Toplumlar çelişkilerle doludur ve toplumsal süreçler sayısız çelişkilerle biçimlenir. Ne ki, bu çelişkiler yığınında birinci derecede belirleyici olanla daha az belirleyici olan çelişki nitelikleri bulunur. Çelişkiler toplumsal yapının niteliğine uygun olarak önem kazanıp belli bir önem sırasına göre istif olurlar. Zengin çelişkiler arasında bir eşitlikten söz edilemezken, temel ve baş çelişki biçimleri belirleyen olurlar. Bütün çelişkilerin aynı derinlikte, aynı nitelikte, aynı düzey ve aynı belirleyicilikte olması tasavvur edilemez. Toplumsal yapının niteliğini belirleyen çelişki saptanmasa, toplumsal yapının değiştirilmesinin doğru yöntemi, hedefi ve görevi de saptanamaz
Toplumdaki temel çelişki toplumun niteliğini belirler. Baş çelişki ise, toplumdaki temel ve diğer çelişkilerin çözümünde birinci dereceden rol oynayan çelişki olarak öne çıkar ve toplumsal değişimin gerçekleştirilmesinde düşmanlar arasında en etkin olanı tanımlama imkânı verir. Sınıflı toplum aşamasındaki bütün çelişkilerin temeli sınıflara, dolayısıyla sınıf çelişkisine dayanır, onu yansıtır ve ondan kaynaklanırlar. Toplumsal gelişme halklarındaki her bir sürecin temel ve baş çelişkisi toplumsal aşamanın niteliği bağlamında kendisine has biçimlenir. Süreçler değiştikçe çelişkilerin niteliği ve biçimi de değişir. Yani toplumun veya sürecin temel ve baş çelişkisi değişir. Ancak, hepsi, sınıflar ortadan kalkana kadar sınıf çelişkisi zemininde devam eder. Kapitalist toplumla birlikte, bu sınıf çelişkisi proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişkiye oturur ve toplumdaki diğer bütün çelişki biçimleri bu çelişkiye göre biçimlenir. Emperyalizm ve proleter devrimler çağının tayin edici temel çelişkisi proletarya ve burjuvazi çelişkisidir. Bu çağın kapanmasıyla, proleter ve burjuva çelişkisi komünist toplum inşasının tamamlamasına kadar başka adlar alarak, başka yöntemlerle sürmeye devam eder. Yani, özel mülkiyet dayalı sınıflar ortadan kalkmadan proletarya ile burjuvazi arasındaki çelişki ortadan kalkmaz, sürecin temel çelişkisi olarak geçerliliğini korur.
Toplumsal gelişme aşamalarının tümünde istisnasız olarak geçerli olan sınıf çelişkisi günümüz toplumu ve çelişkilerinde de aynı önemde vardır. Günümüzün temel ve tayin edici çelişkisi sınıf çelişkisi zemininde proletarya ile burjuvazi çelişkisidir. Bu çelişkiyi arka plana atan başka belirleyici ve kapsayıcı bir çelişki yoktur. Hepsi bu sınıf çelişkisine bağlıdır, bunun ürünü ve yansımasıdır, kuşkusuz ki bu çelişkinin çözülmesiyle çözüm yoluna girer veya ortadan kalkabilirler. Sınıf çelişkisinin önüne geçen başka bir çelişki olmadığı gibi, hepsi sınıf çelişkisi ve sınıf mücadelesi temelinde çözülüp sonlandırılabilirler. İlk sınıflı toplumdan bu yana, günümüz de dahil, insan toplumunun bölünmesi sınıf ekseninde veya sınıf ayrıcalıkları temelinde olmuştur. Ezen ile ezilen çelişkisinin bütün biçimleri sınıf çelişkisidir, onunla açıklanır ve anlam kazanırlar. Özel mülk dünyası imtiyazlılar ve egemenler sınıfının temelini oluşturan, insanın insan üzerindeki baskısını koşullayan nesnel temeldir. Sorunu bunun dışında izah etmek ve irili ufaklı diğer çelişkileri merkeze koymak, sınıf çelişkileri ve sınıf mücadelesinin ince ya da kaba biçimde reddidir.
