Devrimci hareket, Mustafa Suphi’lerin katledilmesinden sonra girdiği durgunluk sürecini esasta gençlik hareketlerinin damgasını vurduğu 68 orijinli tarihsel süreçle yeniden yakalıyordu. Canlı politik tartışmaların koşulladığı inceleme ve araştırmaların yarattığı aydınlanma hem tarihin yapılmış tarifini hemde sosyal konumlanışa ilişkin resmi tarih tezini tartışma sahasına indiriyordu. Öğrenci gençliğin politik dinamizminin anti-emperyalist tutumda pratiğe dökülmesi kırsal alanda köylü direnişleri ve toprak işgallerine şehirlerde de işçi sınıfının sermaye ile olan çelişmelerini çözüm yöntemine ilham oluyordu. Çeşitli işçi direnişleri ve grevlerinin 15-16 Haziranda büyük işçi direnişi olarak tarihe kaydoluşunun bu bütünlükte okumak gerekiyor.
15-16 Haziran büyük işçi direnişi, işçi sınıfının on yıllardır maruz kaldığı ağır baskı ve sömürü şartlarına karşı genel bir tepkinin sonucu olmakla birlikte esasen somut talepler ve güncel sorunların tarif edilmesiyle girişilen bir mücadele olarak işçi sınıfının tarihinde görkemli bir sayfa olarak yazılmıştır. Bilinen nedenler özetle; işçi sınıfını oldukça gerdikten sonra nihayet parlamentodan çıkarılan işçi düşmanı yasalar, işçilerin sendikal mücadelesini ve sendikal-sınıf örgütlenmesini hedeflediği gibi, işçilerin grev hakkına karşı patronlara lokavt hakkı tanıyarak grevin gücünü etkisizleştiren; işçilerin sendika değiştirme, sendika kurma hakları ve sendikaya üye olma haklarını ağır şartlara bağlayan; o günkü koşullarda da işçilerin Türk-İş sendikasından ayrılarak DİSK’e üye olmalarını engellemeyi içeren ve işçi sınıfının ellerini kollarını bağlayan nitelikte yasalardı. 15-16 Haziran büyük işçi direnişi, işçi sınıfının içinde bulunduğu bu ağır baskı ve sömürü şartlarına karşı girişilen bir sınıf direnişidir. Ve öylesine etkili olmuştur ki, direnişin ulaştığı İzmit, Adapazarı, Bursa sınırlarının ötesine geçerek genel bir sınıf direnişi halini almasından korktuğundan devlet üç aylık bir sıkıyönetim ilan etmiştir. İşçi sınıfının kanının aktığı bu büyük direnişin taleplerini sahiplenen TİP (Türkiye İşçi Partisi) CHP’nin de imza desteğini alarak işçi düşmanı yasayı anayasa mahkemesine taşımış, ve anayasa mahkemesi de bu yasayı yürürlükten kaldırarak işçi sınıfının restini görmüştür; büyük işçi direnişi bir anlamda somut kazanımlar elde etmiştir.
Ancak direnişin boyutlarına rağmen büyük işçi direnişinin bu boyutlarına paralel kazanımlar elde etmediği, burjuvazi tarafından öyle ya da böyle bastırıldığı, dolayısıyla hareketin çapıyla orantılı somut siyasi kazanımlar elde etmeyerek sonuçlandığı da bir gerçekti. Buna karşın, büyük işçi direnişi büyük tecrübe ve dersleriyle devrimci öznelere öğretmenlik yaptı. Hareketin bu büyük pratiği siyasi tesir ve tecrübe özellikleriyle son derece değerli ve devrimci bir okul olarak işlev gördü. Ondan, devrimci sınıf hareketi ve mücadelesinin nelere muhtaç olduğu kadar, izlemesi gereken yönelimin ne olması gerektiği, nasıl biçimlenmesi gerektiği ve kuşkusuz ki, başarılı yanlarıyla zayıf yanlarını öğrenmek tamamen mümkündür. Büyük işçi direnişi pratiğini de bu muhasebeye tabi tutarak, onun derslerinden öğrenip bu dersler ışığında daha ileri devrimci pratiğe geçmek bugün daha elzemdir.
Nitekim Kaypakkaya yoldaş bu bilinçle 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişini ayrıntılı olarak tahlil etmiş, bu pratiğin tecrübelerini özetleyerek önemli siyasi sonuçlar çıkarmıştır.
Kaypakkaya yoldaş, keskin komünist anlayış ve çizgi temelinde, kendiliğinden gelme kitle hareketlerinin, ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, devrimci ve Komünist önderlikten yoksun hareketler olarak başarısızlıkla sonuçlanmaktan ya da doğru orantılı sonuçlara ulaşamayarak eninde sonunda bastırılmaktan kurtulamayacaklarını önemle işaret eder. Ve kendiliğinden gelme hareket hayranlığını ve bu hareketlerin kuyruğuna takılan güç tapınıcısı anlayışları eleştirerek onlara önderlik yapmanın zorunluluğuna dikkat çeker. Aynı zamanda, kendiliğinden gelme hareketlere burun kıvıran ve küçümseyen anlayışları da eleştirerek, bu hareketlere kayıtsız kalınamayacağının altını önemle çizer. Ayaklanan ve direnen kitlelere beklemelerini, önderliklerin hazır olmadığı için ayaklanmamalarını söyleyemeyeceğimize göre, kendiliğinden gelme hareketler de olsa onlara katılmak, kitlelerle-işçilerle birlikte direnmek ve elbette hareket içinde yer alarak önderlik yapmaya çalışmak tek doğru devrimci yaklaşımdır. Kaypakkaya yoldaşın yaklaşımı, kendiliğinden gelme hareketlerin objektif olarak düzen içinde boğulup kalma kaderini, Komünist devrimci önderlik altında bilinçli devrimci hareket niteliğine taşıyarak değiştirmek ve taşıdığı dinamizme uygun olarak siyasi iktidar mücadelesine çekerek devrimin bilinçli öznesi haline getirmektir.
15-16 Haziran büyük işçi direnişinin mevzisinde yer edinerek, siperlerinde yaşamını yitiren tüm işçilerinin anısı mücadelemizin yol göstericisidir. Saygıyla anıyoruz..