Bizimle iletişime geçin

Makale

Sosyalizmin ve Sosyalist Bireyin Fabrikası Devrimci Kurumlardır

Devrim salt bir iktidar değişimi değil köklü bir toplumsal alt üst oluştur. Çok genel bir doğru olarak “devrimcilerle devlet çatışırsa, devlet kazanır, devletle halk çatışırsa, halk kazanır.” Bundan dolayıdır ki Marks’tan Mao’ya tüm ustalar ısrarla ve kalın çizgilerle altını çizerek belirtmiştir ki; “Bütün ülkelerin işçileri birleşin ve devrim kitlelerin eseridir”. Devrimcilerin bu denklemdeki rolü uyuyan devi uyandırmak ve onun gözlerini açmaktır.

Kapitalist sistemin yaşamış olduğu küresel krize paralel olarak her geçen daha da şiddetlenen anti kapitalist çözüm arayışları artık yadsınamaz bir gerçeklik olarak geniş kesimlerin gündeminde yer bulmaktadır.

Geçtiğimiz yüzyılda yaşanan sosyalizm pratiklerinin geriye dönüşlerle sonuçlanması üzerinden anti kapitalist güçler arasında sosyalizmi bir alternatif olarak eleme ya da onu mevcut otoriter burjuva iktidarlarla aynılaştırma yanılgısına sıklıkla rastlamaktayız. Bunun bir yönü siyasal yetersizlik ve küçük burjuva ideolojik şekillenişi iken diğer yönü egemen burjuvazinin sublimal algı yönetimi ile kendi alternatifi akımları dolaylı etkisi altına alma eylemidir. Bunun yanın da toplumsal değişimi parlamenter sistem içinde bir partinin yerine diğer partinin geçmesi derecesinde sığ ve basit ele alan yaklaşım bugün devrimci saflarda dahi kendini gösterebilmektedir. Bu biraz da devrim olgusunun günlük yaşamda yaratacağı değişimin yeterince güncelleştirilememesi buna uygun politik örgütlenme araçlarının yaratılamaması ile ilgilidir.

Devrim salt bir iktidar değişimi değil köklü bir toplumsal alt üst oluştur

Kapitalizmin eski ve çürüyen bir sistem olması, yaşamı; insanın ve doğanın özüne uyumsuz inşa etmesi, onun doğası iken bu uyumsuzluğun bir uyuma dönüşmesi kendiliğinden olmayacağı gibi böyle bir değişim arayışının sistemin hedefi haline gelmesi de kaçınılmazdır. İnsanlığın neredeyse son üç yüzyıllık tarihine damgasını vuran bu çatışma olmuştur. Kapitalizmin, feodalizmi tasfiye ederken izlemiş olduğu gelişim seyri ve örgütlenme araçları ekonomi, sanat, bilim de adım adım hegemonya haline gelmesi ve Reform ve Rönesans hareketleri ile kendi dönemi içinde evrensellik kazanması iktidarı ele geçirmesinin güçlü dayanak noktası olmuştur.

Devrimin çürüyen eski toplumu yeni tipte bir topluma çevirme gerçekliğini gözden kaçıranlar onu geniş kesimlerin kolektif bir hareketi olarak ele almayıp dar bir grubun iktidarı ele alma pratiği düzleminde sığ bir “horoz dövüşüne” çevirebilmektedir. Devrim salt bir iktidar değişimi değil köklü bir toplumsal alt üst oluştur. Çok genel bir doğru olarak “devrimcilerle devlet çatışırsa, devlet kazanır, devletle halk çatışırsa, halk kazanır.” Bundan dolayıdır ki Marks’tan Mao’ya tüm ustalar ısrarla ve kalın çizgilerle altını çizerek belirtmiştir ki; “Bütün ülkelerin işçileri birleşin ve devrim kitlelerin eseridir”. Devrimcilerin bu denklemdeki rolü uyuyan devi uyandırmak ve onun gözlerini açmaktır. Burjuvazinin iktidarını devam ettirme de ordu-polis gibi zor aygıtları dışında gerçeği ters yüz eden kendini yeniden üretme de ona soluk borusu olan halkta afyon etkisi yapan kurumsallaşmaları fazlasıyla derin ve köklüdür.

