Bizimle iletişime geçin

Makale

Aktüel Gelişmeler Vesilesiyle Birlik, Birlikler ve İttifaklar Anlayışı Üzerine-3

Devrimin üç stratejik silahı; Parti, Ordu ve Cephe’dir. Bu değerdeki cephenin mevcut ismi veya niteliği HBDC’dir. HBDC nitelik ve öz olarak bahsini ettiğimiz diğer cephe biçimlerinden ayrışır ve farklıdır. HBDC, devrimin stratejik silahı iken, diğer cephe biçimleri ancak bu cephenin geliştirilmesi veya ön koşullarının olgunlaştırılmasına hizmet eden durumdadır. Elbette stratejik değil, geçicidirler. Ancak stratejik cephenin kurulmasının öncelleri, tecrübe ve deneme aşamaları, stratejik cephenin oluşturulması sürecinin güncel temelleri, somut siyasi sürecin ihtiyaçlarını devrimci güçlerin mücadeledeki göreli birlikleri ve kurumsallaşmalarıyla karşılamanın pratik biçimleri olarak anlamlı, önemlidirler.

Devrimin Çıkarları Esasında Bir Mücadele Mevzisi Olarak Devrimci Cephe ve Biçimleri

Birlik kavrayışında olduğu gibi, cephe anlayışında da önemli sorunlar mevcuttur. Bu sorunlar daha çok tekleştirme diye ifade ettiğimiz yaklaşım ya da anlayışta ifade bulmaktadır. Nasıl ki, birlik argümanı iki ayrı örgütsel yapının nitelikli örgütsel birliği biçiminde algılanıyor ve diğer biçimlerdeki devrimci birliklerden yalıtılıyor ise, cephe anlayışı da tekleştirilerek eski savunumuzdaki biçime özdeş tutuluyor, dolayısıyla bunun dışında devrimci güçlerin ortak zeminlerde ve belirli hedefler doğrultusunda güçlerini birleştirerek ortak mücadele cephesi oluşturmaları objektif olarak öteleniyor. Cephenin bu tek kavranışı sorunu esasta bizlerin saflarında egemen olan hatalı yaklaşımdır ve kökü eski Halkın Birleşik Devrimci Cephesi savunumuza dayanmakta.

Proleter devrimciler, bir önceki merkezi oturumunda eski cephe(HBDC) anlayışını belli biçimlerde değiştirdiler. Birleşik cephenin belli şartlara endeksli olarak ileriye atılması veya şart olarak öngörülen koşulların oluşmasına havale etmesini değiştirerek; cephenin adımları veya oluşturulması bugünden ele alınabilir, bugünden oluşturulmasına girişilebilir, girişilmelidir şeklinde bir anlayış ortaya koydular. Ne var ki, bu gelişme muhtevası kadarıyla olumlu-ileri olsa da cephe anlayışında sorunu tam olarak çözen ya da ortadan kaldıran durumda değildir.

Sınıflar mücadelesinin gelişmesi birçok değişikliği, yeni durum ve koşulu gündeme getirerek komünistlerin politikalarını bu gelişmelere uyarlamasını zorunlu kılıyor. Dolayısıyla, proleter devrimcilerin cephe yaklaşımında gerçekleştirdikleri değişikliğe paralel olarak bu cephe anlayışını daha genişletmek ve yerine oturtmak gereklidir. O halde cephenin tek kavrayış biçimindeki savunusunu geride bırakarak, cephe anlayışımızı salt Halkın Birleşik Devrimci Cephesi biçimine indirgemekten kurtulmalıyız. Buna uygun olarak HBDC savunusunun temel argümanlarından olan cephede komünistlerin önderliği şartını da mevcutta ortaya koyacağımız cephe anlayışı çerçevesinde ve bu nitelikteki cephe anlayışımız temelinde ortadan kaldırmalıyız.

