Bizimle iletişime geçin

Makale

ZAMAN

Toplumsal gücün devlet şeklinde merkezileşmesinin, özgürlüğe karşı bir yükseliş olduğunu hesap edemedi. Marks’ın, tarih görüşünün bir parçası olarak ortaya çıkan, toplumu komünizmde ebedi kurtuluşa erdirme görüşünü, inkarın inkârı akışını bir noktada dondurma olarak görebiliriz; ama Marks’ın felsefesinde, böyle bir görüş yok. Baş döndürücü sonsuz karmaşanın, değişim akışının bir felsefesidir o. Bu felsefede, inkarın inkarını hiçbir noktada askıya alma diye bir şey yok

Zaman diye bir şey yoktur. Bu bizim yarattığımız bir kavramdır. Var olanların bitip tükenmez hareketleri içindeyiz. Bunlarla çok yönlü, karmaşık, maddi ve manevi bağlantılar içindeyiz. Var olanlara düşünce ve duygu gözüyle ve de gerçek gözümüzle bakıyor, onların mevcut durumunu, geçmişini ve geleceğini, derin iç ve dış gerçekliğini, bağlantılarını, hareketini, gelişimini, dönüşümünü, yükselişini, çöküşünü merak ediyor, anlamaya çalışıyoruz. Bu durum ister istemez, bize kapsamlı ve derinlikli görmenin, anlamanın, adına zaman diyerek kavramlaştırdığımız aracını, olmayan aracını veriyor. Var olanları, var olanların ötesini bu kavram olmaksızın kavrayamıyoruz. Öznenin, kavrama ihtiyacından dolayı yarattığı bir zaman kavramının dışında, varlık alemine ve var olanlara ait bir zaman gerçekliği yoktur.

Hareket Bilgi ve Akıl

Hareket tek yönlü değil, çok boyutlu ve çok yönlüdür. Hareketi varlıkla ve var olanla birlikte düşünebiliriz ancak. Biz hareketin genellikle bir yönünü görürüz, tüm yönlerini göremeyiz. Bize, zaman kavramını icat ettiren şeydir hareket.

Tüm analitik önermeler a priori midir? Sentetik bir önerme, a priori bir önerme olabilir mi? Bu tip soruları çoğaltıp, delirme hallerine doğru yaklaşmak iyidir. Gözlediğimiz şekliyle Dünya, iç ve dış hareketi ve bağıntılılığıyla, sonsuz bölünürlüğüyle birlikte, bütünlüklü bir varlık hercümercidir. Uzay ve zamanı algılarımızdan bağımsız olarak düşünemeyeceğimiz doğrudur. Nominal Dünyanın (bize gözüktüğü şekliyle değil kendi olduğu şekliyle Dünyanın) uzay ve zamandan bağımsız olduğu görüşü yanlıştır. Beyin, eğer mükellef bir beyinse, hareket halindeki dünyayı hem aktif hem pasif olarak algılar. Kant’ın, saf akıl diye bir şeyin olmadığı görüşü doğrudur. Her bilgiye saf akılla ulaşılabilineceğine dair rasyonalist görüşün yanlışlığı şeklindeki görüşü de doğrudur. Bilgi, “algılar tarafından alınan ham verilere,” deneye ve kavramlara dayalı bir olgudur. 

Felsefe, asıl olarak kavramlarla yapılır ama sadece kavramlarla değil, hayalle de yapılır. Hayalin sınırı ve kavramları yoktur, gücünü yokluktan alır. 

Devlet ve Devrim

Hegel’in ‘ide ‘si, ‘mutlak’ ı ve ‘mutlak devleti neyin ifadesidir? Bana göre her şeyden önce, sonluluğun, bir ideal sonunun ifadesidir. Marks’ın, komünizmi, burjuva toplumun sonu olarak görmesi doğrudur; yanlış olan, onu, tarihin sonu olarak görmesiydi.

Marks, Hegel’in baskın devlet kültünden tam olarak kopabildi mi? Devletin varlığı veya yokluğu her ikisinin siyaset teorisinde de temel bir kriterdi. Hegel, devletin en gelişkin varlığını, burjuva toplumun ortadan kalkışı ile özdeşleştiriyordu. Marks ise, her ikisinin birlikte ortadan kalkacağını savunuyordu. Marx devleti, kapitalizmden komünizme geçişin zorunlu bir aracı, yani son derece uzun bir geçiş toplumu olan sosyalizmin temel kurucu ögesi, proletarya diktatörlüğünün ana cihazı olarak gördü. 

Toplumsal gücün devlet şeklinde merkezileşmesinin, özgürlüğe karşı bir yükseliş olduğunu hesap edemedi. Marks’ın, tarih görüşünün bir parçası olarak ortaya çıkan, toplumu komünizmde ebedi kurtuluşa erdirme görüşünü, inkarın inkârı akışını bir noktada dondurma olarak görebiliriz; ama Marks’ın felsefesinde, böyle bir görüş yok. Baş döndürücü sonsuz karmaşanın, değişim akışının bir felsefesidir o. Bu felsefede, inkarın inkarını hiçbir noktada askıya alma diye bir şey yok.

Komünizmin büyük ustaları arasında, sadece Mao’da, komünizm sonrası toplum anlayışına dikkat çekme eğilimi vardır. Bu ileri bir adımdır.

 Komünizmde, sınıflar ve dolaysıyla sınıf mücadelesi, sınıf duygusu ortadan kalkacaktır. Ama ileri geri mücadelesi var olduğu müddetçe; insanlar arasında yetenek, bilgi, öngörü vb. gibi farklılıklar var olduğu müddetçe, insanın var olma güdüsü kendini, toplumun bir kesiminin diğer kesimine karşı mücadelesi şeklinde gösterecektir. Bu durum bizi, toplumsal hayat var olduğu müddetçe, devrim gerçeğinin de, biçim, öz ve yöntem değişimleri geçirerek- var olacağı görüşüne götürüyor.



Ekim 2024
PSÇPCCP
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031 

Daha Fazla Makale Haberler