Bir maddi sistemdeki yeni yapılar ve ilişkilerin etkileşimlerle ortaya çıktığını öngörmek determinizm, indirgemecilik ya da mekanizm değildir. Kuantum nesnesinin mekanik işleyişinin olasılıksal bir yol izlemesi, nesnelliğin bilgisinin uzay/zamanda sapmaya uğradığı, ya da adeta bir akıl yolu ile sonsuza kadar saklandığı anlamına gelmiyor. Diyalektik düşüncenin işleyişi, doğanın tabi olduğu yasalara göre şekillenir ama bu yeni yasaların işleyişini kavramlaştırmak, diyalektik materyalizmin tarihsel birikiminin yardımı olmaksızın mümkün görünmemektedir. Çünkü komünistlere göre maddi sistemin mikro ve makro aşamasındaki olgular birbirlerine dolayımsız bir nedensellikle bağlı değildir. Bu durum diyalektiği kaba bir nedensellik ilişkisinden özgürleştirmektedir. İşte diyalektiğin modern fizik içerisinde ki hareket kabiliyeti ana hatları ile birazda buradan gelmektedir. Engels yoldaşın kendi zamanında Laplace,nin kaba determinizmini eleştirip analize tabi tutarak aşması, geleceğin bilim tarihine hareket serbestisi olan bir bilim yöntemi miras bırakmasına sebep oldu.
Fikret Karavaz yoldaş, Bozon adlı güç taşıyıcısı zerrelerin aynı anda diğer parçacıklarla aynı kuantum alanına sahip olması durumunun, diyalektiğin maddenin hareketine ilişkin öngörüsü açısından tamamen yeni bir durum olduğunu iddia ediyor. Doğrudur, parçacığın bulunması ve bir keşif nesnesi olarak bilimin konusu yapılması yenidir belki ama bu parçacıkların maddenin özgün hallerinden birine dönüşmesine sebep olan maddi koşulların tarifi, maddenin hareket parametrelerinin hangi enerji koşullarında ne yana kayabileceği bağlamında Engels yoldaşta mevcuttur. Karavaz yoldaşın haklı olduğu nokta, yeni bulgular ışığında nesnelliğin bilgisinin yeniden soyutlanarak diyalektiğin daha yaygın ve sarmal bir gelişim çizgisine koşullanmasıdır. Bozonlar maddenin 4. haline sebep olmaktadırlar. Maddenin katı, sıvı ve gaz haline sağduyularımızın alışık olmadığı enteresan bir halinin daha katılmış olması, maddeye dair diyalektik anlayışımızın köprülerini atmaz. Doğada varlığın varoluşunu gerçekleştirmesi için hareketin olması gerekiyor. Hareketin olabilmesi içinde, parçacık ilişkilerinin kuantum alandaki “Pauli Dışarılama İlkesi”ne uyması gerekiyor. Madde esas olarak bu kuantum mekaniğinin yasası ile çalışmaktadır. Yani iki ya da daha fazla aynı tipte karşılıklı parçacıkların, aynı kuantum değerlerine sahip olamayacağı zorunluluğudur. Bu farklılık değişim ve dönüşümün olması için etkileşime maddi zemin oluşturmaktadır. Bu konu ise, niceliğin niteliğe dönüşümü yasasının diyalektiğe dair maddi koşullarını oluşturmaktadır aynı zamanda. Pauli dışarlama ilkesinin bozonlar için geçerli olmaması, bozonların davranışlarını başka yasaların belirlediği ilkesini dıştalamaz. Yani burada maddenin nesnel bilgisine dair bir muğlak ortam oluşmamaktadır.
