Devrim mücadelesinde bir duraklamanın yaşandığı iddia edilebilir. Eğer gelişme veya ilerleme yaşanmıyorsa, duraklamadan söz etmek ve hatta gerileme tartışması yürütmek mümkündür. Diyalektik, süreç-durum-dönem gibi kavramsal tarifleri, esasta ilerleme veya gerileme ikileminde açıklar. Buna karşın, denge olarak bir durum-süreç-dönem kabul etmez. Ya ilerleme vardır ya da gerileme; denge diye bir şey yoktur.
Çoğu kez denge diye tarif ettiğimiz olgusal gerçek esasta duraklama halidir. Duraklama ise özünde gerileme gerçeğinde karşılık bulur. Her süreç gibi, duraklama dediğimiz süreç de ilerleme ile gerileme arasındaki çelişki ve çatışmadan ibarettir. Gelişme ile gerileme/ilerleme ile duraksama hali, istisnasız olarak her durum, süreç ve dönemin stratejik ve taktik niteliğini belirler. Süreç ya da dönemim ana niteliği gelişme-ilerleme yönünde cereyan ediyorsa, sürecin ana karakteri gelişme, yok duraklama-gerileme niteliği egemense, sürecin ana karakteri gerilemedir…
Bu durumu tespit edip açıklayarak iş yapmış olmayız. Durup bir ilahi de bekleyemeyiz. Durmak, duraksama ve gerilemeyi koşullayan sakat tutumudur; devrimciliğe sığmaz. Devrimcilik, her türden kendiliğindencilik, durağanlık ve pasifizmi yadsıyarak, duruma müdahale etme ve onu değiştirme tutumudur. Kayıtsızlık, kanıksama, gidişatı izleme ve işi oluruna bırakma gibi müdahalesizliğin her biçimi acizlikle devrimci tavra terstir. Sorunu çözme, görevi gerçekleştirme, durumu değiştirme ve tersine çevirme pratiği devrimciliğin temel tavrıdır. Bilincimizi buradan başlatarak ilerletmeli, bu parametreler üzerinden bilemeli ve duruma müdahale eden pratikle keskinleştirmeliyiz…
Bütün tıkanmaları aşan mücadeledir. Mücadele ve direniş mekanizması sorunları çözen tayin edici temel araçtır. Bütün araç, mekanizma ve hareketin temel öznesi insandır. Sorunu yaratan da çözen de insandır. İnsanın çözemeyeceği tek bir sorun, aşamayacağı bir zorluk yoktur. Kendisine güvenen, haklılığına inanan, bilimsel teori-pratiği kılavuz alan, devrimci ilkelerde sebat eden, kararlı ve cüretkâr olan ve örgütlü mücadeleyi kullanan insan; en büyük değişimleri sağlayan, alt-üst oluşlara imza atarak devrimleri gerçekleştirendir. En büyük gerici güçler, daha küçük güçler tarafından bu yolla alt edilmiştir. Bunda kitleler başat güç, örgüt stratejik araç, biçim ve yöntemleriyle mücadele en zengin içeriktir. Bütün bunları bilince çıkararak kavramalı, devrimci mücadele yaşamına tutarlı biçimde uygulamalıyız. Yapmamız gereken ya da yapılması şart olan budur…
İdeolojik mücadelenin olmadığı yerde de tutarlı bir demokrasi olamaz
Buna eklenmesi elzem olan ya da bu mücadele tutumunda tayin edici olan ikinci unsur ideolojik mücadeledir. İdeolojik mücadele, siyasi mücadeleyi omuzlayan kolektif dinamiğin sağlamlaşması veya sağlam temellere oturarak siyasi mücadelede başarılı olmasını koşullayan iç mücadele biçimidir. Bu mücadele biçimi tamamen barışçıl ve demokratik normlara dayalıdır; iç mücadele esasıyla siyasi mücadeleden ayrışır. Lakin siyasi mücadeleye güç vererek onu tahkim eder ve başarıya ulaşmasının bir şartı olarak değer taşır. Devrimin stratejik aracı olan siyasi parti ya da örgütte ideolojik netleşme ve çizgi tayininde sağlam bir birlik, bu zeminde ideolojik-teorik bir iç güçlenme sağlanmadan, yani ideolojik mücadele yoluyla sıkı bir örgütsel birlik yaratılmadan siyasi mücadelede başarı sağlamak mümkün olmaz-olamaz…
İdeolojik mücadele, gelişme dinamiğinin temel parametrelerinden biri olmakla birlikte, sosyalist demokrasinin de açık göstergesidir. Demokrasinin işlemediği yerde amacına uygun bir ideolojik mücadele, ideolojik mücadelenin olmadığı yerde de tutarlı bir demokrasi olamaz. O halde demokrasi, bahsi geçen sürecin koparılamaz bir parçası, hayati önemdeki unsurlardan bir diğeridir.
