Bizimle iletişime geçin

Analiz

Sosyalist Hareketin Pratik Sorunları Üzerine Notlar…

Devrimcilik geçmişin hatırı için kerhen içine düşülen bir yaşam biçimi değildir. Bu nedenle boş zamanlarda yan uğraş olarak ele alınan samimi olmayan devrimcilik biçimlerine fazla değer verilmemelidir. Bir devrimci hareket mekanik gücünü profesyonel olmaktan alır. Son yıllarda bir devlet dairesinde işe gider gibi çalışan memur anlayışıyla devrimcilik yapmanın yaygınlaştığını gözlemliyoruz.

Günümüzde bir politik topluluk eğer devrimcilik yapmak istiyorsa, işe ilk olarak burjuva sosyalist siyasetin tasfiyesiyle başlamak zorundadır. İdeolojik tasfiye sürecinin makinesi gibi çalışan burjuva demokratizm siyasetiyle devrimci emek sınıflarının siyaseti doğası gereği birbirini dışlarlar. Bu uzlaşmaz çelişmenin karşıt iki ucundan doğan ideolojik kavga, en sonunda bir tarafın diğer taraf üzerinde sınıf diktatörlüğünü tesis etmesiyle son bulur. Yani bizim bu durumdan anlayacağınız şey; iki farklı sınıf diktatörlüğüne denk gelen siyaset anlayışının komünist partinin yan örgütlerinde uzlaştırılamayacağı gerçekliğidir.

Son yıllarda devrimci saflarda ana akım haline dönüşen demokratizm hastalığı, komünist hareketin ve devrimci halkın soyut ve somut birçok sınıfsal varoluş araçlarından arındırılmasını talep etmektedir. Bir komünist hareketin en büyük silahı ideolojisidir ve bundan vaz geçmeye başlayan bir hareketin kendi egemenlik haklarını kullanması beklenmemelidir. Başka bir ifadeyle; sözde her türlü diktatörlük biçiminden vaz geçmiş görünen burjuva sosyalistleri, aslında proletaryanın egemenlik haklarını koşulsuz şartsız burjuva diktatörlüğüne devretmesi gerektiğini tatlı sözlerle telkin etmektedirler. Bizim gerçekliğimizde yarım asırdır kan ve revan içinde oluşmuş olan devrimci değerleri burjuva bulamacına bandırarak doğasını bozmak isteyen burjuva sosyalist siyaset yenilgiye uğratılmak zorundadır. Demokratizm hastalığı, bizim elli yıllık tarihimizde ortaya çıkan en yaygın ideolojik sapma olmaya aday görünüyor.

Biz komünistler tekelleşme karşısında kendi geleceğini güvende hissetmeyen küçük ve orta ticaret erbabını devrimci ittifak güçlerimize yakınlaştırmak için bazı demokratik siyasetler uygulayabiliriz tabi ki. Doğası gereği bu taktik ve koşullara göre uzun erimli politikalar esnemeyi ve bazı tavizleri de kapsayabilir. Ama buna karşın bir komünist hareket temsil ettiği devrimci sınıfın ideolojik, siyasi, felsefi ve örgütsel egemenlik haklarından vaz geçmez. Her şeyden önemlisi saflardaki devrimci proleterlerin demokratizm yoluyla egemenliğini güçlendiren orta sınıfların doğası saptırılmış sosyalizm ve devrim anlayışına biat etmesi beklenmemelidir. Devrimci proletaryanın felsefi egemenlik biçimiyle ticaret yasalarının acımasız hükmü altında bulunan demokratizmin felsefi egemenlik biçimi ideolojik olarak birbirlerine düşmandırlar. Paranın ve ihtiyaç fazlası maddi birikimin getirdiği acımasız insan ilişkilerinin yolunu açan burjuva sosyalizminin teşhir edilmesi her Kaypakkayacı devrimcinin başlıca görevi olmalıdır. Çünkü burjuva sosyalist siyasetin etki alanına giren her şey liberal iktisadi dünyanın bir pazar nesnesine dönüşür.

