İçişleri Bakanı Soylu’ya mafyanın rüşvet veya haraç vermesi, mafya üyelerinin dinlenen telefon konuşmalarından anlaşılıyor, deşifre oluyor. Mafya reislerinin iktidar adına ‘’oluk oluk kan akıtma’’ tehditleri kamuoyunun gözleri önünde alenen yapılıyor. Bilal’e, Albayrak’a ve Erdoğan ailesi, aile üyelerinin(özellikle de Emine hanımın) vakıflarına yüklü ‘’bağışlar’’, haraçlar verildiği çeşitli kayıt ve belgelerle açığa çıkıyor. Dışişleri bakanı Çavuşoğlu’na uluslar arası ilişkilerde rüşvetler verildiği mahkeme tutanaklarında yer alıyor. Daha önce bakanların Zarraf’tan aldıkları ‘’hediyeler’’, altın-paradan büyük rüşvetler iktidar zoruyla yargıdan muaf tutulsa da, bakanları devre dışı bırakan gelişmeyle teyit edilip kanıtlanıyordu. Man adası gibi kara para aklama ve dolandırıcılık ağı zorla kapatılsa da tüm belgeler dolandırıcılığı sabitliyordu. İhalelerden, hibelerden vb vs söz etmeye ise hiç gerek yok. Ağarın oğlu aşağılık yaparak cinayet işlemektedir. Dersimde asker çocukları, uzman askerler aynı aşağılıkları yaparak cinayetler işlemektedirler. Fazlasını sıralamaya gerek yok, zira saymaya kalkışırsak bitiremeyiz yolsuzluk, rüşvet, haraç, dolandırıcılık, ‘’hediye’’, ‘’bağış’’, ve aşağılık cinsel saldırı ve cinayet gibi suçlar deryasını.
Yukarıdaki sicil hafifletilmiş biçimiyle de olsa, Erdoğan siyasi iktidarı ve aile iktidarı olmuş aile-akraba çevresine aittir. Sözümüz şu: Bunca kirlilik ifşa olup pis kokular yayarken, 1)- yargı nerededir, ne yapmaktadır, var mıdır, 2)- Müslümanlık adına Müslümanlar bu sicile ne demektedir ve 3)- yargı ve hukukun Erdoğan iktidarı ve ünlü-ünsüz şahsiyetleri karşısında bir geçerliliği var mıdır?
Müslümanlıkla övünüp ama Müslümanlığına yaraşır biçimde bu kirliliklerin dibine batan ve Müslümanlık adına bütün bu kirlilikleri ‘’aklayan’’ Erdoğan-AKP iktidarı hangi hukuku işletmekte, hangi hukuka bağlı kalmakta ve nasıl bir yargı sürecine tabi olmaktadır? Neden bir tek dava açılmamakta, neden hukuki bir süreç başlatılmamakta ve hukuk-yargı denen şey neden işlememektedir?
Seçilmişlerden Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, belediye başkanları ve çalışanları, sosyalist ve devrimci hareket mensupları, demokratik kurum, gazete, dergi ve çalışanları, tek-tek gazeteci, aydın, yazar, sanatçı, müzik grupları ve burjuva liberal aydınlar da dâhil tüm muhalif tabaka faşist baskılar altında tutulup keyfiyetçi hukuk ve yargı sistemiyle hapsedilip yargılanırken, neden iktidar ve güruhunun tek bir ferdi deşifre olmuş suçlarından dolayı yargılanmamaktadır? Yukarıdaki kirli suçlar sicili iktidar ve güruhuna aittir, sosyalist, devrimci, demokrat ve aydın kesimlere değil! Buna karşın suçlular yargılanmamakta, suçsuzlar yargılanmaktadır.
