Örgütlü tahakküm, yağma, esaret ve manipülasyon formlarına karşı mücadele, ancak ve ancak örgütlü karşı koyuşla mümkün olabilir.
Sınıfsal ayrışmaya dayalı tarihin ve toplumsal gelişimin kendi yasalarıyla da doğrulanan bu hakikat, komünistlerin icadı değildir.
Keşke başka türlü mümkün olabilseydi…
Tarihsel misyonuna uygun komünist bir parti veya aynı işlevi gören bir başka örgütsel vasıta yaratmak, politik yaşamda özne olabilmenin, giderek de zorunluluklar aleminin ötesine taşınmanın olmazsa olmazıdır.
20. Yüzyıl boyunca yaşananlar, kapitalizmin eseri olan derin krizlere geniş kitlelerinin her doğrudan müdahalesinin devrimci dönüşümlerle sonuçlanmadığına tanıklık etti.
Aynı şekilde, böylesi anlarda krizi ve oluşan kitlesel enerjiyi doğru yönetecek yetkinlik, cüret ve esneklikte bir önderlik boşluğunun ne tür zincirleme hasarlara yol açtığına, devrimci kabarıştaki yenilgiye ve ardından gelen onlarca yıllık bir sessizliğe sebep olduğuna da…
Tarihin ender anlarında ortaya çıkan devrimci buhran zamanlarına yerinde ve başarılı müdahaleler, teori ve tarih bilinciyle donanmış, zaman okuması isabetli, asgari iç birliğini sağlamış, devrimci itiraz ve değiştirme iradesi sarsılmaz istikrarlı/örgütlü komünist formasyonlar sayesinde mümkün olabilmiştir.
Bu olgusal gerçek, geçen yüzyılın Rus Bolşevikleri ve Çin komünistleri önderliğinde başarılan iki büyük devrimle parlak bir tarzda kanıtlanmıştı.
Kendini “rakipsiz” sandığı bir zaman aralığında ve tam bir ideolojik manipülasyonla gündemleştirdiği “Tarihin sonunun geldiği” tezi de dahil, dünya kapitalizminin yalana dayanarak yeryüzünün bütün kötülüklerini 20. Yüzyıl işçi devrimlerine fatura etme, onları itibarsızlaştırıp gözden düşürme gayreti (tarihin en kısa ömürlü “Yeni Dünya Düzeni”yle birlikte) iflas etmiştir.
Şu bilgiler ibrenin nereye doğru döndüğünü kanıtlaması bakımından ilginçtir:
“…İsminden de anlayabileceğiniz gibi komünizm düşmanı olan ‘Komünizm Mağdurları Vakfı’ (The Victims of Communism Foundation), 2020’de bir çalışma yayınladı: ABD’de 16-23 yaşındakilerin (Z Kuşağı) yüzde 49’u sosyalizm konusunda olumlu bir görüşe sahip (2019’da sadece yüzde 40’tı). Yaşı ne olursa olsun, bu olumlu görüş Amerikalılar için yüzde 36’dan 40’a yükseldi. Bu kadar güçlü bir komünizm karşıtı geleneğe sahip olan ABD’de, Z Kuşağı’nın yüzde 18’i komünizmin kapitalizmden daha adil bir sistem olduğunu düşünüyor!” *
Yeni dalga devrimler lehine nesnel avantajlar yaratan bu durumun güçlü anti-kapitalist atılımlara dönüştürülmesi, bir yanıyla da komünistlerinin öncülük/önderlik paradigmalarında olduğu gibi, zamanın talebi olan kültürel/kurumsal formların yaratılmasını gerekli kılar.
Pratik yürüyüşünden, ortak eylem iradesinden sapmadan merkeziyet ile demokrasi, sıradanlık ile seçkinlik, iktidar ile muhalefet, eski ile yeni kuşaklar/paradigmalar arası potansiyel veya fiili karşıtlığı doğru yönetebilecek kollektif bir özneye duyulan ihtiyaç ortadadır.
Peki, mevcut konjonktürel iklimde bu yakıcı ihtiyaca yanıt olabilmek mümkün mü?
Pek tabiki evet…
***
Komünist devrimci dinamiklerin “öncülük” misyonları tanrıların bahşettiği hazır bir statü olmadığına göre, yapılacak çok iş var demektir.
İç Birlikten Başlamak
Komünistlerin kavrayışında iç birlik, her şeyden önce esaslı bir tarih bilincinin, ufuk berraklığının, bir değerler ve hedefler tercihinin, gönüllülük esasına dayalı yetkin bir disiplin/öz-disiplin ve bir yeniyi inşaa iradesinin cisimleşmesi demektir.
Komünistler arası bir değerler ve eylem ortaklığının yaratılması/yaşatılması elbetteki kolay iş değildir. Ama bunun başarılması, işçi yığınlarının, kır yoksullarının, işsiz kalabalıkların harekete geçirilmesinin; giderek kadın, çevre ve tahakküm altındaki diğer kimlik hareketleriyle dinamik eylem birlikleri geliştirmenin de ilk şartıdır.
Komünistlerin birliği gönüllü, militan bir birliktir. Tabiatıyla da her militan birlik gibi, çok cepheli (ideolojik, politik, kültürel) ve yoğun mücadelelerin seyri içinde oluşur, zamanla da hedeflediği kitlesel dayanaklarına kavuşur.
Parti ve örgütlerin birer canlı organizma oldukları, toplumsal bünyede yaşanmakta olan tüm çelişki ve ihtilaflardan, türlü sınıfsal, psikolojik, sosyokültürel güdü ve alışkanlıklardan tümüyle muaf olmadıkları bilinen bir olgudur.
