Bu makalenin ilk bölümünde özet olarak revizyonizm, tasfiyecilik ve her türden oportünist akıma karşı sıkı bir siyasi ve ideolojik mücadele yürütülmeden, burjuvaziye karşı zafer kazanmanın olanaklı olmadığının altını çizmiştik. Bu “Marksizm” maskeli burjuva ve küçük burjuva akımların, bugün ortaya çıkmadıkları, bunların tarihsel köklerinin olduğunu belirtmiş ve makalenin bu bölümünde, bazı konular üzerinde duracağımızı, “İkinin birleşip bir olması”, “birleşik ekonomik temel”, “üretici güçler teorisi” ve “düşünme ile varlık arasındaki özdeşlik” konularını irdeleyeceğimizi belirtmiştik. Mao yoldaştan bir alıntıyla devam edelim.
“Herhangi bir siyasal, askeri ve örgütsel çizginin doğruluğunun veya yanlışlığının ideolojik kökleri vardır. Bu çizginin, Marksist-Leninist diyalektik materyalizm ve tarihsel materyalizmden hareket edip etmemesine ve çizginin Çin devriminin nesnel gerçeklerine, Çin halkının nesnel ihtiyaçlarına dayanıp dayanmamasına bağlıdır.” ( Seçme Eserler cilt 3 sf. 245)
Devrime öncülük edebilmek ve devrimi başarıyla sürdürebilmek için MLM dünya görüşüne sahip olmak ve bu görüşlerin Türkiye-K. Kürdistan gerçeklerine ve bura halklarının ihtiyaçlarına dayanması gerekir. Bu aynı zamanda revizyonizm, tasfiyecilik ve her türden sapmadan arınmak, komünistlerle bunların arasına kalın bir çizgi çekmekte demektir. Bu, komünist parti içerisinde bu türden siyasi ve ideolojik sapmaların, akımların çıkmayacağı, olmayacağı anlamına gelmez. Aksine, KP’de sınıflar üstü olmadığına göre, farklı düşüncelerin kaçınılmazlığını bilince çıkartmak gerekir. Ancak, bunlara karşı uyanıklığı elden bırakmamak ve doğru yöntemlerle ideolojik ve siyasi mücadeleye önem vermek gerekir. Çin, Rusya, Arnavutluk, Vietnam devrimleri bu konuda bolca tecrübe sunmaktadır bizlere. Troçkilere, Buharinlere, Kamanevlere, Den Siao-Pinglere, Lio Şao-Şilere rağmen, bu ülkelerde komünistlerin doğru mücadele yöntemleriyle devrimler gerçekleşebilmiştir.
Devrimler, sadece karşı cephedeki açık düşman güçlerine karşı verilen mücadelelerin sonucu değil, içerdeki ve dışardaki Marksizm cilalı “gizli” sınıf düşmanlarına karşı da verilen mücadelelerin sonucudur. KP’ler, sınıf mücadelesinin öncüleri olduklarına göre, içteki siyasi ve ideolojik mücadelenin önemi kendiliğinden anlaşılır bir durumdur. MLPD haklı ve doğru olarak şöyle bir saptamada bulunuyor. “Küçük burjuva bir düşünce tarzı ile bir proleter partisi inşa edilemez, ama, küçük burjuva bir düşünce tarzı ile bir proleter partisi tahrip edilebilir.”
Sosyalist devrim ve devrimin sürdürülmesi için, her türden anti MLM düşünce ve akıma karşı, sınıf bilinçli bir mücadeleyi dünya proletaryasının bütün önderleri şart koşar. Çünkü, bu sapmalar, hatta artık burjuva düşüncesi haline gelmiş revizyonist akımlar, halk kitlelerini etkileri altına alabilmektedirler. Gerek devrim öncesi ve gerekse devrim sonrası bütün bunlar yaşanmış tecrübelerdir. An itibarıyla komünist hareketin önündeki önemli engellerden birini oluşturuyorlar. Doğal olarak bunlara karşı güçlü bir siyasi, ideolojik ve örgütsel mücadele kaçınılmaz olarak her zamankinden daha çok ihtiyaç durumundadır. Bundan ötürü, komünist siyasetin titizlikle uygulanması devrim için yaşamsal bir öneme sahiptir.
