Bizimle iletişime geçin

Makale

‘‘İlerici Enternasyonal’e” Kısa Eleştirel Bakış

Bu perspektiften bakıldığındı, “İlerici Enternasyonal” girişiminin tamamen popülist siyaset stratejisiyle ve ismine yakıştırdığı ilerici nitelik yetinmeciliğiyle, devrimci ve komünist nitelikle arasına başından beri mesafe koymuş, bununla vermiş olduğu mesaj ve çerçevelediği hedefleri bakımından yalın anlaşılırlıkta burjuva zeminde ortaya çıkıp kendisini ilan eden, neo-liberal, sivil toplumcu bir hareket ya da platform olarak işçi sınıfı ve ezilenlerin özgürlük hedefine cevap olamaz

Emperyalist burjuvazi sebepsiz olmayan “sosyal patlamalar” beklentisi tespitiyle, sadece yapısal krizini ve sisteminin sürdürülemezliğini itiraf etmiş olmuyor, objektif olarak komünist harekete görevlerini de hatırlatmış oluyordu. Komünist hareketin teorik çözümleme ve nesnel gerçeğe yaslanan öngörüsel analizlerinde ortaya koyduğu stratejik ve somut görevlere dönük tespitlerde ortaya koyduğu zemin açısından burjuvazinin bu hatırlatmasına ihtiyacı yoktu. Fakat, örgütlenme niteliği, örgütsel güç ve araçların etkin tesisi ya da örgütsel dağınıklığı ve elbette devrim pratiğinin gerek tek-tek coğrafyalarda ve gerekse de dünya ölçeğinde layıkıyla geliştirilememesi bakımından yaşadığı zayıflık açısından, evet bu açıdan komünist hareketin bu görev hatırlatmasına ihtiyacı objektif olarak vardı.

Bu zaviyeden bakıldığında, dünyada iki kutupta da bir kriz durumundan bahsetmek mümkündür. Yani, sadece emperyalist burjuvazi sistemsel kriz içinde değil, aynı zamanda dünya komünist hareketi de örgütsellik ve mücadele pratiği açısından yaşadığı dağınıklık ve zayıflık bakımından görece bir kriz içindedir. Komünist hareket için bunu iddia etmek, en azından pratik sorunu açısından gerçeğin ifadesi olarak yanlış olmaz.  

Tam da bu kriz durumundandır ki, komünist hareket uzun süre içinden çıkamadığı teorik tartışma ve çizgi sorunlarına gömülerek pratik görev ve mücadele eyleminden geri çekilircesine zamanı hoyratça tüketti, dahası ciddi düzeyde uluslararası örgütlülüğü olan DEH örgütünü sönümlendirerek örgütsel dağınıklığa kulaç attı. Bu kayıp ve gerilemenin derin önemi, adeta “anlamlı yalnızlık” tercihiyle avuntuya dönüştürülerek büyük yitimleri öngöremedi. Ancak gelinen aşamada, gerçek yaşamın dayatmaları, bu büyük sorumluluğun gereğini yapmak yönündeki reflekslerin yoklandığı da iyiye işarettir. 

