Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH), 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
“Adına kapitalist uygarlık denen bu çürümüşlük ve beraberinde getirdiği yıkım ve kriz, ezilenlerin ve özellikle kadınların yaşamında anı kavrama ve müdahale etme gereksinimini daha fazla ortaya çıkarmaktadır” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Yükselen sağcılık ve faşizm ile iktidar olan hükümetler çıkarılan güvenlik, göçmenlik yasalarının hükmünü geçirmek adına Avrupa’da yeniden yüksek sesle konuşmaya başladılar.
İtalya’da başlayıp Almanya’da ayyuka çıkan faşizm, bugün kapitalizmin kendini restore etmesinden dolayı kendisine alan açmaya başlıyor. Kendisi gibi düşünmeyenlere karşı bir baskı ortamı hazırlıyor. Toplumun tüm kesimlerini gerici ve ırkçı algılarla kutuplaştırarak düşmanlaştırıyor. Örneğin Lgbti+ların, göçmenlerin üzerinden, yaşanan krizlere kılıf uydurularak bu kesimler hedef haline getiriliyor. Bu durum Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da dincilik ve gericiliğin gelişmesini sağlarken, yaşadığımız Avrupa ülkelerinde de ırkçılık, zorbalık, baskı, dıştalama ve çeşitli yasalarla nefret söylemlerini büyütüyor, sağcı muhafazakar hükümetleri iktidara getiriyor.
Kapitalizmin krizi derinleştikçe kadının emeği daha fazla sömürülüyor
2024 yani 21. yüzyılın ilk çeyreğinde faşizmin bunalımın yaygınlaşıp halkları baskı altına aldığı bu moment de bir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü daha mücadele ruhuyla karşılarken, bu baskıların kadının dünyasında ki yansımaları da oldukça yüksek oluyor. Yönetememe krizi derinleştikçe, egemen erk zihniyetin krizi de derinleşiyor. Ezilen halkların yaşadıkları önderlik sorunu ve güç olamamaktan kaynaklı sağcılık ve faşizm güç toplamaya başlıyor. Hükümetler krizlerinin sebeplerini mültecilere, cinsel yönelimlere, “hiç bir zaman makbul olmayan kadınlara” yıkarak bir çok hakkı gasp ediyor. Kapitalizmin krizi derinleştikçe emek sömürüsü de artıyor. Kadının görünen ve görünmeyen ev içi emeği daha fazla sömürülüyor. OXFAM’ın 2021 yılında yayınladığı rapora göre; dünya çapında kadınların ve kız çocuklarının sömürülen emeğinin maddi karşılığı 10 trilyon doların üzerinde.
Polonya’da Arjantin’de, İspanya’da yükselen kadın mücadelesi karşısında erk hükümetler kadın düşmanlığını besleyen politikaları öne çıkararak Patriyarkayı besliyor. Polonya’da kürtaj hakkının elden alınması, Rusya’da aile içi şiddetin cezasız bırakılması, İstanbul Sözleşmesi karşıtı kampanyaların yürütülmesi, kadın cinayetleri, vs. tüm bunlar faşist hareketlerden, rejimlerden besleniyor. Dolayısıyla faşizme karşı mücadele, sadece kadınların yaşadıkları baskılara karşı değil, eşitsizliklere, farklı şiddet biçimlerine karşı tüm toplumun yaşam damarlarını açabilecek bir mücadele olması gerekiyor.
“Tüm kadınları bulundukları alanlarda sokaklara çağırıyoruz“
Bu momentin yetkin ve etkin özneleri olabilmek ve karşı duruşu sergileyebilmek için kadınlar olarak payımıza mücadele düşüyor. Ukrayna ve Filistin’de yaşanan savaşların gölgesinde 8 Mart’ı karşılarken, direniş mevzilerini terk etmeyen ve 8 Mart’ı kadın greviyle yaratan kadınların mücadelesine selam olsun diyoruz. Hapishanelerde her türlü baskılara rağmen direnen kadınlara selam olsun diyoruz. Avrupa’da faşizmin ayak seslerinden korkmayan ve alanlara çıkan milyonlara ve en çok da kadınlara selam olsun diyoruz. Faşizme ve Irkçılığa geçit yok! Erteleyemeyeceğimiz mücadelenin direngenliğiyle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü sokaklarda faşizmin suratına çarparak, mücadeleyi büyüterek karşılamak için tüm kadın yoldaşlarımızı bulundukları alanlarda sokaklara çağırıyoruz.”