Bizimle iletişime geçin

Makale

Kaypakkayacı Demokratik Kuvvetlerin Atılım Sürecine Girerken- 3

Önümüzdeki yerel seçimler döneminde politik ve örgütsel bir atılıma hazırlanan Kaypakkayacı yeni demokratik kuvvetler bu süreci devrimci kitlelere ulaşmanın, devletli bir işçi uygarlığına emekçi halkı hazırlamanın ve sosyalist demokrasinin yönetsel tecrübesini biriktirmenin bir aracına koşullamalıdırlar.

Kademeli olarak artan demokratik ilerlemenin toplumun temel ekonomik ilişkilerini ve politik yapısını değiştireceğini ön görmek pembe bir hayal görmek ile eş değerdedir. Ekonomi bütün araçlarıyla sermaye sınıfının elinde kalmaya devam ettiği sürece toplumsal sorunların reformlar yoluyla çözülmesi mümkün değildir. Reformist bir siyasi programla kapitalist dünya pazarının boyunduruk altına alınabileceğini savunan anlayışlar, mülkiyetin ve dolayısıyla savaş tarihinin doğasını anlamayan çizgileri nedeniyle bu kanlı pazarın bir figüranına dönüşmekten kendilerini alı koyamamışlardır. Burjuvaziye ait kamu alanlarının olduğu gibi korunarak proletaryanın amaçları için sonuna kadar kullanılmasına tarih hiçbir zaman fırsat vermemiştir.

Marx ve Engels yoldaşların 1871’de Paris Komünü’nden edindikleri en büyük tecrübe tam da bu noktada belirmişti. Paris gibi bir beldeyi ele geçiren işçilerin kendi devletlerini kurmaya çalışmaları; sınıf mücadelesinin ortaya çıkardığı zorunlu bir ihtiyaçtı. Eğer bizim siyasal programımız, önderlik yapacağımız reformlar yoluyla halka mutluluk ve refah vaat ederek sosyalizmi erteliyorsa ideolojik çizgimizde ciddi sorunlar baş gösterecek demektir. Reformlar için mücadele, önceden belirlenmiş bir taktik politikanın ürünü olarak doğmaktadır. Ama aynı zamanda reformlar için mücadele süreci bu belirlenmiş taktik politikanın denetiminde devam etmelidir. Eğer taktik politikalarımız burjuvazinin egemenlik yürütme planlarını çözemiyorsa, onun kendi beyaz bayrağı altında topladığı güçlerin birliğini bozamıyorsa ve halkın geniş katmanlarını işçi sınıfının öncülüğünde birleştiremiyorsa tarihsel bir öneminden bahsedilemez. Siyasal reformistlerin ve bilumum sınıf uzlaşmacılarının böyle bir derdi olmadığını hatırlatmak isteriz. Kuşkusuz belli tarihsel koşullarda reformlar için mücadelede taktik sorumluluk alan bir politik harekete reformist damgası vurmak apolitik bir yaklaşımdır.

Geleneğimizin saflarındaki bazı yoldaşlar bu konuda tam bir kafa karışıklığı içerisindedir. Geçmişten gelen öğrenilmiş alışkanlıklar ve mevcut siyasal geriliğin kıskacından kurtulmadan reformizme karşı mücadele etmek ve bu çizginin getirebileceği tehlikelerden kurtulmak mümkün görünmemektedir. Siyasal reformizme karşı ideolojik tutumun demokratik ve meşru zeminlerdeki çalışmalara karşı çıkmakla doğrudan bir alakası yoktur. Bu kaba mekanik yorumlamaların geleneğimize bir faydası yoktur, olmaz da. Strateji, politikanın üzerinde geleceği görebilmenin bir aracı olduğu için tarihin özgün bir döneminde öne çıkan taktik bir politikadan dolayı bir hareketin ideolojik anatomisini belirlemek mümkün değildir.

Taktik, kendisini en çok devrimci kaynakların dağıtım planında göstermektedir. Taktik ile strateji arasındaki ilişki her zaman düz bir çizgi şeklinde görünür değildir. Bu anlamda taktik hareketin doğası dolaylı ve helezonik zikzaklar şeklinde olduğu için stratejisiyle olan ilişkisi bazen görünmez olabilir. İşte taktik yaratıcılık ve estetizm denen şey tamda budur. Strateji anlaşılabilir bir tasarıdır, taktik ise karmaşık ve yaratıcı hareketler sürecidir. Amaç ile araç ilişkisinde araç sürekli bir değişim, sınama, yanılma ve yenilenme içerisinde olur. Bir devrimci hareket eğer bütün güçlerini sadece oy kullanmanın belirleyici olduğu bir politik yaşam içerisine entegre ederse proletaryanın tasarımı olan stratejilerden uzaklaşarak düzen içi solculuğa evrilme tehlikesi içerisine girecektir. Bu durum işçi sınıfı için zaman kaybından başka bir şey olmayacaktır. İşçi sınıfının kendisi için bir sınıf olarak egemen olmaya çalışmadığı bütün taktik faaliyetler tarihte boşa giden bir amaçsızlık ve zaman kaybıdır. Olması gereken işçi devletinde doğru yol döşemektir.