Öyle ya da böyle krizlerin tesiriyle bugün dünya çapında devrimci sınıf mücadelesinin dinamikleri küçümsenemez yekinme içindedir. Bu dinamik hareketlilik, toplumsal hareketlerdeki göze batan pratiksel yükseliş eğilimi ile birlikte, geçmişin tecrübe birikimlerini mütalaa ederek arkasına alan entelektüel düzeydeki teorik tartışmalara ve bu tartışmaların tezahürü olarak devrim pratiğinin geliştirilmesi ekseninde cereyan eden sistematik çabayla bir eylem çizgisine oturma işareti vermektedir. Bu, iyidir ve kaçınılmazdır. Ne ki, pozitif gelişmelere karşın dünya komünist hareketi henüz sınıflar mücadelesinin pratik cephesindeki örgütlülük ve devrimci dalga boşluğunu doldurmuş, buradaki ihtiyacı karşılayacak duruma gelmiş değildir. Pek tabi ki, sosyal alandaki her boşluk doldurulmaya muhtaç olarak uygun zemin kollar.  Bu beklenti öyle ya da böyle karşılık bulur ki, komünist güçlerin yetersizliği, bu boşlukların başka güçler tarafından doldurulmasına tanıklık eder. Devrimci sınıf hareketi cephesinde yer alan güçlerin bu boşluğu doldurması tarihsel değerde görevken, devrimci sınıf hareketi veya komünist harekete kırmızı çizgi çekerek çelme takan burjuva alaşım güçlerin bu boşluğu doldurma hamlesi sınıflar mücadelesinin bir cilvesi olarak önümüze tatsız bir yemek olarak gelmektedir. Tatsızlık şu ki, nesnel bir çağrı var ve bu çağrıyla doldurulması gereken sınıf mücadelesi boşluğu, ne yazık ki, komünist devrim ve proleter güçlerle arasına kalın mesafeler koyup, sınıf mücadelesini sabote eden burjuva etkileşimi güçlerince doldurulma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Komünist hareketin zayıflıklarına dönük acımasız eleştirimize rağmen, komünist güçlerin hakkını teslim etmekten kaçınamayız. Komünistlerin büyük uğraş ve mücadeleler içinde olduğunu ve devrim ihtiyacından doğan nesnel çağrıya yanıt olmak için çabalar sarf ettiğini, ağır bedeller pahasına mücadeleler verdiklerini küçümsemeden tespit etmek durumundayız. Ve ancak komünist güçler toplumsal kitlelerin ve proletaryanın devrim ihtiyacına cevap olabilir, devrimci karşılık verebilirler.

Bu perspektiften bakıldığındı, “İlerici Enternasyonal” girişiminin   tamamen popülist siyaset stratejisiyle ve ismine yakıştırdığı ilerici nitelik yetinmeciliğiyle, devrimci ve komünist nitelikle arasına başından beri mesafe koymuş, bununla vermiş olduğu mesaj ve çerçevelediği hedefleri bakımından yalın anlaşılırlıkta burjuva zeminde ortaya çıkıp kendisini ilan eden, neo-liberal, sivil toplumcu bir hareket ya da platform olarak işçi sınıfı ve ezilenlerin özgürlük hedefine cevap olamaz.

“İlericilik” tarihsel bir olgudur. Her toplumsal aşama bir öncesine göre ileridir, bu bakımdan ilerici yanlar taşır. Ama bu toplumsal aşamalar köleci toplumdan Emperyalist-kapitalist burjuva topluma dek gerici toplumsal sistemlerdir. Kapitalizm feodalizme karşı bir ilericilik taşıyordu. Fakat bu kapitalizm sosyalizme karşı tamamen gericidir, gerici sınıf sistemidir, gerici sınıflara aittir. Evet ilericilik kavramı bu zemini kapsar. Burjuvazinin feodalizme karşı tarihsel olarak oynadığı ilericilik de ilericilik olarak bu enternasyonalin kapsamına girer vb. Aynı biçimde, işgale maruz kalan ulus-devletin gerici sınıfları, burjuvazisi de işgale karşı savaşır ve ilerici rol oynar. Bu göreli bir ilericiliktir. Ve bu ilericilikle taktiksel olarak, taktik dönem olarak taktik anlaşmalar yapılır ya da sağlanır. Ama buna karşın, somutta oynanan ilericiliğe rağmen söz konusu sınıflar gerici sınıflardır ve bunlar dünya halklarının stratejik müttefikleri olmaz, genel olarak da müttefiki değil, düşmanıdırlar. Tarihsel şartlarda ve geçici olarak ortaya çıkan özgün durumlarda (işgal gibi) burjuvazi ilerici rol oynayabilir. Bu ilerici rol geçicidir, o ana veya somut meseleye bağlı ve sınırlıdır.  Şayet bizler salt bir ilericilikten bahseder, en azından ilerici sınıflardan bahsetmez isek, sınıflar üstü bir ilericilikten, boşlukta kalan veya tartışmaya muhtaç bir ilericilikten bahsetmiş oluruz ki, bu tipik bir sivil toplumculuktur. Neo-liberal strateji, siyasettir. Aynı biçimde popülisttir çünkü, genel geçer ilericilikle her tarafa kucak açmakta ve ilericilik kavramının sınıfsal-siyasi ilericilikten aldığı tılsımı suistimal ederek duygulara hitap ederek piyasacılık yapmaktır; net sınıf tavrı gizlenerek ‘‘herkesin sahipleneceği” değerler üzerinden parsa toplanmaya çalışılmakta, kaba bir ‘‘halkçılık ‘‘yapılmaktadır…

