Komünist, sosyalist ya da devrimci siyasi partilerin tümü istisnasız olarak siyasi iktidarı hedefler, bunun için mücadele eder, bunun için kurulurlar. Kuruluş nedenleri ve mücadele hedefleri açısından bu partilerin-örgütlerin hepsi siyasi nitelik taşır, siyasi iktidar için siyaset yapar, mücadele ederler. Bu partiler, gerici sınıf iktidarlarına alternatif iktidar tasavvuruyla güttükleri siyasi amaç ve hedeflerine bağlı olarak yürüttükleri siyaset ve mücadelelerini silahlı-silahsız biçimleri kullanırlar. Somut koşullara bağlı olarak kimi şartlarda mücadelelerini başından beri silahlı mücadele esası içinde yürütür, devrimci savaş verirler. Siyasetlerini, antagonist sınıf çelişkilerini devrimci metotla çözme üzerine kurup, siyasetin en üst ve kanlı biçimi olan savaş niteliğinde biçimlendirirler. Bu durumlarda, bu siyasi parti ve örgütlere birer savaş partisi demek isabettir. Fakat doğrudan siyasi iktidar mücadelesi veren bu nitelikteki siyasi partileri sadece savaş partisi olarak tanımlamak, bu siyasi partilerin muhtevasını daraltır. Siyasi parti-siyasi iktidar partisi niteliğini bir savaş partisi niteliğine indirir. Dolayısıyla amaç ve hedefleriyle siyasi iktidarı ve hatta Komünist toplumu hedefleyen siyasi partileri salt bir savaş partisi olarak tanımlamak eksikliktir-hatadır. Oysa doğru tanım, bu siyasi partilerin aynı zamanda bir savaş partisi olduğu şeklinde olmalıdır.
Ne için savaş veriyor bu partiler? Siyasi iktidar için… Dahası Komünist toplum için… O halde bunları göz ardı edip salt savaş niteliğini öne çıkarıp siyasi partiyi sadece savaş partisine indirmek/böyle nitelemek, bu siyasi partilerin amaç ve hedeflerini karartıp arka plana ataktır. Hâlbuki bu partiler siyasi partilerdir, iktidarı, devleti hedeflemektedir ve bunları örgütleyip düzenlemekte ya da biçimlendirmektedir. Amaç ve hedefleri savaş değil, bilakis iktidar kurmaktır, en önemlisi de savaşları ortadan kaldırmaktır. Bu partilerin amacı ve hedefi belliyken, savaş bu hedef ve amaçlar için kullanılan bir yöntemdir ya da araçtır. Dolayısıyla amaçları ve hedeflerini savaşmış gibi niteliklerini sadece savaş niteliği ile açıklamak sakattır. Nasıl ki, parti bir araçtır, savaş da bir araç veya yöntemdir. Ve nasıl ki, her şey parti için değilse, öyle de her şey savaş için değildir. Siyasi iktidar için parti, siyasi iktidar için savaş ve zorunluluktan doğan bir savaş…
Savaş, çelişkilerin belli niteliğinde, belli şartlarda ve zorunlu olduğu için geçerlidir, başvurulandır. Bu şartlar devrimci temelde vb. değiştiğinde savaş devreden çıkar. Örneğin savaşı benimsemeden varlık sürdürüp mücadele eden siyasi partiler vardır. Devrimi gerçekleştirip iktidarı aldığımızda savaştan söz etmek tali bir durumdur. Ama siyasi parti böyle değildir. Bütün bu koşullarda varlığını geçerliliğini korur, bir ihtiyaç olmaya devam eder. Bu durumda biz bu partiye genel niteliği, görevi, yöntemi vb. açısından savaş partisi diyebilir miyiz? Kuşkusuz ki, hayır. Özcesi, bahsi geçen siyasi partileri yalnızca savaş partisi olarak nitelemek ve böyle açıklamak hatalıdır. Buna karşın, belli tarihsel koşullarda bu partilere bir savaş partisi demek yanlış değildir. Fakat bu nitelik tek nitelik olarak ifade edilemez, edilmemelidir. Siyasi iktidar partisidir ama aynı zamanda bir savaş partisidir kavrayışı daha bilimsel ve doğru olanıdır. Partimiz siyasi bir partidir, aynı zamanda bir savaş partisidir ve bu niteliği zorunlu tarihsel şartlarda geçerlidir.