Önümüzdeki yerel seçimler döneminde politik ve örgütsel bir atılıma hazırlanan Kaypakkayacı yeni demokratik kuvvetler bu süreci devrimci kitlelere ulaşmanın, devletli bir işçi uygarlığına emekçi halkı hazırlamanın ve sosyalist demokrasinin yönetsel tecrübesini biriktirmenin bir aracına koşullamalıdırlar. Bütün keyfi engellemelere rağmen yasal alanda kurulmuş olan bütün karşı devrimci barikatlar göğüslenerek aşılmaya çalışılmalıdır. Ele geçirilecek yeni mevzilerde zamana dayanıklı kalıcı tohumlar bırakmak önemlidir. Bazı yoldaşlar bu durumu yerel yönetim “iktidarı”na ulaşmak şeklinde yorumlamaktadır. Böyle bir tespit başarının sınırlarını daraltmak anlamına gelmektedir. Yerel iktidarların ele geçirilemediği yerlerde de kalıcı devrimci başarılar elde etmek mümkündür. Başarıların ölçüsünü burjuva kamu kuruluşlarının yönetilme hakkının elde edilmesiyle açıklamak, politikalarımıza yön veren ideolojimizi sorunlu ve tartışmalı bir hale getirmektedir. Bu sürecin sonunda elde biriken halk güçleri sınıf mücadelesinin yeni ihtiyaçlarına göre ikâme edilip vazifelendirilmelidir. Eğer bu genel politik hamle sonrası biriken taze güçler kendi sınıfsal ve mesleki konumlarına göre ihtisas örgütlerinde işlenmeyip oy sonuçlarının belirleyici olduğu tarihin en büyük tiyatro oyunu olan parlamenter avanaklık içerisinde tutulursa bunun adı siyasal reformizm olacaktır.

Politikamız reformlar için belli koşullarda mücadeleye evet ama reformizme hayır olmalıdır. İşçi sınıfının öncüleri beş bin yıl boyunca belediyelerde kuluçkaya yatmış olsalar bile tarihsel zor araçları doğup egemenlik gösterisine soyunmadan bu araçları proletarya devletinin bir embriyosuna çevirmek mümkün değildir. Zaten siyasal reformizmin en karakteristik özelliği önceden belirlenmiş stratejiden koparak taktiği alıştıra alıştıra strateji haline getirmektir. Taktik bir politikaya hükmeden ideoloji, zayıf düştüğü zaman taktik ideolojiye hükmetmeye başlayacaktır. Geleceğe dönük büyük hedefleri gözetmeyen taktikler devrimci olamazlar.

Biz bu durumdan; stratejik hedefe giden yolun üzerindeki sorunları çözen taktikleri kastediyoruz. Belediyeler kamu alanları içinde en çok yozlaşmış alanlar olduğu için bu yönlü bir örgütsel atılımın maddi dünyada bir karşılığı olacaktır. Alternatif halkçı belediyecilik programının halk ile buluşmada meşru ve başarılı bir araca dönüşme ihtimali güçlüdür. Bu anlamda eldeki demokratik kuvvetleri korumak ve büyütmek için fırsatlar kollamaktan vaz geçmememiz gerekiyor. Politik bir zaferi getirecek koşulları asıl olarak burjuvazinin kendisi bizlerin ayağına getirmektedir. Mevcut demokratik güçlerin toparlanarak ortaya çıkan göreceli bir gediğe doğru yönlendirilmesi doğru bir ideolojik çizgi ve stratejik bir planlama çerçevesinde olmak kaydıyla denenmeye değer, yerinde hamlelerdir. Bir taktik politikanın genel bir kampanya dahilinde ele alınması tarihten kopya çekmek şeklinde değil, tamamen kendi zaman parametrelerinin ve tarihsel maddi koşullarının bir ürünü olarak gelişmelidir.



Kasım 2024
PSÇPCCP
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Daha Fazla Makale Haberler