DAİŞ Ağustos’un 2014’ünde Şengal’e saldırdığında, daha önce defalarca katliama maruz kalmış Ortadoğu’nun kadim ve özgün halkı Ezidilerin 74.kez katliam saldırısına uğradıklarını öğrendik. Daha önce Osmanlı’nın yönetimi altında maruz kaldıkları katliamlarla kırımdan geçirilen Ezidi halkı, 2014 Ağustos’unda yeni bir Ferman’la karşı karşıya kalıyordu.
Şengal, DAİŞ’in ele geçirdikten sonra Hilafet ilan ettiği Musul ile yine DAİŞ’in kalesi olan Raqqa’yı birbirine bağlayan karayolu üzerinde, Musul’un batısında ve Rojava ile sınır olması nedeniyle DAİŞ için önemli bir yerdi. DAİŞ çeteleri Musul’a saldırdığında, Saddam döneminden kalma komutan ve askerler ellerindeki tüm askeri mühimmat-askeri gereçlerle DAİŞ’e direnmemiş, Musul’u çetelere teslim etmişti. DAİŞ, Musul’u ele geçirirken tanklara ve ağır silahlara da bolca sahip olmuş ve yönünü Şengal’e çevirmişti. Şengal yeni bir Ferman’ın tehditi altındaydı.
Şengal, ABD emperyalizminin Irak işgali ve Saddam’ın devrilmesinden sonra oluşturulan Irak Anayasasının 140. Maddesi gereğince Güney Kürdistan yönetimi ile Irak Merkezi yönetimi arasındaki “tartışmalı bölgeler” olarak adlandırılan Kerkük, Diyala’ya bağlı Henekin, Sadiye, Karatepe, Tuzhurmatu, Mahmur, Hamdaniye, Telkey, Zummar, Sinune, Guwer, Rabia, Başika gibi sürekli ötelenen referanduma havale edilen yerlerden biri olmasına rağmen, kağıt üzerinde Irak yönetimine, fiili olarak ise Güney Kürdistan yönetimine bağlı olmuş, güvenliği de 10 binin üzerinde sayısı olan Peşmergelere ve Irak federal polisine bırakılmış bir yerdi. Şengal esas olarak Güney Kürdistan yönetimi-KDP’nin denetimindeydi.
Şengal’in güvenliği esas olarak Güney Kürdistan yönetiminde olmasına rağmen ağustos 2014’te DAİŞ saldırıya geçtiğinde ne binlerce KDP peşmergesi, nede Irak merkezi yönetimine bağlı federe polis gücü direniş sergilememiş, saldırı öncesi Şengal’i terkedrek Ezidi halkını savunmasız ve yeni bir fermanla karşı karşıya bırakmıştı.
DAİŞ saldırılarına karşı Ezidilerin örgütlü direnişi
DAİŞ’in saldırılar eşliğinde başlattığı katliamlar bir düzine PKK gerillasının Şengal’e varması ve müdahalesiyle durdurulmuş, Şengal dağına çekilen onbinlerce Ezidi halkının PKK gerillalarının öncülüğünde direnişinin örgütlenmesi, Rojava’dan da YPG-YPJ güçlerinin Şengal’e doğru koridor açmasıyla DAİŞ saldırıları geri püskürtülmüştü.
DAİŞ’in Şengale saldırıları sonucu binlerce Ezidi katledilmiş, binlerce Ezidi kadın tecavüze uğramış, DAİŞ komutanlarıyla zorla evlendirildiği ortaya çıkmıştı. 5-8 bin arasında Ezidi kadın ve kız çocuğu Musul ve Raqqa’da köle pazarlarında satıldığı da . Hala binlercesinin akıbeti bilinmemekte. Katledilmeyen genç erkekler ise DAİŞ’in yaptığı tünellerde kölece çalıştırılmış ve sonrasında bir çoğu katledilerek toplu mezarlara gömüldüğü de ortaya çıkmıştı. Bugün hala, tespit edilenlerin dışında da toplu mezarlar aranmaktadır.
DAİŞ’in saldırıları ve katliamları, Ezidilerin Osmanlı yönetimi altında yaşadıkları katliamlara 2014 yılında bir yenisinin eklenmesi olarak tarihe geçmiş bir soykırımdı.
Ezidiler, Şengal’in DAİŞ’ten kurtarılmasından sonra, DAİŞ’e karşı mücadele esnasında oluşturdukları direniş örgütlerini YBŞ(Şengal savunma Birlikleri), YJŞ(Şengal Kadın Birlikleri) geliştirdiler, güçlendirdiler ve Şengal halkının Öz Savunma gücünü ve Özerk Yönetimlerini oluşturdular.
Şimdi ise, Ezidiler üzerinde yeni oyunlar oynanmaktadır. Ezidilere rağmen Ezidilerin kutsal saydığı topraklar ve Şengal’in geleceği hakkında kararlar alınmaktadır.
