Bizimle iletişime geçin

Makale

Anton Ekmekçi Yazdı: Sosyalist Demokrasiyi Yöneten Politik Seçenekler-2

Demokrasimizin tarihsel işlevi, imtiyazlarını kaybetmiş eski tipte sömürücü sınıfların kalkışmasına karşı ideolojik, kültürel, felsefi ve askeri bir savunma görevi üstlenirken, halkın ve her türlü düşünce özgürlüğünün üzerinde abartılmış bir yönetsel formasyon niteliği olmayacaktır.

Demokrasinin ilk serüveni, geçmişte efendilerin, kölelerin üzerinde var olmuş diktatörlüğünün tarihsel ifadesidir de aynı zamanda. MÖ 5. yy da Eski Yunan’da başlayan Atina demokrasisinin özü kısaca budur. Bir diktatörlük ve devlet biçimi olan demokrasinin tarihsel gelişimi, köleler, serfler ve işçiler üzerinde diktatörlük, köle sahipleri, derebeyleri ve sermayedarlar için ise siyasal imtiyaz şeklinde olmuştur. Sosyalist Demokrasi, insanı yönetme halinin nihai bir biçimi değildir ama komünal evrimimizin zorunlu bir yol durağıdır. Yeni toplum, eski toplumun bağrından doğmakta ve yaşama, bütün eskinin kalıntıları arasından göz kırpmaktadır. Merkezi iktidarı parçalanan mülkün köhnemiş dünyası, devrimden sonrada hala ideolojik, mali ve kültürel olarak güçlü ve inatçıdır. Küçük ve orta ölçekte palazlanmış yalpalayan kararsız sınıfların varlığı bir tarafa, işçi sınıfının tamamı bile daha sosyalist bilinci içselleştirmiş bir gelişmişlik düzeyine henüz ulaşmamıştır

Sınıflar arası siyasal ve iktisadi eşitlenmeye yol açacak sosyalist üretimin, makine üreten makine sürecini tamamlaması ve  insan yeteneğini makineye devredecek seviyeye varması zaman alacaktır. Henüz iş bölümünün cenderesinden kurtulmamış emeğin çok yönlü gelişmesi gibi bir eğitim planlanması ve uygulanmasına ihtiyaç olunan bir dönemdir. Bu anlamda kafa ve kol emeği arasında ki makas henüz oldukça açıktır. Kır emeğinin, kentin tüccar sınıfları tarafından sömürülmesi meselesinin tamamen ortadan kaldırılmadığı bir dönemden bahsediyoruz aynı zamanda. Kırsal alanda devletin tarım üzerindeki tekeli, tarımın sanayileştirilerek büyük üretken çiftliklere dönüştürülmesi ile beraber, kent ile olan çelişkisine son verecektir. Devrimci demokrasimiz, işte sosyalizmin irili ufaklı bir yığın sorunlarının olduğu bu erken dönemde büyük tarihsel rol kapar. Bu anlamda gelişmekte olacak sosyalist demokrasi modelimizin evrimini, insanlık kültürünün gelişiminin doğal bir parçası olarak görmek gerekiyor.

Sosyalist sistem dönemi boyunca İşçi demokrasimizin gelişiminde zorunlu disiplin ve kanunnameler tali bir rol oynarken, üretimin kesintisiz bir biçimde dönüştürülmesi, kültür, politika ve eğitim baş rolü oynayacaktır. Sosyalist sistemde ceza hukukunun eskisi kadar ihtiyaca içkin güçlü varlığı, başkalarının emek ürünlerinin kan yoluyla geçtiği miras hakkının, yaşama biçiminin hala önemli bir seçeneği olduğu ve ekonomiyi yöneten politikanın üretenlerden alınıp devleti yöneten elitlerin elinde toplanması gibi belirtiler, sosyalist dönüşümün ilerlemediğine ve büyümekte olan bürokrasinin varlığına işaret eder.

Demokrasimizin tarihsel işlevi, imtiyazlarını kaybetmiş eski tipte sömürücü sınıfların kalkışmasına karşı ideolojik, kültürel, felsefi ve askeri bir savunma görevi üstlenirken, halkın ve her türlü düşünce özgürlüğünün üzerinde abartılmış bir yönetsel formasyon niteliği olmayacaktır.

Buna, düşmanca eylemler arzulamayan, objektif olarak karşı devrimci özellikler gösteren düşünce ve tezlerde dahildir. Bu anlamda sosyalist demokrasinin yönetim organlarının, demokratik sistemin farklı bileşenlerini, düşünceleri yüzünden siyaseten men etme yetkisi yoktur. Demokrasimizin işleyen kurumsal nimetlerinden bir süre daha burjuva çizgilerin de faydalanması, bu mekanizmanın tarihsel önemine dair kuşkulara yer vermez. Zira, örgüt ve iktidar, her zaman bilginin ampirik bir olumlanmasının aracı olmayabilir. Hayatın gerçekleriyle çekişmeye düşmeyen ve yabancılaşmayan bir üst yapı formasyonu yok gibidir. İktidarı ele geçirmek, toplumsal pratiğin ürettiği her bilgiyi her zaman doğruya eşit yapmayabilir. Bu durum, atomun alt bağlaşıkları ile resmedilmesine dair imkansızlıkların, bilim insanını mutlak ve donuk bir gerçekliğin varlığından alıkoyması gibidir. Sosyalizmde sınıflar mücadelesinin hangi sınıfların lehine çözümleneceği meselesinin hala belirsiz olmasının sebebi de tarihsel olgunluğa duyulan süreçtir.

