İsrail ile Filistin arasında temelleri tarihe dayanan ve İsrail Siyonizm’inin Filistin’in bağımsızlığını/bağımsız devlet hakkını tanımayıp, “kutsal” mekanları da dahil topraklarını işgal-ilhak edip Filistinlilere yasaklayarak kesintisiz biçimde uyguladığı ağır milli baskı ve zulüm devem ettikçe Filistin-İsrail savaşı da devem edecektir.
7 Ekim 2023 günü başlayan savaş da bu çelişkinin ürettiği savaşın yeni bir biçimidir. Bugün değilse yarın, yarın değilse öbür gün ama mutlaka Bir gün bu savaşın başlaması kaçınılmazdı. “Filistin sorunu” olarak tarif ettiğimiz gerçek, özünde, Filistin aleyhine ve Siyonist İsrail devletinin lehine olmak üzere, emperyalist güçlerce dayatılan haksız ve gayrimeşru statülerle İsrail Siyonizm’inin gerici imtiyazlarını koruyup Filistin ulusunun boyunduruk altında yaşamasını dayatan, Filistinlilere zorla yaşatıldığı bu kölece statü, Filistin ulusunun ulusal hak ve özgürlüklerinden barbarca yoksun bırakıldıkları bir statüdür. Bu haliyle de adeta hazır savaş potansiyeli olarak çatışma zemini barındıran bu statü, Filistin halkının bu statüyü ortadan kaldırmak için giriştiği ve girişeceği her tür direnişi ve ulusal kurtuluş savaşını haklı ve meşru kılmaktadır. Bu bağlamda savaş nereden çıktı, kim başlattı vb. vs. şeklindeki sorgulama ve yaklaşımlar esasta anlamsızdır.
Hamas, 7 Ekim 2023 günü Gazze Şeridi’nden İsrail’e kapsamlı bir “saldırı” başlattı. “Saldırıda” roket gibi uzun menzilli ağır silahlar kullanıldı ve İsrail’e ağır kayıplar verdirildi. İsrail’e sızılarak gerçekleştirilen “saldırılarda” da yüzlerce sivil öldürüldü/katledildi. İsrail’in kimi komutanları öldürülürken, üst düzey kimi komutanları da diğer asker ve sivillerle birlikte esir alındı. Ve İsrail de ağır kayıplar verdiren bu beklenmedik “saldırılara” karşı savaş ilan ederken; Roket-füze gibi uzun menzilli ağır silahlarla başlattığı karşı saldırıda yüzlerce Filistinli sivili katletti. Bakanlıklar dahil, askeri üsleri ve Gazze’yi yoğun biçimde vurduğu kıyımcı saldırılarını sürdürüyor.
Filistin ulusu ile Siyonist İsrail devleti arasındaki mesele, tarihsel, inançsal, milli ve sınıfsal karakterde birçok çelişmeyi barındırır. Tarihsel bakımdan, milli baskı ve inançsal baskılara karşı İsrail işgaline ve zulmüne karşı direnişlerinde Filistin tamamen haklıdır. Keza genel muhtevası bakımından Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı saldırı da haklı ve meşru bir savaş veya saldırıdır. Zira, İsrail Siyonizm’i tarafından zorla gasp edilen ulusal bağımsızlık ve özgürlüklerini kazanma temelinde işgal-ilhaka, milli baskı ve zulme karşı yapılan bir saldırı ya da savaştır. Ancak dünyaya servis edilmiş görüntüler gerçekse, Hamas’ın bu savaşta, ayırım gözetmeksizin sivilleri hedef alması katletmesi ise, asla kabul edilemez ve gerekçelendirilemez bir suçtur.
Haklı ve meşru bir savaşta zeminin kayması, tüm savaş kurallarını hiçe sayarak savaş suçlusu durumuna düşürülmek ancak bu sivil katliamlarıyla başarılabilir ki, Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı saldırıda sivillere yönelik olduğu görülen görüntüler, karşı kanıtlarla çürütülmediği sürece, Filistin ulusu ve halkının İsrail işgalinin ve zulmünün karşısındaki her tür direnişini haklı ve meşru kılan gerçekliği tartışmasızken, bu görüntüler, haklı ve meşru bir savaşın gölgelenmesi anlamında sivillere karşı giriştiği bir suç olarak Hamas’ın sırtında kalacaktır. Ama aynı şekilde İsrail Siyonizm’inin de aynı suçu işlediği aşikardır. Fakat bu, Hamas’a sivillere saldırma ve katletme hakkı vermez, bu suçunu hafifletmez.
Filistin’in işgal-ilhak saldırganlığına karşı yürüttüğü savaş da haklı ve meşru bir savaştır
Öte taraftan, İsrail ile Filistin arasındaki düşmanlık, İsrail işçi sınıfı ve halkı ile Filistin halkı arasındaki düşmanlık değildir. Filistin’e zulmeden, katliamlar ve acılar yaşatan İsrail halkı değil, Siyonist İsrail devletidir. Egemen sınıflar tarafından halk kitleleri milliyetçilik, ırkçılık ve inanç temelli gerici propaganda ya da millet-devlet-bayrak bölünmezliği ve bütünlüğü gibi gerici demagojiyle zehirlenip manipüle edilerek burjuva amaçlar zemininde yedeklense de bu durum halkların gerçekte kardeş olduğu ve aralarında düşmanlık çelişkilerinin olmadığı gerçeğini değiştirmez.
Gerici ideolojik bir nitelikleri olsa dahi, Filistin orijinli olup Filistin’in üzerindeki milli baskı, zulüm ve gerici tahakküme yönelen her hareketin, eylem ve saldırıları meşrudur, desteklenmek durumundadır. Ulusal bağımsızlık, özgürlük ve ulusal demokratik haklar temelinde yükselen her mücadele demokratik muhteva ve nitelik taşır; bu bağlamda haklı ve meşrudur.
Filistinli hareketlerinin Filistin’in bağımsızlığı ve özgürlüğü temelinde işgal-ilhak saldırganlığına karşı yürüttüğü savaş da haklı ve meşru bir savaştır. Hamas’ın Filistin’in özgürlüğü ve bağımsızlığı için verdiği mücadele de onun sınıf niteliği ve ideolojik kimliğinden bağımsız olarak haklı ve meşru bir mücadeledir, destekleriz. Bizim ulusal bağımsızlık mücadeleleri karşısındaki tutumumuz onları kayıtsız şartsız desteklemek yönünde tereddütsüzdür. Ama bu, mücadelelerin seyri esnasında gözü kapalı davranacağımız anlamına gelmez, gelmemelidir. Zira bir mücadelenin içeriğini desteklemekle o mücadeleyi sürdürenlerin bu mücadeleler ve savaşlar esnasında kullandıkları yöntemler ve yöneldikleri hedefleri de her şart altında desteklemek anlamına gelmez, gelmemelidir.
Bu mücadele ve savaş esnasında sivilleri hedef alan tutumlara da tereddütsüz karşı çıkarız. Bu anlamda, İsrail Siyonizm’ine tavır almak, gerici yüzünü teşhir etme ve ona karşı mücadele etme tavrı tartışmasız tutumumuz ve önceliğimizdir. Filistin, İsrail Siyonizm’inin boyunduruğu altındadır ve Filistin halkının bu statüyü kırmak amaçlı mücadelesi haklı ve meşrudur: Destekliyoruz. Savaşın sivil kitleleri hedef alması ve sivil katliamlar gerçekleştirmesine dönük içeriğine ise kesinlikle karşı çıkıyor ve kınıyoruz.