Bizimle iletişime geçin

Makale

Yeni Politika Arayışlarına Eleştirel Bir Katkı- 3

Tali alanlarda kuluçkaya yatmış, proleter bir embriyon eğer emekçi kitleler içinde hücreler öremiyorsa ve herşeyden önemlisi elinde tuttuğu nispeten geri mevzileri büyük politik söylemlerin bir aracına dönüştürecek yaratıcı yeteneği gösteremiyorsa, zamanla devrimci niteliğini yitirerek sönecektir.

Ortaçağ cadı kazanından ortalığa saçılan arkaik kalıntı ve hurafeleri bir zenginlik olarak keşfeden ara katmanların kapitalist toplumun değişen ihtiyaçlarının yardımcı bir bileşenine doğru evrildiği zamanlardayız. Bu sorunlu sınıflardan beslenen politik eğilimler; geçmiş ve gelecekle ilgilenmeyen, bütünlüklü bir teorik açıklama kaygısı duymayan ve yerel motifli anlık ve değişken inanç karmaşasına yaslanan bir sosyal eğilime doğru sürüklenmektedirler. Küçük burjuva toplumsal siyasal, modern dönemin geleceği kuran rasyonel bireyciliğinden çok, zamanı önünde bulduğu gibi hazır yaşayan ve alt kültürel kimliklerden ideolojik açıklamalar yapmaya çalışan bir karmaşa yumağına doğru sürüklenmektedir. Kapitalist toplumun postmodern restarasyon ile yaşamış olduğu parçalanmanın ürettiği şeyleşmelere küçük burjuva devrimciliğinin büyük bir iştah kabarttığı gözlemlenmektedir.

Teknolojinin gelişmesine paralel olarak iş örgütlenmesinde meydana gelen değişimler sonucu toplumsal yaşam ve dolayısıyla ulusal kültürlerin de değişime uğradığını biliyoruz. Küresellleşme eğilimlerine giren kapitalist pazarın sonucu olarak yerelliğin ve alt kültürel kimliklerin hortlaması durumu sosyalist demokrasi mücadelesi süreçlerinin siyasal dokusuna sirayet etmektedir. Küçük burjuva sosyalistleri, küresel ekonomik gelişmelerin toz altında kalmaya başlamış olan yerelliği diriltmesi sonucu ortaya çıkan büyüye kendisini, öbek öbek kaptırmaktadırlar. Bu kesimlerin demokratik siyaseti, hatta ideolojinin kendisini yerellerde tarihsel uykuya çekilmeye başlamış ortaçağ kent efsaneleriyle yeniden örmek istedikleri bir politik ortam bizleri kuşatmaktadır.

Bu durum, bir kısım gelenek ardılının Dersim’deki yerel seçimler politikasına düşen hemşerilicilik, mezhepçilik, kent yurttaşlığı ve mahalli efsanelerin gölgesiyle ete kemiğe bürünmektedir. Toplumsal süreci anlamak yerine toplumsal sürecin ortaya çıkardığı rüzgarlara kapılmak böyle bir zeminde gelişmektedir. Bu anlamda Sayın Muzaffer Oruçoğlu’nun sosyalist kamuoyunda gündeme getirdiği yeni politik konsepte dair bazı önermeler, ideolojik zemin yoklaması yapılmadan sahaya sürüldüğü taktirde burjuva toplumunun bir bileşenine ya da üreticisine dönüşme ihtimali barındırmaktadır.

İçinden geçtiğimiz zamanın dünyasının sağ tasfiyeci dalganın etkisinde olduğunu biliyoruz. Günümüzde asıl tehdit ve tehlike sağ tasfiyeciliktir. Devrim dalgasının geriye çekildiği, düzene karşı koyuşların yerini düzen içine eklemlenmenin aldığı bir dönemde devletin yasalarının izin verdiği ölçüde bu tahribatı en aza indirgemek ne kadar mümkün olabilir; bunu henüz bilemiyoruz. Herşeyden önce sosyalist devrimin çeşitli araç ve biçimleri konusunda yeterli bir bilgi birikimi ve ideolojik donanıma sahip olmayan önemli orandaki politik pratisyenin varlığı bu konuda endişe etmeye yeterli kanıt sunmaktadır.

Sosyalist demokrasi mücadelesinin araç, yol ve yöntemlerini ustaca birleştiremeyen örgütsel toplulukların, burjuva ana akımın güçlü olduğu bu tarihsel dönemde savrulma ihtimalinin bulunduğunu akıllarda tutmakta fayda vardır. Evet risk alan bazı mücadele biçimlerinden korkmamak gerekiyor belki, ama yeterli ideolojik ve siyasi hazırlık yapmadan tasfiyeciliğin ulus aşırı bu kadar güçlü estiği koşullarda “Midyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak.” Özdeyişinde olduğu gibi bir sonuçla karşılaşmak da ihtimal dahilindedir. Biz, tabiki ilke olarak hiç bir mücadele biçiminin yalnız başına fetişleştirilmesinden taraf değiliz. Bizce, “legal parti” belli tarihsel ve ekonomik koşullarda beliren sınıf mücadelelerinde proletaryanın ihtiyaç duyduğu geçici araçlardan birisidir. Stratejiye dair tarihin zorunlu yasalarının gözetimindeki temel mücadele yöntemleri esas olarak ortadan kalkmaz ama, bazı özgün tarihsel koşullarda tali mücadele biçimleri geçici olarak ön plana çıkabilmektedir. Özellikle ağır yenilgiye uğramış politik güçlerin fırsat bulduğunda geri ya da tali mücadele mevzilerinde kuluçka durumu anlaşılır bir haldir.