Eğer bunu kaldırmazsak bir önceki oturumda kararlaştırıp ve bugün savunduğumuz cephenin oluşturulması çabalarını hayata geçirmemiz olanaksızlaşır. Zira komünistlerin örgütsel, siyasi ve askeri güç olarak muhtemel bir cephe örgütlenmesi ya da adımlarına önderlik yapma rolü oynaması gerçeklikle örtüşmeyen subjektif bir durumdur. Dolayısıyla bu şartı gerektirmeyen cephe anlayışını benimseyerek bugünden devrimci cephe örgütlenmelerine girişmemizin önünü açmalıyız. Ki, pratik olarak da bu engel aşılmış durumdadır. Çünkü bugün proleter devrimcilerinde aralarında bulunduğu bir dizi parti ve örgüt eylem ve güç birliği zemininde oluşturduğu Halkların Birleşik Devrim Hareketi adı ne olursa olsun bir cephe örneği, biçimi veya pratiğidir.

Bu durumda cephe anlayışı veya kavrayışında çözmemiz gereken mesele, cephe tanımının her durumda eski HBDC kavrayışına denk olmadığıdır. Onunla bir ve aynı olmadığını bilince çıkarmamız gerekmektedir. Bu anlamda devrimci zeminde gerçekleştirilen her eylem birliği, güç birliği, ittifak, devrim hareketi gibi bütün biçimler bir cephe anlamı da taşımak-tadır. Elbette devrimde kullanılan üç temel stratejik araç olarak kastedilen cephe anlamında değil, bilakis ifade ettiğimiz cephe kavrayışının geniş içeriğine denk gelen bir cephe anlamına gelmektedir.

”Şayet cephenin nitelikleri ya da biçimleri tartışma konusu yapılırsa, elbette cephenin toptancı yaklaşımla tekleştirilmesi görüşünde değiliz, olamayız da. Devrimin stratejik aracı olarak inşa edilecek cephe, nitelik olarak ve esas bakımdan bahsettiğimiz diğer cephe biçimlerinden elbette farklıdır. Stratejik değerde olan cephe, doğrudan devrimin olmazsa olmaz araçlarından olup bu içeriğine uygun anlam kazanır ve ele alınır. Fakat devrimci güçler arasında gerçekleştirilip devrime, devrimci mücadelenin gelişmesi ve geliştirilmesine hizmet eden devrimci mücadele cepheleri tüm önemlerine karşın mevcut halleriyle doğrudan stratejik kurumlar değildir. Böyle olmamalarına karşın stratejik cephenin alt yapısının hazırlıkları anlamıyla, devrimci ihtiyaçları ve devrimin gelişmesine hizmet etme özellikleri bakımından stratejik cephenin gerçekleştirilebilmesinde önemli rol ve işlevler gören değerdedirler.”

Cephe kavrayışını bu zeminde ele almamak, objektif olarak stratejik cephenin kurulmasını da öteleyen ve en önemlisi de devrimci güçler arasındaki birlikleri-ortak mücadeleleri yadsıyan, dolayısıyla devrimin ihtiyaçlarını fiilen önemsemeyen duruma düşülmüş olur. Bugün devrimin ihtiyaçları, mücadelenin geliştirilmesi ve özellikle de karşı karşıya olduğumuz siyasi süreç ve gelişmeler karşısında devrimci güçlerin birlikleri yakıcı bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmakta ve buna uygun olarak pratikler geliştirmekteyiz. Bu teorik savunulara karşın devrimci gerçeğin önümüze koyduğu bir zorunluluktur ve bu zorunluluktan kaçmak olası değildir. Klasik cephe anlayışımızı gerekçe ederek bu birliklerin-pratiklerin geliştirilmesinden, dolayısıyla tam da rolümüz olan fonksiyonu oynamaktan geri durabilir miyiz? Elbette hayır. Pratiğimizle de geri durmuyoruz. O halde anlayışımızı da doğru olan bu pratiğimize, pratiğe uygun hale getirmeliyiz. Neden devrimci güçlerle devrimci mücadele cepheleri-birlikleri kurmayalım sorusu güncel pratiğimize uygun biçimde iyi yanıtlanmak durumundadır.

Bugün şunu söyleyebilir miyiz: Komünistler önderlik yapmadan devrimci güçlerin mücadelenin ihtiyaçları temelinde gerçekleştirdikleri birliklerde, mücadele cephelerinde yer almayız! Bir veya birkaç kızıl siyasi iktidar kurulmadan devrimci güçlerin ortak mücadele zemini olan cephe kurulamaz, kurulmasını benimsemeyiz! Evet bunları diyebilir miyiz? Hayır. Elbette cephe anlayışını tek cephe anlayışından (tekleştirdiğimiz HBDC savunusu biçiminden) çıkararak ve cephe anlayışımızı geniş içerikte biçimlendirerek bu cepheler içinde yer almaya ve kurulmalarına hayır demeyiz, diyemeyiz.