Bu parti-ler belli şartlar altında savaşa göre şekillenip mücadelesini buna uygun ele alsa da ve bu sürece has niteliğini bu esasa göre biçimlendirse de, bu parti-ler siyaset yapmakta, kurumsallaşmalar sağlamaktadır. Toplumsal yaşamı örgütlemekte, bilinç taşımakta, sanat yapmakta, kültür üretmekte, adalet ve hukuk oluşturup temsil etmekte, üretim yapmakta, ekonomiye dönük planlamalar yapmakta, örgütleme yapmakta, yönetim sergilemekte vb. vs.… Kısacası, sadece savaş yürütmemekte, savaş dışında bir dizi görev üstlenip gerçekleştirmektedir. Ama bizler siyasi partiyi sadece savaş partisi niteliğinde algılar ve öyle tanımlarsak, açık ki, diğer görev ve özelliklerini zayıflatmış, onlardan koparmış oluruz.
Sözün özeti şu; bir savaş partisi olduğumuzu haklı ve doğru olarak söylemekteyiz. Bu söylemimiz partinin siyasi bir parti, siyasi iktidar için bir parti niteliğinden kopuk anlaşılır ise, işte bu hatalı olur. Evet, partimiz siyasi (iktidar) partisidir, aynı zamanda bir savaş partisidir ve belli şartlar içinde bir savaş partisidir. Doğru kavrayış budur, bu olmalıdır. Savaş partisiyiz derken bunu kast etmekteyiz. Savaş partisi ifadesini bu bütünlükten kopuk ele alan veya anlayan her anlayış hatalı, eksiktir.
Nedir savaş partisi? Savaş partisi, savaşa göre örgütlenen, mücadele ve örgütlenmesini savaş esasına göre biçimlendiren siyasi parti demektir. Bu mücadele ve örgütlenmesini her şart ve koşulda böyle ele alan değil, belli şartlara ve koşullara bağlı olarak böyle ele alandır. Faşizmin uygulanmadığı koşullarda bu parti somut örgütlenmede bir savaş partisi değil, olağan bir siyasi parti olarak örgütlenir. Son tahlilde savaşı öngörüp esas alsa da, somut durumda veya mücadele ve örgütlenmesinin belirli aşamasında savaş partisi biçiminde değil, diğer esaslar biçiminde ele alır. Kaypakkaya yoldaş, Mao yoldaş, bizim koşullarımızda başından itibaren silahlı mücadele içinde ve ordu biçiminde örgütlenmek esastır dediler. Demek ki, başka koşullarda silahlı mücadele içinde örgütlenmek esas ya da geçerli değil, başka biçimler esasında örgütlenmek mümkündür. Faşizmin devrede olmayıp burjuva demokrasisinin geçerli olduğu koşullarda başından itibaren silahlı mücadele içinde örgütlenmek hatalı-sol, diğer esaslara göre örgütlenmek doğrudur. Silahlı mücadelenin geçerli olmadığı dönemler içinde siyasi partinin savaş partisi olarak tanımlanması elbette kusurludur. Kaldı ki, savaş niteliğinde örgütlenip mücadele ettiği dönemlerde de savaş dışındaki diğer genel niteliğini, görev ve çalışmalarını yürüttüğü de yadsınamaz gerçektir. Demek ki, siyasi iktidar için kurulup örgütlenen ve mücadele eden bir siyasi parti bu genel muhtevasından ayrı değerlendirilemez.
Savaş partisi esasına göre örgütlenmek veya bu nitelik esasına göre örgütlenmek, faşizmin yürürlükte olduğu, örgütlenmelerimizin üzerinde baskı ve yasakların olduğu vb. vs. koşullar altında geçerlilik kazanan bir örgütlenme veya mücadele biçimidir. Nitekim savaş partisi olarak niteleme yaparken tam da bu koşullarda örgütlenip mücadele ettiğimiz için bu nitelemeyi yapmaktayız. Ve elbette bu niteleme belli bir esası anlatmakta ama siyasi partinin genel niteliğini, işlev ve görevini reddetmemektedir. Siyasi bir partiyiz, mevcut şartlarda aynı zamanda bir siyasi savaş partisiyiz.