Kaypakkaya yoldaşın belirttiği gibi; “Bazı silahlar vardır ki, onu elinde tutanlar yenilmez bir güce sahip olurlar” MLM silahı ve kitlelerin devrimci deneyim ve tecrübeleri böyle bir silahtır. Bu silah doğru ve etkili bir biçimde kullanıldığında, revizyonizme ve her türden sapmalara karşı olduğu kadar, hakim sınıflarla savaşım bir o kadar çok daha kolay ve etkili olacaktır.
Çeşitli renk ve tonlardaki burjuva ideolojisi, pek çok değişik kanallardan işçi sınıfının öncüsü KP’sinin içine sızarak, hatta geri bilinçli kitleler içinde taban bularak MLM ideolojiyi çökertmeye çalışır. Küçük burjuva düşünce tarzı, bunlar için en verimli alanı oluşturur. Çünkü, küçük burjuvazi ile proletarya arasındaki çelişki esasta uzlaşır nitelikteki bir çelişkidir ve birbirlerine sınıf mücadelesinin çıkarları gereği bağlanmış durumdalar. Hele de küçük üretimin yaygın olduğu bizim gibi ülkelerde bu durum çok daha yaygındır. Doğal olarak küçük burjuva düşünce tarzı hem KP’si ve hem de işçi sınıfı üzerinde ciddi etkilerde bulunur. Sırf sadece bu yüzden bile olsa, KP’sinin kendisini düzenli ve sıklıkla MLM eğitime tabi tutması bir zorunluluktur. Büyük Proleter Kültür Devrimi, sadece işçi sınıfının iktidarda olduğu dönemler için değil, sınıf mücadelesinin her aşamasında gerekli ve zorunludur.
Mao Zedung, bütün hayatı boyunca revizyonizm, Troçkizm, sağ ve “sol” sapmalarla mücadele etti. İşçi sınıfının iktidarda olduğu bir dönemde bile, Marksizm’le cilalanmış sınıf işbirlikçilerin ne denli tehlikeli olduklarını defalarca kanıtlamış oldu. Aynı mücadele anlayışını Lenin ve Stalin de de görürüz. Elbette mücadele yöntemlerine dair farklılıklar söz konusu. Ancak makalenin konusu bu değil. Mutlaka bunların da tartışılması gerekir. Burada altını çizmek istediğimiz nokta, tüm MLM ustaların, her türden sapmaya, sınıf işbirlikçi ideolojilere karşı, siyasi ve ideolojik cephede amansız bir mücadele yürütmedeki ortaklıklarıdır.
Mao Zedung, 1952‘de “Çin‘i büyük bir sosyalist ülke olarak inşa etme” amacıyla, sosyalizme geçiş sürecine ilişkin şu tespitleri yapıyor: “Ülkenin sosyalist sanayileşmesini ve tarımın, kapitalist sanayinin, el sanatçılarının ve ticaretin sosyalist dönüşümünü gerçekleştirmek”. Başını Lio Şao-Şi’nin çektiği kapitalist yolcular, uluslararası alanda tüm revizyonistlerin kutsal saydıkları “üretici güçler teorisi” nin bir başka versiyonu ile, “Birleşik Ekonomik Temel” teorisini ortaya atarak karşı çıktılar. Bu “teori”ye göre, “Çin, üretim araçlarının özel mülkiyetini sosyalist dönüşüme tabi tutmamalıdır. Çin, sosyalizme geçemez; sadece kapitalizmin kontrolsüz olarak yayılmasına izin verebilir çünkü üretici güçler geridir ve kapitalizm gelişmemiştir.” (Felsefe Bir Sır Değil/ sf. 61) Bilindiği gibi, “üretici güçler teorisi” nin savunucuları da kapitalist üretim güçleri ve üretim ilişkileri geliştirilmeden sosyalist devrimi gerçekleştirmenin mümkün olmayacağı yaygarasını yapıyor, sınıf işbirlikçiliklerini bu saçma “teori” nin arkasına gizliyorlardı. Bu, aslında devrimi imkansızlaştırma, burjuvazi ile bir arada, birlikte yaşama anlayışından başka bir şey değildi. Bu revizyonist tez, komünistler tarafından mezara gömülünce, Lio Şao-Şi ve çevresindeki revizyonistler, adı değişik ama özü aynı olan “Birleşik Ekonomik Temel” “teori”sini ortaya attılar.