”Eğer cephe anlayışımızı eski tek biçim kavrayışıyla sürdürürsek ya da her cephe biçiminden stratejik cephe misyonunu kastedersek, elbette bugün sağlanan ve cephe dediğimiz bu birlikleri ya da cephe biçimlerini cephe olarak değerlendiremeyiz. İşte asıl sorun da buradadır. Yani cephenin, tek stratejik biçimdeki cephe olarak algılanmasından kurtulmalı, birden fazla halk sınıf güçleri niteliğindeki devrimci gücün, mücadelenin geliştirilmesi, devrimin görevlerinin şu veya bu düzeyde yerine getirilmesi ve devrimci ihtiyaçlarla yanıt olmak üzere oluşturdukları süreli, şartlı, geçici ya da nispeten uzun süreli mücadele birlikleri olarak kavramalıyız. Adı güç birliği, eylem birliği, ittifak olsa da son tahlilde hepsi birer birlik ve cephe biçimleridir.”

Daha basitleştirirsek; bir insanın başka bir insanı hedefleyen mücadelesi söz konusu insanın ötekine cephe alması, cephe açması demektir. Bir parti veya örgütün bir başka parti ve örgüte karşı ideolojik mücadele yürütmesi, ideolojik mücadele cephesi açması veya cephe alması demektir. Birden fazla gücün bir veya daha fazla güce karşı ortak mücadele etmesi cepheleşmektir, cephe kurmaktır. İşgale karşı bir ulusun işgalci güce karşı mücadelesi bir milli cephedir. Anti-faşist güçlerin faşizme karşı ortak mücadelesi anti-faşist cephedir. Sınıf güçlerinin gerici sınıf iktidarlarına karşı ortak mücadele etmesi bir sınıf cephesidir… Bütün bu cephe biçimleri nüanslar taşır. İdeolojik, siyasi, örgütsel nitelik açısından her biri farklılıklar taşır. Ama son tahlilde hepsi birer cephedir, cephe biçimidir.

İdeolojik-siyasi nitelemelerde ayrılmakla birlikte, bu nitelemeler dışında ortak karakterleri hepsinin bir cephe olmasıdır, cephe biçimlerini oluşturmasıdır. Birlikler de böyledir. Nitelik ve biçimleri farklı da olsa son tahlilde hepsi birer birlik biçimidir. Bu anlamda birlik veya cephe anlayışında nitelikli, stratejik biçimleri bu nüanslarda ayrı tutarak, hepsini birlik ve cephe biçimleri olarak tanımlamamız yanlış değil, doğrudur.

Tartışmamız bağlamında dikkatten kaçırılmaması gereken önemli bir husus da, günlük yaşam dilinin ve pratik yaşam gerçeğinin teorik doğruların mutlak terbiyesine boğulmamasıdır. Teorik doğruların pratik gerçek ve bu gerçeğin güncel yaşam dilinde daha düz ya da sade biçimleneceği unutulmamalıdır. Genel olarak günlük yaşam dilinin felsefi derinlik ya da teorik belirlemelerin muhakemesinde kısırlaştırıldığına tanıklık yapmaktayız. Kavramlar üzerine yürütülen tartışmaların bir bölümü bu yaklaşımın ürünüdür. Teorik doğrulara karşı hassasiyet aşırılaşarak günlük yaşam dilini adeta yasaklama, en azından kısırlaştırma noktasına varılıyor. Cephe ifadesinin kullanılmasındaki tutum ve anlayıştan birlik kavramının kullanılması konusunda yürütülen tartışmalar aynı minvalde gelişmektedir.