9 Ekim 2020 tarihinde kamuoyuna duyurulan “Şengal Anlaşması”yla, bölgenin yeniden inşası, idaresi ve güvenliği konusunda Güney Kürdistan yönetimi ile Irak(Bağdat) yönetimince anlaştığı ve bu anlaşmanın BM gözetiminde olduğu da duyuruldu. Anlaşmayı ilk olumlayanların Şengal’de yaşayan Ezidiler ve diğer halklar değil de, ABD ve AB emperyalistleri , “TC” devleti ile İran dışındaki bölge devletleri olması, yapılan anlaşmanın amacını da sorgulatmaya yetmişti.
Şengal yalnızca ŞENGAL değildir!
DAİŞ saldırısıyla karşı karşıya kalınca pkk gerillası dışında kimsenin yardım etmediği ezidi halkı, ypg-ypj nin önderlik etmesiyle belkide tarihte ilk kez öz savunma gücünü oluşturmayı başardı Ezidiler bugün kendi özerk yapılarını oluşturmuş ve kendi kendini yönetebilmekte, kendi savunmlarını kendi öz güçlerine dayanarak sağlamaktadırlar. Demokratik- ilerici yanlarıyla bölge halklarınında dikkatini çeken Şengal, bölge gerici yönetimleri tarafından da kabullenilmemiş, tanınmamış, aksine “kötü” örnek olarak değerlendirilerek ve hedef haline getirilerek saldırılara açık hale getirilmeye çalışılmıştır.
1-“Tartışmalı bölgeler” olarak adlandırılan ve referandumlarla çözülmesi planlanan bölgelerde referandum yapılamaması, fakat bu bölgelerde esas olarak Güney Kürdistan yönetiminin etkin olmasına rağmen bu etkinliğini Şengal’de DAİŞ saldrıları sonrası koruyamaması ve Ezidilerin Şengal’de kendi Özerk yapılarını ve Öz Savunma gücünü oluşturmaları ve objektif olarak Şengal halkının Şengal’i“tartışmalı” bölge olmaktan çıkarmaları,
2-Irak merkezi yönetiminin itirazlarına rağmen 2017 yılında Güney Kürdistan yönetiminin gerçekleştirdiği ve meşru olan “bağımsızlık” referandumu sonrası Güney yönetimine kesilen “ceza” olarak Irak merkezi hükümetinin Peşmergelerin denetimindeki bu “tartışmalı bölgelere” müdahalesi, güç göndermesi, bu bölgelerde Irak ve özellikle İran destekli Haşdi Şabi güçlerinin etkinliklerini arttırması, Haşdi Şabi’nin etkinliğini arttırdığı bölgelerden birinin de Şengal olması da bir diğer sebeplerden biridir.
3-Şengal ile Rojava’nın birbirlerine sınır olması, Irak’tan Rojava’ya ve Akdenize kadar uzanan güzergah üzerinde önemli bir geçiş hattında bulunması gibi nedenler Şengal’i yeniden gündem yapmıştır.
Bu özellikler nedeniyle hem bölgede önemli bir hegemonik güç olan ABD emperyalizminin, hem İran devletinin hem de Bağdat ve Erbil yönetiminin Şengal’e olan ilgisini arttırmaktadır. Elbette mesele Kürt-Kürdistan ve Rojava ile ilgili olduğunda “TC” devletinin ilgisi de özel bir yer tutmaktadır. “TC” devletinin özellikle “ikinci kandil” diyerek hedef haline getirmesinin ve her fırsatta saldırılar düzenlemesinin bir nedeni de budur.
“Şengal anlaşması” kamuoyuna ilan edildiğinde Bağdat’ta yapılan protesto gösterilerinde KDP binasının saldırıya uğrayıp yakılmasının (göstericiler, suikast saldırısıyla öldürülen Kasım Süleymani ve Haşdi şabi komutanlarından El Mühendis’in posterlerini taşımışlar) Haşdi Şabi güçlerince yapıldığı anlaşılınca,yapılan anlaşmanın ucunun İran’a dokunduğu ve İran’ın bu anlaşmayı-planı kabul etmediği de ortaya çıkmış oldu.
Haşdi Şabi güçleri üzerinden Irak’taki etkinliğini korumaya ve artırmaya çalışan İran’ı bölgesel çıkarları ve İsrail açısından bir tehdit olarak gören ABD emperyalizminin, Irak’ta-özellikle “tartışmalı bölgeler”de etkinliklerini arttıran Haşdi Şabi’ye karşı gerçekleştirdiği saldırılarla aynı zamanda İran’a mesaj verdiği de bilinmektedir. Bu son anlaşma ile birlikte, İran’ın Tahran’dan başlayarak Akdenize uzanan Şii kuşağını akamete uğratmak istediği, bu başarılırsa Şii kuşak üzerindeki diğer “tartışmalı bölgelerde” de aynı planın uygulanacağı söylenebilir. Şengal ve güneyi Şam-Beyrut ve Akdenize ulaşmada önemli bir bölge durumundadır. Bu bölge, İran’ın Bağdat-Kerkük-Musul üzerinden Şam’a-Beyrut’a-Akdenize ulaşmasında/açılmasında kilit önemde bir yerde bulunmaktadır. Ayrıca, Şam’a askeri-lojistik sağlama konusunda önemli bir geçiş noktasındadır.