Bu anlamda biz sosyalist demokrasiyi, herhangi bir sınıfın kesin zaferini ilan ettiği yada mutlak yenilgisini kabullendiği bir aşama olarak göremeyiz. Örneğin atomik saatler bulunmadan önce, zamanın yer çekiminden etkilendiğini Einstein teorik olarak ön görmüştü. Son yıllarda yapılan deneyler ile bu teorem doğrulandı. Ancak bilimsel teori ile iktidar arasında bu kadar doğrusal bir ilişki yoktur. Çünkü devletin, partinin, ordunun ve dolayısıyla sınıfların varlığı, özgür etkinlik ile hala cebelleşen bir çelişmenin varlığına işarettir. Komünizm yolunda, siyasal ve kültürel evrimimizi ele geçirmemiz gerekir. Toplumlar tarihinde, her iktisadi ve sosyal yeni formasyon, eskisini yıkmadan önce zaten varoluşunu önemli oranda gerçekleştirmişti. Mesala burjuva devrimleri öncesi, feodalizmin varlığına rağmen zaten lonca, zanaat ve ticaret ahtapot gibi yaygınlaşmıştı. Burjuvazi, feodallerin siyasal imtiyazına bir devrim ile son verdiğinde çalışan ve gelişmekte olan yeni üretim araçlarının sahibiydi zaten. Ama sosyalist devrimden sonra işçi sınıfı ve müttefikleri, toplumsal zenginliği çalan asalak sınıfların elinden üretim araçlarını zorla kamulaştırıp üretimin dönüştürülmesi gibi yola sıfırdan başlamak zorundadır. Sosyalizmin tarihsel tecrübeleri kan ve ter deryası içinde oluşmuştur ama yine de sınırlıdır.

Bu anlamda kendi keşfini kendisi yaparak yoluna devam edecektir. Bunun için kuşkusuz bir bilim metoduna ihtiyacı olacaktır. Geçmiş deneyimleri içeren yazılı kaynakların mısra aralarından çekilen politik formülasyonlar, gerçek yeni dünyadaki şeylerin hareketinin ne olduğuna dair ihtiyaca tam karşılık gelmeyebilir. Doğanın, saniyenin binlerce alt katı milimize edebileceğimiz o anki resmi, maddelerin kuantum ölçekte kestirilemeyen öz geçmişine karşılık gelir. Sağduyularımızın önceden tattığı bütün bilgisel akıl yürütme çabalarına karşın, demokrasimizi, tarihsel ilerlemenin devrimci aracına koşullamada ki zorluklar, eski bazı paradigmaların artık miladını doldurduğunu ve bir paradigma kaymasına dair ihtiyacın günah kapsamından çıkarılması gerektiğini bizlere bildirir. Paradokslara sürüklenen eski paradigmanın yenisi ile yer değiştirmesi için, tartışma kültürünün evriminin bilimsel ve kurumsal bir muhtevada ilerlemesi gerekiyor. Genelde sosyalist demokrasi bileşenleri arasında ki tartışmaların yapısal özelliğini, miladını doldurmuş aynı paradigma yönetmektedir. Böylelikle yeni ile eskinin çatışması tali planda kalacaktır. Maddeci siyasal sözlü formülasyonlarımız, her zaman maddelerin mutlak bir resmi değildir.

Algılarımıza düşen resmin maddelere uygunluk derecesini belirleyen biricik yol, iki çizgi mücadelesidir. Eğilim, fikir ve tezlere konu olan bir çizginin kendi karşıtını doğurması kaçınılmaz bir gerçekliktir. Bu durum bilimsel gelişmenin motoru olduğu için her tez anti tezlerinin doğmasını teşvik etmelidir. Anti tezleri yeterince ortaya çıkmamış olan ve paradokslara zorlanmayan fikirlerin devirici gücünün zamana karşı dayanması mümkün değildir. Sosyalist devlet ve yönetim biçimi olarak demokrasimiz var olduğu sürece, bizim sınıf mücadelesinin teamüllerine ilişkin düşünsel ve kültürel evrimimizi yönetmeniz gerekiyor. Yabancılaşmadan arınmış bir bilimsel kolektif akıl yürütme ile tartışmak bu düşünsel ve kültürel evrimimize işlerlik kazandıracaktır. Gerçekliğin tarifine dair ürettiğimiz hiçbir sözcük yoktur ki, gerçekliği oluşturan bir tek atomun yeni bir davranışı ile çelişmeye düşmesin. Bir tek atomda başlayan süreç, gerçekliğe kütlesini veren formun ve kavramsal varoluşun yıkımına yazgılıdır.



Kasım 2024
PSÇPCCP
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930 

Daha Fazla Makale Haberler