Günlük yaşam dilinin bu basınç altında kısırlaştırılması, kavramsallaştırma ve argüman geliştirme gibi bir dizi meselede günlük siyaseti de sarmalamakta, kuşa çevirmektedir. Oysa günlük yaşam ve siyaset dilinin bu kıskaçtan sıyrılarak rahatlaması üretkenliğini sağlamakla birlikte, günlük siyaset yapmayı da aynı ölçüde kolaylaştıracaktır. Misal, felsefi derinliği-teorik doğruyu günlük yaşam diline mutlak biçimde uyarlamaya çalışırsak, duran bir cisimden söz edemeyiz ya da durma sözünü kullanamayız. Zira felsefi derinlik açısından bakıldığında hiçbir şey durağan değildir. Değişim halindedir. Diyalektik felsefeye göre bir dakika önce gördüğünüz şey bir dakika sonra gördüğünüz şey-cisim değildir. Çünkü bahis konusu cisim ya da şey hareket halinde ve değişim durumunda olup her dakika, her an değişmektedir, değişmiştir… Kısacası eğer günlük yaşam dilini, gerçeği olduğu gibi çıplak ifade etmez isek, gelişmeleri, olguları, şeyleri izah etme yeteneği sergileyemez, birçok şeyi isimlendiremez, tanımlayamayız…

İkinci husus olarak da şu gerçeğin altını çizelim. Pratiğin teoriden yaşlı olduğu doğruysa, pratiğin esas alınması veya pratik gerçeğin sesine önemle kulak verilmesi gerekliliği de doğrudur. Elbette pratik gerçeğin sesine kulak verilmesi teorinin dinlenmemesi, dikkate alınmaması anlamına gelmez. Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz. Bunda tereddüde yer yoktur. Teori pratiği aydınlatır, yönetip yönlendirir ve ona kılavuzluk yapar. Bunda da sorun yoktur. Fakat bu doğrular aynı kalmakla birlikte, teorinin pratikten çıktığı veya pratiğin kaynağından doğduğu da ayrı bir doğrudur ki, bu da unutulmamalıdır, unutulamaz. Aynı şekilde pratiğin teoriden yaşlı olduğu da doğrudur.

Bütün bunlardan çıkarılması gereken şey veya varmak istediğimiz şey şudur: Teoride henüz tespit edilerek kavram düzeyine çıkarılmamış şeyler pratik gerçekte daha önceden bulunurlar. Bu gerçekte bulunanlar sonradan teori tarafından ifadelendirilir veya tespit edilirler. Aynı biçimde, teorik doğrunun pratiğe rehberlik yapmasına karşın, pratik gerçeğin genellikle teoriden önde gittiği, dolayısıyla pratik gerçeği teorinin kesin baskısına almanın yanlış olacağı açıktır. Teorinin pratiği yönettiği doğrusu ile pratiğin teoriden yaşlı olduğu doğrusu karşı karşıya konulamaz ve birbirilerini yadsıyan şeyler değildir. Teori pratikten çıkar ama döner onu yönetir, önünü aydınlatır, rehberlik yapar. Dahası, pratiği yönetip ona öncülük yapan esasta devrimci teoridir. Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz. Ama teori olmadan pratik vardı. Pratiğin teoriden yaşlı olması veya önde gelmesi bunu doğrular

Bu felsefi tartışma ışığında söyleyebiliriz ki, cephe kavramını günlük yaşam veya pratik gerçekteki karşılığına uygun olarak kullanmak, dolayısıyla bir dizi devrimci birlikleri aynı zamanda cephe olarak isimlendirmek yanlış değildir. Tersinde ısrar ettiğimizde devrimci birlikleri veya bu zemindeki gelişmeleri anlaşılır biçimde izah edemez, anlatamaz ve ajitasyon-propagandamıza ya da siyaset yapmamıza kelepçe vurmuş, prangalamış oluruz.

”Cephe meselesinde söylenmesi gerekenlere son olarak ve kesinlikle şu eklenmelidir: Komünistler büyük meydan okuyuşla yürüttükleri devrimci sınıf mücadelesi pratiğiyle emperyalist gericilik ve bilumum uzantılarına karşı bir sınıf savaşı cephesi açmış durumdadırlar. Komünistler açmış oldukları bu devrimci sınıf savaşı cephesinde, devrimin sınıf müttefiki veya güçleri durumunda olan kesimleri bu cepheye dâhil etme bilinci ve göreviyle hareket eder, etmelidirler.”