Protonların, nötronların ve elektronların ilişki, davranış ve sayısal değerlerine uymayan bu alana “Bose – Einstein yoğunlaşması” denmektedir. Parçacıkları bozonlardan oluşan maddelerin en alt enerji seviyelerinde yoğunlaştığı, kuantum etkilerinin gözlenebildiği maddenin bir halidir. Bu maddenin en istisnai hali tamda Engels’in, hareketin duracağı nedeniyle mümkün görmediği mutlak sıfır Kevin derecesi olan, -273 derecenin sınırlarında belirmektedir. Bu alan kesin olmamakla beraber şimdilik anladığımız kadarıyla kuantum alan değerlerinin tam eşitlendiği istisnai duruma işaret etmektedir. Evrendeki helyum 3 Pauli dışarlama ilkesine uyuyorken helyumun yüzde doksan dokuzundan fazla olan Helyum 4, bu ilkeyi reddetmektedir. İlginç olanı bu kuantum sayısal eşitliği belirleyen, Engels’in diyalektik yasasıdır. Kelvin derecesine yakın uzay soğukluğunda enerji nicel değişikliklere uğramakta ve hareketi belirleyen temel yasalardan farklı davranmaktadır. Parçacıkların aynı anda aynı kuantum değerleri ile aynı mekânı paylaşması bu koşullarda gerçekleşmektedir. Aynı yöne doğru birleşik bir dalga halinde hareket eden parçacıklar arasındaki çelişkiler belirsizleşerek adete tek bir atoma dönüşürler. Engels yoldaş sadece maddenin hareketinin parametreleri ile değil, bu parametrelerin niteliklerindeki değişimin hangi etkileşimlerin sonucu olarak ortaya çıktıkları meselesi ile de ilgilenmiştir. Bu anlamda Engels yoldaşın, maddenin hareketinin sonlanacağı öngörüsüyle gerçekleşmesini mümkün görmediği koşulların bir derece üstünün milyarda biri olan koşullarda bahsettiğimiz her şey gerçekleşmektedir.
Bizlere oluş ve varlık kazandıran içinde yaşadığımız evrenin bütünlüğü içinde maddenin bu özgün durumunun yaşanması, diyalektiğin madde ile olan ilişkisinin yasalarında nitel bir dönüşüm yapmaz. Ama bu durumun önemli niceliksel bir katkı olduğunu kabul ederek kavramlar dünyamızı büyütmemiz gerekmektedir. Çünkü evreni kaplayan maddi sistemin genelini çalıştıran yasaların belli özgün koşullar altında etkileşime girerek maddeye dair yeni bir davranış modelini üretmesi diyalektiğin esaslarına uygundur.
Ayriyeten eklemek isteriz ki diyalektik sistem bu istisnai dünyada hala çalışmaktadır. Bozonların kuantum değerlerinin eşit olduğu bu durumda bile kozmik dünya enteresan bir şekilde hala çelişkiseldir. Ve madde sıfır viskoziteye sahip olarak süper akışkanlık özelliği kazanmak gibi günlük hayatta alışık olmadığımız fizik üretmektedir. Mesela böyle bir dünyada sıvı kinetik enerji kaybına uğramadan içinde bulunduğu kabın kenarlarından dışarıya doğru tırmanabilir. Termal dengede duran maddi zerrelerin farklı özellikler göstermesi, termodinamiğin yapı taşlarından olan ısı değişimi sayesinde olmaktadır. Bu durum gerçekten de miktar olarak ortaya çıkan nicel değişimden başka bir şey değildir. Mesela Helyum 3’ü Helyum 4 gibi bozon olmaktan alıkoyan yada Helyum 4’ü Helyum 3 gibi maddeyi asıl çalıştıran Pauli dışarlama ilkesine uyan bir fermiyon olmaktan alıkoyan, enerjinin nicelik farkından başka birey değildir. Maddenin varoluşu için karşıtlık zorunludur ama bu karşıtlık halinin karşılıklı etkileşime girmesi ve işlenmesi gerekmektedir. Bu çelişkilerin aşılması ve yeni durumların ortaya çıkması için enerjide nicel değerlerin birikmesi gerekir. Aynı şeyde değişken iç özellikler olması, yani bir şeyin aynı zamanda kendi başkalığı olması bu nicelik değerlerin birikimi ile birleşince devinim mümkün olmaktadır. Madde, düşünce ve tarih bu şekilde ilerlemektedir…