Cumhurbaşkanı ve AKP adayı Erdoğan bugün Diyarbakır mitinginde konuşurken, “Kimse Kürde devlet aramasın, Kürdün devleti Türkiye cumhuriyetidir” dedi ve konuşmasının devamında da “Bizim mezhebimizde ayrımcılık yoktur Kayseri’de, Konya’da ne varsa Diyarbakır’da o olsun dedik” vb diyerek konuşmasını sürdürdü.
Erdoğan’ın Diyarbakır mitingindeki konuşması üzerine söylenecek çok şey var fakat sadece bir iki noktayı belirtmekle yetineceğim.
I – Öncelikle dün yani Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Diyarbakır’da çarşı-pazarda Kürtçe konuşan vatandaşa para cezası kesen; bugün ise sosyal-kültürel kanser olan asimilasyon ile entegrasyonu tüm derinliğiyle sürdürerek Diyarbakır sokaklarında Kürtçeyi konuşulamaz hale getiren; yanı artık Kürtçe yasağı getirmeye gerek duymayacak kadar asimilasyonu bir sosyal kanser gibi halkımızın başına musallat eden;
II – Koçgiri-Zilan-Roboski-Sur-Cizre katliamlarını ve Dersim soykırımı gibi Kürt halkına birden fazla katliam ve soykırım gerçekleştiren;
III – Kürdün iradesini tanımayan, seçilen belediye başkanları yerine kayyum atayan, seçilen vekili cezaevine gönderen;
IV – Sadece içeri ile yetinmeyip sınır ötesinde bile Kürdün kazanımlarını yok etme de askeri işgal dahil her saldırıyı yapan; öyle ki dünyanın neresinde bir Türk topluluk varsa onun haklarını korumak için her şeyi yapan, tersinde de dünyanın neresinde bir Kürt topluluk varsa onun kazanımlarını yok etmeye yeminli davranan;
V – Kürtleri bir halk ve üzerinde yaşadıkları coğrafyayı Kürdistan’ı tanımayan ve 100 yıldır dayatılan “tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek dil” ile ortadan kaldırmaya odaklanan;
VI – Tutuklattığı Kürt siyasetçiyi, klasik sömürgeci/ilhakçı politikalarla uzak diyarlara sürgüne göndererek cezaevi içerisinde ayrıca cezaevi uygulaması yapan;
VII – Dün Cumhuriyet kurulurken Kürdü yok sayan, uzun mücadeleler sonucunda Kürdün varlığını kerhen kabul etmek zorunda kalan; sonra yani şimdi Kürt var kabul eden ama bu kez haklarını yok sayan; öyle ki milyonlarca Kürt ile diğer halkların anayasal varlığını bile kabul etmeyen, resmiyette “Türkiye cumhuriyetine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” diyen;
VIII – Ve Silvan, Sur, Şırnak, Cizre, Nusaybin’de tank ve panzerlerle Kürdün evlerini Kürdün başına yıkan…devlet Kürdün devleti olamaaaz!
Madem Türkiye Cumhuriyeti Kürdün de devletidir, o halde Güney Kürdistan’da bağımsız devlet kurma referandumuna neden karşı durdu? Neden Kerkük merkezli yeni işgallere girişen İran ve Irak’ı sonuna kadar destekledi? Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni askeri, siyasi, ekonomik olarak destekleyen Türk devleti neden bağımsız Kürdistan’a savaş açıyor? Türk devleti Kürdün de devletiyse, Türk askerinin Rojava/Efrin ve Güney Kürdistan/Soran’da ne işi var?
Madem “Bizim mezhebimizde ayrımcılık yoktur Kayseri’de, Konya’da ne varsa Diyarbakır’da o olsun dedik” diyorsunuz o halde neden “Rabiamız” dediğiniz “tek millet, tek devlet, tek vatan, tek dil”i Kürde/halklara dayatıyorsunuz?
Madem Türk devleti Kürdün de devletidir, Selhattin Demirtaş neden cezaevinde? Cezaevindeyse neden Edirne’de? Ve neden Türkiye Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan, İnce’yi eleştirirken “Bu ziyaret ettiğin şahıs değil miydi 53 Kürt kardeşimin ölümüne neden olan. Neymiş serbest bırakılması gerekiyormuş. 53 Kürt kardeşimi öldürdüler. Yargı tecelli edecek. Gereği neyse olacak. Cezaevindeki zatın elinde 53 vatandaşımızın kanı var” diyerek hem polis hem savcı hem hakim rolü üstlenir? Demirtaş’ın serbest bırakılmasını isteyen Muharrem İnce eleştirisi üzerinden “Cezaevindeki zatın elinde 53 vatandaşımızın kanı var” demek ve Demirtaş’ı suçlayıp cezalandırılmasını isteyerek serbest bırakılmasına karşı çıkarak yargıya mesaj vermek ne demek? Sorular, sorular, sorular…!
Kürtler/halklar bu oyunu 24 Haziran’da bozacak! Demokratik öfkesini sandığa taşıyarak hesap soracaktır.
Sinan Çiftyürek