Bu durumun komünist öznelere yüklediği sorumluluk ise yeterince açıktır: Bunlar, düşünsel hayatın canlı tutulması, irade ve eylem birliğini dumura uğratmayan görüş ayrılıklarına ve muhalif azınlık haklarına saygı duyulması, bunun güvencesi olabilecek bir komün demokrasisinin tesis edilmesi olarak sıralanabilir. Daha da önemlisi, temel ilkelerde ödünsüz, eleştiri-özeleştiri mekanizmasını işletilmesinde yetkin, irade ve eylem kapasitesinin kullanımında ise etkin bir komünar hat yaratma mücadelesinde ısrar…
Toplum çapında olduğu gibi Komünist Partilerin iç yaşamında da alternatif önem taşıyan pozitif kültürel değerlerin üreticileri, taşıyıcıları, tüketicileri ve yozlaştıranları/çürütenleri vardır. Sözkonusu kategoriler arası diyalektik bağı, geçişgenlikleri yok saymayan bu genelleme, her birimizin çevremizde kolaylıkla gözlemleyebileceğimiz, deneyimleyebileceğimiz ayırımlardır…
Komünist parti ve örgütlerin iç yaşamını düzenleyen tüzük gibi hukuki, etik normlar bütünü, engin bir komünist kültür altyapısına ve mülk dünyasından bilinçlice kopmuş bir kadro temeline dayandıkları ölçüde etkili, bağlayıcı olabilir…
Kültürel-ideolojik temel denilip geçilemez!
Sözgelimi, komünist saflara kadar sirayet eden tanrı-kul/şef-teba ilişkisinin; ölenin kutsanması, kalanın ise bütün günahlardan sorumlu tutulması, “en iyi önder ölü önderdir” mealindeki sorunlu bir kültürünün yaygın kabul görmesi, mücadele edilmesi gereken başlıca zihinsel tortulardandır.
Benzer şekilde, Hristiyanlıkta ve Şiilikte sıklıkla rastlanan ve içinde belirgin mazoşist ögeler taşıyan kitlesel yas/matem merasimlerinin, köklü geçmişleri semavi dinlere, ilkçağ toplumlarına kadar uzanan önemli sosyo-psikolojik kalıntıların varlığı da aşılmayı bekleyen kültürel tortuya bir başka örnektir.
Mevcut konjonktürel denklemde komünistlerin iç birliğini sabote eden başat ideolojik engelin ise, farklı varyantlarıyla birlikte postmodernizmden geldiğini bir zihin açıklığıyla görmekte yarar var.
Kimi yazarlarca “Radikalleşmiş modernite” , “Geç kapitalizmin mantığı”, “Gösteri toplumunun kültürü”, “Yeni Muhafazakarlık”, “Krize girmiş yeni-modernizm” gibi tanımlamalarla da ifade edilen postmodernizm, muhalif toplumsal dinamikler arası ortak paydaları yok sayan bir kimlikçi parçalanma, anlam erozyonu, içeriksizleştirme, mülk/makam ve şan-şöhret yatırımı eşliğinde “devrimcilik” yapma, doğru-yanlış, merkez-merkezsizlik, bilim-iman, yerel-evrensel, ortak ve tekil doğru gibi kategoriler arasındaki ayırımları iştahla bulandıran ve oldukça geniş bir yelpazeye yayılmış bi akımdır…
Üste karşı itaatkâr memurlar, alta karşı ise işgüzar amirler üreten bir kültür ve faaliyet tarzı komünistlere ait değildir/olmamalıdır. Aksi halde, daha gereği gibi sistemin düşünüş tarzı ve alışkanlıklarından kopmadan, onu bir başka biçim, zaman ve mekânda yeniden üretmiş oluruz…
Bürokratlaşma, güç ve makam tapıncı gibi yabancılaşma formlarına tenezzül etmemek, engin ve derin düşünmek, düşünceleriyle uyumlu ve sade yaşamak, hesapsız çalışmak gibi kültürel-etik değer ve güzelliklerin yeni baştan inşası pekâlâ erişilebilir hedeflerdir.
Sonuç Yerine
Bilimsel komünist kuram, örgütsüz işçi sınıfı ve diğer ezilen halk katmanlarının kapitalist sömürü ve hegemonyanın hammaddesi olmaktan öteye gidemeyeceği gerçeğini kanıtlayalı çok zaman oldu.
Küresel kapitalizmin dünyayı giderek daha aktif bir yanardağ haline getirdiği mevcut konjonktürel durumda, güçlerini birleştiren, ortak değer ve eylem paydalarını harekete geçirmeye muktedir bir komünist harekete duyduğu acil ihtiyaç, elzem mi değil mi ikileminin ötesinde bir durumdur…
Zaman, uzun süredir ortak potansiyel üzerinden süregelen küçük rekabet ve gerilimlerin dar döngüsünden hızla çıkarak silkinip doğrulmanın, çeper devletin bilinen-bilinmeyen operasyon timlerine ve onun dijital ağlardaki trol şebekelerine karşı kendini aktif savunmanın, enerjisinin esasıyla da öncelikli hedef kitlesi içinde çalışmanın, baskın ideolojik kuşatmayla boğuşmanın ve asli sınıfsal dayanaklarına doğru açılmanın zamanıdır.
Yani fiiliyatta özne olmanın…
* https://www.marxist.com/s-n-f-parti-ve-liderlik-devrim-nas-l-organize-edilebilir.htm