Bu yaklaşım veya anlayış, mevcut iktidarlara karşı muhalefet eden burjuva kesim-klikleri de bağrına almaya adaydır. Trump’a karşı Biden’i desteklemeye de varabilir bir kulvar veya ideolojik dokudur… Sınıf karakterini gizleyen bir ilericilik altında açık bir sivil toplumcu spesifik sergilenmektedir ki, sivil toplumculuk sınıf eksenli değil, politik şartlar üzerinden en geniş bileşeni kucaklamayı hedefleyerek burjuva liberal kesimleri ve daha fazlasını bünyesine alan bir burjuva eğilimdir. “İlerici Enternasyonal’in” zemini buna birebir uymaktadır. Bileşenleri de bunu çıplak biçimde doğrulamaktadır…

İlericilik kavramına sınıf çerçevesi çizilmez ve devrimci sınıflar gömleği bu ilericiliğe giydirilmez ise, bu enternasyonalin ilerici kavramı çıplak kalır. Ne olduğu belirsiz bir ilericilik olur. Neden ‘‘Devrimci Enternasyonal” değil, neden “Komünist Enternasyonal” değil sorusu, “İlerici Enternasyonal’in” önünde dağ gibi durmakta ve onun niteliği hakkında kesin bir fikir vermektedir. Hatta, neden “İlerici Sınıflar Enternasyonali” değil de illa da “İlerici Enternasyonal” sorusu da yanıtlanmaya muhtaç olup, bu enternasyonal hakkında net fikir vermeye yeterlidir. Verilecek yanıt açıktır. Çünkü bu enternasyonal, sınıf eksenli değil, çünkü bu enternasyonal devrimci, sosyalist veya komünist değil, sivil toplumcu, neo-liberal burjuva bir enternasyonaldir. Bu niteliğiyle Devrimci Enternasyonal’e, sosyalist ve komünist enternasyonale karşıdır. Anti-emperyalist, anti-kapitalist değil, olsa olsa güdük anti-faşist bir girişim olur.  

İlerici denilerek burjuva öz saklanamaz, kotarılamaz. Çünkü, dünyada iki sınıf kutbu vardır. İki temel sınıf vardır. Bütün sınıfsal kutuplaşmalar, toplumsal sistemler, sosyal, siyasal, kültürel, ideolojik formasyonlar bu iki temel sınıfın damgasını taşır. İki sınıf kutbundan bağımsız, sınıflar üstü bir insan etkinliği yoktur, olamaz da. Bütün ara sınıf ve katmanlar, çözülmüş sınıflar, toplumsal tabakalar istisnasız olarak bu iki temel sınıf ekseninde tanımlanırlar. Sosyal veya siyasal herhangi bir hareket, bir eylem, bir düşünce mutlak suretle bu iki temel sınıf cephesinde yer alır, anlam kazanırlar. Sınıflar arası çelişki burjuva-proleter sınıf çelişkisinde ifade bulur, bu zeminde karşılık bulur. Ara nitelikler, formasyonlar son tahlilde ya burjuvadır ya proleterdir; bu iki cepheden birindedir. Tersi her yaklaşım sınıf çelişkilerini muğlaklaştıran, sınıf farklılıklarını reddeden ve son tahlilde sınıf işbirlikçiliğini davet eden zeminindedirler. Toplumsal, siyasal, sosyal etkinlikler ya devrimcidir ya da karşı-devrimcidir. Bu ikisini reddeden üçüncü bir yol, ara yol yoktur. Ya devrimci dünyanın parçası ya da karşı-devrimci dünyanın parçasıdırlar. Bu iki cephe dışında tarif edilen her eylem son tahlilde burjuva sınıfın çıkarlarına çalışma yönünde tariflenir.



Ekim 2024
PSÇPCCP
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031 

Daha Fazla Makale Haberler