“Yang Sien-Çen, geçiş dönemindeki ekonomik temelin “birleşik karakteri” olduğunu, “hem kapitalist sektörü hem sosyalist sektörü içerdiğini, ‚dengeli ve uyumlu bir şekilde gelişebileceğini iddia etti. O, sosyalist üst yapının kapitalist sektör de dahil, istisnasız “bütün ekonomik temele hizmet etmeli” ve “aynı zamanda burjuvaziye de hizmet” etmesi gerektiğini söyledi. Ünlü “birleşik ekonomik temel” teorisi işte buydu. (age / sf. 60)
Mao, bu “teori” nin her alanda tam bir sınıf iş birliği ve sınıf teslimiyeti olduğunun altını çizerek mahkum etti. Bu revizyonist anlayış, sosyalist ekonomiyle, kapitalist ekonominin taban tabana zıt olduklarını değil, birlikte dengeli bir şekilde yürütülebileceğini ve sosyalist üst yapının sınıfsal niteliğini ve proletarya diktatörlüğünün özünü değiştirme anlayışından başka bir şey değildi. Oysa devrim ve devrimin sürdürülmesi, üretim mülkiyetinin sosyalist dönüşümüyle birlikte, üretici güçlerin gelişmesine olanak sağlar. Çünkü kolektif mülkiyet, üretim ilişkileriyle üretim güçleri arasında bir denge oluşturur. Yani üretim ilişkileri, üretim güçleri önünde bir engel teşkil etmez. Böylece, revizyonistlerin iddialarının tersine, sosyalizmde üretici güçlerin gelişimi, kapitalizme göre çok daha mümkündür. Yani, sosyalizme varmak için, kapitalizmin gelişmesini beklemenin veya kapitalizmi geliştirmenin çabaları içine girmenin, üstelik bunu proletarya diktatörlüğünü reddederek yapmanın proletaryaya ve emekçilere en ufak bir faydası olmayacağı açıktır. Sosyalizmde sınıflar mücadelesinin durmaksızın devam ettiği gerçeğini artık hiç kimsenin gizleme gücü yoktur. “Ya sosyalizme doğru ilerleme yada kapitalizme doğru gerileme, iki sınıf, iki yol ve iki çizgi arasındaki mücadelede uzlaşma diye bir şey kesinlikle olamaz.”
Bu meselenin, yani “birleşik ekonomik temel” “teori” sinin özü; eskimiş, mezara gömülmüş “üretici güçler teorisi”nin revizyonist bayrağına sarılmak ve onu yeniden MLM’e karşı sallamaktan başka bir şey değildir. Sosyalizm döneminde, proletarya diktatörlüğü altında burjuvazi ile proletarya arasındaki sınıf mücadelesinin reddini ve esas olarak da kapitalizmin geliştirilmesini istemektedir.
Konuya ilişkin olarak kısa bir alıntıyla Lenin’in tanıklığına da baş vurmakta fayda var; “Bu geçiş dönemi, ölmekte olan kapitalizm ile, yeni doğan komünizm, başka bir deyişle; yenilmiş fakat tamamen yıkılmamış kapitalizm ile doğmuş fakat hala çok zayıf olan komünizm arasındaki mücadele dönemidir.” (toplu eserler cilt, sf 30)
Birin ikiye bölünmesi mi? yoksa “ikinin birleşip bir olması mı?”
Mao’nun Marksist düşünceleri karşısında tutunamayan Lio Şaö-Şi ve hempaları, yenilen güreşçinin, güreşe doymaması misali, bu kez Mao’ya farklı bir cepheden saldırmaya başladılar. İçeride ve dışarıda modern revizyonizmin saldırılarının yoğunlaştığı bir dönemde, Mao yoldaşta bu saldırılara karşı ideolojik ve siyasi mücadelelere hız verdi. “İkinin birleşip bir olması” teorisi, Mao’nun “birin ikiye bölünmesi” teorisine karşı, böylesi bir dönemde ortaya atıldı. Kapitalizmi geri getirmek için, “birleşik ekonomik temel” “teori”si tutmadıysa, saldırıyı buradan başlatalım anlayışından başka bir şey değildi bütün olanlar.