Devrimci mücadelenin sahip olduğu ya da olabileceği imkanlar küresel sosyalist birlik dönemine kadar burjuvazinin elindeki olanaklar ile eşit düzeyde olmayacaktır. Bugün, gezegenin ve insanlığın tüm kaynaklarını zorbalıkla elinde tutan bir sınıf ile ezilenlerin gönüllü desteğini sınırlı imkanlarla alabilen bir sınıfın gerçekliğini iki eşitmiş gibi ele alan ve bunun üzerinden bir yargıya varan yaklaşımlar kapitalizmi kutsamaktan öte bir anlam ifade etmemektedir.

Yaşamın her alanını köklü bir şekilde değiştirme iddiasının en güçlü zemini gerçekle uyumlu olabilmektir

Kapitalizmle mücadele ve alternatif bir toplum yaratma pratiği birbirinden bağımsız ele alınamaz. Sınıf mücadelesi arenasında en direngen ve kendini sürekli yenileyen, tasfiye edilemeyen örgütlenmelerin kurumsallaşma çizgisi en sağlam örgütler olduğu su götürmez bir gerçektir. Kültür-sanat, basın-yayın, üniversiteler ve bilim çevreleri, üretim kooperatifleri, sendikalar, meslek örgütleri ve bunların alt dallarında kurumsallaşma aynı zamanda yeni toplumun örnek kişi ve kurumlarının da çekirdeğini oluşturma eylemidir. Yaşamın her alanını köklü bir şekilde değiştirme iddiasının en güçlü zemini gerçekle uyumlu olabilmektir. Sarayda yaşayan bir diktatörün, israfın kötülüklerinden bahsetmesinin yaşamın gerçekliğinde nasıl bir karşılığı yoksa, yeniyi eskinin içinde yaratma ve çatıştırma pratiğini yadsıma-burun kıvırmanın da yaşamda karşılığı kısa net olarak gerçeklikten kopmaktır. Bu diyalektik bağ gözden kaçırıldığında sınırlı imkanlarla ortaya konan ama büyük anlam ifade eden kurumsallaşma girişimleri özüne bakılmadan küçük burjuva biçimsel değer yargılarının cenderesinde rahatlıkla ve acımasızca karikatürize edilebilmektedir.  

Herkes ve her şey gibi devrimci kurumlar da eleştirilebilir, eleştirilmelidir bu onları geliştirir ve yeniler. Devrimci atmosferin zayıf olduğu bu dönemde ne yazık ki pek çok alanda yaşanan aşınmadan “eleştiri de” nasibini aldı. Gerçekliği olmayan iddialar üzerinden, yaygın olarak anonim kimliklerle, değiştirme, dönüştürme kazanma kaygısı olmayan, esasen itibarsızlaştırmayı hedefleyen niyet okumacı, hakareti özgürlük sanan bir tarz yaygın şekilde eleştiri adı altında dayatılmaktadır. -eleştiri nedir ne değildir, başlı başına bir konu başlığı olduğu için ayrı bir yazı da ele alınması konuyu dağıtmamak için daha yerinde olacaktır- Kültür-sanat, bilim, edebiyat, basın-yayın, emek, Askeri-politik vb. alanlardaki kurumsallaşmaların üzerindeki yükseleceği zemin nedir biraz da buna değinelim.

Kişilere bağımlılık ve tek adamcılığın fazlasıyla yaygın olduğu coğrafyamız da pek çok kişi bu durumdan rahatsızlığını ifade etse de bunu aşmanın somut adımı kolektif ve kurumsal çalışma konusunda tezat bir şekilde aynı düzeyde bir istek ve ortaklaşma pek görülmemektedir. Devrimci kurumsallaşmanın da hareket noktası nihai olarak bireylerdir. Bu bireylerin yan yana gelmesinde konusunda izlenecek yol ise “denize atarız yüzerse uygundur, boğulursa uygun değilmiş” olmamalıdır. Böyle bir pratiğin yaratacağı tek şey sadece tabela kurumlardır.