Sınıf damgası taşımayan tek bir çelişki yoktur
Tanımlanıp tasvir edilmiş bütün toplumsal çelişkiler, toplumu oluşturan insanın ya da bütün toplumları ifade eden insanlığın sınıflara bölünmesi ve sınıflı topluma geçişle karakterize olur. İnsan arasındaki basit çelişkinin istikrarlı ve sistemli niteliğe bürünüp toplumsal yaşamı belirleyen kararlı bir unsur haline gelmesi, dolayısıyla ampirik çelişkiler olmaktan çıkıp uzlaşmaz antagonizma haline dönüşmesi, sınıfların doğuşu ve bunu takiben gelişip derinleşen sınıf çelişkileriyle mümkün olmuştur. Ki, sınıfların ortaya çıkıp toplumsal yapıyı belirleme düzeyine gelmesi, insan toplumundaki bütün çelişkilerin kaynağı, derinleştireni, keskinleştireni, niteleyeni ve tayin edeni olarak bütün çelişkiler üzerinde başat rol oynamıştır. Ezen-ezilen, sömüren-sömürülen, yöneten-yönetilen çelişkisi, alt-yapı ile üst-yapı, üretici güçler ile üretim ilişkileri, emek-sermaye, proleter-burjuva, demokrasi ile diktatörlük, baskı ile özgürlük, ulus, inanç, ırk, cins ve diğerleri denkleminde insan toplumuna has hiç bir çelişki sınıflar ve sınıf çelişkilerinden bağımsız tarif edilemez. Nüans ve özgünlükler barındıran, özel ya da genel nitelikler taşıyan, dolaylı ve dolaysız ilişki bağıyla biçimlenen her çelişki türü başından beri ya da son tahlilde sınıflara bağlanır, sınıf çelişkilerinden beslenir. İnsan yaşamı ve etkinliğine ait sınıflar üstü tek bir çelişkiden bahsedilemez, sınıf damgası taşımayan tek bir çelişki yoktur. Aksi iddia Bonapartçıdır, burjuva demagoji ve iki yüzlülüktür.
Ezilen dünyanın ilk ve büyük öğretmenleri olan Marks ve Engels insanlığın büyük mücadeleler içindeki ilerleyişinden sonra vardığı burjuva toplum aşamasında, yani kapitalist toplum aşamasında, bu toplumun temel sınıfları ve bu sınıflar arasındaki temel çelişkiye tanık olup, bu çatışmalı sürecin içinde oldular. İçinde oldukları yeni toplumu, toplumdaki çelişki ve sınıflar çatışmasını yakından yaşayarak anlamaya koyuldular ve analiz ederek anladılar. Tahlilleri ve sentezleri bu toplumun başat sınıfları ve bu sınıflar arasındaki çelişki ve çatışma üzerinde yoğunlaştı. Kuşkusuz ki, tarihsel diyalektik bağlarından koparmadan toplumların ve dolayısıyla insanlığın gelişim aşamalarını da titizlikle incelediler. Dünyayı yorumladılar ve değiştirme eylemine eğildiler. Yorumlamak yetmez, aslolan onu değiştirmektir dediler. Kendileri ile kendilerinden önceki felsefeciler arasındaki farkı böyle tarif ettiler. Ortaya koydukları felsefik dünya görüşünde diğer filozoflardan, diyalektikçi ve materyalist türevlerden de gerçek manada yararlandılar. Hegel’in baş üstü duran diyalektik felsefesini ayakları üzerine oturttum diyerek hem mütevazı yaklaştılar ve hem de kendilerinden önceki gelişmelerden kopuk olmayıp onlardan yararlandıklarını teslim ettiler. Dahası, Marksist doktrinin, İngiliz Ekonomi Politiği, Alman Felsefesi ve Fransa’daki sınıf mücadelelerinden beslenip bu üç ayak üzerine oturduğu söylendi. Ve 20.yy ilk çeyreğinden başlayarak, işçi sınıfı, ezilen halklar ve uluslar bu sosyal bilime hayat vererek ilk büyük hamlesinde insanlığın beşte ikisi gibi büyük bir bölümünü özgürleştirip sömürüsüz ve özel mülkiyetsiz bir sistemi inşa ettiler ve bu bilim, sınıf mücadelesi yoluyla kendi üstüne Leninizm ve Maoizm adıyla iki sıçrama daha yaşadı. Aynı zamanda birde sosyalizm altında sınıf mücadelesi tecrübesini yaşadı ve öğrendi. Yine de bu ilk hamlesinin iktidar düzeyindeki tüm kalelerini kaybetti. Şimdi bu tecrübeye de sahip olarak yeni hamlesine bilinç, güç ve öfkeyle hazırlanıyor.
