TKP-ML, MKP, TKEP/L, DKP/BÖG, TİKB Avrupa Komiteleri ortak bir açıklama yayınlayarak, ülkede sınıfsal ve ulusal mücadele yükseldikçe katliamların ve baskıların da arttığı belirtildi. Elimize e-posta yoluyla ulaşan ortak açıklamada 96 yıllık cumhuriyet tarihinde birçok katliam yaşandığı vurgulandı:
“Doksan altı yıllık ”Cumhuriyet” tarihi katliamlarla dolu bir tarihtir. Kemalistler Osmanlıdan devir aldıkları, işgalci, katliamcı tarih üzerine inşa ettikleri ‘yeni Türk’ devletini ”Cumhuriyet” olarak ilan ettiler ama 96 yıllık bu tarih boyunca ülkede demokrasinin ”D”si dahi uygulanmadı. Kemalistler, önce Kürtleri inkarla başladılar, işe. Sonrasında, Rumlar başta olmak üzere ülkede yaşayan azınlıklar bir bir ülke dışına sürgün edildiler. Bunu işçilerin, köylülerin haklarının gasp edilmesi izledi. Ülkemizde ulusal ve sınıfsal mücadele yükseldikçe, baskılar da arttı; parlamenter faşizmden, askeri faşist diktatörlüğe sıkça geçildi.”
“Katliam emperyalist ağababalarının talimatıyla yapıldı”
Açıklamada Maraş katliamının da 70’lerde gelişen sınıf mücadelesine yönelik olduğu vurgulanarak, katliam için MHP’lilerin özel olarak seçildiği belirtildi:
“1970’lerin ortalarına doğru gelişen sınıf mücadelesinin önünü bir askeri darbeyle kesmeye hazırlanan devlet, bunun için ‘uygun’ fırsatlar kollamaya başladı. 24 Aralık 1978 Maraş katliamı, 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesine giden yolu hazırladı. 24 Aralık’ta başlayan katliam 26 Aralık gününe kadar aralıksız sürdü. MİT’in bizzat hazırladığı bu katliam MHP’ye yaptırıldı. Alevilerin yoğun olarak yaşadığı Maraş, onlar için en uygun bölgeydi. Katliama Alevi, Suni çatışması görüntüsü verebilmek için Maraş özel olarak seçilmişti. MHP’lerin çok önceden hazırlık yaptığı bu katliamda yüzlerce Alevi kadın, erkek, yaşlı ve çocuk katledildi. Evler ve iş yerleri yakıldı, yıkıldı, Alevilerin malları yağma edildi.”
Açıklamada 19 Aralık hapishaneler katliamına da değinilerek, F Tipi işkencehanelerine karşı başlatılan açlık grevi ve devamındaki ölüm orucu direnişlerinin bastırılması için 28 devrimcinin katledildi hatırlatıldı. Katliamın, TC devletinin ‘emperyalist ağababaları’ talimatıyla yaptığı vurgulandı:
“Katliamın yapıldığı tarihte DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti iş başında bulunuyordu ve Başbakan yine Bülent Ecevit idi. Ecevit, katliam operasyonunu ”Hayata Dönüş” olarak açıklasa da, Türk kontr gerillasının operasyona ”Tufan Operasyonu” adını verdiği sonradan ortaya çıktı. Ecevit, “operasyonu yapmasaydık IMF programını hayata geçiremezdik” diye açıklama yaparak, katliamı aynı zamanda emperyalist ağababaların talimatıyla yaptığını da itiraf etmiş oldu.”
“Roboskî Katliamı’nın hesabı AKP’den sorulacaktır!”
Hapishaneler katliamının ardından emperyalizmin Ortadoğu’yu işgal planları doğrultusunda AKP’nin sahneye çıktığı belirtildi. AKP’nin de sahneye ‘çözüm’ ve ‘barış’ gibi söylemlerle çıktığını ancak tekrardan işgalci yüzünü gösterdiği belirtildi:
“Bu parti Kürt halkını çözüm ve barış söylemleriyle oyalarken gerçek sömürgeci yüzünü kendinden öncekiler gibi yine bir katliamla gösterdi. 28 Aralık 2011 tarihinde Uludere’ye bağlı Robozkê köyünde, faşist diktatörlük F-16 savaş uçaklarıyla yaptığı bombalama sonucu 34 Kürt köylüsünü katletti. AKP hükümeti, katliam sonrasında yaptığı açıklamada bu ”operasyonun PKK”lılara karşı düzenlediğini söyledi. Oysa katledilen 34 kişinin Irak’tan mazot, sigara getiren sınırcı köylüler olduğu hemen açığa çıktı. Üstü örtülen bu katliamın sorumluluğunu almak istemeyen AKP, sonradan bu olayı da FETÖ’ye yıkmaya çalışarak sorumluluktan kurtulmaya çalışsa da, bu katliamın hesabı AKP’den sorulacaktır.“
“Rojava kazanımdır, savunulacaktır”
Açıklamada aynı AKP iktidarının bugün Alevi ve Kürt halklarını yok saydığı belirtilerek bu doğrultuda yönünü Rojava’ya döndüğü vurgulandı. Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük işgal saldırılarında emperyalistlerin de desteğiyle yüzlerce Kürt, Ermeni ve devrimcinin katledildiği yüz binlerce insanın da evinden olduğu belirtilerek şunlar söylendi:
”Güvenli Bölge” adını verdiği Kürt topraklarını işgal eden faşist Türk Ordusu, erken ”zafer” hayallerine kapılarak birkaç gün içinde Rojova bölgesini işgal edeceğini kamuoyuna yönelik propagandasının temel söylemi haline getirdi. Oysa sonuçta, işgalci Türk Ordusu büyük bir direnişle karşılaşarak 5 km’den daha öteye gidemedi.”
Rojava devrimi bir kazanımdır. Türk devletinin yok etmek istediği bu kazanımdır. Kürtler ve Rojava’da bulunan devrimci ve komünistler bu bilinçle Türk devletinin ilerlemesine geçit vermemişlerdir. Rojava’da yeni bir direniş destanı yazılmıştır. Bu büyük kazanımı, ne Türk devleti, ne de emperyalist güçler teslim alamayacaklardır.