Walter Benjamin Moskova Günlüğü’nde, devrim sonrasında restorasyon sürecine giren Rusya’nın bu restorasyonla devrimci enerjiyi bir pilin içine hapsettiğini söyleyip şu tespiti yapıyordu; bu yürümez! Alıntılamaya değer söz konusu kısım şöyle;
Hükümet, emperyalist devletlerle ticari antlaşmalar yapabilmek için, dışarıya karşı barışı tesis etmeye, ama daha da önemlisi içerideki militan komünistleri durdurmaya çabalıyor; belirli bir süre için sınıfsal barışı sağlamayı, burjuva hayatını mümkün olabildiğince depolitize etmeyi hedefliyor. Diğer taraftansa, gençlik öncü birliklerde, Komsomol’da “devrimci” bir eğitimden geçiyor. Bu, gençliğin devrimi bir deneyim olarak değil, bir söylem olarak tanıması anlamına geliyor. Devlet pratiğinde devrimci sürecin dinamiğini duraklatmayı deniyorlar- isteseler de, istemeseler de bir restorasyon dönemine girilmiş durumda, ancak bunu hiç dikkate almadan gençliğin devrimci enerjisini tıpkı bir pilin içerdiği elektrik gücü gibi saklamak istiyorlar. Bu yürümez.[1]
Alıntıyı yanımıza alıp birazdan kullanmak üzere devam edelim. Maocu filozof Alain Badiou bir söyleşisinde[2] Mao’nun sonsuz bir yöntem içinde düşündüğünü dile getiriyordu. Badiou için Kültür Devrimi Sovyet siyasetinin sol bir eleştirisi, Sovyet revizyonistleri karşısındaki Çin’e özgü bir içerik ve biçimdir. Yine filozofumuz için Mao, “sosyalist devlet içerisindeki kitle hareketi yoluyla durumu devrimci bir şekilde komünizme doğru yönlendirmeye çalışan (…) özel bir isimdir.”[3] Mao için kabul edilemez olan yöntemsel mülahaza karşıtların uzlaşması, mücadelelerini içeren daha yüksek bir birlikte birleşme yani standart diyalektik sentezdir. Buna göre Mao, karşıtların ebedi mücadelesi kozmolojisi, ontolojisi fikrine sahiptir ve kendine özgü bir tür negatif diyalektik geliştirmiştir.[4]
Bu noktada belirleyici önemde olan unsurlar Mao’nun sonsuz bir yöntem içinde düşünmesi, revizyonizme karşı tetikte olması, standart diyalektik sentezin “bürokrasisine” karşı teyakkuzda olmasıdır. Benjamin’in “pilin içine hapsedilen enerji” şeklinde kurduğu analojiyi fark etmesi ve buna gönül indirmemesidir. Mao, halkın devrimci enerjisini şedit bir biçimde kamusallık içinde süreklileştirmek istemektedir. Devrimci enerjiyi kamusal etkinliğin içinde sürekli bir hale getirmek Mao’nun eşsiz marifetidir. Bu haliyle Fransız Devrimine (1789) benzemektedir. Fransız Devrimi kendi içinde üç önemli devrimci momente sahiptir ve bu üç moment, tarih sahnesine çıkan baldırı çıplakların ve köylülerin devrimci enerjiyi kamusallık içinde sürekli tutmak istemelerinin sonucudur. Lenin’in Paris Komünü’nü referans alması gibi Kültür Devrimi de 1789 Fransız Devrimi’ni, Robespierre’i referans almış gibidir. Devrimin son aşamasında (üçüncü aşamada) köylüler, Robespierre ve baldırı çıplakları terk ederek onlara karşı örgütlenmiş ve Robespierre düşmüştür. Fransız devrimcileri, köylülerin devrimci enerjisini sürekli bir biçimde yanlarında tutmuş fakat köylülerin devrime yönelik düşlerini dönüştürememiştir.
Zizek, Mao’nun Pratik ve Çelişki Üzerine’sine yazdığı sunuşta Mao’nun hatasının, ‘olumsuzlamanın olumsuzlamasını’ yanlış formüle ettiğinden kaynaklandığını gösterir.[5] Buna göre Mao, dizginlerinden koparılmış üretimin (Marx için devrimci dinamik) kendi içinden, kendinden doğru ortaya çıkan hakiki olumsuzlamanın olumsuzlanmasını fark edememiştir. Sosyalizmin kapitalizme dönüşebileceği somut tehlikesini formüle edememiştir. Zizek’e göre “ucuz benzetmelerin ve yüzeysel analojilerin ötesinde, Maoculuğun kendini sürekli devrimcileştirme anlayışı ve devlet yapılarının kemikleşmesine karşı sürekli mücadelesi ile kapitalizmin içsel dinamikleri arasında sağlam bir yapısal benzeşiklik vardır.”[6]
Benjamin, negatif diyalektik ve Mao’nun bir anlığına yakınlaştığı restorasyon ve revizyonizm teyakkuzu “sadece içinde ütopyacı düşlerimizin geçekleşeceği yeni bir toplumsal gerçekliğin inşa etmekle kalmayıp aynı zamanda bu düşlerin ta kendilerinin yeniden inşa edilmesi”[7] zorunluluğunda kısa devreye uğrar. Sovyetler ve düşlerimizi de yeniden inşa etmeye yönelik zorunlulukta başarısız olan Kültür Devrimi diyalektiğin çalışması gereken asıl alandır. Zizek’in sorduğu soruyla, “temel ilkesi kendini devrimcileştirmek olan bir düzeni (kapitalizm) nasıl devrimcileştireceğiz? Devrimci enerjiyi bir pilin içine hapsetmeden, bununla beraber ütopyacı düşleri de yeniden düzenlemeye sevk eden diyalektik süreç, Zizek’in ifadeleriyle hakiki olumsuzlamanın olumsuzlamasıdır.
Devam Edecek…
Kaynaklar
Benjamin, Walter. Moskova Günlüğü. (2014).(Çev. Cemal Ener). İstanbul, Metis Yayınları.
Zedung, Mao. Pratik ve Çelişki Üzerine. (2009).(Çev. Ahmet Kırmızıgül) Ankara, Epos Yayınları.
https://www.siyasaliktisat.com/post/alain-badiou-ile-soylesi-sanli.
[1] Walter Benjamin, Moskova Günlüğü, 3. Basım, İstanbul, Metis Yayınları, 2014, s.75.
[2] https://www.siyasaliktisat.com/post/alain-badiou-ile-soylesi-sanli.
[3] https://www.siyasaliktisat.com/post/alain-badiou-ile-soylesi-sanli.
[4] Mao Zedung, Pratik ve Çelişki Üzerine, 1. Baskı, Ankara, Epos Yayınları, 2009,s. 20.
[5] Mao Zedung, a.g.e, s. 17.
[6] Mao Zedung, a.g.e, s. 39.
[7] Mao Zedung, a.g.e, s. 36.