Ancak ilgili devrimci sınıf kesimleri veya güçlerinin bu cepheye dâhil edilmeleri değişik aşama ve biçimlerde mümkün olur, gerçekleşir. Buna uygun olarak komünistler bugünden bunun çabasını ve mücadelesini nesnel gerçeklere uygun biçimde yürütmek durumunda olup, bu görevi yerine getirmekle yükümlüdürler. Bu görev ve sorumluluklarını yerine getirirken ilkede net durmakla birlikte siyasette esnek olma yeteneği sergilemek durumundadırlar. Yine bu görevi yerine getirirken, yani bu cepheyi geniş bileşenleriyle buluştururken bu eylemin bir süreç işi olduğu kavrayışından hareket etmek zorundadırlar. Dolayısıyla bu görev ve sorumluluklarını yerine getirirken, uzun bir süreç ve çeşitli aşamalardan geçileceğini, aynı biçimde değişik biçim ve yöntemlerin gündeme geleceğini bilmek durumundadırlar.

Stratejik cepheyi müttefiklerini kapsayacak biçimde gerçekleştirmek için bir dizi cephe ve birlik biçimleri aşamasından geçileceğini, bunların bir birikim ve deneyim oluşturarak sağladıkları tecrübeyle stratejik cephenin gerçekleşmesine hizmet edeceğini bilmek durumundadırlar.

Devrimin üç stratejik silahı; Parti, Ordu ve Cephe’dir. Bu değerdeki cephenin mevcut ismi veya niteliği HBDC’dir. HBDC nitelik ve öz olarak bahsini ettiğimiz diğer cephe biçimlerinden ayrışır ve farklıdır. HBDC, devrimin stratejik silahı iken, diğer cephe biçimleri ancak bu cephenin geliştirilmesi veya ön koşullarının olgunlaştırılmasına hizmet eden durumdadır. Elbette stratejik değil, geçicidirler. Ancak stratejik cephenin kurulmasının öncelleri, tecrübe ve deneme aşamaları, stratejik cephenin oluşturulması sürecinin güncel temelleri, somut siyasi sürecin ihtiyaçlarını devrimci güçlerin mücadeledeki göreli birlikleri ve kurumsallaşmalarıyla karşılamanın pratik biçimleri olarak anlamlı, önemlidirler.

Farklı devrimci yapıların gerici sınıf iktidarlarına karşı devrimci mücadele seyri içinde belli şartlar ve ilkeler altında ortak paydalarda buluşarak mücadelenin görev ve ihtiyaçları temelinde demokratik şartlarda ortak kurumsallaşmalara gitmelerine; güç ya da eylem birliği, birlik biçimi anlamında birlik, somut görev veya siyasi kesitte geçerli olan ittifak, belli görev ve hedefler temelinde ortak cephe gibi isimlerin verilmesi tamamen mümkündür, bu bir. İki, her birlik biçimi nitelikli stratejik birlik biçimindeki komünistlerin birliği anlamına gelmeyeceği gibi, her cephe biçimi devrimin üç stratejik silahı olan HBDC anlamına da gelmez. Bugünden cephenin geliştirilmesi ve sağlanmasına dönük adımlar atılmalıdır derken, bugün gerçekleştirilen cephe girişimlerinin, sağlanan cephe biçimlerinin dört başı mamur HBDC’si olduğu tasavvur edilmemektedir.

Ancak bugünden bu adımlar atılmazsa HBDC yarın kendiliğinden gerçekleşemez, olgunlaşmamış, hazırlanmamış boş zemin üzerinde kurulamaz. Dolayısıyla bugünden HBDC’sine doğru adımlar atıyor, örgütlenmelere girişiyor, pratikler gerçekleştiriyoruz. Karşı-devrimci ve gerici olmayan, bilakis demokratik, devrimci ve sosyalist olan ya da halk sınıf katmanlarına dâhil olan tüm kesim ve güçlerle bu ortaklıklara bugünden gider, ortak mücadele ve pratikler temelinde belirli kurumsallaşmalara gireriz.

Bugün eleştiriler bağlamında gündeme gelen görüşler daha çok Kürt Ulusal Hareketi ile güç ve eylem birliklerinin gerçekleştirilmesine dönüktür. Kürt Ulusal Hareketi’nin stratejik yönelim ve çizgisi bu kaygıları besleyen temeldir. Daha somut olarak bu eleştiri ya da kaygılar, Kürt Ulusal Hareketi’nin devletle anlaşacağını, dolayısıyla bu birliklerin geleceğinin olmadığı ya da belirsizliklere gebe olduğu özetinde toparlanabilir. Ne var ki, proleter devrimciler, Kürt Ulusal Hareketi’nin stratejik yönelim ve çizgisi konusunda bocalayan bir siyasi analiz ya da tespite sahip değildirler. Hatta ulusal sorun ve harekette en sağlam ve net tavrın proleter devrimcilere ait olduğunu söyleyebiliriz. Ancak proleter devrimciler, yarının muhtemel sorunlarına ve geleceğe ilişkin öngörülere rağmen, bugün yaşanan somut gerçeği, reel durumu, siyasi süreçte öne çıkan siyasi niteliği, anda yaşanan çatışmanın niteliği, bu çatışma karşısındaki görev ve sorumluluklarını, aynı zamanda bu çatışma taraflarından olan Kürt Ulusal Hareketi’nin oynadığı politik rolü yok sayamaz.

