İnsanda-toplumlarda gelişimi izlenen bir mesele var ki, bu ciddiye alınmalıdır. Devrimci siyaset adına, devrim ve Komünizm mücadelesi adına dikkate alınmak durumundadır. Sınıf gerçekliği ve çelişkilerinin önüne çıkarılacak bir şey değil ama onu besleyen bir unsur olarak ele alınıp dikkate alınmak durumundadır. Nedir bu? İzlenen gelişme şudur; insan, kapitalist sistemin kirleterek katlettiği doğa ve hastalıklarla vb tükettiği insan yaşamına karşı bilinçli bir refleks olarak her gün artan bir eğilimle doğala-natüre doğru güçlü bir yönelim içindedir. Bu eğilim her ne kadar kapitalistlerce görülüp sömürü alanına çevrilse de, insanlar doğal beslenmeye günbegün ilgi gösterip kapitalizmin kirliliklerinden-kötülüklerinden kurtulmak istiyor. Yüksek fiyatlarla da olsa, doğal ürünler satın alıyor. Havası, suyu, toprağı temiz olan yerlerde(adeta doğada) yaşamak istiyor. Çevreci, yeşilci, doğacı ve ekolojik örgütlenmeler de bu zeminde boy verip gelişme gösteriyor. Doğa bilincinin gelişmesi, olağan sorumlulukların yanı sıra, insanın yaşamına karşı duyarlılıklarından da ileri geliyor. Kapitalizm kirletip yok ediyor, buna karşı insanlar yaşamak ve doğayı yaşatmak-korumak istiyor. Bu son derece tabi, insani reflekstir… Özcesi, katkısız doğal ürünlerle beslenme, temiz doğada yaşama, temiz su içme, temiz hava soluma, ağaçların rant için kesilmediği yeşil ve yeşilin temiz tuttuğu doğada yaşama vb vs insanda gelişen ve sebepsiz olmayan bir gelişme olarak izlenen eğilimdir. Son derece güçlü sebepleri olan ve kapitalist sistemden bağımsız olmayan bu gelişme, önemle devrimci hareket tarafından değerlendirilmelidir. Kapitalist sistemin çürümüşlüğünü ve insana getirdiği sonuçları deşifre ederek, bu teşhir üzerinden Sosyalizm ve Komünizmin propaganda edilmesi es geçilemez önemdedir… Sınıf mücadelesi sadece kaba sınıf çelişkileri üzerinden değil, binlerce toplumsal çelişki ve ya toplumla toplumsal sistem(sistemi belirleyen sınıflar) arasındaki çelişkiler üzerinden örgütlenebilir. Özellikle geniş kitlelerin örgütlenmesi esasta bu yoldan geçer…
Sosyalizm, kapitalist toplum sonrası ve Komünist toplum öncesi bir geçiş toplumudur. Uzun bir tarih dilimini kapsayacak bir ara toplumdur. Komünizmin ilk evresi de denilmektedir Sosyalizm’e. Sınıflar, sınırlar ve hatta belli bir biçimde sömürü vardır. Zira sınıf ayrıcalıkları ortadan kaldırılsa da sınıflar ortadan kalkmış-kaldırılmış değildir. Sınıf ve sınıf çelişkileri zemininde birçok sorun ve çelişki hala devam etmektedir Sosyalizm’de. Kimin kazanacağının henüz karara bağlanmadığı bu tarihsel ve toplumsal süreçte, sınıf mücadelesi ve bundan kaynaklı daha bir dizi sorun devam etmektedir sosyalizm’de. Sosyalizm’de, kaldırılmak üzere de olsa, tarihsel zorunluluk olarak hala burjuva hukuku geçerlidir; para, emek-ücret ilişkisi, hak-hukuk sistemi vb yürürlüktedir. Bundandır ki, sosyalizmin şiarıyla Komünizmin şiarı farklıdır. Sosyalizm, ‘’herkesten emeğine göre, her kese emeği kadar’’ şiarını takip ederken, Komünist toplum, ‘’herkesten emeği kadar, her kese ihtiyacı kadar’’ şiarını uygular…
Komünist toplumda, sınıf-sınır-sömürü ortadan kalkmakla birlikte, para, hak-hukuk sistemi de ortadan kalkar, toplum tarafından içselleştirilmiş olup kültürel ve maddi-manevi değerlerdeki gelişmişlik düzeyiyle kendiliğinden işleyen ve tüm topluma ait yasalar egemen olur… Bir devlete, bir egemene, bir otoriteye, düzenleyici bir erke vb ihtiyaç kalmaz-yoktur Komünizm’de. Çünkü özel mülkiyet, para ortadan kalmakla birlikte, bireyin her türlü özgürlüğü, gelişmesinin koşulları ve bütün ihtiyaçları karşılanmış ya da karşılanır durumdadır. İnsanlar arasında eşitsizlik, imtiyaz, üstünlük vb vs şartları yoktur Komünizm’de. Kişi tüm toplumun ve toplumdaki haklarına sahiptir. Toplumda ayrıcalıklı kesimler, zümreler vb yoktur. Toplumsal kişinin her ihtiyacı karşılandığı gibi, kişinin özel ihtiyacı olan her şey toplumda mevcuttur, toplum da karşılanmış olan aynı ihtiyaçlara sahiptir. İnsan arasında güç ve imtiyaz sorunu kalmamıştır. Özel mülkiyet ve para olmadığı için güç olma ihtiyacı da, güç edinme sorunu da kalmamıştır. Topluma ait olan her şey bireye, bireye ait olan her şey topluma aittir. Böyle olunca, insanın zaten kendisine ait olanı çalması, ona sahip olması, egemen olması hırsı ve ihtiyacı da anlamsızlaşarak ortadan kalkar-kalkmıştır. Tüm zenginlikler her kesindir. Toplumun zenginliği bireye de aittir…