Demokrasi, hak ve özgürlükler içeriğiyle olduğu kadar, yükümlülük ve sorumluluklar itibarıyla da temel bir biçim veya yönetsel mekanizmadır. Bu mekanizmayı tamamlayan ikinci öğe merkeziyetçiliktir. Merkeziyetçilik, ilgili mücadele sürecinde rol oynayan yaşamsal bir mekanizma ya da yönetsel düzenlemenin temel bir unsurudur. Politik mücadelenin kurumsal niteliğini oluşturan öğelerin koparılamaz-yadsınamaz bir parçası merkeziyetçiliktir. Merkeziyetçilik demokrasiyi olanaklı kılan ve demokrasiden beslenen düzenleyici, disiplin sağlayan ve bağlayıcı bir mekanizmadır. Kolektif iradeleşme ya da irade-eylem birliğinin ifadesidir. Merkezileşme olmadan, irade-eylem birliğinden ve parti-örgüt kurumsallaşmasından söz edilemez. Komünist devrimci parti-örgütün demokratik-merkeziyetçilik ile temelinde örgütlenmesi bu mücadele sürecinde elzemdir. Demokratik-merkeziyetçilik olarak formüle edilen temel örgütlenme ilkesi, bütün bu mücadele sürecinin örgütsel formatıdır; proleter devrimci partinin bir göstergesi ya da yansımasıdır.
Proleter devrimci partinin demokratik-merkeziyetçilik altında, uygulamada ademi-merkeziyetçi olması bir başka ilke sorunudur. Tüm yetki ve inisiyatifin katı biçimde merkezileştirilmesi veya merkeze bağlanması demokrasi ilkesi açısından sorunludur. Dolayısıyla bu esas biçim altında, uygulamada ademi-merkeziyetçi olmak şarttır. Aksi halde demokrasi sakatlanacağı gibi, somutun, yerelin, parçanın ya da bütünün parçalarının iradesi yansıtılamayarak yok sayılmış olur. Çalışanların eli-kolu bağlanmış olmakla birlikte, hantal, bürokratik ve anti-demokratik bir mekanizma yaratılarak, gerçek yaşam ve mücadele pratiğinin sorunlarına yanıt olmaktan uzak kılınır… Altın üstü, üstün altı denetleyerek tamamlaması, bütünlük ve birlik oluşturmasının gerçek zemini ademi-merkeziyetçiliğin uygulanmasıdır. Yetki ve inisiyatifin paylaşılması demokrasinin şartıdır; tersi ise demokrasiyi baltalayan ve katı merkeziyetçilikle örgütü felç edendir. Kısacası, demokratik-merkeziyetçi yapı altında ademi-merkeziyetçiliği benimseyerek uygulamak temel şartlardan bir diğeridir…
Taktik tıkanma hali bir sorundur, lakin aşılmaz değildir.
İdeolojik-teorik-siyasi çizgide bilimsel rotaya sahip, buna uygun olarak temel örgütlenme ilkesi ekseninde demokratik-merkeziyetçi yapıda örgütlenmiş bir politik savaş partisinin, yukarıda kısaca özetlediğimiz kimi şart, özellik, yöntem ve tutumlara bağlı kalıp yerine getirmesi ya da bunlara uygun hareket etmesiyle; aşamayacağı bir zorluk, çözemeyeceği bir sorun ve gerçekleştiremeyeceği bir değişim yoktur. Hiç kuşkusuz ki, özetlediğimiz bu temel sadece sorunun ana çerçevesidir. Bu çerçevenin taktiksel unsurlarla geliştirilmesi, zengin yöntemlerle genişletilmesi, ayrıntılarla dinamikleştirilmesi ve yaratıcılıklarla büyütülmesi mümkün olmanın ötesinde bir gereksinimdir…
Duraksama ya da gerileme haliyle devam eden taktiksel tıkanma sürecinin tersyüz edilmesi örgütlü devrimci hareketin somut çalışmalarla sergileyeceği pratik iradeyle aşılabilir ve aşılması zorunlu olan geçici bir durumdur. Toplumsal dinamiklerdeki hareket ve gelişme çizgisi bunu tamamen olanaklı kılarken, devrimci hareket ve güçlerin bu sürece yapacakları pratik müdahale gelişme sürecini hızlandıracaktır. Daha etkili bir mücadele pratiği, daha etkili bir mücadele müdahalesi gerekliyken, kitlelerin güvenini kazanacak olan daha somut görev, daha gerçekçi, daha uygun siyasetlere yönelmek esasta yeterli olacaktır.
İçinde bulunduğumuz dinamik kitle hareketi ve işçi direnişleri önümüzdeki sürecin devrimci yükselişler göstereceğinin işaretlerini vermektedir. Açlık ve yoksulluğun derinleşmesi, düşük ücret ve fahiş fiyat yükselişiyle yükselen zamlar kitlelerin mevcut direnişlerini kitlesel patlamalara taşımaya yeterli sebeplerdir. Bu sebepleri devrimci mücadele pratiğiyle örgütlü mücadelelere tırmandırmak öncülerin görevlerini asgari düzeyde de olsa yerine getirmesiyle olanaklıdır.
Devrimciler çaresiz ve aciz değildir. Taktik tıkanma hali bir sorundur, lakin aşılmaz değildir. Bilakis, her tıkanma bir çıkışın vesilesidir. Devrimci çıkış mümkün, yükseliş kaçınılmazdır. Çünkü tıkanmanın temeli ideolojik-teorik çizgi değil, siyasi-örgütsel güçle anlam kazanan müdahalesizlik ya da pratik çizgi zayıflığıdır. Mücadele tek yoldur…
Nesnel koşullar uygun, şartlar devrimcidir…