Bilim dürüst ve objektiftir. Devrim veya devrimci nitelik bilimseldir; dolayısıyla tutarlı ve dürüsttür. Devrimci bilinç ve kültür devrimci nitelik ya da kimlik-kişilikte aslolandır. Bu bir kere özümsendi mi, özümseyen öznenin(örgüt veya kişinin) siyasi yaşam etkinliğinin tümüne sirayet eder, davranışında egemen olur. Böyle değilse, bilimsel devrimci nitelikten, bu niteliğin tutarlılığından ve dürüstlüğünden söz edilemez. Devrimci kimlik ve bu kimliğin siyasi mücadeledeki istikrar ve çizgileşmesi devrimci bilincin özümsenmesinin ürünüdür. Örgüt bilinci de devrimci bilinçten bağımsız değil, onun örgüt niteliğine uygun yansımasıdır…
Bilim teorik unsur olarak sübjektif çerçevedir. Maddi güce dönüşmek için biçim unsuru olan araca-yönteme gereksinim duyar. Yöntem siyaset meselesi, araç ise somut biçimdir. Siyaset ve araç örgütte can bulur, bir biçim unsuru olarak teorik çerçeveyi yansıtır-güce kavuşturur. Devrimci teorinin somutlaşmış-maddileşmiş karşılığı, bir biçim ya da araç olan devrimci örgüttür. Devrimci örgütün devrimci teoriye dayalı yöntemi devrimci siyasettir. Kısacası, işaret ettiğimiz sübjektif ve objektif bütün argüman veya kavramlar tutarlı olarak bir arada bulunması gerekenlerdir. Örgüt bu argüman ve kavramları ifade eden ya da bunlardan teşekkül olan canlı bir organizmadır. O halde, örgüt devrimci bilinci ve teoriyi, devrimci kültür ve ahlakı(dürüstlüğü), devrimci yöntem ve siyaseti, devrimci araç ve biçimi ifade eden/muntazam birliğini-bütünlüğünü temsil eden bir mekanizmadır. Bütün bunlardan bahsederken, sonal amacı, siyasi hedef ve görevleri vb vs unutamaz, bu mekanizmadan tecrit edemeyiz. Ki, örgüt bilinci bunlardan feyz alır…
Örgüt bilincini, örgütün amaç, teori, ideoloji, ilke, anlayış, siyasi hedef ve görevlerinden, bütün bunlar ekseninde belirlenmiş disiplininden bağımsız tarif edemeyiz. Örgüt mensubu örgütün bu özelliklerine uygun şekillenmek durumundadır. Dört-dörtlük muazzam ve mutlak bir uyum şekillenişinden değil ama temel esaslarında edinilmiş bir şekillenişten bahsediyoruz ki, bu gerekli ve şart olandır. Devrimci örgütün demokratik bir kitle örgütü gibi davranması kabul edilemez. Devrimci bir örgüt mensubunun bir burjuva unsur gibi davranması anlaşılır olamaz. Hem devrimci hem de burjuva olmak bir arada yürüyemez çatışmalı tezatlıktır. İkisiyle barışık olmak gerçek dışıdır…
Devrimci bir örgüt mensubunun örgütünün çıkarlarına ters davranması izah edilemez. Kesinlikle düzeltilmesi gereken bir sorundur bu. Örgütünü karalayan, gevşetip zayıflatan, yıpratıp baltalayan, teşhir ve deşifre eden, hatta geliştirmeyip gerileten bir tutum, yaklaşım ve anlayış asla kabul edilemez. Hoş görülemez, müsamaha edilemez…
Olağan koşullarda devrimci bir örgütün hiçbir faliyetçisi bunları yapmaz, yapamaz. Ancak gerçek yaşamda bu ve benzeri davranışları görmek mümkündür. Neden ya da nasıl mümkün olmaktadır. Açık ki, esasta bilinçsizce veya bilinçsizlikten yapılmakta; bilinçli olarak yapılmamaktadır bütün bunlar. Az ya da çok, öyle ya da böyle ama yapılmaktadır. Bilinçsizce yapılmanın dışında, bencillikten, küçük-burjuva hırslardan, küçük-burjuva alışkanlık ve hastalıklardan ve örgüt bilincinden yoksun olmaktan da yapılmaktadır.
