Bizimle iletişime geçin

Makale

Fikret Karavaz Yazdı: Sosyalizmin Kimyasına Dair

Sosyalist inşa sürecinde ideolojik ve kültürel devrim ekonomik devrimi önceler. Sosyalizm, sosyalist bir kültür üstüne inşa edilmeden sürdürülemez. Binlerce yıllık sınıflı toplum tarihi sosyalist inşaya aşılması gereken bir özel mülkiyet tortusu bırakmıştır. Ekonomi politik bir devrim söz konusu olduğunda, inşa edilecek yeni toplum için ilkeler bağlamında bir ortak ölçüt sorunu öne çıkar.

    ”Toplumsal olarak etkide bulunan güçler tıpkı doğa güçleri gibi etkide bulunurlar: onları tanımadığımız ve hesaba katmadığımız sürece kör, zorlu, yıkıcı güçler olarak. Ama bir kez onları tanıdıktan, etkinlik, yön ve etkilerini bir kez kavradıktan sonra, onları gitgide kendi irademize bağlamak ve onlar sayesinde ereklerimize erişmek sadece bize bağlıdır. Ve bu, bugünkü çok büyük üretici güçler konusunda, özellikle böyledir. Biz, bu güçlerin, özlük (mahiyet) ve niteliklerini anlamak istememekte direndiğimiz sürece -ve kapitalist üretim biçimi ve onun savunucuları işte bu anlayışa karşı çıkarlar- bu güçler ayrıntılı bir biçimde açıklamış bulunduğumuz gibi, bize karşı tüm etkilerini gösterir, bizi egemenlikleri altına alırlar. Âmâ özlükleri içinde bir kez kavrandıktan sonra, birleşmiş üreticilerin elinde şeytan ruhlu efendiler durumundan uysal hizmetkarlar durumuna dönüşebilirler. Bu, fırtına şimşeğindeki elektriğin yıkıcı gücü ile telgraf ve elektrik arkının evcilleştirilmiş elektriği arasında var olan farklılıktır. Bugünkü üretici güçleri, aynı biçimde sonunda onların özlüğünü tanıdıktan sonra kullanınca, üretimdeki toplumsal anarşi yerine, üretimin topluluğun olduğu gibi her bireyin de gereksinimine göre toplumsal olarak planlanmış bir düzenlemesinin geçtiği görülür; böylece, ürünün önce üreticiyi sonra temellükçüyü egemenliği altına aldığı kapitalist temellük biçimi yerine, ürünlerin, modern üretim araçlarının özlüğüne dayanan temellük biçimi geçer. bir yandan üretimi sürdürme ve geliştirme aracı olarak dolaysız toplumsal temellük, öte yandan yaşama ve zevk alma aracı olarak dolaysız bireysel sahiplenme.” (Anti Dühring F. Engels)

Engels’in söylediği şeyin özeti şudur: Üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti, yani, sosyalizm bize o güne kadar bizi egemenliği altına alan meta üretiminin yasalarını denetim altına alma ve emek etkinliğini bu yasalardan aşama, aşama özgürleştirecek bir biçimde kolektif üretim ilişkilerini geliştirme olanağı sunar. Ancak, bunun için öncelikle bizi kuşatan ve üretim ilişkilerine etki eden bu yasaların bilgisine sahip olmak gerekir.

         Maddenin kimyası matematiğine benzemez. Kimya niteliği, matematik niceliği temsil eder. Marksizm’i matematiğe indirgemek onu kapitalizmin ekonomi politiği ile sınırlandırmak, sığlaştırmaktır. Oysa, Marksizm, işe, kapitalizmde insan emeğinin değişim değerine yani insancıl niteliğinden soyutlanmış bir matematik niceliğe indirgenmesinin yarattığı insanın kendi emeğine yabancılaşması sorunu üstünden, bu yabancılaşmanın aşılabilmesi için öncelikle, emek etkinliğinin bir meta olmaktan özgürleşmesi sorununu irdelemekle başlamıştır. Emeğin meta olmaktan özgürleşme süreci, öncelikle, üretim araçlarının özel mülkiyet olmaktan özgürleşerek toplumsallaştırılmasını gerektirir. Emeğin özgürleşmesi için üretim araçlarının toplumsallaştırılması öncelikle gerekli koşuldur. Ancak yeter koşul değildir.