ABD emperyalizminin Rojava için hayali Güney Kürdistan modeli olması sebebiyle, Rojava sınırının diğer tarafında demokratik “Özerk”bir Şengal’le sınırdaş ve ilişkili olması ABD açısından bir sorun olmaktadır. Bu açıdan bakıldığında ABD’nin hem Kürt ulusal hareketini hemde İran’ın bölge üzerindeki etkinliğini zayıflatma hedefiyle Irak ve Güney Kürdistan yönetimlerini bir araya getirerek kendi planı doğrultusunda Şengal üzerinde anlaşmaya teşfik etmesinin ve “TC” devletinin de bu plana dahil etmesinin nedeni de anlaşılacaktır.
Güney Kürdistan yönetimi açısından ise bu anlaşmanın bir ayağı Şengal Ezidilerinin PKK’ye olan ilgi ve sempatisidir. DAİŞ saldırıları karşısında Ezidilerin yardımına tereddütsüzce koşan HPG-YJA Star gerilalarının Ezidi halkında yarattığı olumlu etki aynı zamanda Ezidilerin kendilerini örgütlemelerindeki rolleri Güney Kürdistan yönetiminin gerici egemenlik çıkarları açısından sorun olarak görülmektedir. Güney Kürdistan’da PKK’nin etkinliğini sınırlamak, dahası PKK’yi tasfiye etmek olmuyorsa etkisiz hale getirmek için “TC” ile kurduğu stratejik ilişkiye uzun zamandır örtük biçimde Şengal’i de katması bundandır.
Şengal’e tek başına müdahale etme kapasitesi ve olasılığı olmayan Güney Kürdistan yönetiminin “tartışmalı bölgeler” dahil, ekonomik ve siyasi konularda çelişkiler yaşadığı Irak yönetimiyle Şengal konusunda anlaşmaya varması ise başlı başına tartışma konusudur, ne varki ABD’nin müdahalesi bu tartışmaları şimdilik öteletmiştir.(parantez açarak belirtmek gerekir ki, ne İran’ın Irak üzerindeki etkisi hafife alınacak gibidir, ne de Bağdat yönetiminin Erbil ile geliştirdiği bu yakınlaşma karşısında Tahran yönetiminin sessiz kalacağı söylenebilir. Kazımi’nin başbakanlığa taşınmasında Şii kesimin desteği düşünülürse İran’ın Irak’taki etki gücüne yönelik bir çıkarsama yapılabilir. İran, “şii kuşağı”nda bulunan bölgelere-Şengal ve güneyi dahil- müdahale edilmesine karşı koyacağı-direneceği ve Bağdat-Erbil yakınlaşmasını sabote etmek için her türlü yola başvuracağı hesaplanmalıdır.)
Diğer yandan hem ekonomik hemde siyasi olarak halklar açısından gelecek vaat edemeyen bölge egemen sınıflarının tıkanan politikaları karşısında bura halklarının hoşnutsuzluklarının artıyor olması ve hem Irak hemde Güney Kürdistan’da yükselen halkın protestolarının yeni bir arayışa girme tehlikesi Güney Kürdistan ve Irak yönetimlerini halkların ilgi odağı olabilecek Şengal’e karşı birlikte hareket etmeye koşullayan nedenlerden biri olduğu da söylenebilir.
Şengal’lilere rağmen Şengal üzerine ABD emperyalizminin planı doğrultusunda Irak Merkezi yönetimi ile Güney Kürdistan Federe yönetiminin bir araya getirilerek “TC” devletinin de desteğiyle bir anlaşmaya varmalarının ardından bu anlaşmaya ABD ve AB emperyalistlerinin, İran dışındaki bölge gerici devlet ve yönetimlerinin sahip çıkması dahi anlaşmanın amacının hiçte söylendiği gibi “iyi” niyetli olmadığını göstermeye yetmektedir.
DAİŞ’e karşı Ezidileri savunmasız bırakıp kaçanların Şengal halkının iradesini yok sayarak yaptıkları bu gerici anlaşmanın Şengal halkı nazarında hiçbir karşılığının olmadığını Şengal halkı haklı olarak protesto etmekte ve dillendirmektedir. Yapılan anlaşmanın Şengal’in ilerici-devrimci dinamiklerine, öz örgütlenmelerine, iradelerine yönelik tasfiye içerikli bir saldırı olduğu kadar, Şengalin demografik ve kültürel yapısına yönelik saldırılar barındırdığını da dile getiren Şengal halkının mücadelesi meşrudur ve haklıdır.
Emperyalizmin, bölge gerici yönetimlerinin kendi bölgesel egemenlikleri için Şengal ve Ezidiler üzerinde oynamak istedikleri oyunlar açıktır, nettir. Saldırılar, Kürt ulusal demokratik değerlere, ilerici kazanımlara, halkların ortak yaşamına ve geliştirdikleri kültüredir. Bu sinsi oyunlara ve saldırılara karşı mücadelelerinde Şengal halkının yanında olmalı, mücadelelerini desteklemeli, seslerine ses katılmalıdır. Şengal halkı yalnız değildir.