”Bu temelde demokratik ve hatta politik olarak devrimci rol oynayan Kürt Ulusal Hareketi ile ortak mücadele paydasında güç birliği yapmaktan asla sakınmaz. Siyasi sorumluluk gibi, ahlaki sorumluluk da bu birliği emreder. Kürt ulusuna uygulanan ırkçı-faşist kıyım ve kırım katliamları karşısında tavır almanın komünist bilincini asla bulandırmadan ve hiçbir soyut tartışmaya boğmadan sınıf tavrı cephesinden karşı durur, mücadele eder. Bu Kürt Ulusal Hareketi ile ortak mücadelede buluşmanın da bir zeminidir.”

Kıyasıya bir çatışma yaşanırken ve çatışmanın tarafları gerici cephe ile ilerici-demokratik cephe iken, komünistler bu çatışmaya ve çatışma taraflarına karşı nötr ve kayıtsız kalamazlar. Dahası Kürt Ulusal Hareketi’nin içinde olduğu güç ve eylem birliği temelindeki birlik ya da cephe biçimi devrimci sınıf hareketinin ezici çoğunluğunun da içinde olduğu kapsayıcı bir birlik-cephe biçimidir. Devrimdeki ittifaklarımızın esası buna dâhil dâhildir. Eğer bunda yer almayacaksak, kimlerle ve nasıl cephe ya da ittifak edeceğiz?

Komünistler yarın bozulacak diye somut siyasi sürecin veya genel devrimci mücadele sürecinin ihtiyaçlarına dönük gerçekleştirilmesi gereken adımlardan geri duramazlar. Bugünkü haliyle devrime hizmet eden, birlikte hareket etmeyi gerektiren yeterli zemini olan hiçbir birlik ya da ittifaktan kaçınamazlar. Elbette ki yarının sorunlarına hazırlıklı olurlar ama bu sorunları gündeme geldiklerinde gerekli siyasetleri devreye koyarak uygularlar. Aksi halde devrimin aşamalarına, gelişim sürecine ve uzun seyrine bağlı olarak gündeme gelen, gündemden kalkan ve değişen taktikler, siyasetler ya da ittifaklar pratiğini gerçekleştiremezler.

Bugün politik olarak devrimci rol oynayan herhangi bir güç yarın gerici pozisyona geçebilir. Bundan hareketle bugünün devrimci dinamiğini devrimin çıkarları doğrultusunda ele almayı ihmal edemezler. Dev-Yol devrimci dününden bugünün ÖDP’sine, dünün devrimci TDKP’si bugünün EMEP’ine dönüştü. Dünü devrimci olan devrimci sınıf hareketi bileşenlerinden bazılarının bugün reformist potaya girmesi, dün bunlarla yapılan devrimci birlikleri yanlışlamaz. Ki, reformist güçlerle de belli demokratik mesele ve mücadelelerde geçerli olmak kaydıyla ortak eylemliliklerde bulunulabilir.

PKK ideolojik-siyasi açıdan silahlı reformist bir hareket olmasına karşın, demokratik bir nitelik taşımakta ve bugün politik olarak devrimci bir rol sergilemektedir. Dolayısıyla bugünkü demokratik niteliği ve politik olarak biçimlenen devrimci rolü gereği, genel çizgi yöneliminde silahlı reformist olmasına karşın PKK ile ortak mücadele birlikleri içinde yer almak yanlış değil, doğrudur. Siyaset tam da budur. Siyasetten yoksun salt ideolojik yaklaşım elbette bu birlikleri anlayamaz.



Ekim 2024
PSÇPCCP
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031 

Daha Fazla Makale Haberler