         Sosyalist inşanın, emek etkinliğinin insancıl niteliklerini de özgürleştirecek ve çalışmayı insancıl bir kimya mühendisliğine dönüştürecek bir nitelikte sürdürülmesi gerekir. Bunun için burjuva ekonomi politiğin, emek etkinliğini ruhsuz bir matematik niceliğe indirgeyen niteliğine karşıt olarak, emek etkinliğinin insancıl niteliklerini esas alan proleter bir hukuka ihtiyaç vardır. Proletaryanın hukuku icat edilmez; o, sınıf mücadelesi sürecinde, komünist toplum mücadelesi için ödenen bedeller karşılığında şekillenir. Marksizm, tarihsel bir zorunluluk olarak sosyalist inşaya ücret hukuku gibi burjuva hukukunun kalıntılarıyla başlanacağını söylerken, hukukun hiçbir zaman üretici güçlerin niteliğinden ileri olamayacağı gerçeğinden hareket etmekteydi. Oysa, Marks sonrası sosyalizm mücadelesinde hangi bedellerin ne uğruna ödendiği sorunsalı, sosyalist inşanın nasıl bir proleter hukuka dayandırılması gerektiği sorusunun karşılığını vermektedir. Proleter hukuk, insan etkinliğini matematik bir nicelik olmaktan özgürleştirecek ve emek etkinliğindeki insancıl nitelikleri esas alacak bir içeriğe sahip olmalıdır. Bu, sosyalist inşanın komünizme ilerletilmesi sürecinde, üretim ilişkilerinin sıradan matematiği aşarak emek etkinliğinin insancıl kimyasını yaratma sürecidir. Sosyalizm deneyimlerinin yenilgilerinden sonra, sosyalist inşa sürecinde, burjuva hukukunun kalıntılarıyla mücadele sorunu ayrı bir önem kazanmıştır. Bu anlamda, emek etkinliğinin niceliğini esas alan ve burjuva hukukunun bir kalıntısı niteliğindeki “Herkesten yeteneği kadar herkese emeği kadar” ilkesinin bir adım ötesinde, emek etkinliğinin, yalnızca niceliğini değil ama niteliğini de esas alan ve proleter kolektivizmin amacı ile örtüşen “Herkesten yeteneği kadar herkese emek etkinliğinin kolektif niteliklerine göre” inşa ilkesiyle sosyalist inşaya başlamak, deneyimlerden çıkarılan dersler ışığında sosyalizmin kimyasına daha uygun bir yaklaşım olacaktır.

      Marksizm, yabancılaşma sorunu bağlamında insanal niteliklerin meta ekonomisi tarafından hiçleştirilmesi olgusu üstünde durmuştur. Fakat, Marksizm, bu sorun üstünden bir proleter hukuk kavramına varmaz. Çünkü, proleter bir hukuk için yeterli tarihsel birikim henüz daha yeni yeni oluşma aşamasındadır. Sosyalizm deneyimlerinin meta ekonomisinin nesnel yasalarına karşı açık bıraktığı kapıdan burjuvaziden önce burjuvazinin hukuku girmiş ve kolektivizm deneyimlerini yenilgiye sürüklemiştir.

      Sosyalist inşa sürecinde ideolojik ve kültürel devrim ekonomik devrimi önceler. Sosyalizm, sosyalist bir kültür üstüne inşa edilmeden sürdürülemez. Binlerce yıllık sınıflı toplum tarihi sosyalist inşaya aşılması gereken bir özel mülkiyet tortusu bırakmıştır. Ekonomi politik bir devrim söz konusu olduğunda, inşa edilecek yeni toplum için ilkeler bağlamında bir ortak ölçüt sorunu öne çıkar. Kapitalist ekonomi politikte bu ortak ölçüt Emek-zamanıdır.  Emek-zamanı, kapitalist ekonomi politiğin meta ekonomisini standartize etmesinin bir sonucu olarak kendiliğinden pazar ekonomisini biçimlendirir. Kapitalist ekonomi politik doğanın ve toplumların mutlak yasası olan eşitsiz gelişim yasasını koşulsuz tescil eder. Bu tescil edişte burjuva ekonomi politiğin mülkiyet eşitsizliği üstüne bina edilmiş olmasının etkisi inkâr edilemez. Burjuva sistem mülkiyet eşitsizliği üstüne geliştiği için her türlü eşitsizliği tescil eder. Burjuva eşitlik söylemi mülkiyet eşitsizliği koşullarında soyut ve hiçbir zaman gerçekleşmeyen bir ütopya olarak kalır.