Zihniyet, kültür, moral değerleri, ilişkiler ve uğraşılan işin mahiyetini değiştiren burjuvazinin sihirli bir eli gibi çalışır burjuva sosyalizmi. Bu kesimlerin gündeminde halkın savunulması yoktur. Demokratizm kendi bürokratik sınıfını yarattıktan sonra sadece bu söz konusu olan ara sınıfların çıkarlarının savunmasını devrimin, partinin ve bütün halkın savunması olarak ilan eder. Böylelikle biraz önce saydığımız kategorilerin yanında “Güvenlik” ihtiyacı da sınıfsal olarak nitelik değiştirir. Aklı başında hiçbir komünist hareket kendi örgütsel saflarında demokratizmin politik yaşamın bütünü olmasına izin vermez. Bir devrimci kurumun varoluşsal örüntüsünü oluşturan soyut ve somut bileşenlerin liberalizasyona uğratılması proletarya partilerinde ihraç nedenlerinin başında gelmektedir. Bu esaslara bağlı olarak gelişen olası durumlarda eğer bir komünist hareketteki kolektif irade atanmışları geri çağıramıyorsa orada proletaryanın egemenliğini şimdilik yitirdiğinden bahsedebiliriz. Zaten demokratizmin en ilginç özelliklerinden birisi; proletarya ve tüm halk için ilerici bir sınıf diktatörlüğünü reddetmek ama buna karşın bireyin yereldeki küçük burjuva diktatörlüğünü ise güçlendirmek gelmektedir.

Günümüzde devrimcilerin genel olarak halktan kopuk olmalarının esas nedeni izlenen bu burjuva siyasetten kaynaklanmaktadır. Bırakalım genel halkı, kendi devrimci tabanının hayatı içinde olmayan bir devrimci örgüt düşünülebilinir mi? Kendisini ve halkı savunma yetileri körelmiş ve neredeyse hiçbir sorumluluk almayan siyaset anlayışı bazı burjuvalaşmış kesimler tarafından kanıksatılmak istenmektedir. Evet biz Kaypakkayacı komünistler burjuva sosyalizminin ideolojik düşmanlarıyız. Bunu yüksek sesle ifade etmekten dolayı hiçbir sakınca görmüyoruz. Ama bu burjuva ideolojisinin taşıyıcısı ya da siyasetinin uygulayıcısı insanları düşman olarak gördüğümüz anlamına gelmiyor. İdeolojik mücadele ile hukuk ilkelerinin birlikte işletilmesinden tarafız. Yani dönüştürmekten, ikna etmekten ve ayıklamaktan taraf olmak emek sınıflarının geleceğini bir süreliğine güvence altına alacaktır. Buna bağlı olarak devrimci saflarda egemen hale gelerek devrimci olan her kıpırtıyı neredeyse hareketsiz bırakan bu yabancı ideolojik istiladan kurtulmaya başlamalıyız. Bu konuda verilen ideolojik mücadelenin iki tane ana hedefi vardır. Birincisi devrimci tabanın eğitilerek bilincinin ilerletilmesi ve ikincisi ise bu dönemin mücadele ihtiyaçlarına uygun örgütün yaratılmasıdır.

Her çelişki ve sorun kendi çözümünü içinde taşıdığı için komünistler hayatın getirdiği karmaşık ve berbat şartlardan dolayı şikâyet etmezler. Durumu etraflıca kavramak ve iş yapmaya başlamak onların ideolojik doğasına uygundur. Aileyi aşamayanların devleti aşamayacaklarını bildiğimiz için politik olarak oldukça geri olan bir kısım geleneksel kadro yapısıyla bu hedeflere varılamayacağını geçmiş tecrübelerden anlıyoruz. Her şeyden önce günümüzdeki sorun kadroların sadece siyasi yetersizliği ile açıklanamıyor. Eğer böyle olsaydı sorunlar daha kolay halledilebilinirdi. Günümüzdeki toplumsal çürümenin boyutu, ideolojik başkalaşım, mantık dizgesinin dinsel ve tersleşmiş şeylerle iç içe geçmesi ve insan psikolojisinde çağın getirdiği karmaşa ve dökülmeler hesaba katılmadan bir kadroyu sağlıklı değerlendirmek oldukça zor görünmektedir. Çünkü sonuçta herkes bu toplumun içinde yaşamaktadır ve eskiden olduğundan daha fazla kuşatılmış ve yalnız bir durumdadır.