Gerçeklik karşısında tüm yalanlar nihai olarak çıplak kalır

Mücadelenin her alanında profesyonelleşme perspektifine sahip olmamız gerekir. Bazen iki adım ileri gidebilmek için, bir adım geri gitmek gerekir ki bu bir adım ileri bir adım ileri gitmekten fazlasıyla devrimci bir hattı ifade eder. Bunun için de yaşamın gerçekliği ile uyumlu çalışma tarzı tüm faaliyetlerde esas alınmalıdır. Gerçeklik karşısında tüm yalanlar nihai olarak çıplak kalır. Sınıf hareketi özünde enternasyonalci bir harekettir. Diğer ülkelerin devrimci deneyimlerine gözlerini kapatamayacağı gibi kendi hareket tarzını da bu enternasyonal öz üzerinden inşa eder. Onu tüm insanlık için evrensel kılanda budur.

Günümüz dünyasında bilginin dolaşım hızı insanlık tarihinin tanık olmadığı kadar ileri bir düzeye ulaşmıştır. Artık Hindistan, Filipinler, Nepal, Peru vb. pek çok ülkeden devrimcilerin birbirini tanıması fikir alışverişinde bulunması ortak temelde kurumlar inşa etmesi için aralarında sınırlar, aşılmaz dağlar yoktur. “Kontrolü kaybederiz” ya da “altından kalkamayız” kaygısı ile kendi sınırlarına ve kendi dar gücüne kapanmayı tercih eden sınıf hareketlerinin, sınıf mücadelesinin edilgen bir ögesine dönüşmesi kaçınılmazdır. Burjuvazinin hedefi olma pahasına başta işçi sınıfı olmak üzere geniş kesimlerin sesi olmadan bu kesimlerin için genel bir kabulünü kazanamayız.

Sınıf Partisinin, tarihi ve toplumu değiştiren bir gerçekliğe dönüşmesi, Sınıfın Partisi olabildiği oranda mümkündür. Bunun dışında işçi sınıfı ile yaşanan platonik aşkın ağır bedellerini yıllardır tüm hareketler kendi niceliği oranında zaten ödemektedir. Esas ve tali ayrımı içerisinden dallanıp budaklanan pek çok örgütlenmede en zor olanın buzu kırmak, yani adım atmak, başlamak olduğu gerçekliğini gözden kaçırmadan ve ileri doğru atılan hiçbir adımı küçümsemeden desteklemeliyiz. Evrensel devrimci değerlere sahip, yaşamın gerçekliğiyle uyumlu, saydam ve denetlenebilir kurumsallaşmaların geniş kesimlerde karşılığını bulmaması düşünülemez.

Bugün insanları kandırmak burjuvazi için dün olduğu kadar kolay değil. Din ve milliyetçilik artık yalanlarını örtmeye yetmiyor Her güne yeni bir yalan balonu ile uyanıyoruz; “Karadeniz’de sonsuz petrol yatağı, çılgın proje Kanal İstanbul, yerli otomobil, uzaya gidiyoruz…” Bundan dolayıdır ki baskı ve zorbalıkla gerçeği bastırmak üzerini örtmek istemektedir. Proletaryanın kavgasını tek başına kendini kurtarma kavgası değil, aynı zamanda geleceği, tüm insanlığı ve gezegeni kurtarma kavgasıdır.

Sınıflar varlığını koruduğu sürece sınıflar savaşının dışında hiçbir hareket var olamayacaktır. Bugün mücadelenin geniş yelpazesini oluşturan Emek, kadın, gençlik, enternasyonal, ezilen ulus, LGBTİ+, ekoloji hareketleri birbirine tezat değil sadece bir armoni ile uyuma kavuşmayı bekleyen eş güdümlü hareketlerdir. Bu uyumun paydası ise sınıfa karşı sınıf bayrağını daha yükseğe çekmek olacaktır.



Ekim 2024
PSÇPCCP
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031 

Daha Fazla Makale Haberler