Mao bu konuda şuna işaret ediyordu; “Her şey ikiye bölünür. Doğada olduğu gibi toplumda da her varlık, daima farklı parçalarına bölünür, farklı somut koşullar altında biçim ve içerik farklılıkları vardır. Bu karşıtların birliği yasasının derin ve özlü bir genellemesidir. Birin ikiye bölünmesini anlamak, sosyalist bir toplumda sınıfların, sınıf çelişmelerinin ve sınıf mücadelesinin, sosyalist yol ile kapitalist yol arasındaki mücadelenin, kapitalizmin geri getirilmesi tehlikesinin, emperyalizmin saldırı ve yıkıcılık tehtidinin varlığını anlamak demektir.” (Age./ sf.64)
Birin ikiye bölünmesi teorisi, sadece toplumsal durum için değil, bütün maddi varlıklar için geçerli tek doğru diyalektik materyalist bir yasadır. Belirtildiği gibi, “karşıtların birliği yasasının özü”dür. “İkinin birleşip bir olması” teorisi ise, “…İkinin birleşip bir olmasının her şeye uygulanır olduğunu ve karşıtların özdeşliğinin, karşıtların ayrılmaz bağa, ortak bir temele ve ortak bir talebe sahip olduklarını gösterdiğini savundu. Bu gerici safsatanın amacı, çelişmeleri uzlaştırma, mücadeleyi tasfiye etme, dönüşüme ve devrime karşı çıkma idi” (age. / sf. 64)
Bu, su katılmamış bir burjuva metafiziği ve idealizmiydi. Çünkü, “özünde, proletarya ile burjuvazinin, devrim ile karşı-devrimin birleşip bir olmasını istiyordu.” Proletarya diktatörlüğü altında devrimin sürekliliğini değil, kapitalizmin canlandırılmasının teorisi yapılıyordu. Ki, Lio Şao-Şi, açıktan açığa, Çin’de üretim güçlerinin geri olduğu, bu yüzden kapitalist sanayinin geliştirilmesi gerektiği, sosyalizme 20-30 yıl sonra ancak geçilebileceğini savunuyordu. Daha da ileri giderek, “sınıf mücadelesinin yavaş yavaş ortadan kalkması” gibi gerici teorisinin temellerini atıyordu böylece. Evet “ikinin birleşip bir olması” teorisi, sınıf mücadelesini reddeden, şeyler arasındaki uzlaşmaz çelişkileri kabul etmeyen ve kapitalizme can suyu olmaktan başka bir anlam ifade etmiyor.
Revizyonizmle, MLM arsındaki siyasi ve ideolojik mücadele aralıksız devam ediyordu. Kapitalizmi yeniden canlandırmak adına ortaya atılan her revizyonist teze karşı, komünistler Marksist bilimsel tezlerle karşı koyarak, revizyonist tezleri sınıf mücadelesinin burjuva mezarlığına gömüyorlardı. Ancak, siyasi ve ideolojik alandaki her yenilgiden sonra, revizyonistler bir başka gayri bilimsel “teori” ile yeniden sahneye çıkıyorlardı. Bu kez, esasta devrimci kitle hareketlerini hedefe koymak adına, KP’sini, “insanın bilinçli dinamik rolünü abartmak ve subjektif idealizmle” suçlayarak, “düşünce ile varlık arasında özdeşlik yoktur” teorisini ortaya atarak felsefe cephesinde yeni bir mücadele alanı açtılar.
Yang Sien-Çen, kapitalist yolda ilerleyişlerini sürdürebilmek için şu saçma tezi ileri sürdü; “Düşünce ile varlık arasındaki özdeşlik idealist bir iddiadır. Düşünce ile varlık arasındaki özdeşlik ile diyalektik özdeşlik aynı şeyi ifade etmez ve iki ayrı kategoriye girer.”, “Düşünce ile varlık arasındaki özdeşliği, materyalist yansıma teorisine karşıymış gibi göstermeye çalıştı”
Bu anlayış, toplumsal ve sosyal alana indirgendiğinde, yukarda da belirtildiği gibi, devrimci teorinin dinamik rolünü yadsımak ve devrimci kitle hareketlerinin hayati önemini küçümseyerek, bunun ikincil olan tali yanlarını fazlasıyla abartan bir anlayış olarak karşımıza çıkıyor.