     Toplumların ekonomi politiğinin ölçütleri üretim ilişkilerinin niteliği tarafından belirlenir; yani, ekonomi politiğin ölçütleri tarihseldir. Ölçütüz ekonomi politik mümkün değildir. Biz, burada, sosyalist ekonomi politik için tarihsel bir zorunluluk olarak kapitalizmden devralınmış biçimiyle emek-zamanı olarak çalışmanın süre olarak niceliğinin yanında ve onunla birlikte değerlendirilecek olan yeni bir ölçüt öneriyoruz. Bu yeni ölçüt, aslında, yalnızca ekonomi politik bir ölçüt olarak yenidir. Yoksa, tarihi insanlık tarihi kadar eski olan emek etkinliğinin kolektif niteliklerinden başka bir şey olmayan bu yeni ölçüt doğrudan gözlem ve doğrudan demokrasi ile işlerlik kazanacak olan proletaryanın öz kültüründen başka bir şey değildir. Proletaryanın öz kültürü, önce, kapitalizme karşı mücadele sürecinde politik öznenin mücadele kültürü içinde iç ilişkilerin hukuku olarak kendiliğinden şekillenir. Kapitalizme karşı mücadelenin zorunlulukları tarafından şekillendirilen politik öznenin iç hukuku, sosyalist inşa sürecinde burjuva ekonomi politiği ve burjuva hukukunun kalıntılarına karşı kolektif üretim ilişkilerinin hukuku haline getirilmelidir. Kolektif üretici güçler sınıfsız topluma olanak sağlayacak düzeyde geliştikçe kendiliğinden sönmeye yüz tutacak olan ”emek etkinliğinin kolektif niteliklerinin hukuku” üretim araçları üstünde toplumsal mülkiyete karşılık gelen proletaryanın öz kültüründen başka bir şey değildir. Emek etkinliğinin kolektif niteliklerinin hukuku, doğrudan gözlem ve doğrudan demokrasi ile etkin bir kitle denetimi yaratarak kolektivizmin demokratizmini de biçimlendirmek suretiyle kolektif üretici güçlerin burjuva hukukunun sınırlarını aşarak özgürce gelişmesinin nesnel koşullarının da yaratıcısı olacaktır. Emek etkinliğinin kolektif niteliklerinin hukuku, bir sosyalist inşa süreci için olası yegâne hukuksal biçimin kendisinden başka bir şey değildir.

     Toplumların ekonomi politiğinin ölçütleri üretim ilişkilerinin niteliği tarafından biçimlendirilen nesnel ölçütlerdir. Bu ölçütler tarihseldir ve belirli bir tarihsel sürece karşılık gelen üretici güçlerin tarihsel düzeyi tarafından koşullanmışlardır. Nasıl ki köleci toplumda emek-zamanı gibi emek gücünün meta formunun bir ölçütünü aramak tarihsel bir anakronizm olacaksa, sosyalist topluma da kapitalist ekonomi politiğin ölçütlerini olduğu gibi ihraç etmek aynı türden bir anakronizm olur. Ekonomi politik nesnel ortak ölçütlerin bilimidir. Nesnel ortak ölçüt olmadan ekonomi politikten bahsedilemez.

     Sosyalist inşa kolektivizm için bir ortak ölçüt aradığında bu ortak ölçütü ilkel komünal toplumun bireyinin dolaysız eyleminde bulabilir. İlkel komünal toplumun bireyinin dolaysız eyleminin öz niteliği ise ”her şey komün için” şiarıdır.  Çünkü ilkel komünal toplumunun sıradan bireyinin varoluşu, doğaya karşı mücadelesinde komünün sürekliğini şart koşar. Komün yaşayamazsa birey de yaşamaz. Dolayısıyla, ilkel komünü bu kez çok daha gelişmiş üretici güçler zemini üstünde yeniden inşa etmek durumunda olan bir sosyalist inşa süreci için aranan ortak ölçüt ilkel komünal toplumun bireyinin doğaya karşı eyleminin dolaysız niteliği olan kolektif niteliklerden başka bir şey olamaz. Ancak, sosyalist inşa sürecinde ilkel komünal toplumun bireyinin doğaya karşı mücadelesinin bu dolaysız nitelikleri sınıflı toplum koşullarında sınıf karşıtlığının dolayımına bürünürler. İlkel komünal toplumun bireyinin doğaya karşı dolaysız varoluş mücadelesinin yerini sınıflı toplumda sınıf mücadelelerinin dolayımı almıştır. Dolayısıyla, sosyalist inşa sınıflı toplumun, burjuva ekonomi politiği ve burjuva kültürünün bir anti tezi olarak inşa edilir. Burada, ilkel komünün şiarı değişmemiştir.  Ancak, ”her şey komün için” şiarı emek etkinliğini kuşatan tarihsel yasaların dolayımı ile gerçekleşebilir hale gelmiştir ki bu tarihsel yasa ” değer yasası”ndan başka bir şey değildir. 