Uzun sözün kısası, sınıflar ve sınıf mücadelesi bugün daha anlamlı sınıf çelişkileri daha keskinleşmiştir. Bugünün sınıf mücadeleleri ve öznelerinin referansı hala MLM teorisidir. Bu anlamda sınıfları ve sınıf çelişkilerini arkalayan, dolayısıyla devrimci sınıf mücadelesini zayıflatmaya hizmet eden her eğilim ya da her politik yönelim temelden sakattır. Sınıf mücadelesini ya da devrimci sınıf mücadelesini temel alıp önceleyen proleter devrimci doğrultuyu sınıf indirgemeci anlayış olarak okumak ya da toplumdaki özel ve özgün çelişki biçimlerini görmezden gelerek inkâr eden yaklaşım olarak telakki etmek kesinlikle hatalı, önyargılı ve sübjektif değerlendirmedir. Oysa, toplumdaki binlerce çelişkinin hepsi ve elbette bu çelişkilerin çözümüne dönük mücadelelerin hepsi sınıf çelişkileri ve sınıf mücadelesi kapsamındadırlar. Ve devrimci sınıf mücadelesi bütün bu çelişkileri ve çelişkilere dönük mücadeleyi kendi dinamiği olarak görür, hepsine dönük sorumluluk taşır. Devrimci sınıf mücadelesinin kayıtsız kaldığı bir tek toplumsal çelişki yoktur, olamaz da. Proleter devrimci doğrultu, temel ve baş çelişkinin çözümüne dair stratejik mücadele yönelimini esas alırken, diğer çelişkilerin çözümü için mücadeleyi reddetmez. Bilakis reformlar uğruna mücadele savunusuyla, stratejik yönelimine paralel olarak pratiğiyle gösterdiği gibi özgün, somut, taktiksel ve demokratik görevleri de yürütür. Doğa-ekoloji mücadelesi, hayvan hakları mücadelesi, ulus, ırk, din, cins eşitliği mücadelesi, bilimsel eğitim mücadelesi, akademik, demokratik, ekonomik hak mücadelesi vb vb. sınıf mücadelesi dahilindedir. Çünkü hepsi sınıf ve sınıf çelişkilerinin birer yansımasıdır.
Sınıf çelişkilerini insan toplumundan çekip alın geriye insanın insan üzerindeki baskısından, insan arası imtiyazdan ve insanın insan üzerindeki egemenliğinden eser kalmaz. Sınıfları tüm izleriyle yer yüzünden silip atarak tasfiye edin geriye özgür insan ve özgür dünya kalır. Tahakkümün tümü gerici sınıf nüfuzuna dayanır. Sınıfların kaldırılması insanın insana nüfuzunu yok ederek insanlığın ve doğanın özgürlüğünü getirir. Bunun biricik yolu devrimci sınıf mücadelesidir.