Maddi gerçeklik ile ilgili her soyutlama, kuşkusuz kendi çağdaşı olan zamanın ruhunu taşır. Bu nedenle diyalektik yöntemin parametreleri her ardı sıra gelen yeni dönem içinde, nesnelliğin yeni bulguları ile tekrar soyutlanarak geliştirilmelidir. Kuşkusuz biz gerçekliğin bilgisinin ve bilgilerin kavramlaştırılmasının zamanla değişmeyeceğini söylemiyoruz. Bilgi insanla ilişkiye girdiği zaman tarihsel bir karakter kazanır ve ancak tarihsel maddi koşulların imkân verdiği koşullarda ileriye doğru taşınır. Engels, kendi tarihsel koşullarından kaynaklı sebeplerle bu durumu görmüştü ve bu nedenle maddenin zihnimizde yansıyan biçiminin, maddenin yaklaşık nesnel değerlerinin bir yansıması olamayabileceğini ifade etmişti.
Aslında biz insanlar bireyi değiştirdiğimiz zaman kendimizi de değiştirmiş oluruz. Ya da başka bir ifadeyle, zaten doğada bulunan her şey bir başka şeyi değiştirdiğinde kendisi de değişime uğramaktadır. Dolayısıyla Diyalektik Materyalizm modern fizikte ki yeni bulguların doğasını anlamak için onları değiştirdiğinde kendisi de değişime uğramaktadır. Zaten diyalektiğe göre maddi sistem yeni bilimsel gelişmelere gebedir.
Karavaz yoldaşın düşünce çizgisindeki büküm, zincirin bu halkasında ilk olarak belirmektedir. Biz eğer; “Diyalektik çalışma prensiplerini ve ruhunu fiziksel olarak Newton mekanizminden almıştır.” diye düşünürsek, o zaman bu yöntemin yeni bilimsel gelişmeler karşısında kendisini artık yadsımış olması gerektiği sonucuna varırız. Karavaz yoldaşın ardı sıra gelen diğer eleştiri ve tezlerine söz konusu olan fay hattı ilk olarak burada kırılmaktadır. Bu düşünce modeli bizleri, Marks ve Engels dönemi diyalektiğin esasta öznelci olduğu sonucuna kadar götürebilir. Karavaz, son eleştiri metninde, Marks’ın diyalektiğinin toplum bilimi içinde nasıl hareket ettiğini başarılı açıklamasına rağmen, iş Engels’in doğa ile ilgili diyalektik anlayışına geldiği zaman ikisini yapay bir ayrılık ilişkisine sürüklemektedir. Halbuki onların zamanında modern fiziğe dair bir vakum/boş alan yoktu. Sadece, modern fizik alanında yaşanacak devrimlerin ön izleri ya da nicel birikimlerinin izleri belirmeye başlamıştı. Bu konu ile özellikle Engels yakından ilgilendi. Maddi temeli Marks da ortaya çıkmaya başlayan diyalektik, Engels sayesinde genele/evrensele uygulanabilir bir yöntem bilim halini almıştır.
Dönemin idealist fizik ve düşün dünyasının tepkisini üzerine çeken bu bilimsel felsefi yöntem birçok defalar öznel ve pozitivist görülerek saldırıya uğramıştır. Althusser ve benzeri dönemin sözde yeni Marksistleri, Engels’in diyalektiğinin Marks’tan farklı olduğunu iddia ederek enternasyonalist proletaryanın öğretisinde çatlaklar yaratmaya çalışmışlardır. Bu anlamda Karavaz yoldaşın iddia ettiği gibi; “Marks, ekonomi politiğin tahlilinde yaptığı şeyi fizik biliminde yapabilecek epistemolojik ve ontolojik verilerden yoksundu. Bunun için kuantum fiziğinin sonraları kayda değer gelişmelerin bilgisine ihtiyaç vardı.” şeklindeki önermesi subjektif bir tespite dönüşmekte ve doğal olarak bu gerçeklik diyalektik materyalizmi son yüzyıl ile ilişki kuramayan eskimiş bir klasik metodoloji olmak gibi -kendince- hatalı bir anlayıştan özgürleştirmektedir! Eğer Engels’in doğa anlayışı tekrar gözden geçirilirse, Newton mantığını bizzat isim vererek defalarca eleştirdiği ve hatta alaya aldığı görülecektir.
Kuşkusuz Karavaz’ın bahsettiği gibi; ekonomi politik diyalektiğinin, analojik bir yöntem ile fiziğe uygulanması (olsaydı), diyalektiği, dünyayı değiştirme eyleminin kılavuzu yapmak gibi bir bilimsel güçten alıkoyacaktır. Tabi ki analojik yöntemin bazı çalışma alanlarının başarısında faydası vardır ama diyalektik yöntemin bizzat maddenin genel hareket yasalarının yaklaşık değerlerinden kaynağını aldığını burada teslim etmek gerekir. Bu konuda arkadaşa katılmakla birlikte, bir bilimle yeterince aydınlatılamayan bir başka bilim arasında ilişki kurmak için, bilinen bilimin nesnesinin bütün iç ve dış bağıntılarına koşullanmış hareket yasaları sayesinde yeterince aydınlatılmamış alandan bilgi devşirmek mümkündür. Mesela milyonlarca ışık hızı uzaklığındaki mesafelerde gölgede kalmış zerrelerin spin hareketlerine ve çevresi ile girdiği kimyasal reaksiyonlara bakarak o maddenin iç özelliğini keşfetmek mümkün olmaktadır. Evet sezgiler ve hatta hayal kurma yeteneği önemlidir ama unutmamak gerekir ki bunlar tarihsel olan bilincimizin ürünüdürler ve çoğunlukla bizleri hayal kırıklığına sürüklerler.