Paranın, özel mülkün, imtiyaz ve egemenliğin olmadığı, güç ve imkanların herkese ait olduğu yerde zenginleşme, egemen olma, güç olma hırsı da söz konusu değildir Komünizm’de. Komünizm zenginliğin en bol ve hatta sınırsız olduğu koşullardır. Komünizm insanlığın en büyük refahı, en büyük zenginliği demektir. Ama bu zenginlik bireysel, zümresel, sınıfsal vb değil, toplumsaldır ki, bu toplumsallık tek dünya toplumudur. Komünizm’de tek dünya toplumu vardır. Dil-ulus gibi tarihsel kavram ve gerçekler ortadan kalkmış, tekleşmiştir… Kültür ortaklaşmıştır… Sınıf ahlakı ve değerleri ortadan kalmış ortak toplumsal değerler yerleşmiştir… İnsanın hedef ve amaçları aynı doğrultuya girmiştir… Toplumsal deneyim ve birikimler birleşmiş, gelişmelerinin önündeki tüm engeller ortadan kalkmıştır. Felsefe ve bilimin tüm alanları ve teknoloji engellerinden kurtularak çığırsal gelişmeler içindedir. Tıp harikaları yeni mucizeler yaratma yeteneğine ulaşmıştır… İnsan, toplumsal akıl ve tecrübelerin birikimine sahip olarak inanılmaz yeteneklere ulaşmıştır. Beynin fonksiyonları gelişerek, çözülmemiş olan dünyanın sırlarını çok daha derinden çözme kuvvetine ulaşmıştır. Henüz çözülememiş olup çözülebilir olan dünyanın bilinmeyenleri bilinir hale gelmiştir. Tasavvur edemeyeceğimiz gelişmeler ve değişimlerin gündeme geleceği bu ilerleme akışı içinde gündeme geleceği kesindir…
Kabaca ifade edersek günümüzde her türlü kötülük ve kirliliğin altında, para denen araç yatmaktadır ki, zenginleşmenin, güçlenip nüfuz sahibi olmanın, egemen olmanın da bir aracıdır bu illet. Aynı zeminde insani değerlerin yerine oturtularak o değerleri yok eden köhne bir araçtır. Diğer unsurlarla birlikte düşünüldüğünde, paranın ortadan kalkması büyük bir çığır olacaktır. Para değeri yerine, insani değerler yükselecek, amaç ve çabalar başkalaşacak, emek başka alanlara yönelecek, üretim artı-değerin sömürüsü dışındaki mecraya kayarak büyük gelişmelere ve değerlere ulaşacak ya da yol açacaktır… Açlık, işsizlik, geleceksizlik kaygıları tümden ortadan kalkacak, insanın ihtiyaçları değişecek ve dolayısıyla bencillik yerine paylaşım, bireycilik yerine toplumsallık nüfuz edecektir. Kimsenin daha fazlasına göz dikme, sahipsiz olana sahip çıkma, ihtiyacı olmayana el uzatma sorunu ve ihtiyacı olmayacaktır…
Komünizmin insana vadettiği ölümsüzlük budur. İnsanlık bu var olma amacının peşinden gidecek, gitmekte ısrar edecektir. İnsana en değerli şey olan özgür ve kardeşçe yaşamın koşulunu verecek toplumsal sistem komünizmdir. O halde insan neden onun için savaşmasın ki… Elbette Komünizm’e varmak için önce sosyalizm için kavga etmek zorundayız. Sosyalizm uğruna kavga etmeden Komünizm yoluna giremeyiz. İnsanı ölümsüzlüğe taşıyacak olan Komünist toplum için sınıf mücadelesi zorunlu bir şarttır. Devrimci sınıf mücadelesiyle gerici sınıfları iktidardan edip insanlığı Komünizme doğru gelişme yoluna sokmak için Sosyalizm için savaşmalıyız. İnsanın ölümsüzlüğüne ulaşmak için devrimci sınıf savaşı-mücadelesini geliştirerek sosyalist toplum altında Komünizmi amaçlamak şarttır. Bu gün sınıf çelişkileri, sınıf mücadeleleri esastır, gündemdedir. Bugünün görevi budur. Ancak bu görevin bizleri taşıyacağı yeri bilmek önemlidir. Mücadelemizin ana hedef ve yöneliminin Komünizm amacına bağlanmasının anlamı buradan doğar. Komünist toplum amacı için, bugünden en keskin sınıf savaşımını vermek durumundayız. Sınıf savaşı verilmeden savaşlar ortadan kaldırılamaz, sınıflar ortadan kaldırılamaz ve insanlığın ölümsüzlüğüne ulaşılamaz.