Bizlerin öğrenilmiş alışkanlıklarını ve yerleşmiş sağduyularını inciten gerçek dünyanın nesnelliğinden damıtılmış, real politikaları anlamadan bir siyasi hareketi pasifizm, sağcılık ya da reformizm ile yaftalamak bir küçük burjuva hastalığıdır. Kaldı ki proleter sınıf örgütlerinin geçmişte soldan tasfiyesi de mümkün olmuştu. Lenin yoldaşın “Sol Komünizm bir çocukluk hastalığı” diye tanımladığı tasfiyeci çizginin özelliği, illegal mücadele biçiminin fetişleştirilerek onun dışındaki bütün araç ve biçimleri sağcı olduğu gerekçesiyle hor görmekti. Eğer tarihi yapacak olan halk ise halka gidebilmenin bütün biçimleri komünist büyük bir planın varlığında, devrimci olmaktadır. Yalnız içinde bulunduğumuz dönemde sağ tasfiyeci gerici dalga uzun bir süredir devam ediyor olduğu için yeni politik ve örgütsel bir konsept oluştururken dikkatimizi bu yöne vermekte fayda vardır.

Bu anlamda Sayın Muzaffer Oruçoğlu’nun gündeme getirdiği legal parti önermesi böyle tarihsel bir koşulun parçası yapılmadan bu düzlemde oluşturulmak istenen hareketin yönünün, ne yöne doğru gidebileceği kestirilemiyecektir. Bize göre bir hareket stratejik örgütlenme, merkezi bir politika ve Rus devrimci atılımı ile Amerikan zekasından müteşekkil olmuş kadro tahkimatında kendisini yeterince güçlü hissediyorsa böyle bir örgütsel politikayı hayata geçirip denemelidir. Sayın Oruçoğlu, bu önermeyi gündeme getirirken, içinde bulunulan dönemin epistomojisi, dünyaya nasıl bir anlam yüklüyorsa öyle bir dünya içinde rahatlıkla biçimlenmeye hazır, küçük burjuva sosyalizminden müzdarip, politik ve örgütsel atmosferi de hesaplamalıdır kanımızca. Tali alanlarda kuluçkaya yatmış, proleter bir embriyon eğer emekçi kitleler içinde hücreler öremiyorsa ve herşeyden önemlisi elinde tuttuğu nispeten geri mevzileri büyük politik söylemlerin bir aracına dönüştürecek yaratıcı yeteneği gösteremiyorsa, zamanla devrimci niteliğini yitirerek sönecektir.

Doğanın ve toplumun yasalarının işleyişinin postmodern yorumu sonucu dönemin epistomojisinin sınıfsız ve ideolojisiz siyaseti toplumsal çoğunluğa kabul ettirdiği koşullarda devrimci, işçi sınıfının çeşitli politik silahlarından birisi olan legal partinin yolunu nasıl bulacağı da ayrı bir tartışma konusudur. En azından kendisini burjuva toplumunun üreticisine dönüşmekten neredeyse kimsenin kurtaramadığı bir toplumsal ortamda kadro tahkimatının ne kadar önemli olduğunu belirtmek isteriz. Kurucu olanın bütünlüklü teori değil birey olduğu yönündeki postmodern parçalanma hali devrimci siyasetin doğasını bozup bulanıklaştırmaktadır. Hatta devrimci siyasetin önemli bir bölümünün postmodern yapısal bir dönüşüme uğradığını söylemek abartılı bir tespit olmayacaktır.

İktisadi program ve bazı işçi örgütlerinin ideolojik bir konu olmaktan çok toplumsal yaşamın teknik bir konusuymuş gibi algılanması bazı devrimci örgütlerde yankısını bulmakta ve içinde bulunduğu örgütü toplumsal fabrikanın bir parçası gibi görme eğilimleri güçlenmektedir. Proleter istihkamı yeterince güçlenmemiş politik hareketlerin bu ilizyonik toplumsal süreç içerisinde doğalarının, bozulup dönüşmesi olanak dahilindedir. İdeolojik yelpazenin zıt kutuplarında bulunan ideolojilerin birbirine yaklaşmaya başladığı, dünyanın tek bir anlamının bulunmadığına dair inancın güçlendiği ve her bireyin keyfi yaratımı kadar çoklu gerçekliğin olduğu yönündeki bir toplumsal ortamın tarifini yapmaya çalışıyoruz…



Kasım 2024
PSÇPCCP
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Daha Fazla Makale Haberler