Mao Zedung, bu konuda da revizyonist akıma karşı, MLM bilimiyle göğüs gerdi ve sınıf işbirlikçilerini kendi gerici saçmalıklarıyla baş başa bıraktı. “Diyalektik materyalizm bize, karşıtların birliği yasasının evrensel olduğunu gösterir. Karşıtların özdeşliği, yani, var olmaları ve birbirlerine dönüşmeleri için birbirlerine bağımlı olmaları hiç kuşkusuz, düşünce ile varlık arasındaki ilişkiye de uygulanabilir. Yang Sien-Çen, düşünce ile varlık arasındaki özdeşliği yadsımakla, çelişmenin iki karşıt yönünü, yani belli durumlarda birbirlerine dönüşebilen ve var olmaları birbirine bağlı olan düşünce ile varlığı yadsıyordu. Eğer Yang Sien-Çen’in iddiası doğru olsaydı, karşıtların birliği yasası, diyalektiğin öğrettiği gibi evrensel olmayacaktı. Mao daha sonra bu burjuva idealizmini ve metafizik düşünceyi “Doğru fikirler nereden gelir” makalesinde tepeden tırnağa eleştirerek, “Maddenin bilince, bilincin maddeye dönüşebileceği sentezini yaparak, Marksist bilgi hazinesine önemli katkılarda bulundu.
Sonuç olarak, dün olduğu gibi, bugün de küçük-burjuva ideolojisiyle donanmış, metafizik ve idealizmi bayrak edinmiş olanlar, nedense materyalizmi savunduklarını hep iddia ederler. Söylemlerini genel olarak, “eskimiş”in yerine, “yeni”leri koymak gibi iddialarla sürdürürler. Ya da “insanın objektif olayları anlaması için bir sürecin gerekli olduğunu inkar ederler.” Sübjektif durum, objektif duruma bir anlık uymadığı zaman, fırtınalar kopartırlar ve buradan hareketle, bütünün yerine, yani genel durumu bir kenara bırakıp, bir noktaya saldırma taktiğini öne çıkartırlar. Mücadele içerisinde neredeyse kaçınılmaz olan geçici ve tali eksiklikleri, esasın önüne çıkartarak bunun üzerinde saldırılarını yoğunlaştırırlar. Örneğin; mücadele içindeki yığınlarca olumlu kazanımlar, bir yanlış, bir hata yüzünden bir anda akıl almaz kampanyalarla tersyüz edilmeye çalışılabilmektedir. Amaç yanlışı düzeltmek değil, onu kullanarak revizyonist dünya görüşünün hakim kılınmasıdır. Bu türden siyasi davranışlar, sınıf mücadelesinin her alanında ve her aşamasında edinilmiş tecrübelerle sabittir. Mao Yoldaştan bir alıntıyla makalemizi sonlandıralım.
“Doğru bilgi ancak, maddeden bilince ve sonra bilinçten tekrar maddeye; yani pratikten teoriye sonra tekrar pratiğe giden sürecin birçok tekrarından sonra kazanılabilir.” (Doğru fikirler nereden gelir) “İnsanın objektif dünyayı tanımasında, zorunluluklar dünyasından özgürlük dünyasına geçebilmesi için bir süreç gereklidir. Ancak pratiğin birçok tekrarından sonra deneyimsizlikten deneyime; bilgisizlikten bilgiye, eksik bilgiden nispeten tam bilgiye ilerlenebilir. Çeşitli sınırlamalar nedeniyle, öğrenme ve pratik sürecinde bazı eksiklikler ve hatalar kaçınılmaz olmaktadır. Subjektif olanı objektife tam olarak uydurma konusundaki başarısızlık da bu guruptandır. Bunlara nasıl “idealist” denebilir. (Felsefe bir sır değil / sf. 85)
Revizyonizmle, tasfiyecilikle ve her türden sapmayla mücadele için bizlerin bu MLM bilgi hazinesine fazlasıyla ihtiyacımız var. Bunu kavrayıp bilince çıkartmadan ne somut gelişmelere uygun bilimsel sentezler yapabiliriz, ne de devrime öncülük. Bundan ötürüdür ki okuma alışkanlığını önemli derecede yitirdiğimiz bu dönemde, tekrar Marksist klasiklere dönerek, günümüzün somut sorunlarına çözüm olmak komünistlerin acil görevleri arasındadır. Ancak bu şekilde yolumuzu aydınlatabilir, karanlıkta el yordamıyla yürümekten kurtulabiliriz.