Günümüzde ortalama bir devrimciyi tanımlamak için onun içinde yaşadığı sosyal sınıfın yaşam koşullarının yeterince tanımlanması lazım. Böylelikle o sosyal kategorinin özellikleri bize elimizdeki kadronun da önemli bir miktarda özelliğini verir. Bu türden özgün tarihsel koşullarda komünist bağımsızlığını korumayı başaran devrimci sayısının az miktarda kaldığını hesaplayabiliriz. Çünkü bağımsız kalabilmek için berrak bir bilince sahip olmak gerekiyor. Bu berrak bilinci devrimci bir iş yapmadan oluşturmak ve korumakta mümkün görünmüyor. Özellikle aile denen toplumun en gerici pençesinden bir türlü kurtulamayan bazı kadroların çeşitli burjuva siyasetlerin birer taşeronuna dönüştüklerini yaşamın içerisinden gözlemleyebiliyoruz. Bize göre bir komünist hareketin kadro eğitme ve yaratma çabası o hareketin sınıf niteliğini ve niyetini açığa vuran önemli belirtilerin en başında gelir. Nasıl insanlarla birleşmek ve çalışmak istediğimiz, bizim siyasamızın hedeflerinin ne olduğu meselesini de önemli oranda aydınlatmaktadır. Örgütsel sosyolojinin sorunlu olduğundan şikâyet edip mecbur bırakılmışlıktan bahsetmek bir devrimci yönetici için çaresizliktir. Çünkü eğer bizim devinen nesnel dünyayla karşılıklık ilişkisi olan bilimsel bir ideolojimiz varsa, insan ve kadro sorunumuzun da şimdiye kadar ortadan kalkması gerekiyordu. “Ben birlikte çalıştığım insanlara geri yönlerine rağmen muhtacım.” diyen bir devrimci yöneticinin tutumu da aslında bir ideolojik tercihtir. Kuşkusuz o tercihini idealizmden ve teslimiyetten yana yapmıştır. Dünyanın on bin yıllık geleneksel tarihsel akışını sarsan Ekim devrimi bir avuç dava adamının felsefi öngörüsünden doğmuştu. Tabii ki bu mücadele kendi siyasasını zamanla oluşturmuştu ama ilk adımın proleter felsefe, inanç ve adanmışlıkla başladığını belirtmek gerekiyor.

Peki bizler neden kendi öncülerimizi ve haleflerimizi yaratamıyoruz? Gençliği ve kadını örgütleyemeyen bir siyasal gücün toplumun desteğini arkasına alamayacağını burada özellikle belirtmek istiyoruz. Ayriyeten devrimci aydınları kazanmak tüm insanlığı kazanmak gibi olduğu halde bu konuda neden bir gerileme içindeyiz? Bir örgütün kendi tabanını ve çeperini emme arzusu onun çoğalma ve egemenlik kurma dürtüsünü bizlere bildirir. Bir örgüt bunu sadece devrimci bir felsefe ve ideoloji yardımıyla gerçekleştirebilir. O halde sosyal manada güçlenme isteği güçlü bir devrimci düşüncenin varlığına işaret olarak anlaşılmalıdır. Devrimcilik geçmişin hatırı için kerhen içine düşülen bir yaşam biçimi değildir. Bu nedenle boş zamanlarda yan uğraş olarak ele alınan samimi olmayan devrimcilik biçimlerine fazla değer verilmemelidir. Bir devrimci hareket mekanik gücünü profesyonel olmaktan alır. Son yıllarda bir devlet dairesinde işe gider gibi çalışan memur anlayışıyla devrimcilik yapmanın yaygınlaştığını gözlemliyoruz. Bir memur mesai saatini bitirip paydos ettikten sonra kamu alanındaki vatandaştan artık hiçbir konuda kendisini sorumlu hissetmemektedir. Buna benzer bir devrimcilik anlayışının gelişmeye başladığını halkın anlatımlarından anlamak artık mümkün bir hale geldi. Halbuki bir devrimcinin mesai saati sınırsız ve belirsizdir. Tabii ki bir insan devrimciliği kendi burjuva yaşam tarzının dışında gelişen ek bir iş olarak görürse doğal olarak mesai bitimi havasına da girecektir. Belli saatlerden sonra özel alana çekilen ve her şeye kayıtsız kalan bir yaşam biçimi reddedilmelidir. Bu küçük burjuvazinin bencil, tutarsız ve çarpık bir yaşam biçiminin halka güven vermesi beklenmemelidir.