Bazen örgüt içinde istenilen karar ve sonuçları ya da çizgiyi egemen kılamayıp, bunu bir yenilgi olarak algılayıp bu yenilginin hazmedilememesinden ötürü, bazen örgüt içinde ideolojik mücadelede mahkum edemediğimiz yoldaşları başka yöntemlerle mahkum edip zayıflatma amacından dolayı, bazen popülist-kariyerist duygularımıza yenik düşerek hatalara savrulmamızdan dolayı, bazen hava atma, üstün görünme, önemli bir insan olma görüntüsü verme kaygılarıyla yenik düştüğümüz egolarımızın ürünü olarak, bazen boşluğa düşerek, bazen işleyiş ve disiplin konusundaki sorunlu yaklaşım ya da anlayışlarımızdan dolayı vb vs örgüt işleyişini, kural ve disiplinini, güvenlik ve illegalitesini, örgütsel gizlilik ve sırlarını, örgüt kadro ve üyelerini teşhir etme, ifşa etme, zayıflatıp yıpratma, karalayıp rencide etme, inisiyatif kırma, irade çatışmasına girme şeklinde anlamsız ve yıkıcı davranışlara girilmektedir. Bunların birçoğu dedikodu ve yatay ilişkiler içinde, tabi ki disiplinsizlik ve işleyişsizlik zemininde ve tamamen örgüt bilincinden uzak bir yabancılaşma niteliğinde yapılmaktadır.
Öyle ki, yabancılaşma kavramını haklı gösteren cinsten, yoldaşları birbirine düşürme, yoldaşların arkasından iş-oyun çevirme, kadro ve kararları boşa çıkarma, dolayısıyla örgütü ve örgütsel çalışmaları boşa düşürme aymazlıklarına kadar ilerlemektedir bu tavır-tutumlar…
Bencil egocu ve dedikoducu kişilik özelliği, örgüt bilincini iğdiş eden bu yozlaşma/yabancılaşma eğilimlerinin belirgin kaynağını oluşturmaktadır. Bundandır ki, bencilliğe ve dedikoduculuğa karşı ideolojik mücadele, örgüt bilincinin tesis edilmesi çabasında özel bir önem taşır, taşımalıdır. Bencillik ve dedikoduculuk yıkılmadan sağlam bir örgüt bilinci yaratılamayacağı gibi, devrimci kültür, örgüt güvenliği ve örgütsel çalışma yaratılıp yürütülemez.
Örgüt içi örgütsel sorun ve tartışmaların alakasız çevre ve kişilerce bilinmesinin gereği yoktur; bunların dışa taşınması anlamsız olduğu kadar örgütsel işleyiş-disiplin dışıdır. Hangi kadronun neler yaptığı, ne düşündüğü, ne hatasının olduğu, nerede olduğu, ne yaptığının vb vs bilinmesinin veya dışa taşırılmasının örgütle-örgüt bilinciyle bağdaşır bir tarafı var mıdır? Neden bunların açıklanmasına gerek duyulmaktadır? Gereksiz hiçbir bilginin paylaşılmaması ve öğrenilmemesi, elbette dışarıya taşırılmaması genel bir prensipken, bunların tersine davranılması bir rastlantı mıdır? Değildir! Dedikodu, pozculuk, hava atma, bencil ego ve hırslar, örgüt disiplini ve işleyişinin çiğnenmesi, örgüt bilincinin zayıflığı bu davranış ve kültürün yaşanmasına yol açmaktadır.
Dedikodu illegal-devrimci örgüte düşmandır. Yatay ilişkiler örgüt işleyişi ve disiplinine terstir. Bencil hırs ve egolar devrimci kültür ve değerlere yabancıdır. Boşboğazlık, gevezelik, pozculuk vb. vs. örgüt güveliği ve illegalitesine zarar vericidir. Karalama, teşhir ve deşifrasyon devrimci örgütte suçtur. İnisiyatif kırmak, irade çatışmasına girmek örgütü zayıflatmaktır. Kadro ve kararları ya da örgütsel çalışmaları boşa düşürmek yıkıcılıktır. İsim ve gizli çalışma ya da görevleri ifşa etmek, örgütsel sırları ve illegaliteyi deşifre etmek suçtur. Faaliyetleri zayıflatmak ya da sabote etmek bozgunculuktur. Yoldaşları ‘’kafalamak’’ ve adamcılık yapmak, açık eleştiri ve ideolojik mücadele yerine arkadan oyun çevirmek, gurupçuluk ve klikçilik yapmak, kutuplaştırıp birbirilerine karşı kışkırtmak affedilemez suçlardır.
Hile ve entrikadan uzak durmak, dürüst ve açık olmak, bölünmeyip birleşmek temel alınması gereken ilkelerdir. Devrim için özverili çalışmak, örgütü geliştirmek için örgütsel çalışmalara sıkı-sıkıya sarılmak ve siyasi yaşamımızın esasına düşmana karşı mücadeleyi oturtmak devrimci ilkelerdir. Örgüt bilincini bu ilkeler üzerinden inşa etmek elzemdir.
Örgütsel zayıflık ve sorunlarımızı aşarak gelişme-büyüme yolunda kararlı adım ve sağlam yürüyüşle ilerlemek için geçmiş hastalıklarımıza neşter vurarak yeni bir başlangıç yapmalıyız. Bunda hiçbir yoldaşın katkısı küçümsenemez, bilakis her yoldaşın katkıları anlamlıdır ve bu katkılara ihtiyaç vardır. Büyük bir yoldaşlık duygusuyla sorunlarımızı yenelim…