerisinde esas olarak oluşur. İtalyan komünist kuramcı Gramsci, “Kapitale karşı devrim” adlı makalesinde, tarihin ekonomik tekillikte düz bir zaman çizgisinde hareket etmediğini, Rus proletaryasının bilinçte sıçrama ile bu alt yapıyı parçaladığını söyler. Yani Gramsci, bilinci belirleyen temel yapının maddi koşullar olduğunu reddetmemekle birlikte, evrimci nedenselliği eleştirmiştir. Bu durumu, tarihi ve dolayısı ile devrimi, mekanizm ve onun çalışma niteliklerinden olan determinizme karşı savunma bilinci olarak okumak gerekiyor.

Eğer hareketin niteliği kestirme ve belli kalıplar içerisinde gerçekleşiyorsa, ideolojik, politik ve örgütsel kriz dönemlerinde parçalanma ve aranan sahte kahraman ve peygamberlerin maddi koşulları da dölleniyor demektir. Çünkü peşin hükümler verilmiş ve suçlular bulunup ilan edilmiştir.

Maddelerin kendi iç bağlaşıklarının ve dolayısıyla başka başka maddeler ile çelişkili ilişkilerinin niteliğinin belirlediği süreçlerin nedenselliği, belli başlı politik aktör ve kişilerin suretinde görünmeye başlar. Tabi ki buradan bir kıyamet kopar. Ki siyaset biliminin uygulayıcısı olan subjektif güçlerin eleştirisi bile bu metodoloji ile yapılamaz. Proletaryanın kurtarıcılara değil, entelektüel yetenek ve üretimin diyalektik esaslara tabi olduğu kolektif akla ve kurmaylara ihtiyacı vardır.

Ezilenler ve mülksüzler cenahı, yangından kurtarılması gereken nesneler değildir. Isı farkı olan iki madde birbirine yaklaştırıldığında, ısı sıcaktan soğuk olana doğru kayar ve iki madde arasındaki sıcaklık eşitlenince etkileşim durur. Bu bir yasadır, bunun için bir kurtarıcıya gerek yoktur. Ya da evrende hayaletimsi parçacık adı verilen nötronlardan yüz binlercesi her gün katı maddelerden ve bizim vücudumuzdan takılmadan geçmektedirler. Nedeni ise yüksüz olmalarındandır. Bu parçacıkların neden yüksüz olduğunun ve her şeyden önce neden hareket halinde olduğunun determinist bir açıklaması yoktur. Biz sadece bu hareketin ve çelişmenin varlığa yol açan sonuçlarını anlıyoruz. Bu anlamda kurtarıcılık kültü, arkaik dönemin ruhunun hortlaması olarak kalmaktadır.

Siyasal peygamberlik, kitle kültürünün şafağında ete kemiğe bürünmektedir. Bu ters yüz olmuş dünyanın çoğunluğunun rızasını acelece alan görüşlerin doğru kabul edildiği popüler siyaset de gıdasını buradan almaktadır. Meta mübadelesi ve ilişkilerinin hizmetine koşullanmış kitlesel çoğunluk, tıpkı bu liberal pazardaki tüketici rolünü, politik arenada da oynamaktadır. Siyaset burada tıpkı tüketilmesi gereken göz kamaştırıcı metalar gibi sunulmaktadır.  Komünistlerin böyle bir politika üretimi ve sunumu olamaz. Bu hal, mülkü sönümlemek isteyen paradigmaların yönettiği bir eylem değil, bilakis balıkçı tezgahına kediler üşüşmüş bir tüccarın ruh telaşıdır. Yunan atasözünün dediği gibi, “Suyun taşı delmesi kuvvetinden değil, damlaların sürekliliğindendir”.



Kasım 2024
PSÇPCCP
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Daha Fazla Makale Haberler