Bizim gece ve gündüz her türlü olası gelişmeye hazır, her saniye bilincini uyanık tutan ve ayağında aile gibi gerici bir pranga taşımayan proleter kadrolara ihtiyacımız vardır. Günün 24 saati boyunca gerektiğinde her an motorize olabilen bir demokratik gençlik birliğinin yaratılması kurumsal bir ideolojik müdahaleyle mümkündür. Ülkemiz bir gençlik ambarı gibidir ama politik vizyonsuzluk nedeniyle gençlik yönünü çete örgütlenmelerine dönmüştür. Gençliğin enerjisi çete yapılanmalarına duyulan öykünme nedeniyle her gün ortalıkta haber olmaktadır. Bu durumun son gençlik kuşağı için adeta tarihsel bir trajediyi andırdığını söyleyebiliriz. İşçinin, gençliğin ve kadının hayatına girmedikçe onları dışarıdan pasif temsili çağrılar ile örgütlemek mümkün değildir. Bütün bu sosyal kategorileri oluşturan yaşamların doğal bir parçası olmak, ancak profesyonel bir dava adamlığıyla mümkündür. Bir devrimci içinde çalıştığı ve oradaki yaşamın doğal bir parçası haline geldiği sosyal kategorinin kültürünü, tarihini ve sosyolojisini iyi öğrenmelidir. Teori ile pratik arasındaki ilişki eğer kültür, tarih ve sosyoloji ile beslenmezse kitlesel bir örgütün ortaya çıkması mucize gibi bir şey olacaktır. Hatta kitlelerin ruh halini tanımayan bir devrimcinin siyasal programının başarısızlığa uğraması ihtimali hesaba katılmalıdır. Öyleyse burada bir örgütçü devrimcinin sosyal psikoloji alanında da yeterli bilgi ve deneyime sahip olması gerektiği sonucunu çıkarabiliriz.

Aslında somut olarak önerebileceğimiz; temel eğitim veren kadro okullarının açılması yönündedir. Komünist hareketin bugüne kadar bu konu hakkında bir adım atmamış olması önemli bir eksikliktir. Sadece belediyecilik, parlamento ve diplomasi alanında bile eğitim veren devrimci okulları olsaydı, hem saflarında ortaya çıkan politik likidasyonun etkilerini en aza indirebilecekti, hem de programına endeksli olan kendi sistemini dahada güçlendirmiş olacaktı. Tarihsel koşulların el verdiği ölçüde bütün toplumsal yaşam kategorileri için geçerli devrimci bir eğitimi desteklemeliyiz tabii ki. Tarihi fırsatların doğurduğu hiçbir alanı boş bırakmamak gerekiyor. Ama asıl yönümüzü halkın içinde çalışan devrimci kadroların eğitimine dönmemiz gereken zamanlarda olduğumuzu buradan hatırlatmak istiyoruz.



Aralık 2024
PSÇPCCP
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031 

Daha Fazla Analiz Haberler