Değer yasasının sosyalist inşa sürecinde tamamen aşılabileceği ise ”herkese ihtiyacı kadar”’ şiarını gerçekleştirecek olan üretici güçlerdeki muazzam bir gelişmeye bağlıdır. Dolaysıyla, sosyalist inşa sürecinde emek etkinliği, henüz, doğal ve toplumsal yasalara karşı tamamen değil kısmen özgürleşebilir. Emek etkinliğinin sosyalist inşa sürecinde doğal ve toplumsal yasalara karşı özgürleşmesinin ilk adımı, emek etkinliği üstündeki sermaye ve özel mülkiyet tahakkümünün kaldırılmasıdır. Bir sosyalist inşa sürecinde emek etkinliğini doğal ve toplumsal yasalardan özgürleştirecek sonraki adım ise burjuva hukuku ve değer yasasının aşacak olan kolektif dinamiklerdir.    Herhangi bir ekonomi politik söz konusu olduğunda ortak bir nesnel ölçütten hareket etmek zorunludur. Emek-zamanı, yani, çalışma süresi meta olan emeğin, yabancılaşmış emeğin nesnel ortak ölçütüdür. Sosyalizmde emek artık bir meta değil bireyin gönüllü işlevidir. Sosyalist ekonomi politik için bir ortak ölçüt gereksinimi tarihteki ilk sınıfsız toplum olan ilkel komünal toplumdan çıkarılabilir. İlkel komünal toplumda bireyin doğaya karşı dolaysız mücadelesinde komüne olan yaşamsal gereksinimin bir sonucu olarak şekillenen ”her şey komün için” şiarının ardında, bireyin doğaya karşı mücadelesinde, üretici güçlerin o günkü düzeyi itibarı ile yalnız yaşayamaması gerçekliği vardır. Bireysel yaşam üretici güçlerdeki gelişmenin ve özel mülkiyet toplumlarının güncellediği bir olgudur. İlkel komünal toplumda bireyin doğayla mücadelesindeki dolaysız etkinliği sosyalist toplumda üretim araçlarının ortaklaşa mülkiyeti zemininde bir toplumsal ortaklaşma biçimini alır. Bireylerin emeklerinin bireysel değil ama kolektif nitelikleri sosyalist inşanın sürdürülebilmesi ve giderek komünizmin gerçekleşmesi için zorunlu bir etik öğedir. Sosyalist toplumda ekonomik devrimin teminatı ve sürdürülebilirliği kültürel devrimin gerçekleşmesine ve sürekliliğine bağlıdır. Böylelikle, emek etkinliğinin kolektif nitelikleri binlerce yıllık sınıflı toplum kültürünün aşılabilmesi için sosyalist inşanın kendiliğinden hukuku haline gelir. Emek-zamanı belirli bir çalışma süresini kapsayan bir nicel değerken emeğin kolektif nitelikleri sosyalist toplumun bireyinin bütün yaşamsal etkinliğine karakterini veren nitel ve nesnel bir ortak ölçüttür. Emek etkinliğinin kolektif niteliklerinin nesnel bir ortak ölçüt olarak değerlendirilmesi ve hukuklaşması doğrudan gözlem ve doğrudan demokrasi aracılığıyla gerçekleşir. Dolayısıyla, işçinin emeğinin kolektif niteliklerinin bir hukuka sahip olabilmesi için ilk adım olarak, üretim araçlarının toplumsallaştırılması zorunlu koşuldur



Kasım 2024
PSÇPCCP
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Daha Fazla Makale Haberler