Bu göreli şartlara uygun olarak öne çıkan savaş partisi niteliğine uygun örgütlenmek ve mücadele etmek esastır. Söz konusu esasa göre biçimlenmek, görevleri bu gerçekliğe uygun ele alıp örgütlemek-gerçekleştirmek, bu koşullara uygun şekillenmek şarttır. Lakin yaptığımız vurgular bağlamında, bu esasa göre örgütlenmek doğru iken, bu, diğer örgütlenme ve mücadele biçimlerini yadsımaz, yadsımamalıdır. Ki bugüne kadar süre gelen temel sorunlardan birinin bu olduğu söylenebilir. Savaş partisiyiz diyerek diğer örgütlenme ve mücadeleleri, buralara özgü görevleri tali diyerek ihmal edip öteledik. Bugün yaşanan sancıların temelinde yatan sebeplerden biri, salt savaş partisiyiz şeklindeki hatalı algılamanın yol açtığı diğer görev ve çalışmaların ötelenmesi gerçekliğidir. Örneğin, işçi sınıfı içinde zayıf oluşumuzun sebepleri buralarda aranmalıdır. Belli dönemler dışında, öğrenci gençlik içindeki zayıflığımız, aydınlar içinde örgütlenmemizin zayıflığı ve diğer bir çok alandaki zayıflıklarımızın temelinde bu tek yanlı anlayış ve yaklaşımlarımızda aranmalıdır.
Tecrübelerden öğrenmek önemlidir. Dolayısıyla geçmiş tecrübelerden ders çıkarmak adına, silahlı mücadele esasına göre örgütlenme ve bu zeminde mücadele esasından kopmama kaydıyla, diğer mücadele ve örgütlenme alanlarına gereken önemi vermeli, çalışmalarımızı yoğunlaştırmalıyız. Devrim gerçekleştireceksek halk kitlelerini örgütlemek durumundayız. Kitleler içinde örgütlenmelerimizi geliştirip yaymak durumundayız. Eğer devrim gerçekleştireceksek, iktidar olmayı ve devleti yönetmeyi bilmek durumundayız. Her alanda kurumsallaşmak durumundayız. Devrim gerçekleştirmek bir iştir ama devrimi elde tutmak daha önemli iştir. Yönetip ilerletmek daha da önemli iştir. İşte bizler buna göre örgütlenmek, kurumsallaşmak ve yetkinleşmek durumundayız. Sadece devrim iddiasında ısrar etmek yetmez. Devrimi nasıl örgütleyip geliştireceğimizi, nasıl sürdürüp ilerleteceğimizi, nasıl yönetip sürdüreceğimizi bilmek ve bugünden buna uygun bilinçle kurumsallaşmak durumundayız.
Savaş partisi olmak sadece savaşmak veya sadece savaşı bilmek değildir. İktidarı ele geçirmeyi bilmektir. Yönetmeyi bilmektir. Devlet olarak örgütlenmeyi bilmektir. Toplumsal sistemi her alanıyla örgütlemek ve her ihtiyaca cevap olmayı bilmektir. Savaşmak hayati bir meseledir. Ama savaşmaktan başka görevleri, nitelikleri de edinmek, bilmek, karşılamak durumundayız.
Devrim sadece düşmanı savaşta yenmekle sınırlı değildir. Toplumsal sistemin her alanında alternatif olup bütün bu alanlarda düşmanı yenmektir. Bundandır ki, devrim bir göreve indirgenemeyecek bütünlüklü grevleri gerçekleştiren toplumsal bir proje ve alternatif iktidardır. Savaşmadan iktidar alınmaz. İktidar alınırken yeniden ve yeni kurulur, tepeden tırnağa yeni bir iktidar. Sadece savaş değil, bir bütün olarak siyasi çizgi tayin edicidir. Bir siyasi partinin savaş partisi olması için kesinlikle sağlam bir siyasi çizgiye sahip olması gerekir…