Süleyman Soylu adı geçen rüşvet-haraç ilişkisi nedeniyle neden yargılanmamakta, neden hakkında bir soruşturma açılmamaktadır? Erdoğan, bakanı Albayrak, oğlu Bilal, Bilal’in annesi ve kız kardeşi hakkında neden bir soruşturma açılmamakta, neden yargılanmamaktadırlar? Alınan vergileri(deprem vergisini misal…) kasalarına aktaranlar neden yargılanmamaktadır? Bir kadına cinsel saldırıda bulunduktan sonra onu katleden Mehmet Ağarın oğlu neden yargılanmamaktadır? Neden Dersim’de kadınlara cinsel saldırıda bulunup katleden uzmanlar yargılanmamaktadır? Neden asker-polis çocukları işledikleri cinayetlerden dolayı yargılanmamaktadır?… Tek açıklaması var. Çünkü onlar yargıyı ve hukuku kontrol edip elinde tutan erklerdir. Hukuk ve yargı sistemi onlarındır. Dolayısıyla kendilerini yargılamaları beklenemez. Bunlar için hukuk ve yargı yoktur. Ve bu hukuka, bu yargı sistemine bir güven duyulabilir mi? Hayır! “FETÖ” borsasıyla nam salmış bir yargıya, siyasi iktidardan emir alan bir yargıya, iktidar ve çevresinin suçlarını örtbas ederek yargıdan muaf tutan bir yargıya, rüşvet ve haraçlara, tehdit ve şantajlara kayıtsız kalan bir yargıya güvenilebilir mi ve en önemlisi de bu durumda bir yargının-hukukun olduğundan bahsedilebilir mi? Hayır!
Onları yargılayabilecek tek hukuk ve yargı sistemi proletarya ve halkın
adaletidir
Hukuk-yargı denen şey onlar için yok, onları yargılayacak bir hukuk sistemi yok. Çünkü düzen onların düzenidir; hukuk sistemi ve yargı mekanizmaları onların kontrol ve nüfuzu altında olup onların elindedir. Çünkü onların hukukunun özü ‘’adalet mülkün temelidir’’ ilkesine dayanır. Özel ve büyük mülk sahibi egemen sınıfların adaleti hâkimdir, adaletleri özel mülk ve egemenliklerini korumak için vardır. O halde proletarya ve halkın yargısı, onların adalet ve yargısı karşısında geçerli olan tek yargıdır. Onları yargılayabilecek tek hukuk ve yargı sistemi proletarya ve halkın adaletidir. Meşru olan ve onları yargılayacak olan tek adalet ve hukuk budur.
Hangi hukuk, kim için ve nasıl bir hukuk? Burjuva hukuk burjuva sınıflar içindir. Burjuva hukukun temeli burjuva sınıf egemenliği ve gerici çıkarlarını korumaktır. Özel mülkiyetçi sistem ve düzenlerini koruyup sürdürmektir. Hukukları, yasa ve anayasaları bunun içindir. Ne tarafsızdır, ne bağımsızdır, ne de adildir. Bilakis, kendilerine aittir, onlar için vardır, çıkar ve egemenliklerini korumaktan yanadır. Proletarya ve halkın düşmanı karakterine sahiptir. Hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı laf-ı güzaftır. Hukuk devleti berbat bir safsatadır. Tarafsızlık koca bir yalan, adalet boş bir laftır. Tüm yetkileri elinde toplayan Erdoğan iktidarında bütün bunlar uçup yok olmuşken, en alasından burjuva devlette de yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü yalan ve manipülasyondan ibarettir. Hukukun egemenliği dedikleri şey bir zırvadır. Ama egemenlerin hukuku tam bir gerektir. Burjuva düzen, tüm hukuku, adaleti, yargısıyla vb vs emekçi halk kitlelerine baskıdan başka bir şey değildir.
Evet, onlardan kendilerini yargılamalarını bekleyemeyiz. Ama bu, onların suçları karşısında sessiz kalacağımız ya da kalmamız gerektiği anlamına gelmez. Bilakis, onların suçlarını teşhir ederek gerçek yüzlerini halk kitlelerine göstermekten imtina etmez-edemeyiz. Onların silahlarıyla onları vurmayı ihmal edemeyiz. Bunun için suç ve kirlilikleri gibi, yalan ve ikiyüzlülüklerini açıklamaktan geri durmayız, durmamalıyız.
Erdoğan iktidarı tam bir bataktadır; suçlarla kirliliğe batmış, çürümüş, kokuşmuş bir durumdadır. Rüşvetten dolandırıcılığa, haraçtan yolsuzluğa, hırsızlıktan takiyeciliğe, faşizmden hukuksuzluğa kadar her yanıyla dayanılmaz pis kokular yaymaktadır. Burjuva iktidar ve sınıfların gerçeği iktidarda resm olmaktadır. Tüm kurumları aynı çürümüşlük içindedir.
Devrimci adaletin devreye girmesi ihtiyaçtır, yakıcıdır, elzemdir. Devrimci irade yaratılmak ve varlık göstermek zorundadır.