Diyalektik materyalizmi geliştirmede yeni pratiklerden edinilen farklı paradigmalar ve bilimsel öngörülerin daha fazla işe yarayacağını düşünüyoruz. Aynı şekilde bir pratikten öğrenmenin başka bir yolu da o pratiğe hangi paradigma açısıyla katıldığınız meselesinde saklıdır. Karavaz yoldaşın yeni doğa anlayışında belirsizlik, muğlaklık ve ani bağlantısız atlayışlar var. “Spinoza’nın tanrısı doğaya içkindir ama, ne menem bir şey olduğu muğlaktır.” derken, eğer tarafımızdan yanlış anlaşılmadıysa birazda kuantum alana ilişkin yaşadığı bilimsel şaşkınlığa atıfta bulunmak istiyor sanırız. Diyalektik materyalizme göre ontoloji ile epistemoloji, yani var olanın bilgisi ile bu bahsini ettiğimiz var olanın bilgisinin elde edilme yöntemleri arasında bölünmez bir ilişki vardır. Bu anlamda evrenin kuantum ölçekte bilinebilme ve gizemin bir ürünü olduğu için hiçbir zaman anlaşılamayacağı yönündeki fikirler, çağdaş fiziğe giydirilmiş idealist bir kostümden ibarettir. Gözleyen ya da ölçen özne ile gözlenen ya da ölçülen nesnenin birbirine karıştığı tartışmalı bir alandan dolayı nesnenin bilgisini bilebilmenin tarihselliğini park etmeye davet etmek biz komünistlerin işi olmamalıdır.
Buna benzer bir konu geçmişte Engels yoldaşın Kant’ı eleştirilerinde ortaya çıkmıştı. Maddenin görünüşünün sadece bilgi ediniminin konusu olabileceği, maddenin nesnelliğinin bilgi ediniminden bağımsız olarak kendinden şeyler olarak var olduğunu ve dolayısıyla kendinden şeylerin asla öğrenilemeyeceğini Engels yoldaş eleştirmişti. Komünistlerin görüş açısından Marksist felsefeyi eskimiş ve geçersiz görmek, bizleri madde ile olan ilişkide maddesi olan bir yeni idealizme doğru sürükleyecektir. Aynı şekilde çağdaş fizikteki gelişmelerle maddeyi muğlaklaştırmak bizleri maddesi belirsiz bir tür materyalizme doğru götürecektir. Siyaset biliminin ve örgüt modelinin klasik biçimlerinden bahsedebilir ama diyalektik yöntem kendi tarihsel koşullarına ulaşıp bir kez bilimsel değiştirici güce ulaştıktan sonra artık onun klasik biçimlerinden bahsedilemez. Çünkü doğadaki hareketin genel yasaları kendisini olumsuzlamaz. Elektronların ölümsüz olmasının bir nedeni de budur. Çünkü bozunduğu taktirde elektromanyetik kuvveti aktaracağı başka bir yüklü parçacık bulamamaktadır. Diyalektik felsefe tek tek bulguların değişken özellikler göstermesiyle kuramsal bir yıkıma doğru sürüklenmez. Mesela Engels’in, dönemin en ileri kabul gören “Kant ve Laplace Uzayı’’nı esas alması, Engels’in diyalektiğinin “Bing Bang” da çalışmayacağı anlamına gelmiyor. Bununla ilgili sanırız onlarca örnek verilebilinir.
Biz “Devrim ve Madde” adlı makale dizilerimizde amatör bir işçi çalışması olarak diyalektiğin sonsuz tekillikte, vakum alanda ve karadeliklerde nasıl çalışabilir yetenekte olduğunu son teorik fizik ve matematik teorilerinin ışığında göstermeye çalıştık. Bu çabalara, tartışmalara katılan yoldaşların eleştirel katkıları ile devam edeceğiz. Her şeyden ilginç olanı, Karavaz yoldaşın bizleri soru sorarak yeniden düşünmeye sevk ettiği bir konu olan aynı kuantum değerlere sahip “Bozon” adlı kuvvet taşıyıcı zerrelerin bir arada bulunması ilkesinin, Engelsin diyalektiğinin Bose – Einstein maddesel alanında nasıl ustaca sorunsuz çalıştığının sonucuna götürmesi oldu. Gelecek bölümde Karavaz yoldaşın pozitron, elektron, çoklu diyalektik ilişki ve bozon hakkındaki orunlu tezlerini ele alacağız…